Etiket arşivi: İdlib

Suriye’den Türkiye’ye kritik ‘normalleşme’ mesajı: Suriye’deki eylemlerinizi durdurun

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad, ikili ilişkilerin eski haline dönebilmesi için “Türkiye’nin, Suriye’deki “radikal gruplara desteğini” durdurmasıyla, Suriye-Türkiye ilişkilerinin “eski haline dönebileceğini” öne sürdü.

Caner Çiftçi
26 Eylül 2022, Cumhuriyet

Türkiye-Suriye ilişkilerinde normalleşme haberleri gündemde yerini korurken, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad‘tan Türkiye‘ye yönelik dikkat çekici bir mesaj geldi.

  • Mikdad, Türkiye’nin, Suriye‘ye yönelik “düşmanca” tutumuna son vermesi ve “radikal gruplara desteğini” durdurmasıyla, Suriye-Türkiye ilişkilerinin “eski haline dönebileceğini” öne sürdü.

Mikdad, “Türkiye ile her zaman iyi ve normal ilişkiler kurmaya hazırız; ancak ulusal egemenlik çıkarlarımızı görmezden gelerek, Suriye’nin kuzeyinde suyu keserek ve insanları bombalayarak değil” dedi.

Mikdad, Türkiye’ye “ön koşullar” dayatmadıklarını, “Suriye topraklarındaki eylemlerini durdurmasını” istemenin, ilişkileri normalleştirebilmek adına “doğal bir istem” olduğunu dile getirdi.

Mikdad ayrıca, “Herhangi bir tartışmanın temel dayanağı olmalıdır. Bu yüzden sorunları çözmek için karşı taraftan buna yönelik bir çözüm gelmediğinde, topraklarımdaki işgalciyle nasıl bir anlaşmaya varabilirim? diye konuştu.

‘FEDAKARLIK YAPMIŞTIK’

Faysal Mikdad, Türkiye’nin, İdlib’den “derhal ve tümüyle” çekilmesi ve bölgedeki “gruplara desteğini durdurması” gerektiğini savunarak,

  • “Türkiye’nin işgali ne kadar sürerse sürsün, ABD’nin, Irak ve Afganistan işgaliyle aynı akıbete uğrayacak” ifadelerini kullandı.

Mikdad, Türkiye’nin, şu anda Suriye’nin kuzeyinde sivillere yönelik “yeni yerleşim yerleri kurduğunu” ifade ederek, bunun BM ve uluslararası hukukta “kabul edilemez olduğunu” ve bir savaş suçu olduğunu öne sürdü.

Mikdad, ülkesinin, geçtiğimiz yıllarda Türkiye ile “iyi ilişkiler kurmaya niyetlendiğini” belirterek, “2009-2010 arasında ilişkiler mükemmeldi ve ilişkilerimizi güçlendirmek için bazen çıkarlarımıza uymayan adımlar bile attık, fedakarlık yaptık” dedi.

SURİYELİLERE ‘ÜLKENİZE GERİ DÖNÜN’ ÇAĞRISI

Mikdad, Türkiye ile ilişkilerdeki sorunun başlama noktalarına işaret ederek

  • “Aramızdaki sorunlar, Türkiye’nin, Suriye’nin içişlerine müdahale etmesi ve
  • dünyanın dört bir yanından Türkiye toprakları üzerinden Suriye’ye akın eden ve insanlarını öldürüp ülkemizin altyapısını tahrip eden IŞİD’li teröristleri desteklemesiyle başladı dedi.

Mikdad ayrıca, yerinden edilen ve göç eden Suriyelilere seslenerek, ülkelerine “geri dönmeleri” için çağrıda bulundu.

BM GENEL KURULU’NDA DA TÜRKİYE’YE DEĞİNDİ

Faysal Mikdad, New York’taki BM Genel Kurulu’nun 77. oturumunda yaptığı konuşmada, Suriye’deki herhangi bir “yasa dışı” askeri varlığın “koşulsuz” olarak sona ermesi gerektiğini söyledi.

Mikdad, Suriye topraklarındaki herhangi bir yasadışı askeri varlık, uluslararası hukuk ve BM Sözleşmesi’ne aykırıdır, derhal ve koşulsuz olarak sona ermesi gerekir. dedi.

Mikdad, Rusya, İran ve Türkiye arasında gerçekleşen Astana görüşmelerine de destek verdiklerini belirterek, “Türkiye, Astana’daki yükümlülüklerine uymamaya devam ederse, ne yazık ki tüm değerlendirme ve sonuçlar kağıt üzerinde kalacak” dedi.

‘İŞGALCİLERE GÜVENMEYİN’

Mikdad, Suriye’de ABD desteğindeki YPG/PKK‘lı teröristlere seslenerek, “Sponsorlarının ördüğü illüzyonların etkisi altında yaşayan ayrılıkçı milisler, yabancı işgalciye güvenmeyi bırakmalıdır. Anavatanının yanında olmayanın, bir vatanı da yoktur ifadelerini kullandı.

Mikdad ayrıca,

  • İsrail‘in terör örgütü El Kaide ve IŞİD gibi örgütleri “desteklediğini” ileri sürerek,
  • İsrail’in, Suriye topraklarında “barış ve güvenliği tehdit eden yeni saldırılar gerçekleştirmeye devam ettiğini” söyledi.

 

Ne “Dava”ymış be!

Ne “Dava”ymış be!

Ahmet GÜRSOY
07.09.2019, YENİÇAĞ

Ege’de, 18 Türk adasına Yunanistan asker çıkarıp bayrak dikerken gıkı çıkmayan AKP iktidarları ve bağlı olarak Cumhur İttifakı korosu, kendi dışında kim varsa hepsini neredeyse “hain” ilan ediyor. Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’deki hakları birer birer elinden kayarken onlar, “asarız”,keseriz” nutukları atmanın ötesinde somut hiçbir kazanıma imza atamıyor.
Tam bir tiyatro.

Gelin Suriye’ye..
Orada da benzer bir açmazın içindeyiz ve maalesef kayıp ettik.
Türkiye, Suriye’de kesinlikle başarısız bir dış politika yürütüyor ve bu yanlışında da ısrar ediyor. Üstelik sadece Türkiye kayıp etmedi. Aynı zamanda Suriye’deki Türk (Türkmen) varlığına da kayıp ettirdik. Belki kendi başlarına hareket etselerdi daha kazançlı çıkacaklardı.

Türkmenler, Suriye içinde kelimenin tam anlamıyla savruldular.

Peki, neden kayıp ettik ya da ettirildik? Çünkü Türkiye’nin dış politikası, AKP’nin “davam” dediği içeriği tam olarak bilinmeyen bir meçhul üzerine inşa edilmeye çalışıldı da ondan.

O “davaya” göre, Esat Alevi. Ancak iktidar sahipleri “Esat Alevi olduğu için biz onunla bağ kurmuyoruz” demiyor. Onlar, “Esat kendi yurttaşlarını öldüren bir zalim ve katil. Bu sebeple biz onunla siyasi ilişki kurmuyoruz” diyorlar. Yoksa katil kimsenin umurunda değil. Mesela, Sünni olduğu için El Beşir gibi canilerle temas kurmakta bir sakınca görmüyorlar. Bu durumda Suriye’deki dış politikayı belirleyen “davanın” İhvancılıkla ilişkisi olduğunu söylemek zor olmasa gerek.

Önümüzde çok net bir biçimde duran İdlib meselesinde neyi, kimi koruyoruz? Niye oradayız? Oradayız çünkü Astana sürecinde, “İdlib’teki Sünni terör örgütlerini ikna ederek oradan biz çıkaracağız, silahlarını bıraktıracağız” dedik.

Bunun için güvenli bölge oluşturduk.
Yapabildik mi?
Yapamadık.
Geldiğimiz noktada Esat orayı bombaladı.

Rusya da bombaladı.

En son hiç ummadığımız sırada birkaç gün önce de ABD bombaladı.
Sonuçta olan Türkiye’ye oldu. Yalnız kaldık.

Rusya, Esat’ın yanında.

ABD’de, İdlib’i bombalayarak Esat’ın yanında olduğunu gösterdi.
Geriye İdlib’de bombalanan terörist İslamcı gruplarla biz kaldık.
İşte size “davam” sarmalında Türkiye’nin savrulduğu yer.
İşte size Cumhuriyet’in başlattığı dış politikadan sapmanın bedeli.

Ege adalarından, Kıbrıs’a, oradan Suriye’ye derken Mısır’a bakalım. Durum aynı.
Mısır’da Müslüman Kardeşler’in lideri Mursi’nin ölümünde neden bu kadar çok acı hissetti bizimkiler?
İşin içinde “dava” olduğu için.
Halen daha Mısır yönetimiyle siyasi temas kurmuyoruz.
Nedeni nedir? Gene bu “dava” denilen şeydir.
Peki, gerekçe ne?
“Efendim biz darbecileri sevmeyiz. Onlara prim vermiyoruz.”
Sahi mi?
Öyle ise İran yönetimiyle Astana’da işiniz ne? İran’da rejim, Humeyni darbesiyle gelmedi mi?
Uluslararası hukukun suçlu ilan ettiği El Beşir darbeci değilse nedir?
Demek ki neymiş..

Mesele darbecilik veya zalimlik değilmiş.

Mesele içeriğini herkese net olarak açıklamadıkları o hepimizin başını belaya sokan, ülkemizi Suriye’de içinden çıkılmaz hale getiren gizli zihniyet “dava“dır…
O zihniyetin, içinde saklı tuttuğu “dava” sebebiyle ocağımıza kar yağdı.
Türkiye’de rejim değişti.
Tarım bitti.
Sanayi geriledi.
Ülkemiz, Murat Ağırel arkadaşımızın anlata anlata bitiremediği yolsuzluklara gömüldü.
Adalet sistemi dibe vurdu.
Hatta enflasyon rakamlarına bile hile yapar hale geldi.
İşsiz kaldık…

Ne “davaymış” be..