Mucize gerek
‘Alevi’ Esad direnmeseydi Mısır’da ‘Sünni’ Müslüman Kardeş Mursi askeri darbeyle devrilmeyecek ve biz Sisi denilen bela ile uğraşmayacaktık.
‘Alevi’ Esad direnmeseydi Libya’da işler karışmayacak ve Müslüman Kardeşler çok daha rahat iktidar olacaktı.
‘Alevi’ Esad devrilseydi Tunus’ta seçimle iktidar olan Müslüman Kardeşler uzun süre daha iktidarda kalır ve Laikler ortadan kaldırılırdı.
‘Alevi’ Esad direnmeseydi Rus uçakları Suriye’ye gelmez ve biz o uçaklardan birini düşürerek Putin gibi bir çılgınla uğraşmayacaktık. Giden paralar işin ekstrası.
‘Alevi’ Esad direnmeseydi, biz de Musul’a asker göndermek zorunda kalmayacak ve
Irak’ın Şiileri ile kavgalı olmayacaktık.
‘Alevi’ Esad ortadan kaybolsaydı biz Şii iran ile düşman olmayacaktık.
Çin uzak ama ‘Alevi’ Esad’ın yüzünden onunla da aramız limoni.
‘Alevi’ Esad bu kadar direnmeseydi Suriye’nin kuzeyi ile Musul vilayetini alıp
Misak-ı Milli sınırlarına dönerdik.
‘Alevi’ Esad bırakıp gitseydi bizim Müslüman Kardeşler iktidar olacak ve biz PYD-YPG diye bir tehlikeyi bilmeyecektik.
Ama olmadı. Adam direndi ve bütün plan ve projelerimiz bozuldu.
Adam direndi herkes bize düşman oldu. Olmayanlar da bize oyun oyunuyor.
Oysa her şey ne kadar da güzeldi.
Esad’ın Alevi olmadığı günlerde.
Vizeler kaldırılmış, 13 Ekim 2009’da sınır bariyerleri yok edilmiş ve sınırın iki yakasında Türkler, Araplar, Kürtler, Süryaniler ve Ermeniler yeniden kardeş olmuştu.
Yalnızca Suriye değil Lübnan, Ürdün, Mısır, Libya ve Cezayir gibi ülkelerle vizeler kaldırılmış ve insanlar akın akın Türkiye’ye geliyordu. Herkes AKP modelini merak ediyor ve
Gül-Erdoğan ikilisini seviyordu.
Şimdi ? Sormayın. Keşke Esad’a ‘Alevisin’ demeseydik.
Keşke bu coğrafyanın tek laik, çağdaş ve demokrasi yolunda ciddi adımlar atan Esad ile
dost kalsaydık. Belki de o zaman IŞİD, Nusra vb. ruh hastası örgütlerle başımız belada olmazdı. Galiba bu işin geri dönüşü yok. Bataklığa saplandıkça saplanıyoruz.
Yakında yedi düvel ile savaşa tutuşuruz. Halka biraz gaz verdik bu iş tamam.
Ama bu Amerikalıları ne yapacağız? Kendileri yetmiyor ahbaplarını da alıp geldiler.
Karadan, denizden, havadan ve uzaydan. Ama esas bela şu kral, emir ve şeyhler.
Esad’ın Alevi olduğunu onlar hatırlattılar. ‘Alevi’ Esad’ın öldürülmesi için fetvaları
onlar yazdırdılar. Osmanlı torunu olduğunu onlar hatırlattı.
Yavuz Selim’i anlata anlata bitiremediler. Adamların acayip ‘Yeşil’ Dolarları da.
Bu işe acilen bir çözüm bulmalı. Acaba Cem Evleri’ne hukuksal statü tanıyıp ‘Alevi’ Esad’a
gel ziyaret et desek bir mucize olur mu?
======================================
Dostlar,
Sayın Hüsnü Mahalli üstadımız da bizim gibi Suriye’de oynanan küresel emperyalist oyunlardan çok yorulmuş ve yüteği yanmş görünüyor. Üstelik umutsuz da..
Bataklığın kurutulabilmesi için “Mucize gerek” diyor.. Bunu da olası görmediğinden,
yazısını acı bir ironi ile bitiriyor..
Yaşananlar, BOP ve sonrasında ARAP BAHARI denilen emperyalist oyunlar kapsamında
Irak ve Suriye’nin Sevri‘dir..
Herhalde 14 “büyük” (!) devletin Suriye’de IŞİD denen Batı kurgusu İslamcı terör örgütü ile boğuştuğunu ve küresel koalisyon güçlerinin bu “belalı” örgütle başedemediğini sanacak ölçüde akıl fukarası değiliz.. Dolayısıyla Suriye – Irak Sevr’i için masada sandalye kapma yarışı sürdürülmektedir.
Türkiye gene maşalık yapmış, emperyalizmin taşeronluğuna soyunmuş ve fakat hiçbir sandalye kapamadığı gibi en büyük bedeli de kendsi ödemiştir, ödeyecektir.
Oysa yapılması gereken çok basitti :
– Suriye – Irak kadim (üstelik Müslüman!) komşularımızdır;
onlara zarar verecek hiçbir eylemin içinde olmayız.
– Bu komşularımızda iç savaşı kışkırtmak ve rejimi devirmek için her tür oyuna girişmek
ne kelime; tersine, içişlerine zerrece burnumuzu sokmayız.
– Bölgemizde ve dünyada sınırların değişmezliği ilkesini savunuyoruz.
– Büyük ATATÜRK’ün dış politika ilkelerine bağlıyız :
1. YURRTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ.
2. Herkesle dostluk kurmak isteriz ama hiç kimseyle ittifak ve bloklaşma yapmayız!
*****
Gelinen yerde sorunlar öylesine girift oldu ki, içinden çıkmak çok zorlaştı.
Gene de çok geç kalmış sayılmayız.
Irak – Suriye politikamızı köten değiştirmeliyiz, hem de gecikmeden..
Ondan sonra da ülkemizdeki 3 milyon Suriye’li ve Irak’lı “konuk” sorununun çok yönlü muazzam yükü ile nasıl başedeceğimizi düşünmeye fırsat kalabilir.. Bakarsınız bir “mucize” olur ve bu 2 ülkede barış – istikrar sağlanırsa “3 milyonluk” tarihsel konuklar ülkelerine dönerler..
Tarih AKP – RTE’yi kanlı Irak – Suriye politikları nedeniyle asla bağışlamayacaktır.
Suriye’de Esad’ın neredeyse 400 bin insanı öldürdüğünü söyleyenlerin bu cinayetlerde payını örtüp saklamak o denli kolay mıdır? İnsanları aptal yerine koymak hangi akla hizmettir?
Tek bir soru yeter :
- Esad Alevi değil de “Sünni” olsaydı AKP – RTE bunca gazapla üstüne gider miydi?
Sevgi ve saygı ile.
13 Aralık 2015, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com