Türkiyeli Tayyip iktidara geldiği andan başlayarak “Dış Güçler” , “Faiz Lobisi” , “Cemaat” , “Tarikatlar” , “Ana Muhalefet” , “Yavru Muhalefet” , “Askeri Vesayet” , “Vatanseverler” , “Medya” tarafından iftira yağmuruna tutuldu.
Bereket, güneşe kar dayanamayacağı gibi, AK Delikanlıya da
iftira dayanmadı, hepsi eridi gitti!
Bugün Türkiyeli Delikanlıya atılan bazı “Büyük İftiraları” beraberce hatırlayıp, Sultanımızın kem gözlerden ve Pensilvanya beddualarından korunması için ne yapabileceğimizi tartışacağız.
İFTİRA (1)
Türkiyeli Tayyip’in Avrupa’daki adamları, camilerde sadaka paraları toplamışlar da, paraların bir bölümünü içki âlemlerinde metresleriyle yemişlermiş de, paranın büyük bölümünü Türkiye’de “REİS” dedikleri adama göndermişlermiş de, mış, mış da, mış, mış!…
Toplanan paraların teslim edildiği kişi çok güçlü olduğu için O’na ulaşılamazmış da, hatta O’na “Hırsızlar İmparatoru” derlermiş de,
mış, mış da mış, mış…
-Bir kez Avrupa’da toplanan milyonlarca avro kesinlikle “helal” paralardır. O paralar da helal ve hayırlı işlere harcanmıştır. O paralarla televizyon kurulduğu, siyasal çalışmalara harcandığı, bir kısmının ise zulaya aktarıldığı külliyen iftiradır. Bu böyle biline. Gâvur parası olan milyonlarca avro, ülkeye getirilmeyip de, kilisenin elinde mi kalsaydı ha, bunu mu isterdiniz a münafıklar?
İFTİRA (2)
Sözüm ona Türkiyeli Tayyip aileden çok yoksul bir adammış. Babasından
“Allah’ın kör kuruşu” miras kalmamış. Belediye Başkanı oluncaya dek
kıt-kanaat geçinmiş. Şevket Kazan’ın dediğine göre evinin kirasını bile parti ödermiş. İstanbul’a Belediye Başkanı olduktan sonra çok zengin olmuş!
Rahmi Koç denen bir gariban “Tayyip’in 1,5 Milyar Doları” var demiş.
Yabancı bir ekonomi dergisi, Türkiyeliyi, dünyanın en zengin 8 siyasetçisinden biri olarak duyurmuş. Wikileaks denen dedikoduculara göre Türkiyelinin İsviçre Bankalarında sekiz tane gizli hesabı varmış.
Türkiyelinin çocukları sözüm ona çok zengin olmuşlar da, gemiler-pırlantalar-medya kuruluşları-rafineriler-hastane zincirleri varmış da mış, mış da mış, mış…
-Bunların hepsi zinhar yalandır, iftiradır. İftirayı atanların idrar yolları tıkansın inşallah!
İşin doğrusu şudur: Türkiyelinin rahmetli babası “taka” sahibi bir denizcidir. Denizlerde gezerken korsanların hazinelerini bulması
büyük ihtimaldir. Kimse bunu göz ardı edemez. Hazine bulmadığını söyleyen, iddiasını ispatla yükümlüdür.
Türkiyelinin helal servetinin bir kaynağı da çocuklarının pipilerinden gelmektedir. Sünnet-düğün derken Türkiyeliyi seven akraba-dost-
iş adamlarının verdiği “takılar” yıllar içinde büyümüş ve dev gibi servetler oluşmuştur. Türkiyelinin serveti tümüyle helaldir. İnanmayan bedduacılar, gidip çocukların pipilerine baksınlar ve servetleri kaynağında incelesinler.
İFTİRA (3)
Türkiyelinin Bakanlarının çocukları, devlet görevlilerine babalarından çok emir vererek “nüfuz” kullanmışlar da, 18-20 yaşında çocukların
yatak odalarında milyonlarca avro bulunmuş da, yattıkları yerden
para makinaları ile para saymışlar da, sözüm ona gencecik çocuklar
rüşvet almışlar da, mış, mış da, mış, mış…
Türkiyelinin Genel Müdürü, evinde eski parayla 9 Trilyon karşılığı dövizi ayakkabı kutusuna koymuş da, bu nasıl olurmuş da mış, mış da, mış, mış…
-Allah insanı hem kuru, hem yaş, hem de ıslak iftiradan korusun.
Bakan çocukları efendi-okumuş-terbiyeli çocuklardır. Biri hediye olarak milyonlarca dolar verir de, bu çocuklar niçin almasın? Ya parayı verenler kırılır-üzülürlerse, ha söyleyin bakayım ya kalpleri kırılırsa?
Hem çocuklar, babacıklarının yüklerini hafifletip, evlerinin giderlerine katkıda bulunuyorlarsa, bunun neresi suç Allah aşkına!
Müslümansanız söyleyin yahu, bunun neresi suç?
Bu çocuklar kısa yoldan zengin olmuşlar da kötü mü yapmışlar?
Serseri olsalardı, bu paraları zorla alsalardı, daha mı iyi olurdu?
Siz Türkiye’siniz, büyük düşünün demedik mi? Söyleyin yahu demedik mi?
Eee o zaman bu iftiralar niçin?
Türkiyelinin de, Bakanların da, Çocuklarının da Allah’ları var.
Bi çarpılırsınız, yan-yan yürürsünüz…
Tüm bu iftiraları def ettikten sonra yapılacak tek şey,
Türkiyeliyi hamamdan uzak tutmaktır!
Bakın Üstat Ümit Yaşar Oğuzcan “Kirli Sadrazam” şiirinde
neler demiş;
Günlerden bir gün
Hamama gideceği tuttu
Sadrazam Hazretlerinin,
Bir yanında birinci veziri
Bir yanında ikinci veziri
Bir yanında üçüncü veziri,
Sonra efendime söyleyeyim
Peşkircibaşısı- Nalıncıbaşısı- Sabuncubaşısı,
Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile
Peştamal takıp girdiler hamama…
Geçtiler kurnaların başına
Üçer beşer
Sadrazam derseniz,
Kuruldu göbektaşına
Yan gelip yattı,
Memleketin en ünlü tellakları
sardılar dört yanını,
Kimi elini kaptı kimi bacağını
Bir keseleme, bir sürtme faslıdır başladı.
Tam on iki saat
On iki tellak
İncitmeden keselediler
Hazretin mübarek vücudunu,
Öylesine bir kir çıktı ki sormayın
Her biri nah parmağım gibi,
Aman efendimiz bu ne kiri
Demeye kalmadı,
Keselerin altında eriyip gitti
Koskoca Sadrazam.
Bütün maiyet erkânı yerinden fırladı
Nittünüz devletliyi?
Tellaklar cevap verdi;
Biz yıkadık, keseledik
Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik.
Suç bizde değil
Neyleyelim
Kir bitti, Sadrazam elden gitti…
Gelelim Türkiyeliye vereceğimiz öğüde :
Eyy Türkiyeli, sen sen ol sakın hamama gitme.
Ya duş al, ya da teyemmüm eyle.
Bir erirsen, deliğe kendiliğinden süpürülürsün.
Demedi deme…