Emperyalizmin kıskacı, sermayenin tahakkümü sınırsızca çalışırken emekçiler de sınırsızca, güvencesiz olarak ve düşük ücretle çalışmaya zorlandı ya da işsiz bırakıldı. Hukuk hukuksuzluğun, keyfiliğin ve baskının metni olmaya yargı da siyasi iktidar bağımlılığına devam etti. Tek tük olumlu karar siyasal iktidarın tepkisiyle karşılaştı, tepkiler arttıkça olumlu kararlar azaldı.
Sınıfsallığın yönetim organizasyonundaki ifadeleri olan devletle hukuk otoriterleşmenin kurum ve kuralları olarak emre amade olurken, düzen muhalefeti de hesap sorma yetisini yitirerek siyasal eylemsizliği kabul etti. Medya, yazar ve sanatçılar, demokratik örgütler, akademisyenler, yurtseverler, aydınlar ve emekçiler üzerindeki baskı zaten bir türlü kendine gelemeyen toplumsal denetimi de sıfırladı. Sermaye sınıfının, siyasi iktidarının ve gericiliğin çıkarları, hortumlamaları toplumun çıkarı olarak sunuldu.
Siyasal eylemsizliğin dikkati çeken yansımalarından biri AKP-MHP ittifakı dışındaki düzen partilerinin aynı sınıfsal siyasette buluştukları “Türkiye ittifakı” söylem ve özlemleri oldu. Yan yana olamazlar denilenler kol kola buluştu. Demokrasi deniyor ya adına, genel oyun ve özgürlüklerin çalındığı, hakların gasp edildiği, eşitsizliğin eşitlik diye sunulduğu anti-komünizm yüklü demokrasi… 2020’nin tarihine not düşürürcesine ve koronavirüsü kıskandırırcasına, demokrasinin olmazsa olmazı siyasal parti çıktı ortaya mantar gibi. Faaliyette olan siyasal parti sayısı 15.12.2020’de 100’e çıkarken bunların 23’ü 2020 yılında kuruldu.
Partilerine koydukları; Anadolu Birliği, Aydınlık Gelecek, Merkez Ana, Barış ve Eşitlik, Güç Birliği, Demokrasi ve Atılım, Toplumsal Özgürlük, Yeniden Birlik, Umut, Yeni Yol, Değişim ve Demokrasi, Yenilik, Cumhuriyet ve İstiklal, Güzel, Cesur Düşünce, Kuvayı Milliye, Doğru, Bizim, Milli, Devlet, Milliyetçi Cumhuriyet, Devrim Hareketi, Uyanış adlarıyla umut dağıtmaya çabalayan siyasal partiler egemen sınıfın ideolojisi ve siyasetinde buluşurken, adaletsiz seçim sistemi içinde neyi nasıl yapacakları, halkı nasıl oyalayacakları 2021 ve devamının ilginç konusu olacağa benzer.
Halk umutsuzluğunu anlatmak için “işimiz piyangoya kaldı” derken Milli Piyango büyük sermayenin eline geçti. Siyasal partiler çoğalırken tek siyasetin dayanağı olarak siyaset ve ekonomi, doğal kaynakların kullanımı, devlet, hukuk, sağlık, eğitim, dinsellik, adaletsiz seçim sistemi ve işgücü sermayenin denetiminde. Aydınlanma, laiklik, demokrasi, sosyal devlet, adalet, eşitlik, hak ve özgürlük… Hepsi yanılsama bu düzende, düzen siyasetinin görevi de yanılsamaları sürdürme.
2020 hak ihlalleriyle, gasplarıyla geçti. Yasaklar ve baskılarla, sona eren yaşamlarla geçti. 2021’e ihlalleri, gaspları, adaletsizlikleri, baskıları, sınırsız yetkileri, savunmasızlığı, keyfilikleri, örgütlere ve savunmaya el koymayı kural haline getiren, adının arkasına saklanan yasama belgesiyle (7262 sayılı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun) giriyoruz. Meclis içi muhalefet de vermediği oya sığınmakla yetiniyor. Devleti ve hukuku başkalaştırırken yaşam tarzını da başkalaştırdılar. Kimileri bu başkalaştırmada tahterevallinin tepesinde yer alırken emekçi halk onları yukarıda tutmak için aşağıya itiliyor.
Siyasi partilerden meslek oda ve birliklerine, dernek ve vakıflardan sendikalara örgüt çok ama gerçek örgütlenme hepsinde yaşanamıyor.
Gerçek örgütlenme kimi bireylerin ilkesiz olarak aynı siyaseti savunan çıkarcı başka bireylerin peşine takılması değil, emekçi halkın sınıf bilinciyle toplum yararı için örgütlenmesidir. Birinciler, sınıflı toplumda düzen içinde kalır, sermayenin halk üzerindeki egemenliğini savunur ve emeğin sömürülmesini kaygı bile etmeden rekabet peşine düşerler. İkinciler, sınıfsız ve sömürüsüz dünya için mücadele eder ve insanın insanı sömürmesine karşı çıkarak sömürücü düzeni yıkmaya yönelirler.
Gerçek örgütlenme düzen içinde tek siyasetin parçaları olan siyasal partilere üye olmakla, sömürücülerin saflarına katılmakla, piyasacı ve gericilere payanda olmakla, sömürü düzenini uzlaşma kılıfıyla meşrulaştırmakla ve onun kulu olmakla değil, işçi sınıfının devrimci mücadelesine katılmakla yaşama geçer.
Ostrovski’nin “Ve Çeliğe Su Verildi”de söylediği gibi saat mühür basarcasına adımlıyor zamanı.
Gerçek örgütlenme, saatin zamanı emekçiler adına adımlamasıdır; emek ister, emek için emek ister.
2021 başta sağlık emekçileri olmak üzere tüm emekçiler için, insanlık için esenlik dolu olsun; Aydınlanma ve laikliğin ayağa kalktığı örgütlü sınıfsal mücadele yılı olsun.