Etiket arşivi: “Emperyalizmin kıskacında Türkiye“

TÜRKER ERTÜRK : SU HORTUMU

 

SU HORTUMU

portresi_sade

TÜRKER ERTÜRK

Türkiye’de ve Türk insanının yaşadığı her yerde olduğu gibi Avrupa’da yaşayan Türkler de ayakta, endişeli ve isyan halinde. Geçtiğimiz Pazar çeşitli Avrupa başkentleri Her yer Taksim her yer direniş” sloganları ile inledi.

Bu yazımı konferanslar için geldiğim Almanya’dan yazıyorum. Hannover şehir meydanında kurulan direniş çadırını gezdim, konuşma yaptım ve insanlarımızla
sohbet ettim. Hildesheim ve Bremen şehirlerinde “Emperyalizmin kıskacında Türkiye“ konulu konferanslara katıldım. Türkiye’de iç barışın sağlanması ve
tırmanan iç savaşın durdurulması için “Erdoğan derhal istifa etmelidir”
herkesin ortak kanaati. Konuştuğum insanlarımızdan kimisi direnişe aktif destek vermek için Türkiye’ye gitmeyi planlıyor, kimisi ise gelişmelerden endişe duydukları için Türkiye’de bulunan ailelerini yanlarına aldırmayı düşünüyor.

Herkes bilmektedir ki; Türkiye’de devam eden halk hareketinin hedefi
11 yıllık Erdoğan ve AKP hükümetinin emperyalist işbirlikçiliği,
– antidemokratik ve hukuku ayaklar altına alan uygulamaları,
– Milli değerlerimize ve Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesine düşmanlığıdır.

Yalnız bu halk hareketi başsızdır ve siyasi bir önderliğe sahip değildir.
Başsız olmanın nedeni ise ağırlıklı olarak emperyalist operasyonlar ve
kısmen de yurtseverlerin yaptıkları yanlış analiz ve öngörüdür.

Bu köşede daha önce belirttiğim gibi, halk hareketleri, toplumsal olaylar veya devrimler rastlantısal nedenlerle patlak vermeden önce uzun süre derinden, sessizce ve görünmeden yol alırlar. Bir birikimin ürünü olarak ortaya çıkarlar.

AKP icraatının toplumumuzu gerdiğini, sessiz ve duyarsız olunsa bile toplumun için için yandığını ve bu durumun bir patlamaya yol açacağını görüyordum ama nerede
ve ne zaman meydana geleceğini kestiremiyordum.

Taksim bahane!

Bu durum tespitini yapabilenler yalnızca ben ve benim gibi insanlar değildi.
ABD’de durumun farkındaydı. Zaten Türk toplumunun tepki duyduğu politikaların
çok büyük bir bölümü onun planıydı ve uygulanması için AKP’ye o dikte ettirmişti.

Kamuoyu araştırmaları ve sosyal medya analizleri vasıtası ile ABD’de AKP politikalarının toplumu gerdiğini bir patlamaya doğru gidildiğini görüyordu ama
ne zaman ve nerede olacağını o da belirleyemiyordu.

İşte bu rastlantısal olay Taksim’de çevre duyarlığı eylemine yapılan faşist ve hunharca bir saldırı sonucunda meydana geldi ve tüm ülkeye yayıldı. Ama bilinmeli ki,
Taksim bahane! Orada olmasaydı başka bir yerde ve zamanda mutlaka yine olacaktı.

ABD çıkacağını beklediği ama ne zaman ve nerede başlayacağını tahmin edemediği halk hareketine Millici güçler liderlik edemesin diye muhalefeti dizayn etmeye çalıştı. Esasında muhalefetin dizayn edilmesinin üç önemli nedeni vardı;

1.Emperyalist projelere yönelik AKP icraatına güçlü direnç gösterilmemesini sağlamak,

2.AKP yıprandığında projeleri devam sürdürecek seçenek iktidar adayını hazırlamak,

3.Yukarıda belirttiğimiz gibi olası bir halk hareketinde süren emperyalist projeleri akamete uğratacak liderliğin yapılmasını engellemek.

CHP’den ABD’nin arzu ettiği iktidar adayı çıkarılamadı çünkü partiye yapılan operasyonu bünye kabul etmedi, örgüt ve taban bunu ret etti. Halbuki operasyon yenmemiş ve kendisini YCHP olarak adlandırmamış bir yapı bugün halk hareketinin önderi olarak güneş gibi ülkemizin üzerine doğabilirdi ama olmadı.

Bugün halk hareketinin öndersiz kalmasının tüm suçu ABD’ye ait değil.
Bunda iyi niyetli ama analiz ve öngörü konusunda sığlık gösteren, kişisel husumetlerini, ideolojilerini ve siyasal çekişmelerini bir yana koyamayan yurtseverler de suçlu!

Kanlı mı olacak yoksa kansız mı?

Bölgemizi ve ülkemizi içine alan emperyalist planın arkasındaki güç çok kuvvetlidir. Eskinin refleksleri ve söylemleri ile gel biz de birleşelim yaklaşımları ile bu planla mücadele edemeyiz ve ülkemizin çıkarlarını koruyacak Milli bir hükümeti
asla kuramayız.

Birleşme sağcısını, solcusunu, ülkücüsünü, sosyalistini ve antiemperyalist olan mütedeyyin insanımızı bir araya getirebilen bir kucaklama olmalıdır. Aksi hüsran olur. Çünkü ne ABD çökmüştür ve çökmek üzeredir, ne de Büyük Ortadoğu Projesi.

Bugün süren halk hareketi, emperyalizm tarafından çeşitli araçlarla yönlendirilmeye
ve kendisince arzu edilmeyen yerlere gitmesi engellenmeye çalışılmaktadır.

ABD kararını vermiştir                   :

  • Arkadaki iradeyi yani kendisini saklayabilmek ve halkın yükselen tepkisini yatıştırabilmek için Erdoğan gidecektir.

Ayrıca Erdoğan, davranışları ile tahmin edilemez ve güvenilemez olarak değerlendirilmektedir.

Artık ABD açısından sorun “Kanlı mı yoksa kansız mı?” gideceğidir.
ABD, yeni ve görece sevimli bir yüzle veya başka bir anlatım ile söylemek istersek
“İyi polisle” Erdoğan’ı değiştirip yoluna devam etmek istemektedir.

Bremen’deki konferansım sırasında sorulan bir soru üzerine, Türkiye’deki halk hareketinin bir önderliğinin olmamasının olası sonuçlarını daha iyi anlatabilmek için
su hortumu örneğini verdim. Çok iyi anlaşıldığını ve beğenildiğini görünce
burada da ifade etmek isterim.

Ucu boşta bulunan su hortumuna bir anda basınçlı su basarsanız neler olabileceğini biliyorsunuz. Hortumun ucu ve bedeni denetimsiz bir biçimde sağa, sola, yukarı
ve aşağıya saldırır.

Birleşmiş olsaydık hortumu biz tutar ve bu gücü biz yönlendirdik ülkemizin çıkarları, özgürlüklerimiz ve iç barışımız için. Hala birleşebiliriz, acele edersek! Tek tek tutmaya gücümüz yetmez. O zaman hortumun ucunu daha güçlü olan emperyalizm kapar,
biz de baka kalırız ve eski tas eski hamam projelere devam edilir.

Saygılar sunarım
İLK KURŞUN, 18.6.13

Türker ERTÜRK : ELLERİM KIRILSAYDI


ELLERİM KIRILSAYDI

portresi_sade

 

 

 

 

E. Amiral Türker ERTÜRK

Bizi yazdıklarımızdan ve TV programlarımızdan izleyenler bilirler, 2,5 yıl önce
“Bugün AKP’ye oy verenler, yarın ellerimiz kırılsaydı da keşke oy vermeseydik diyecekler ama biraz geç olacak.“
demiştim. Çünkü değerlendirebiliyordum ki;

  • Erdoğan’ın liderliğindeki AKP’nin sürdürdüğü politikalar emperyalizme yapılan taşeronluğun gereğidir, bu toprakların çıkarına değildir ve ülkemizi hızla bir
    iç savaşa, bölünmeye, ayrıştırmaya ve çöküşe doğru götürmektedir
    .

O gün bu değerlendirmeleri yaparken ne yazık ki, en yakın kimi arkadaşlarımız söylediklerimizi abartılı buluyor Türkiye’nin hızla esenliğe doğru gittiğini söylemeye çalışıyorlardı.

Bakın bugün ise AKP’nin % 70’ten çok oy aldığı Reyhanlı’dan arıyorlar,
“Keşke ellerimiz kırılsaydı ve Allah bizi kahretseydi de AKP’ye oy vermeseydik.
Biz ettik biz bulduk. Siz haklıymışsınız!“
diyorlar. Başbakan Erdoğan da durumun farkında, saldırıdan sonra ABD’ye kaçtı!

Tüm Türkiye ayakta ve isyan halinde! Başbakan Erdoğan hâlâ olayın nedenini ve boyutlarını anlamamış durumda, yalan yanlış ve olayların üzerine benzin döken bir yaklaşım içinde açıklamalar yapmaya devam ediyor.

Tek doğru bir açıklaması var : “Bu olaylar ideolojik“ diyor. Evet, olaylar Taksim’de ağaçların ve çevrenin katledilmesi girişimi üzerine başladı ama bunun boyutlarını
çoktan aştı bile! Doğrudur halk kurucu ideolojisine, Türk Devrimlerine, Cumhuriyetimize ve Atatürk’e sahip çıkmak, bölücülüğe, teröristlerle işbirliği yapanlara ve
ulusal kahramanlarımıza ayyaş diyen densizliğe karşı isyan etmek için sokaklara çıkmıştır.

Erdoğan’ın “Birkaç çapulcuya pabuç bırakmayız, AVM değil otel yapacağız, Taksim’e cami yapacağız, ben de 1 milyon toplarım.“ sözleri sorumlu bir insanın söyleyebileceği şeyler değil. Bu söylemler olayları azdırmaktan başka bir işe yaramaz.

Cami duvarına işedin!

Taksim’in halk tarafından zaptı sırasında ben de çocuklarımla birlikte
İstiklal Caddesindeydim. Gazeteci kimliğim de olduğundan, bir yandan da kalabalığın
ruh halini, neler yapıldığını izlemeye ve etrafı gözlemlemeye çalışıyordum.
İyi ki polisi son anda çektiler! İnsanlar kararlıydılar Taksim’e çıkacaktılar, aksi durumda kan dökülürdü. Bu kararı Başbakan’a rağmen aldıran, O’nu ikna etmeyi başaran sorumluluk sahibi bürokratları kutluyorum.

Kalabalık etrafa zarar vermiyordu, kendisine karşı kimyasal silahlarla saldırılmasına karşın. Bir tane bile kötü örneğe ben tanık olmadım. Sanırım geceden kalma kimi dükkanlara ve iş yerlerine zarar verilmişti ama bunlar münferitti hatta provokasyon amaçlı bile olabilirdi.

Taksim ve çevresinde gördüğüm iki pankartı sizlerle paylaşmak isterim :

  • “Tayyip cami duvarına işedin“ ve “Kimyasal Tayyip“. 

Daha neler var neler!

Toplumumuzun bu tepkisi asla sizi şaşırtmasın. Batı’da toplumlar tepkilerini genel olarak anında gösterirler. Bizim toplumumuz ise kolay kolay tepki vermez, tepkisizmiş gibi gözükür hep içine atar, sonra bir neden ile bir patlar katır tepmişten betere döndürür. Bu durumu biraz da içe dönük insan yapısına benzetebilirsiniz.
Olanların hepsi bir birikimin eseridir. Bunu yalnızca Taksim’e bağlamak safdillik olur.

Yalnızca Türkiye değil yerküremizde Türkün yaşadığı her yer ayakta, herkes destek veriyor. Amerika’dan, İngiltere’den, Fransa’dan, Hollanda’dan, İsveç’ten Belçika’dan, Macaristan’dan eylem haberleri geliyor.

Olayları tüm dünya basını verdi ve vermeye devam ediyor ama ağır sansür altındaki ve çıkarlarını AKP ile bütünleştirmiş sermayenin patronu olduğu medya görmezlikten gelmeye ve olanları halkın gözünden kaçırmaya devam ediyor. Bunun mutlaka hesabı sorulacaktır!

Geçtiğimiz Cuma İzmir Güzelbahçe’de “Emperyalizmin kıskacında Türkiye“ konulu konferansta ve Pazar günü ise Nevşehir’de Milli Merkez Anayasa Forumu’nda idim. İnsanlar Başbakan Erdoğan’a kızgınlar ve derhal istifa etmesini istiyorlar.

Türk baharı değil!

Hafta sonu Orta Anadolu’nun iki kenti olan Nevşehir ve Kayseri’de Taksim’e destek veren eylemler yapılıyor ve buralarda halk polisle çatışıyor. En son 2011 genel seçimlerinde AKP Nevşehir’de % 60 ve Kayseri’de % 65 oy oranına sahip olmasına karşın. Gördüm ki, Milli Merkez’in çalışmaları buralarda da ses getirmiş ve halk için
umut olmuş.

Batı, ülkemizde halen devam eden olayları “Türk Baharı” olarak değerlendiriyor.
Bunun adı Türk Baharı değil! Bu AKP zulmüne, emperyalizme ve işgale karşı
Türk Halkının başkaldırısı olup Atatürk’te birleşme hareketidir.
Bu herhangi bir partinin tek başına bir başarısı da değildir.

Arap Baharı ve sonrasını ABD belirlemiştir. Oysa Türkiye’deki hareket hedefine ulaştığında, sonrasını halk belirleyecektir. Ayrıca yalnız AKP değil, emperyalizm ve Cemaatle işbirliği içinde olan ve onlara hoş görünmeye çalışan muhalefet partileri de silkelenip kendilerine gelmezlerse tarih olacaklardır.

Emperyalizm şu anda bu enerjiyi kendi çıkarları lehine yönlendirmeye çalışmakta ve suyu kendi kovasına doldurma çabası içindedir. Uyanık olmalıyız! Hazırlanan seçenek daha güler yüzlü olabilir ama sonuçları bakımından beş beteri gelebilir!

Batılı dostlarımız bahar adlandırmasında eğer çok ısrarlı iseler, bilmelerini isteriz ki,
bu bahar rüzgarını estiren yüksek basınç alanı Arap Bahar’ındaki gibi Atlantik üzerinden değil Anadolu üzerinden oluşmuştur.

Satırlarımı sevgili hocam Bekir Sıtkı Erdoğan’ın dizelerinden alıntı yaparak
bitirmek istiyorum :

  • Müjdeler var yurdumun toprağına taşına
    Erecek Cumhuriyetim sonsuz şeref yaşlarına.

Saygılar sunarım. (4.6.1, AYDINLIK)