Etiket arşivi: Doğan Güreş

ANTEP YİNE GAZİ!


Dostlar
,

Gaziantep’i “epeyce” biliriz..

1961- 69 arasında babamız polis memuru olarak orada hizmet verdi. Biz de Elazığ’da başladığımız ilkokulu burada sürdürdük, ortaokul ve lise 1’i de bu sevimli kentte okuduk.

1960 başlarında Gaziantep’in merkez ilçe nüfusu 125 bin dolayında idi, 7. büyük kentti. Canlı bir ekonomisi vardı ve pek çok doğu – güneydoğu kenti birçok gereksinimini
bu kentten sağlardı. Bu dinamik yapı Gaziantep’i ülkemizin önemli kentlerinden biri yaptı. Kentte 6 organize sanayi bölgesi etkin, 31 Aralık 2013’te kentin nüfusu 1 844 438..

Kilis ayrılmamış olsaydı 128 586 kişi daha eklenecek ve 2 milyona dayanacaktı.
(Dönemin Genelkurmay Başkanı Kilis’li Doğan Güreş sözde Kilis’e iyilik etti;
Kilis’liler çok pişman ama dönüş ??)

Gaziantep Türkiye’nin nüfus olarak 6. büyük kenti.

31.12 13 verilerine göre Bursa’dan (2 740 970) sonra Antalya da (2 158 265)
Adana’yı (2 149 260) geçti.. Bu gidişle, hatta şimdiki durumuyla 200 bin Suriye’li katıldığında Adana’yı aşıyor.

Bu durum Gaziantep açısından ciddi yüklenmeler (handikaplar) taşıyor.
Gaziantepliler akıllı insanlar, bu durumu olumluya döndürmeye çabalıyorlar;
örn. Suriyelileri iş gücü olarak değerlendirmek gibi.. Ucuz işgücü ??

Ancak sorunlar da çok ciddi. AKP hükümetinin Suriye’de rejim karşıtlarına apaçık
destek vererek adeta iç savaşı kışkırtması ve taraf olması bu ağır faturayı doğurdu.
Salt Gaziantep ve sınır kentler değil.. Türk dış politikası uluslararası kamuoyunda sorgulanır oldu, ülkemizin BM yaptırımları ile ambargoya uğratılması söz konusu.

Suriye’de laik Esat rejimini devirip Mısır’daki gibi Müslüman Kardeşler benzeri
bir şeriatçı yönetim kurmak
ve müttefik edinmek, Dışişleri Bakanı Davutoğlu Ahmet’in de düşlerini süslüyordu Başvekil hazretlerinin olduğu gibi..

Bu olağanüstü yanlış politikanın derhal terk edilmesi gerekiyor.
Ülkemizin ve AKP – RTE’nin faturası ödenemez boyutlara erişti..

Sevgi ve saygı ile.
13 Şubat 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=============================================

ANTEP YİNE GAZİ!

Gaziantep’te 10 kişiden biri Suriyeli olunca şehir bu yükü kaldıramaz duruma geldi. Çalışma izni olmayan Suriyeliler her yerde iş arıyor. Suriye plakalı 5 bin araç sigortasız trafiğe çıkıyor. Hastaneler tıklım tıklım, yoğun bakımda yer yok.

  • Çocuk felci, şark çıbanı hortladı, kızamık salgını başladı.

Gaziantep'te_Suriyelier_13.2.14

Gaziantep Ticaret Odası (GTO), şehirdeki Suriyeli sayısının
200 bini aşması nedeniyle güvenlik, ekonomi, sağlık ve eğitim alanlarında ortaya çıkan sorunların artık altından kalkılamayacak bir boyuta geldiğini açıkladı. GTO’nun eşgüdümünde, üniversite ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan toplam
15 kurumun ortaklaşa hazırladığı rapora göre, Antep’teki her 10 kişiden biri Suriyeli.

Gaziantep’teki Suriyelilerin 34 bini kamplarda, 150-160 bini ilin çeşitli yerlerinde kalıyor. İlde en büyük ilçe olan Nizip’te nüfusu denli Suriyeli bulunuyor. Gaziantep merkezinde eski garajlar olarak bilinen İnönü Caddesi dolayında Suriyeliler mahallesi oluştu.
Raporda, sınırı geçen Suriye vatandaşları arasında terör, hırsızlık, gasp gibi yasa dışı eylemlerde bulunanların olabileceği belirtilerek, hiçbir kaydı olmayan Suriyelilerin
asayiş yönünden vatandaşı tedirgin ettiği ifade ediliyor. Kentte 5 bin Suriye plakalı araç, kasko, sigorta ve muayenesi olmadan trafiğe çıkıyor. Kayıtdışı çalıştırılan Suriyeliler çalışma barışını tehdit ediyor.‘Hedef oluruz’ korkusu

Rapora göre, Suriyeli muhaliflerin geçici hükümeti Gaziantep’te kurma çalışmaları da tedirginlik yaratıyor. Şehir halkı bu oluşumla birlikte Gaziantep’in hedef haline gelmesinden endişe ediyor.

Hastaneler tıklım tıklım dolmuş durumda. Yoğun bakım birimlerinin +40’ında Suriyeli hastalar kalıyor.

Yok edilmiş olan çocuk felci hastalığı ve şark çıbanı yeniden ortaya çıktı.

  • Kentte kızamık salgını başladı.

Bakanlar Kurulu gündemine alacak

Suriye Çalışma Grubu tarafından hazırlanan, “güvenlik, sağlık, eğitim ve ekonomi” olmak üzere 4 ana başlıkta toplanan rapor, Ankara’da ilk olarak Başbakan Yardımcıları
Bülent Arınç ve Beşir Atalay ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e sunuldu.

Gaziantep’in konuya organize bir biçimde yaklaşmasını takdirle karşılayarak
bunun bir avantaj olduğunu söyleyen Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay,
“Suriyelileri geçici sığınmacı olarak mütalaa ettiğimiz müddetçe sorunu çözemeyiz. Raporunuzu Bakanlar Kurulu’na taşıyarak yeni düzenlemeler için elimizden geleni yapacağız.” dedi.

‘Geçici çalışma izni verilmeli’

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile yapılan görüşmede,
Suriyeli işgücünün geçici çalışma izinleriyle ekonomiye kazandırılması önerisi tartışıldı. Gaziantep heyeti, istihdam sorunu çözülürse öbür sorunların da çözüleceğini,
toplum psikolojisinin daha rahat yönetileceğini dile getirerek çözüm için Çelik’ten
destek isteminde bulundu. Bakanlıklar düzeyinde üzerlerine düşeni yerine getireceklerini belirten Bakan Çelik, “Bu hepimizin sorunu. Raporda değinilen sorunların çözümüne yönelik mevzuat düzenlemesine derhal başlayacağız.” dedi.

*****
Sorun ve risk büyüyor

Gaziantep Ticaret Odası, Suriyeli sığınmacıların kentin sosyo-ekonomik yapısına etkilerini belirlemek üzere 14 kurumla birlikte Suriye Çalışma Grubu oluşturdu.
Çalışma Grubu, sorunları saptayıp çözüm önerileriyle ilgili bir ‘Suriyeliler Raporu’ hazırladı. Rapor, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere ilgili bakanlıklara sunulacak.Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Eyüp Bartık, “Üç yıldır konuk ettiğimiz Suriyelilerin sayısı her gün artmakta ve bu durum beraberinde birçok sorunu yaşamımıza neden olmaktadır.” dedi. Bartık, şunları söyledi:

Birleşmiş Milletler’e göre 2014’te Türkiye’de Suriyeli göçmen sayısı 1.5 milyonu bulacak. Hazırladığımız raporla soruna el koyduk, alınacak önlemleri belirledik.
Raporu Başbakan Yardımcılarımıza ve Çalışma Bakanımıza doğrudan sunduk,
Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlarımıza da ulaştırdık.”

‘Savaş bitse de kalacaklar’

Olayların büyük çaplı olmasının birçok sorun ve riski de birlikte getirdiğini kaydeden Bartık, şunları söyledi:

“Atılacak adımlarla, ilimiz ve bölgemizin yaşadığı sıkıntıların bertaraf edilmesi ve
gerekli önlemlerin alınması en büyük dileğimizdir. Olağanüstü durumlarda ortaya çıkan sorunları çözebilecek bir modele gerek var. Savaş dursa bile Suriye’de insancıl ve ekonomik altyapının yok olması, Suriyeli konuklarla ekonomik, kültürel ve insancıl ilişkilerimizin uzun yıllar süreceği anlamına gelmektedir. Suriyelilerin kente entegre edilmesi, sorunları ortadan kaldırabilecektir.”

‘5 şehir olumsuz etkilendi’

GTO Meclis Başkanı Ali Yener, Suriye’deki gelişmelerin Gaziantep başta olmak üzere HatayKilisMardinŞanlıurfa ve öbür kentleri olumsuz etkilediğini söyledi.
Yener, “Bu durum, günlük önlemlerle yönetilmeye çalışıldığı takdirde, ülkemizi savaş sonrası da içinde (dahil) olmak üzere sıkıntıya sokacak birçok sonuçla baş başa bırakacaktır.” dedi.

ÜRKÜTEN ‘SURİYELİ GÖÇMENLER’ RAPORU

Güvenlik

Nizip nüfusu kadar Suriyeli var

–  Gaziantep’te Suriyeli sayısı 200 bini geçti.
Bu sayı en büyük ilçe Nizip’ten daha fazla.
–  İldeki her 10 kişiden biri Suriyeli. Suriyelilerle ilgili temel sorun güvenlik.
–  Gelenler arasında terör, hırsızlık, gasp suçu işlemiş olanlar bulunabilir.
–  Ancak şehirdeki Suriyelilerin kimlikleri tespit edilemiyor.
Bu durum vatandaşı tedirgin ediyor.
–  Muhtarlar mahallelerindeki Suriyelileri polise bildirmeli.
–  Gaziantep’te hiçbir kaydı olmadan 5 bin Suriyeli motorlu araç var.
–  Bu araçlar kasko ve sigortası olmadan trafiğe çıkıyor. Suriye araçlarına geçici plaka verilmeli.
–  Suriyeli muhalifler Gaziantep’te geçici hükümet kurmaya çalışıyor.
–  Bu oluşumla Gaziantep’in hedef olma riski endişe yaratıyor.

EĞİTİM
Okula gidemiyorlar

–  Gelenlerin büyük çoğunluğu öğrenim çağında olan çocuklardan oluşuyor.
–  Kamp dışında yaşayanların yalnızca %10’u eğitimini sürdürebiliyor.
–  Müfredatın Türkçe olması ders izlemini olanaksız kılıyor.
–  Üniversite öğrencilerinin en büyük sorunu pasaport ve not belgesi olmaması.
–  İlk ve orta eğitimde bir yıl Türkçe hazırlık okutulmalı. Yetişkinlere kurs açılmalı.
–  Suriye’den gelen Arapça kitaplarda Türkiye aleyhine olan bilgiler çıkartılmalı.

EKONOMİ
‘İşyerlerine Suriyeli işçi kotası konmalı’

–  Suriye’ye yönelik ihracat artıyor ancak bölgedeki öbür ülkelere ihracat düşüyor.
–  Çok sayıda Suriyeli iş gücü var, sürekli iş arıyorlar ve kayıt dışı istihdam artıyor.
–  Suriyelilere geçici olmak kaydıyla çalışma izni verilmeli.
–  Savaşın bitmesiyle belge iptal edilmeli.
–  Çalışan Suriyelilerin sosyal güvenlik giderini Devlet karşılamalı.
–  İş yerlerine Suriyeli işçi kotası konmalı.
–  Suriye’de yatırımı olan Gaziantepli yatırımcıların durumu belirsiz.
–  İhracatçı transit geçişlerde Suriye’yi kullanamıyor maliyet artıyor.
–  Suriye’de yatırım yapan Türklerin zararı tespit edilmeli.
–  Bu firmalara SGK, vergi, KDV avantajı sağlanmalı.
–  Suriye’den transit geçiş yapamayan üretici ve ihracatçılara ek teşvik verilmeli.
–  Kaçakçılığın önlenmesi için sıkı takip yapılmalı.

SAĞLIK
‘Şark çıbanı hortladı kızamık salgını var’

–  Toplumu endişelendiren konuların başında sağlık geliyor.
–  Hastaneler hasta sayısına yetişemiyor.
–  Kaydı olmayanlar sağlık hizmeti almada sorun yaşıyor.
–  Gelecek kuşaklar üzerinde risk yaratan hastalıklar belirdi.
–  Çocuk felci yok olmuşken bu hastalık tekrar gündeme geldi.
–  Şark çıbanı yeniden ortaya çıktı.
–  2013 yılında en çok kızamık olgusu Gaziantep’te görüldü.
–  Yanık merkezi gereksinime yanıt vermekte zorlanıyor.
–  Kilis’te ameliyatların %60’ını yaralılar oluşturuyor.
–  Gaziantep’te yoğun bakım birimlerinin %40’ında Suriyeli var.
–  Hastalar özel hastanelere sevkedilebilmeli.
–  Çatışmalarda yaralananlar sınırda oluşturulacak hastanede tedavi edilmeli.
–  Suriyeli çocukların tamamı aşılanmalı, riskli bölge çalışmaları yapılmalı.

85. Yıldönümünde Harf Devrimi’nin Anlamı


85. Yıldönümünde Harf Devrimi’nin Anlamı

Dostlar,

Geçen yıl bu gün sitemizde yayımladığımız yazımızı dikkatinize getiriyoruz :

Bir “küçük” farkla..

  • Artık Türk Abecesi 29 değil 32 harf!

Q, W ve X.. de harflere katıldı..

Nedenleri belli..

Anayasal Resmi Dil Türkçe‘nin yazımı için gerekmiyor bu harfler dilbilim açısından..

Kürtçe için isteniyor, Kürtler istiyor..

Bir başka dilin yazımı için bir başka dilin abecesi bozuluyor..

Bu denli bilgi birikimi, dil uzmanlığı, yurtseverlik, tarih bilinci, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılık ve Anayasa’nın 174. madesi ile korunan Devrim yasalarına saygı olsa olsa AKP iktidarında olurdu değil mi??

İmralı sakini istiyor “tak”;

AKP yerine getiriyor “şak”!

Tak-şak paşa olarak adı çıkan eski genelkurmay başkanlarından Doğan Güreş ve
eski başbakanlardan Tansu Çiller ilişkisi gibi..

Ey AKP’liler bilesiniz; gidişiniz hayırlı değil..
Günahlarınız Kaf dağının ardından görülüyor..

Sevgi ve saygı ile.
1.11.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==================================

84. Yıldönümünde Harf Devrimi’nin Anlamı

Dostlar ,

Bu gün, 1 Kasım, Devim tarihimizde aynı zamanda HARF DEVRİMİ‘nin de yıl dönümü.

Az önce 1 Kasım 1922’de Saltanatın Kaldırılması ile ilgili yazımızı sizlerle paylaştık.

Şidi de Saltanatın hallinden 6 yıl sonra bir başka köklü devrime değinmekteyiz;
HARF DEVRİMİ..

Söylemesi dile kolaydır.. Milyonlarca insanın, okuma-yazma oranı % 7’yi geçmemesine karşın, yüzlerce yıldır kullanageldiği en temel yaşam ve iletişim araçlarından biri olan ABECE’yi (alfabeyi) değiştiriyorsunuz.. Bir seferberliktir, yürek işidir. Geçmişle anlamsız takıntıları kopararak ülkeyi ve ulusu çağdaş Batı uygarlığına döndürmektir. Tam anlamıyla devrimci bir eylemdir..

Yapıp edenlere selam olsun!

ATATÜRK, yeni Abece tanıtımı için Başbakan İnonu ile Kayseri’de

Özlü değerlendirmemizi aşağıda bilgi ve ilginize sunarız..

Sevgi ve saygı ile.
1.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net


84. Yıldönümünde Harf Devrimi’nin Anlamı

     Dil; insanların zihinsel etkinliklerini oluşturması ve aktarması için bir araçtır.
Zihinsel etkinliklerin çok önemli bir kesiminin dil tarafından oluşturulması ve ifade edilmesi, dili insan için yaşamsal kılar.

Bir devlet içinde yaşayan halkın aynı resmi dili yazıp, konuşması ve bu dilin
bütün bireylerce anlaşılır olması gerekir ki; o devlet düzen ve dirlik içine yaşayabilsin. Osmanlı devletinde dil birliği” yoktu. Saray halkı ve aydınlar Arapça ve Farsça’dan oluşan “kokteyl ya da salata” bir dil olan Osmanlıcayı kullanırken; halk çoğu yerde Yunus’un, Karacaoğlan’ın, Pir Sultan’ın duru Türkçesini yer yer de Arapça’yı kullanıyordu. Dolayısıyla ne halk Saray çevresini ve aydınları anlayabiliyor ne de birbirleriyle anlaşabiliyorlardı.

Okuma-yazma oranı, Arap abecesinin çok zor ve karmaşık oluşu, çocukların
6 aydan önce sökemeyişleri, Osmanlı yönetimim eğitimi ihmali gibi nedenlerle % 7 dolayında idi. Kadınlarda %1’lere düşmekteydi ve okur-yazarların çoğu gerçekte
salt okuyabiliyor fakat yazamıyordu.

Mustafa Kemal Atatürk bu karışıklığın giderilmesi ve çağdaş laik düzene geçişte dilin önemini bildiği için, Türk abecesine (alfabesine) yakın olan Latin kökenli, 29 harfli yeni bir abece ortaya çıkardı.

1 Kasım 1928’de Latin esasından alınan harfler, (Türk dilinin özelliklerini belirten işaretlere de yer vererek) “Türk harfleri” adıyla 1353 sayılı yasayla kabul edilmiştir. Yazı dilinde kullanılan Arap abecesi yerine Türk harflerinin alınmasını ifade eden
Harf Devrimi yapılmıştır.

Atatürk, 9 Ağustos 1928 gecesi İstanbul Sarayburnu Parkı’nda düzenlenen bir şenlikte, Harf Devrimi’ni halka şu sözleriyle duyurmuştur:

     “Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Arkadaşlar, bizim güzel ahenkli, zengin lisanımız yeni Türk harfleri ile kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak mecburiyetindeyiz. Lisanımızı muhakkak anlamak istiyoruz. Bu yeni harflerle behemehal pek çabuk bir zamanda mükemmel bir surette anlaşacağız ki; Milletimizin yazısıyla, kafasıyla bütün uygar alemin yanında olduğunu gösterecektir. Vatandaşlar, yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz. Bütün millete, kadına, erkeğe, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz..” demiştir.

Atatürk, 9 Ağustos 1928’de İstanbul Sarayburnu Parkı’nda

Harf Devrimi, büyük bir tarihsel olaydır. Sosyal, kültürel ve siyasal alanda geniş yankıları olmuştur.

1 Kasım 1928’de “Türk Harfleri Hakkındaki Kanun” çıkarılarak Harf Devrimi yürürlüğe konulmuş; Yurt çapında çok yoğun çalışmalar yapılarak, Başöğretmen Atatürk önderliğinde yeni abece hızla halkımıza öğretilmiştir. Yeni Türk Alfabesi’nin benimsenmesinin ardından, 24 Kasım 1928’de yayımlanan Millet Mektepleri Talimatnamesi’ne göre, yurdun her köşesinde Millet Mektepleri açılmış, halka
yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir. Atatürk bu çalışmalara “Millet Mektepleri Başöğretmeni” sıfatıyla katılmıştır.

İnsanlık tarihinde, Ulusu’na öğretmenlik yaparak okuma-yazma öğreten bir “Başöğretmen-Ulusal Önder” örneği görülmemiştir.

Latin harfleri üzerinden, çağdaş Batı dünyası ile köprü kurma olanağı böylelikle sağlanmıştır. Günümüzde, Latin harflerini kullanmayan ülkeler ve halkları, büyük güçlükler çekmektedir. Neredeyse evrensel iletişim aracı durumuna gelen İngilizce’nin Latin harfleriyle okunup-yazılması, Atatürk’ün uzak görüşlülüğünün bir başka kanıtıdır.

Atatürk, Dil Devrimi’nin yaşatılması ve kökleşmesi için, kendi parasıyla “Türk Dil Kurumu adıyla bir dernek de kurmuştur (12.07.1932). 12 Eylül 1980 darbesiyle Atatürk’ün vasiyeti çiğnenerek devlet dairesine dönüştürülen Atatürk’ün vasiyeti olan bu Kurum eski durumuna dönüştürülmeli; Dil Devrimi, ulusal birliğin en temel aracı olarak titizlikle korunmalı ve sürdürülmelidir.

Sevgi ve saygı ile.
1.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net