CHP’NİN YERİNE TAKLİDİ Mİ KONDU??
Av. Hüseyin Özbek
Cumhuriyet Halk Partisi’nin 32. Kurultayı bana Nazım Hikmet’in 1928’de kaleme aldığı
“Jokond ile Siyau” şiirini hatırlattı. Jokond’un girizgahına kulak verelim:
leonardo nam
nakkaşı dehrin
meşhur jokond’u
basmıştır kadem
rahı firare
ve firariden
boşalan yere
taklidi kondu.
Rönesans’ın dahi ressamı, heykeltraşı, mimarı Leonardo Da Vinci’nin La Jakond (Mona Lisa) tablosu asırlardır birçok şaire, sanatçıya ilham vermiştir. Nazım’ın fantastik-politik eserinde, teşhir edildiği Louvre Müzesi’nden, Siyau’nun peşine takılıp dünyanın öte ucuna, Çini Maçine kadar giden Jokond’u orada bırakıp biz CHP’ye dönelim.
CHP’nin hangi umarsız sevdaların ardından hangi bilinmezlere, gidilip dönülmezlere savruluşuna bakalım. Kurtuluşun ve yeniden kuruluşun öncülerince temeli atılan, yazılımı yüklenen, ülke kurtarıp devlet kuran partinin küresel radyasyona, etnik virüse maruz kaldığında belleğini nasıl yitirdiğine bakalım.
CHP’nin parti felsefesi, politik koordinatlarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kodlarının örtüşmesi tarihsel bir olgudur. CHP’nin politik pusulası ve gelecek tasarımı kuruluş felsefesinden ayrı düşünülemez. Olması gereken de budur. Onun geleceğe yönelik iddiası aynı zamanda mazideki var oluş nedenidir.
Liberal süflorlerin, küresel akıl hocalarının, tekelci sermayenin dolma kalemlerinin yıllardır CHP’ye politik geçmişini, varlık nedenini inkara yönelik tavsiyelerinin gerçekte intihara teşvik olduğu bilinmelidir. CHP en kötü koşullarda % 25’lerden aşağı düşmeyen politik tabanı tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin sigortası, rejimin politik kalkanı olarak görüldüğü için desteklenmektedir.
Modern Türkiye’nin siyasal yazılımının, devlet modelinin, gelecek tasarımının CHP ile özdeşleşiyor olması devlet açısından güçlü bir siyasal dayanak, halk açısından ise rejimin sigortası anlamına gelmektedir.
Ulus devletin ulusal partisi CHP’nin eko-politik dümenine Kemal Derviş’in kadın modeli Selin Sayek Böke’nin geçirilmiş olması üzerinde düşünülmelidir. Bu CHP açısından bellek kaybından da öte bir şeydir.
Kurultay tornasından çıkan Yeni CHP, Türkiye Cumhuriyeti’nin tasfiyesinin ön koşulunun Cumhuriyeti kuran partinin tasfiyesi olduğunu bilen üst iradenin başarısı olarak değerlendirilmelidir.
CHP, 32. Kurultayla 92 yıllık politik kimliğini hükümsüz hale getirmiştir.
Kurultay sonucu ortaya çıkan tablo geçmişten günümüze uzanan siyasal kimliğin, neredeyse 100 yıllık Cumhuriyetle özdeşleşen onurlu mirasın reddi anlamına gelmektedir.
Bu güne kadar muhalefette olmasına rağmen –rejimi tasfiyeye niyetlenenler üzerinde oy oranının çok üstündeki caydırıcılığı nedeniyle- Türkiye’nin etnik ve mezhepsel temelde ayrışmasının, Ortadoğu bataklığına sürüklenmesinin önünde siyasal set olagelmiş CHP’nin içine düşürüldüğü durum geçekten hazindir. Partide etnik ve mezhep kotalarının, alt kimlik gettolarının, küresel dükalıkların oluşturulması Cumhuriyeti kuran partinin siyasal hüviyetini kaybetmesinin doğal sonuçları olarak görülmelidir.
Atatürk’ün siyasal emaneti olan CHP’yi ulus devletin, üniter yapının, çağdaş uygarlığın politik sigortası olan gören milyonlara yaşanılan süreçte büyük sorumluluk düşmektedir. CHP yalnız CHP’lilerin mülkiyetinde değildir. Onu öbür partilerden ayıran en büyük özelliği, devleti kuran kadroların kurduğu parti olması nedeniyle her yurttaşın hissedarı, paydaşı olduğu bir siyasal miras olarak görülmesindendir.
=======================================
Dostlar,
Dostumuz Sayın Av. Hüseyin Özbek‘in yazısını yaklaşık 1 ay beklettik.. (22 Ocak 2016).
Bu gün yayımlamak istedik…
Bu gün ilginç bir gün..
28 Şubat 1997 Bildirisi’nin 19. yılı..
AKP’liler hop oturup hop kalkıyorlar..
Eteklerinde ne taş kaldı ise boşaltma ve mağduru sonuna dek oynama (istismar etme!) için
bir fırsat daha…
Tayyip beyin hiiiiç olanlardan ders alacağı yok..
Hala, hiç çekinmeden ayrımcı bir dil kullanıyor, Artvin – Cerattepe direnişini sergileyen yurttaşlara “Bunlaaaar…” diye başlayarak “.. yavru Gezi’ci..” diye avazının çıktığı ölçüde bağırıyor..
Toplumdaki kutuplaşmayı hiç ürkmeden körüklüyor..
Bu gerilimden medet umuyor.. Gündemle tehlikeli biçimde oynuyor..
İnsanları aşağılayarak suç işliyor!..
Oysa Artvin – Cerattepe’de yargı kararlarına uyulmasını isteyen yiğit insanlarımız,
Anayasa md. 56’da yer alan haklarını kullanıyor ve görevlerini yapıyorlar..
Konuyu sitemizin manşetinde yer alan bir yazı ile irdelemiştik.. Bakılsın dileriz..
(ARTVIN_CERATTEPE_DIRENISININ_DUSUNDURDUKLERI)
ANAYASA madde 56 – Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak….
Bu zalim kuşatma ve saldırı yetmiyor, bir de Emineanım çullanıyor Cumhuriyete..
Ölçüsüz, hesapsız, özensiz, vicdansız, acımasız, vefasız ve tarihin gerçeğine kökten aykırı..
Cumhuriyet’e musallat olmuşların önümüze yığdığı muazzam enkaz büyürken;
Atatürk’ün en büyük yapıtlarından olan Cumhuriyet’in temel güvencelerinden CHP
hızla kendini toplamalı ve toplumsal muhalefeti ayağa kaldırmalıdır..
Mehmet Akif‘in buyurduğu üzere,
.. bu hayasız akın artık durdurulmalıdır..
Kanımıza dokunuyor… çoook ama çok gücümüze gidiyor.. dayanma gücümüzü aşıyor artık.
Demokrasi bu değil, demokrasinin nimetlerinden yararlanarak onu yıkma hakkı var mı?
Ayrıca yığınları tahrik etmenin anlamı ne? Neyin peşindesiniz siz??
Halkı sokağa dökmek, sonra da sınırsız şiddet mi uygulamak istiyorsunuz??
Nereye, nereye, nereye? Muradınız ne??
Bir an önce despotik rejime geçerek yargılanmaktan kurtulmak mı??
Korkarız bu muradınıza erişemeyeceksiniz..
Her – kes yaptığının hesabını verecek.. Er ya da geç..
Sevgi ve saygı ile.
28 Şubat 2016, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com