Etiket arşivi: Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanı olan birinin cumhurbaşkanı olması

ADD Genel Merkezi : CUMHURİYET SAHİPSİZ DEĞİLDİR!


Dostlar,

ADD Genel Merkezi, Genel Başkan Tansel Çölaşan imzasıyla aşağıdaki
basın açıklamasını yayımladı.

ADD Genel Merkezince yapılan bu değerlendirmeye genel olarak katılıyoruz..

Ancak son paragrafta yer alan aşağıdaki anlatım dikkatimizi çekiyor..

  • “Kurucu ilkeleri bugünün sorunlarını çözecek biçimde geliştirmek, yaratıcı ve cesur adımlarla Cumhuriyetimizi yeniden çağdaşlık hedefine yöneltmek için Cumhuriyetimizin kurucu siyasal ilkeleri yeterli ve değerlidir.”

Burada “kurucu ilkelerin bugünün sorunlarını çözecek biçimde geliştirilmesinden”
söz edilmektedir.

ADD Genel Merkezi, kurucu ilkelerin günümüz sorunlarını çözmede yetersiz olduğunu mu düşünmektedir?

Bu “yetersizlik” hangi ilkelerde ve ne ölçüdedir ve ADD Genel Merkezi ne yön ve içerikte, derinlikte “geliştirme” düşünmektedir?

Yine bu paragrafta sözü geçen “yaratıcı ve cesur adımlar” dan ne kastedilmektedir? CHP’de olduğu gibi ADD de “Y-ADD” ye mi evrilecektir?

Ayrıca aynı paragrafın son tümcesinde

“.. Cumhuriyetimizi yeniden çağdaşlık hedefine yöneltmek için Cumhuriyetimizin kurucu siyasal ilkeleri yeterli ve değerlidir.”

denilerek ilk tümce ile çelişkiye düşülmektedir. İlkinde bu ilkelerin “geliştirilmesi” gereği vurgulanmakta, “cesur ve yaratıcı adımlar” geliştirme aracı olarak önerilmekte,
sonunda da bu ilkelerin “yeterli ve değerli” olduğu belirtilmektedir.

ADD Genel Başkanını bilemeyiz ama ADD’nin kurumsal kimliği adına bu tür tehlikeli düşünsel karmaşalar bizi üzüyor ve endişelendiriyor..
Açıklama Genel Başkan imzasını taşıyor.. Acaba GYK bu görüşleri paylaşıyor mu?
İmzada “GYK adına” notu yok.. Anlaşılan Bn. Çölaşan’ın kişisel açıklaması..

Keşke bu tür önemli metinler birkaç kişilik kurul eliyle hazırlansa..
Bu hususu daha önce de önerdik..
Metinde başkaca da ufak tefek eksikler var.. Ayraç içinde düzelttik.
Dili de çok eski!? Nerede kaldı Atatürk’ün Dil Devrimi ??

Sevgi ve saygı ile.
13 Ağustos 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=====================================================

ADD_logosu

 

 

CUMHURİYET SAHİPSİZ DEĞİLDİR!

 

 

Recep Tayyip Erdoğan %75 katılımlı bir seçimde,
geçerli oyların %51,8’ini almış ve 12. Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Bu durum, Cumhuriyet değerleriyle hesaplaşmak,
Atatürkçü Düşünce’den rövanş almak olarak özetlenebilecek devrim karşıtı hayaller için aslında BAŞLANGICIN SONU OLACAKTIR.

Türkiye’nin laik ve demokratik bir hukuk devleti olduğu, parlamenter demokrasiyle yönetileceği, seçilen her cumhurbaşkanının bağlılık yemini edeceği Anayasa gereğidir.

Anayasa’da cumhurbaşkanı için öngörülen ayrıcalıklar ve yetkiler, otokratik bir başkanlık sistemi zorlamasına olanak vermez. Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa (AS: Mahkemesi) dahil, yargı mercilerine başvurulamaması (Any. 105/2); Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemlerin yargı denetimi dışında olması (Any. 125/2) hukuk devletine meydan okumayı meşrulaştırmaz.

Ancak Recep Tayyip Erdoğan’ın gerektiği hallerde Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesi (Any. 104/12) toplumsal muhalefeti bastırmak için şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’nde dava açılamayacak kanun hükmünde kararnamelerin çıkarılacağı olağanüstü hal ve sıkıyönetim dayatmalarına
ortam oluşturamaz.

Başbakanın seçim sürecindeki söylemlerinden, bu yolların zorlanacağı görülmektedir.

12 yıllık iktidarı boyunca toplumun refah düzeyini artırdığı, “açılım süreciyle”
toplumsal barışı sağladığı, ülkeyi ekonomik istikrara kavuşturduğu ve uluslar arası ilişkilerde ülkenin saygınlığını artırdığı yönündeki söylemlerle geniş toplum kesimlerini yanıltmış olması, muhalefetin ise bu önemli konularda seçenek üretmemesi ve
seçim sürecinde bu konuları işlememesi, seçimin bu şekilde sonuçlanmasına
katkı sağlamıştır.

Öyle ki; Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanı olan birinin cumhurbaşkanı olmasının ülkeyi ne tür tehlikelerle baş başa bırakabileceği konusu, hiç ele alınmamıştır.
Bu nedenle siyaset kurumunun tavizkar (AS: ödüncü) ve teslimiyetçi anlayışı
iflas etmiştir.

Sonuç olarak; devletin tüm olanaklarını reklam ve propaganda amacıyla kullanan RTE, hem muhalefetin, hem de seçime katılmayan kesimlerin katkıları sayesinde cumhurbaşkanı seçilmiştir. Önümüzde bizleri bekleyen olasılıklar şunlardır :

1- Bu kişi kendisinin de ifadesiyle, tarafsız bir cumhurbaşkanı olmayacaktır.
Partizan bir anlayış ile, siyasal iktidarın başında bulunmaya devam edecek,
yalnızca kendisine destek verenlere yönelik politika geliştirecektir.

2- Çatışmacı dili ve ötekileştirici tavrıyla, milletin birliğini tehdit etmeye
devam edecektir.

3- Genel sorumluluk alanlarının dışına çıkarak, devlet organları arasında uyumu sağlamaktan çok, tartışmayı, çatışmayı körükleyecektir.

4- Anayasa değişikliği ile parlamenter sistem yerine başkanlık adı altında tek adam diktasını getirmek ve barış, açılım sürecin söylemleriyle vatanı bölme planlarına devam etmek isteyecektir. (Ancak Başkanlık Sistemi’ne geçmek için Anayasa değişikliğine gerek olduğu, dolayısıyla Anayasa’nın üçte ikisinin değişmesi gerektiği, bunun da ancak TBMM üye tamsayısının en az beşte üç çoğunluğunun (330 oy) gizli oyuyla (AS: ve ek olarak halkoylaması ile) sağlanacağı, şayet 2015 Genel Seçimleri sonucunda AKP TBMM’de bu oy çoğunluğuna sahip olmazsa Başkanlık Sistemi’ne kolay kolay geçilemeyeceği, dolayısıyla 2015 Genel Seçimlerinde Türk halkının ve muhalefet partilerinin önünde hâlâ tarihsel bir fırsat bulunduğu unutulmamalıdır.)

5- Başkomutanlık sıfatıyla, ülkemizi komşu ülkelerle savaşın eşiğine getirecek, hepimizin yaşamını tehdit edecektir.

6. Üniversitelere rektör atamaları ve başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere
yargıya yapacağı atamalarla kendi otoriter rejim anlayışını dayatacaktır.

Ayrıca, Türkiye’yi ciddi bir ekonomik krizin beklediğini her kesimden ekonomistler dile getirmektedir. Dış politika krizi de dış siyasetimizi yönetilemez noktaya getirecektir. Bu durumda kriz ile erken seçim olasılığı güçlenebilir ve siyasal iktidar seçimi
krizin etkisi baş göstermeden bitirmek isteyebilir.

İstisnasız bütün kesimleri etkileyecek olan ekonomik krizi en son hissedecek olan
geniş halk yığınlarıdır. İlk olarak ise bankalara özellikle dövizle borçlu olanlar olacaktır.
İlk planda dövizin yükselmesine ihracatçı geçinenler sevinse bile, büyük ölçüde hammadde açısından dışa bağımlı olduklarından, bir sonraki aşamada onlar da etkilenecektir. Dolayısıyla “istikrar sürsün” söylemi çökecektir.

Bu durum karşısında, ülkenin Cumhuriyetçi güçlerinin birlikte mücadele etmesi, kurucu ilkelerin günümüz sorunlarına çözüm üretme noktasında geliştirilip yaygınlaştırılması ve siyaset kurumları ile toplum nezdinde (AS: katında)
güç odağı durumuna gelinmesi gerekmektedir.

Milleti, daha önce olduğu gibi yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

Seçeneksizliklerle, dayatmalarla, peş peşe alınan seçim yenilgileriyle umutsuzluğa kapılan, yorulan veya küsen yurttaşlarımızı bu çerçevede silkelenmeye davet ediyoruz.

Unutmayalım;

Kurucu ilkeleri bugünün sorunlarını çözecek biçimde geliştirmek, yaratıcı ve
cesur adımlarla Cumhuriyetimizi yeniden çağdaşlık hedefine yöneltmek için
Cumhuriyetimizin kurucu siyasal ilkeleri yeterli ve değerlidir.

Egemenlik iktidarların değil ulusundur! 

ADD Genel Merkezi
13 Ağustos 2014