Etiket arşivi: Aydınlanma meşalesi

Yılmaz ÖZDİL : ÇOCUK (ve çağrışımlarımız…)

ÇOCUK

portresi_kravatli

 

Yılmaz ÖZDİL,
31 Mart 2016, SÖZCÜ
(ve acı çağrışımlarımız yazının altında..)

 

Bu topraklardaki ilk çocuk dergisi Mümeyyiz’di. Padişah 1. Abdülaziz döneminde 1869’da Sıtkı efendi tarafından çıkarılmıştı. Haftalıktı. İçeriğinde öyküler, şiirler, fıkralar, zeka oyunları vardı. Yanlış eğitim yöntemlerini eleştirir, dayağa karşı çıkan yayınlar yapardı. İlericiydi.
*
1875’te Sadakat çıktı. Mehmet efendi tarafından yayımlanan dergi, eğitsel yazılara, küçük hikayelere, soru cevaplara yer verirdi. Dili son derece sadeydi, o dönemler pek moda olan ağdalı ümlelerden uzak dururdu. Bademler okuyunca inanmakta güçlük çekecek ama, Osmanlıcı değil, Türkçeci’ydi. Lisanımızın “Türkçe” olduğuna özellikle vurgu yapardı.
*
1876’da Arkadaş çıktı. Mehmet Şemsettin tarafından yayımlanan dergide, hayvanlar ve teknolojik araçlar tanıtılıyordu. Avrupa’dan çocuklara dair haberler verirdi. Ufuk açıcıydı.
*
1880’de Bahçe çıktı, içeriğine mizah kattı, eğlendirerek öğretirdi. 1881’de Çocuklara Kıraat çıktı, seyahat kavramıyla tanıştırdı, Avrupa şehirlerinin, Avrupa’daki görkemli binaların resimlerini yayınlardı.
*
1896’da Çocuklara Mahsus Gazete çıktı. Osmanlı’nın en uzun süreli çocuk dergisiydi, 14 sene basıldı. Avrupa dergilerinden resimler, çeviriler yayınlıyordu. 1905’te Çocuk Bahçesi çıktı, Tevfik Fikret, Mehmet Emin Yurdakul, Hüseyin Cahit Yalçın gibi efsaneler, çocuklar için matrak öyküler yazıyordu.
*
23 Nisan… Mustafa Kemal Atatürk, dünyanın ilk ve tek çocuk bayramını, çocuklarımıza armağan etti.
*
Cumhuriyet ilan edildi, 1923’te Çıtı Pıtı çıktı, monoloğu diyaloğa çevirdi, okurları, yani çocukları yazmaya özendiren bir dergiydi. 1926’da Gürbüz Türk Çocuğu çıktı, çocuklara sağlıklı yaşam kavramını öğretiyor, gıda ve sporla ilgili bilgiler veriyordu.
*
1928’teki Harf Devrimi’nden sonra çocuk yayıncılığı, yetişkin yayıncılığı kadar önem kazandı. Çocuk Sesi, Mektepli, Afacan Arkadaş, Rüya, Yuva, Yavru Türk, Gelincik… 1928-45 arasında 23 çocuk dergisi yayımlandı. Fotoğraflar, karikatürler devreye girdi. Çocukların bilgi dağarcığı büyürken, hayal gücü zenginleşti. Merak eden, soru soran, keşfetmeye cesaretlenen, icat etmeye yüreklenen nesiller yetişmeye başladı.
*
23 Nisan 1945. Doğan Kardeş çıktı. Çocuk dergiciliğinde devrimdi. Sanat, bilim, kültür, Aydınlanma meşalesiydi. Kazım Taşkent’in sahipliğinde, Vedat Nedim Tör ve Şevket Rado’nun yönetiminde, Yapı Kredi Bankası’nın desteğiyle yayımlanmaya başlandı.
*
Doğan… Yapı Kredi’nin kurucusu Kazım Taşkent’in oğluydu. İsviçre’de yatılı okurken, 1939’da Alplerde meydana gelen heyelanda, henüz on yaşındayken yaşamını yitirmişti. Doğan Kardeş, Doğan’ın anısını yaşatmak için çıkarılmıştı. Tüm çocukların kardeşi olmuştu.
*
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirleri, Tomris Uyar’ın çevirileri, Aziz Nesin’in, Gülten Dayıoğlu’nun Nezihe Araz’ın Muzaffer İzgü’nün Pınar Kür’ün yazıları yayınlanıyordu. İdil Biret’in Suna Kan’ın Sevin Okyay’ın Halit Refiğ’in değerli ağabeyim Müjdat Gezen’in mektupları yeralıyordu. Altan Erbulak, Selma Emiroğlu, Mıstık, Gevher Bozkurt, Yalçın Çetin, Güngör Kabakçıoğlu, Emine Bora, Sezgin Burak gibi ustalar çiziyordu.
*
Kuşe kağıda basılmış, rengarenk sayfalarıyla, sporu, doğayı, uzayı anlatıyordu. Tiyatroyu resimi müziği heykeli baleyi karikatürü sevdirirken, Dede Korkut’u Keloğlan’ı Hacıvat’la Karagöz’ü ihmal etmiyor, halk hikayelerine, Anadolu masallarına geniş yer veriyor, geleneksel değerlerimizi çağdaş kent kültürüyle harmanlıyordu.
*
33 sene… 1945-78 arasında yetişen nesillerde derin izler bıraktı. 1977’de Milliyet Çocuk çıktı. Derginin başında Abdi İpekçi vardı, sorumlu yönetmenliğini Ülkü Tamer yapıyordu. Bilgi hazinesiydi. Yazar kadrosunda Aziz Nesin, Tarık Dursun K., Haldun Taner, Bekir Yıldız, Selim İleri, Yaşar Kemal, Müjdat Gezen, Orhan Boran, Yalvaç Ural vardı. Tarık Akan, Cem Karaca, Ajda Pekkan, Cüneyt Arkın, Ayşen Gruda gibi sanatçılar, konuk yazar olarak yeralıyordu. Dünya klasiklerini, dergi ebatında 32 sayfa çizgi roman, özet şeklinde, ek olarak veriyordu. Bu özet çizgi romanlardan başlayarak, Türkiye’de dünya klasiklerinin satışında adeta patlama yaşandı. Özet çizgi romanla tanışan çocuk, mutlaka gidip, orijinal kitabı da alıyordu.
*
Ve 2016… Diyanet İşleri Başkanlığı‘nın çocuk dergisi, çocuklara çizgi hikayeyle vizyon verdi, “şehit olmak ne güzel, keşke şehit olabilsem.”
Yani?
Yanisi şu… Tee 1869’da başlayan 150 senelik süreci “bakın ne hale getirdiler, vah vah” diye yazmıyorum. Tam tersine… 150 senelik birikime güvenin diye yazıyorum.
*
İçki içmediği halde iktidar sarhoşu olan cahil cühela üç tane takunyalının çağdaşlığı geriye çevirebilmesi mümkün değildir. Olmayacak duaya amindir. Mümeyyiz’le Arkadaş’la büyüyen, Afacan’la Milliyet Çocuk’la yetişenler var bu ülkede… Doğan Kardeş nesillerine güvenin.

====================================

Evet Dostlar,

Sevgili ve çok değerli – yetenekli yazarımız Yılmaz ÖZDİL‘in bu gün SÖZCÜ‘de yer alan yazısı yukarıda.. Yine emek vermiş araştırmış.. Kim bilir kaç uzun saatini almıştır bu çabası.. Üstelik daha 4,5 G‘ye bile Türkiye’miz geçmemiş iken (!).. İyimser gene sağolsun.. Türkiye, 80 yıllık Cumhuriyet birikimi ile Kasım 2002’den beri AKP – RTE’nin gerici darbesine direniyor. Hem de çooook ağır bedeller ödeyerek. Darbe çok yönlü; başta Ekonomi ve Eğitim olmak üzere Sanat – Kültür yaşamı, çevre, Sağlık hizmetleri, basın – yayın alanı, siyaset kurumu olabildiğine başkalaştırıldı, kirletildi ve AKP’nin çağdışı – dinci – gerici – yobaz anlayışına kurban edildi..

Bu ülkenin kurtarıcı ve kurucusu evrensel önder Gazi Mustafa Kemal PAŞA, dehasının örneklerinden birisi olarak, 23 Nisan günlerini ÇOCUK BAYRAMI olarak Türk Çocuklarına armağan etmişti. Bademlerin ve haremlerine kapattıklarının ufuklarının erişemeyeceği bir öngörüyle, bu bayramların çocuklara ULUSAL EGEMENLİĞİ öğretmek için bir araç – eğlenerek, keyif içinde eğitim için ortam olmasını kurgulamıştı. Ulusal Egemenlik soyut bir kavramdı, anlaşılması – öğrenilmesi özen ve emek istiyordu. 600 yıllık din – tarım imparatorluğunun kullaştırılmış tebasına “EGEMENLİK SENİN!” denmekteydi. Ulusun Başöğretmeni, usta bir eğitimci olarak bunun yöntemini geliştirmişti. Cumhurbaşkanı başta, devlet büyüklerinin koltuklarına çocukların oturtulmasının başlıca gerekçesi, “Cumhuriyet sayesinde herkesin oraya gelebileceğini..” vurgulamaktı. Ülkede artık Halife – Sultan Padişah heyulası – zorbası yoktu. Taht yıkılmıştı ve hep Padişahın çocukları gelmeyecekti ülkenin yönetimine. Emek verip çalışan yükselecek ve ülke yönetiminde söz ve makam sahibi olacaktı.. Ülkenin geleceği olan Çocuklar, yaşamlarının daha çoook erken yıllarında Ulusal Egemenlik kavramını içselleştirecek ve Demokrasiye aşık kuşaklar olarak yetiştirileceklerdi. AKP’li pek çok yobazın “Deccal” deme küstahlığını gösterdikleri Mustafa Kemal ATATÜRK işte bunları öngörmüştü.. Deccallik bu mu acaba?

AKP’liler şöyle ya da böyle seçim kazanınca kendilerini “milli irade” olarak görüyorlar.. İlk kazandıkları seçim 3 Kasım 2002’de idi ve %34 oy ile TBMM’de tam 2 katı, %67 temsil oranı elde etmişti AKP. Oysa Ulusal Egemenlik devredilmez, asli sahibi bağsız – koşulsuz Ulus’tur.. Anayasa gereği Ulus bu erkini Anayasa’nın gösterdiği organlar eliyle kullanır (Yasama, Yürütme, Yargı; Anayasa md. 6/2). Egemenlik hep ama hep Ulustadır.. Seçimlerle süreli bir yetki alınmaktadır, bu vekalet sözleşmesi bile değildir. Ama AKP’nin bademleri Cumhuriyetin o eğitimlerinden her nasılsa ve nedense geçmediklerinden ya da okulda aldıkları eğitim ailede – tarikat – cemaat yuvalarında tersine çevrildiğinden, böylesine çarpık bir egemenlik anlayışında bulunuyorlar..

Bunu da geçelim, AKP’nin 13+ yıllık tek başına iktidarında ülkede CAN GÜVENLİĞİ kalmadı! Atatürk sonrası (1938…) hiçbir iktidar döneminde ülkemizde bu denli çok sivil (yurttaş, korucu) ve resmi (asker, polis) can yitiği olmadı. 13+ yıldır bu kurban sayısı binleri geçti.. Ülke iç ve dış savaş eşiğine sürüklendi. Dünyada örneği olmayan tuhaf bir 4,5 G‘ye geçiyoruz yarım saat sonra! TÜİK bu gün açıkladı, Ekonomi büyümüş yaklaşık %4 ama kişi başına gelir 10400 Dolardan 9200 Dolar’a yaklaşık 1200 Dolar gerilemiş! “Konfüzyon” (şaşkınlık) bu olsa gerek… Ekonomisi büyüyen ama insanlarının geliri azalan – yoksullaşan bir Türkiye de AKP – RTE’ye nasip oldu, rezil olup tarihe geçtik..

Yetmedi; yandaş dinci vakıfların sözde din eğitimi vermek adına derleyip toparladıkların, gerçekte beyinlerini yıkamak, cihatçı yetiştirilmek için adeta el konan sabilerin (küçük çocukların), bu tarikat – cemaat – tekke – türbe – zaviye denen pislik yuvalarında “IRZLARINA GEÇİLDİ!” koca koca erkek öğretmenler (!?) yaptı bunları.. ATATÜRK bunları “pislik yuvaları” diyerek kapatmıştı.. Şimdi sözde yeni anayasa ile resmen de geri getirmek istiyorlar! Duydun ve gördün mü Türk halkı?? Tanık oldun mu yandaş basın? Yansıttın mı vicdanının sesini dinleyerek? Hesap sordun mu basın olarak?? Rahibeler gibi giyinen yüksek siyasetçi bir kadın, hiç utanıp sıkılmadan, “.. bir kezden bir şey olmaz.. bu vakıfları lekelemeyin..” anlamında yüzümüzü kızartan sözler etmedi mi? Yüce Parlamento’da, ayyuka çıkan skandalın incelenmesi için soru önergesi AKP’li vekillerin oyu ile reddedilmedi mi? Sonra siyasal fiyaskoyu (taktik hatalarını) farkedip, Komisyonda aklarız nasılsa diye geri dönülmedi mi? Vergimizle finanse edilen devlet TV’si TRT’de İslamiyetin ve insanlığın yüz karası ak sakallı kimi sapıklar 6 (altı!), evet evet yalnızca 6 (altı!) yaşındaki çocukla evlenilebilir… fetvaları vermedi mi??

Özetle     : İşte böyle necip milletimiz… AKP’ye verdiğin her oy sana böyle zehirli ok olarak geri dönüyor.. Masum, el kadar çocukların bile AKP düzeninde, onun koruma – kollamasıyla ırzına geçiliyor.. Daha ne felaketin gelmesi gerek başına AKP’nin ne mene bir şey olduğunu artık görüp anlaman ve demokratik sokak gösterileri ile bu iktidarı istifaya, erken seçime zorlaman ve ilk erken seçimde de alaşağı edip ardından yargıda hesap sorman için??

Söylesene necip Türk milleti ve 1 Kasım 2015 seçiminde AKP’ye 23,5 milyon oy akıtan halkımız; yitirecek daha neyin kaldı?? Kör ve sağır mısın, çocuklarının bile, -bilmem kaçıncı kez bu açığa çıkan son olay,- ırzına geçiliyor ırzına ve senin AKP’n TBMM’de soru önergesini reddediyor..

Zincirlerinden başka yitirecek neyin kaldı ey halkım?? Namus da gitti.. Adli tıp raporuyla sabit; bacak kadar erkek çocuklara “fiili  livata” (makattan cinsel ilişki) yapmış 50 küsur yaşındaki evli imam ya da din dersi hocası sapık efendi!

Titre ve kendine dön ve bu yangın – yıkım – felaket – çöküntü – savaş – ölüm – yoksullaştırma – işsizleştirme ve de çocuklarının dahi ırzına geçilmesi demek olan AKP cehennemine artık “dur” de!

Yoksa bu da mı Allah’tan eyyyyy zavallı mücrim??

Sevgi ve saygı ile.
31 Mart 2016, Ankara


Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yazımızın pdf biçimi : KARAMAN’da_IRZINA_GECILEN_COCUKLARIMIZ….