Etiket arşivi: ahmet saltık

1651 TUTUKLUDAN AÇIKLAMA: Duyarlı davranacağınızı umarak..

Dostlar,

Balyoz davası sanıkları neler istemişlerdi karar öncesi, biz neler yapabildik e sonuç ne oldu?

Kararın ardından 1 kez daha irdelemekte yarar var.. Bu yüzden, hoşgörünüzle 2. kez veriyoruz bu metni..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 8.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

================================================

Duyarlı davranacağınızı umarak...

DIŞARIDA 33 AMİRAL KALDI (!)

1651 TUTUKLUDAN AÇIKLAMA

TUTUKLU ASKERLERİMİZDEN AÇIKLAMA !!

SÖZDE BALYOZ DAVASI NEDENİYLE TUTUKLU OLAN ASKERLERİMİZ; BALYOZ DAVASININ NE OLDUĞUNU, MİLLETİMİZE ANLATMAK AMACIYLA AŞAĞIDAKİ BİLDİRİYİ HAZIRLAMIŞLAR. BU BİLDİRİNİN MÜMKÜN OLDUĞU KADAR ÇOK KİŞİYE ULAŞMASI İÇİN SİZLERİN DESTEĞİNİ BEKLİYORLAR.

LÜTFEN LİSTENİZDEKİ TÜM KİŞİLERE ULAŞTIRMAK VE ONLARIN DA BU ZİNCİRİ DEVAM ETTİRMESİNİ SAĞLAMAK SURETİYLE ASKERLERİMİZİN SESLERİNİ DUYURMALARINA YARDIMCI OLUNUZ. ELEKTRONİK POSTA YOLUYLA ULAŞAMADIĞINIZ KİŞİLERE ALACAĞINIZ ÇIKTILARLA ULAŞINIZ…!

BALYOZ GERÇEĞİ :

1.Darbe teşebbüsü suçlamasına esas teşkil eden sözde Balyoz planının tek dayanağı olan 11 numaralı CD sahtedir. Sahteliği bilirkişi raporlarında gösterilen yüzlerce örnekle ispatlanmıştır. CD’nin gerçek
olduğuna yönelik somut hiçbir kanıt da yoktur. Ancak savcılar ve mahkeme heyeti bu açık, yalın, kesin ve net gerçeği ısrarla görmek istememekte ve bu sahte delillerle herkesi peşinen suçlu kabul etmektedir.

2. 11 numaralı CD’nin imajı, defalarca talep edilmesine rağmen CMK esasları ısrarla ihlal edilerek savunma avukatlarına verilmemektedir. Kanaatimiz odur ki istenen CD’ler verildiği takdirde;

a) 11 numaralı CD’nin sahteliği kısa sürede teyit edilerek hazırlanan komplo ortaya çıkarılacak ve dava çökecektir.

b) Sahte belge üreten şebeke, yeni deliller(!) üretebilmek için zaman bulamayacak, böylece dava süresini uzatmak isteyen komplocuların oyunu bozulacaktır.

3. İddia makamı çeşitli kurum ve kuruluşlardan gelen ve 11 numaralı CD’nin sahteliğini gösteren ve sanıkların lehine olan belgeleri adli emanete(!) almak suretiyle savunmadan ve mahkemeden saklamakla
kalmamış, aynı zamanda bu belgeleri çarpıtarak, bilerek ve yanlış yorumlayarak Mahkemeyi yanıltmıştır. İnternet sitelerindeki öğrenci tezlerinden dahi alıntıların olduğu, soruşturma savcılarının sanıklar aleyhine tek taraflı olarak hazırladığı iddianame bir ucubedir. Bu garabet iddianamenin kabul edilmesi başlı başına bir skandaldır.

4. Sözde Balyoz Planı ve buna paralel ve sahte olarak düzenlenen diğer planlara dayanarak hazırlanan iddianamede gösterilen mağdurlar; ne cebren ıskat veya vazife görmekten men edileceği iddia edilen hükümet, ne de sözde planlarda ismi geçen kişilerdir. Olayın gerçek mağdurları Türkiye Cumhuriyetine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine yıllarca canı pahasına hizmet vermiş olan emekli ve muvazzaf 194 askerdir.

5. Savunmaya verilmeyen 11 numaralı CD ve dosyaların varlığı; kutsal savunma hakkımızı özellikle kısıtlamakta, gerçeklerin ortaya çıkarılmasını engellemekte, yapılan tutuklamalar ile süreç, mesleki kariyerleri hukuken sonlandırılmak suretiyle tutuklu askerler aleyhine dolaylı cezaya dönüştürülmekte, bu şekilde bir tasfiye gerçekleştirilmekte ve hukuka saygı kavramının arkasına saklanarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne saldırılar sürdürülmektedir..

6. 11 Şubat 2011 tarihinde evrensel hukuk normları yok sayılarak savunma hakkı verilmeden ve lehte deliller göz ardı edilerek 163 kişi için tutuklama kararı verilmiştir. Üst mahkemeye yapılan itiraz, mahkeme Başkanının hukuk ve adalet adına büyük bir cesaretle kaleme aldığı ve iddianameyi tümüyle çürüten çok haklı gerekçeleri görmezden gelinerek oy çokluğu ile reddedilmiştir. Bu karar mahkeme öncesi yapılan hakim atamaları hakkında kamuoyunda oluşan şüpheleri haklı çıkarır mahiyettedir.

7. 196 sanık ile başlayan dava sürecinin ilk adımı olan Kimlik Tespiti esnasında iddianamenin gayrı ciddi hazırlanması sonucu yanlış kimlik tespiti nedeniyle sanık sayısı 194 ‘e düşürülmüştür. Zaten Temmuz 2010’da 102 sanık için verilen yakalama kararının yanlışlığı da üst mahkeme tarafından düzeltilmişti.İddianamenin okunmasından sonra Mahkeme Savcısı tarafından 181 sanığın tutuklanması talep edilmiş, iki üyesi değişmeyen Mahkeme Heyeti tarafından gerekçesi anlaşılmayan nedenlerle 163 sanığın tutuklanmasına karar verilmiştir. Daha önce soruşturma safhasında bir kez tutuklanan ve yakalama kararı verilen 102 sanık içerisinde de yer alan bir sanık her nedense bu kez tutuklama kararı dışında bırakılmıştır. Bu uygulamalar, yakalama ve tutuklama kıstaslarının tutarsızlığını ve keyfiliğini göstermektedir.

8. Mahkeme heyeti tarafından tutuklama nedenlerinden birisi olarak da delillerin henüz toplanmamış olması gösterilmektedir. Sekiz yıl önce icra edilen bir seminere dayalı sözde delillerin hala toplanamamış olması hiçbir şekilde kabul edilemez. Deliller tamamlanmadan, tamamen sahte deliller ve kişisel kanaatlerle bu iddianame nasıl hazırlanmış ve nasıl kabul edilmiştir? Bu kabul hukuk kurallarına ve mevcut kanunlara göre mi yapılmıştır? Daha toplanacak delil mi vardır? Yoksa komplocuların yeni sahte delil üretip yine bir yerlere saklamaları mı beklenmektedir? unutulmamalıdır ki ; Gölcükte çıkanlar yeni delil değil 11 numaralı sahte CD’nin aynısıdır. Bu husus 11.ci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı tarafından açıkça ifade edilmiştir.

9. Her kışlasında cami veya mescidi bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını, kendi camilerini bombalayan ve kendi uçağını düşüren birer cani gibi gösteren iddianamenin tamamen gerçek dışı olduğunu Türk milletine doğrudan anlatabilmek için; daha önce 10.cu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilen duruşmaların bir televizyon kanalından canlı olarak yayınlanması talebimizi tekrarlıyoruz. Çünkü 2003 yılında icra edilen plan seminerinin tüm konuşmaları Ordu Komutanının emriyle kayda alınmış ve muhafaza edilmiştir. Bu seminerin üst komutanlıklar tarafından emredilen katılımcı ve gözlemci personelin iştirakiyle açıkça ve legal olarak yapıldığını Türk Milleti görmelidir. Müvekkillerimizin uğruna canlarını feda edeceklerine dair namus ve şerefleri üzerine ant içtikleri Yüce Milletimizden saklayacak hiçbir şeylerinin olmadığını ve tüm suçlamaların asılsız olduğunu tüm dünyaya haykırıyoruz.

10. Sonuç olarak;

a) Mevcut durumu itibariyle bir garabet olan bu iddianame bir iftiranamedir! Ve iddianameye esas teşkil eden sözde Balyoz Planı 194 sanık için açık bir komplo ve bir dijital terördür.
b) İddianamedeki suçlamaları tümüyle reddediyoruz.
c) Mahkeme Heyetini Balyoz Güvenlik Harekât Planı denen komployu kimlerin hazırladığını bulmaya davet ediyoruz.
d) Duruşmaların televizyonlardan canlı yayınlanmasını talep ediyoruz.
e) Mahkeme Heyetinden herhangi bir lütuf değil, Türk Milletinin kendilerine verdiği yargılama yetkisini, evrensel hukuk kuralları ve mevcut kanunlar çerçevesinde,vicdanlarının sesine kulak vererek kullanmalarını, hukukun gereklerine ve ettikleri yemine uygun kararlar vermelerini bekliyoruz.

TSK Muvazzaf ve Emekli Asker Tutukluları Adına

(E) Orgeneral Şükrü Sarıışık
Kur.Alb.Yılmaz Çongar

İnsanın tuhaf halleri..

Dostlar,

İnsanın ve yaşamın tuhaf halleri oluyor..

Biri de aşağıda..

Fotoyu yollayan dostumuza teşekkür ederiz..

Akla gelen birkaç soru var :

Görsel algılarımız ne ölçüde güvenilir ??

Kutsadığımız aklımız 5 duyusu ile sınırlı ve de

1. ZAMAN
2. MEKAN..

hapishanesinde..

    Aklımız hem en güçlü aracımıza hem de epey zavallı.

Bunları bilmek ve aşma çabası göstermek elimizi daha da güçlendirmez mi??

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 8.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

10 Yılda Neler Örüldü ??

Dostlar..

10 Yılda Neler Örüldü ??Ben bu görkemli emanete, kutsal kalıta ne katabilirim?

Azıcık vefası olanın “huşu” içine, bitmez bir vefa ve şükran duygusu içinde yerlere dek eğilerek karşılayacağı bir destandır erken Cumhuriyet” yılları..

Ya da Cumhuriyetin altın on yılı..

Ya da 1923 – 33..

İnsan olanın,

Ben bu görkemli emanete, kutsal kalıta ne katabilirim??” diye sorması gerek..

Ulusal eğitim siteminin de böyle insanlar yetiştirmesi gerek..

Ülke o zaman ayakta kalır ve serpilir..

Büyük Atatürk’ün 10. Yıl Söylevi‘nde dile getirdiği gibi..

“…….

Yurttaşlarım!

Az zamanda çok ve büyük işler yaptık.
Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk Kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti‘dir.

Bundaki başarıyı, Türk Ulusunun ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimle yürümesine borçluyuz.

Fakat yaptıklarımızı hiçbir zaman yeterli görmeyiz.
Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak zorunluluğunda ve azmindeyiz.
Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve uygar ülkeleri düzeyine çıkaracağız.
Ulusumuzu en geniş refah araç ve kaynaklarına sahip kılacağız.
Ulusal kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkaracağız.

Bunun için, bize zaman ölçüsü geçmis yüzyılların gevşetici görüşüne göre değil,
çağımızın hız ve hareket kavramına göre düşünülmelidir. Geçen zamana oranla, daha cok çalışacağız.
Bunda da başarılı olacağımıza kuşkum yoktur…”

    …………….

    Gazi’nin, ULUSAL EGEMENLİK ilkesi gereği “Ulusuna hesap veren” şu sözleri özellikle paylaşılmalı :
    (Yine Büyük Atatürk’ün 10. Yıl Söylevi’nden..)

      “…. Büyük Türk Ulusu! Onbeş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde başarı vaadeden çok sözlerimi işittin. Mutluyum ki, bu sözlerimin, hiçbirinde, ulusumun, hakkımdaki güvenini sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.

      Bugün, aynı inanç ve kesinlikle söylüyorum ki, ulusal ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk Ulusunun büyük ulus olduğunu bütün uygar dünya, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır…”

    Çok değerli bir derlemeyi, uzun ve özgün formunu bozmamak için pdf olarak aşağıda sunuyoruz..

    Fotoğraflarıyla görmek ve palaşmak için lütfen tıklar mısınız ??

    10_yilda_neler_oruldu

    Sevgi ve saygı ile.
    Ankara, 8.10.12

    Dr. Ahmet Saltık
    www.ahmetsaltik.net

ILIMLI İSLAM VE ÖRGÜTLÜ CEHALET : TEHLİKE NEREDE ??


Dostlar,

Prof. Dr. Doğan Kuban‘dan günümüzü değerlendirebilmek ve çıkış yılları üretebilmek için çok değerli bir haftalık yazı daha..

ILIMLI İSLAM VE ÖRGÜTLÜ CEHALET : TEHLİKE NEREDE ??

Cumhuriyet’in Bilim ve Teknik ekinde 5.10.12 günü yer aldı.

Biz de sayfa yapısını korumak için aynen pdf olarak sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Okunsun, okutulusun dileriz.

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 6.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================================

Sayın Kuban’ın yazısını okumak için lütfen tıklar mısınız ??

ILIMLI_ISLAM_VE_ORGUTLU_CEHALET

Erdoğan geldi : 19 Öğrenci gözaltında..

Dün Ankara Üniversitesi’nin akademik yılı açılışına katılan Başbakan Erdoğan, protesto edildi. 19 öğrenci gözaltına alındı

Başbakan Tayyip Erdoğan, dün Ankara Üniversitesi’nin 2012-2013 akademik yılı açılışına katıldı. Erdoğan’ı protesto eden 19 öğrenci gözaltına alındı.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Morfoloji binasında 3 Ekim 2012 günü saat 10.00’da düzenlenecek tören nedeniyle polisler sabahın erken saatlerinden başlayarak geniş güvenlik önlemleri aldı. Yüzlerce polisin, olası bir protestoyu önlemek için törenin yapılacağı alan ve fakülte çevresinde güvenlik önlemleri almasına karşın öğrenciler, Erdoğan’ı protesto etti.

AÜTF morfoloji binasında tüm dersler tatil edildi. (Dr. Ahmet Saltık)

Müyesser Yıldız : VATAN YAHUT SİLİVRİ

VATAN YAHUT SİLİVRİ

Dr. Ceyhun BALCI
İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri
03.10.2012

Silivri zindanından yazan herkesin, her satırı okunmalı! O koşullar altında var olabilmeyi başaran herkesin, her türlü üretimi saygıdeğerdir. Kolay olan ağıt yakmak yerine, zor olan başkaldırmayı ve teslim olmamayı seçenler Silivri’yi kitap üretim merkezine dönüştürmüş durumdalar. Orada üretilenler şimdiden bir kitaplığı dolduracak çokluğa erişme yolundadır!

Müyesser Yıldız’ın “Vatan yahut Silivri”si de bunlardan birisi.

Bu kitap Silivri’den yansımaların ötesine geçmiş içeriğiyle!

Karşılaştırmalı tarih kitabı demek abartılı bir niteleme olmaz!

Yirminci yüzyılın başında Osmanlı’nın son günlerinde yaşananların güncel izdüşümleri son derece ustaca ve çarpıcı şekilde bir araya getirilmiş!

Malta Sürgünleri, Bekirağa Bölüğü, Nemrut Mustafa Divanı ve daha nicelerinin bir asır sonra neredeyse bire bir aynısının yaşadığımız yıllarda yinelendiğini biraz şaşırarark ve biraz da ibretle okuyacaksınız!

“Tarih tekerrür” ettiğine göre “ders alınmamış” olduğunu saptayarak!

Biraz da ders almayanların kuşağından olduğumuzdan utanarak…

“Vatan Yahut Silivri” okunmalı, okutturulmalı daha da önemlisi bu kitapta anlatılanlardan dersler çıkartılmalı!

(Fotoğrafları biz koyduk.. Dr. Ahmet Saltık, www.ahmetsaltik.net, 3.10.12)

TERME’de ishal salgını..

Terme’de çarpıcı iddia : Salgının nedeni sel

Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Samsun Şube Başkanı Dr. Murat Arıkan, Terme ilçesinde 3 bin 150 kişinin ishal, mide bulantısı, yüksek ateş yakınmalarıyla hastanelere akın etmesi olayı ile ilgili çarpıcı bir sav ortaya attı. Arıkan, ilçedeki su şebekesinden kaynaklandığı gündeme gelen yakınmaların, geçen aylarda meydana gelen sel felaketi ile ilgili olduğunu öne sürdü. SES şube başkanı Arıkan, Terme ilçesinde normalin üzerinde ishal olgusuna rastlandığını vurgulayarak şunları söyledi:

Sel felaketi yaşanan bölgelerde su ve kanalizasyon altyapısının zarar görmesi ile büyük ishal salgınlarının yaşanabileceği bilinmektedir. Asıl önemli olan, selden sonra gerekli önlemleri almak, içme suları ve çevrenin denetimini yapmaktır. Bu yapılmadığı takdirde salgın hastalıkların görülmesi kaçınılmazdır.

Şu anda Samsun’da olan salgının Shigella nedeniyle meydana geldiği saptanmıştır.

Fakat daha büyük tehlikeler de vardır. Doğal dengenin bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkan taşıyıcı nitelikte böcek ve kemirgenler ile en hızlı biçimde mücadele edilmesi gerekir.

Doğal dengenin bozulması bu gölgede kene olgularının artışına neden olabilir.

Yeterli denetim yapılsaydı suların kirli olduğu saptanır ve ishal olguları önlenirdi.” (Cumhuriyet 01.10.2012)

=================================================

Dostlar,

Su altyapısının ne denli önemli olduğu bir kez daha görülüyor.

Güvenli içme-kullanma suyu ile pek çok bulaşıcı hastalık engellenebilir.

Güvenli içme-kullanma suyu ile uygun el yıkama, dizanteri (shigella) dahil birçok bulaşıcı hastalıktan korunmada en etkin yoldur.

Tuvaletten sonra, eve gelince, yemekten ve yatmadan önce ellerimizi uygun biçimde yıkayalım lütfen..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 03.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Sağlıkta dönüşüm kara deliğe dönüştü

Umut Oran: Sağlıkta dönüşüm kara deliğe dönüştü

CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, yaptığı yazılı açıklamada, AKP’nin sosyal güvenlik politikasını eleştirerek, sisteminin son on yılda adeta katlanarak büyüyen açığının, bu yılın tümünde 30 milyar lirayı bulmasının beklendiğini belirtti.

AKP’nin ‘sağlıkta dönüşümü’, kara deliğe dönüştü” diyen Oran, bütçenin sosyal güvenlik alarmı verdiğini söyledi.

AKP’nin, bir yandan sağlık hizmetlerinde nimet-külfet dengesini kurmadan doktora ve ilaca ulaşımı kolaylaştırarak oy avcılığı yaparken, aynı zamanda kamu kaynaklarını yandaş sermayenin özel hastane ve ilaç şirketlerine akıttığını dile getiren Oran, AKP’nin sosyal güvenlikteki sorunu hâlâ emeklilik yaşına bağlama eğiliminde olduğunu vurguladı. (Cumhuriyet 01.10.2012)

================================

Dostlar,

Biz ekleyelim..

2012 SGK bütçesi 141 milyar TL.

SGK bütçesinin yarısı, yaklaşık 70 milyar TL genel bütçeden aktarma.

Önceki yıl bütçeden aktarma 5 milyar TL daha az idi.

Öte yandan bütçeden aktarılan 70 milyar TL de, 21 milyar açıkla 351 milyar TL olarak Bütçe Yasası ile bağlanan tutarın 5’te 1’i..

– Bütçesinin 5’te 1’ini sosyal güvenlik kurumuna aktaran,
– açık vererek borçlanan
– ama sözde Genel Sağlık Sigortası yürüttüğünü sanan,
– bu yolla yerli-yabancı-yandaş sermaye ortaklıklarına kamu kaynaklarını pervasızca ve yıllardıe aktarmayı sürdüren başka bir ülke var mı yeryüzünde ??
Ethem Sancak, neden “Tayyip bey idolüm, O’na tapıyorum…” dedi??
– 3 tane ecza deposunun (dikkat ilaç fabrikası değil, yalnızca depocu, toptancı, eczacılara dağıtıcı) birden ülkenin en büyük ilk 50 şirketi içinde yer aldığı bir başka ülke var mı yeryüzünde??
– Üstelik müslümanlığı haşa huzurdan kimselere bırakmadan..

Görülen o ki, ne denli derin soygun, o denli de derin dindar görünmek = din sömürüsü yapmak gerek..

Lanetli denklem bu ne yazık ki..

Sahi, Tanrı dinine neden sahip çıkmıyor??

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 03.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

AB’de nükleer santraller alarm veriyor!

Dostlar,

Dün, Prof. Selçuk Erez hocamızın bir “Nükleer Kaza” kurgulu alturka kültürümüzü usta bir alaysılama (ironi) ile işleyen yazısını ve bu yazıya katkımızı sunmuştuk..

Şimdi de AB’de durum ciddi.. Özellikle Fransa.. Ciddi güvenlik boşlukları var ve AB uzman komisyonu özellikle Fransa’yı İVEDİLİKLE güvenlik standartlarını iyileştirmeye çağırıyor..

Ülkemizin durumu ise harap..
Her şey kaza kısmet, Allah’tan geliyor ve kader..
Madencilerimi grizu patlamalarında yanarak “güzel ölüyorlar”..
Ölüm maden işçilerinin kaderinde var.
Askerlik de yan gelip yatma yeri değil..

Ülkemizin Başbakanları, bakanları öyle buyuruyorlar..

Yineleyerek şöyle bağlayalım :

Bu kültür, bu bilim terbiyesi, bu dinci eğitim ile bir ülkede başka ne olabilir ki ?

Türkiye aklını başına almalı.

Türkiye Nükleer Güç Santralı yapımından vazgeçmeli..

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeliyiz.

Enerji tasarrufu ve nüfus planlaması yapmalıyız.

HER AİLEYE 1 ÇOCUK..

gibi önlemler öncelik almalı..

Bu konuda sitemizde daha önce yayımladığımız birkaç yazımız ve kapsamlı bir power point sunumumuz oldu..
Fukuşima ve Çernobil hakkında da dosyalarımız var..

Yaşamda en gerçek yol gösterici akıl ve bilimdir; imam ve hatipler değil!

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 03.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

================================================================================

AB’de nükleer santraller alarm veriyor

Japonya’daki nükleer felaketin ardından Avrupa Birliği’nde stres testinden geçirilen nükleer santrallerin tamamına yakınında güvenlik açıkları bulundu.

Brüksel- AB Komisyonu’nun basına sızan raporunda,

“Stres testi sonuçlarına göre
AB’de nükleer santrallerin neredeyse hepsinde güvenliğin iyileştirilmesi gerekiyor.”
denildi.

18 Ekim’de toplanacak AB zirvesine sunulacak rapora göre, 134’ü aktif olmak üzere toplam 145 nükleer santralin bulunduğu AB’de, gerekli güvenlik iyileştirmelerinin maliyeti 25 milyar Avro’yu bulabilir.

Raporda, elektrik ihtiyacının % 80’ini toplam 58 nükleer santralinden sağlayan Fransa, nükleer güvenlikte en kötü durumdaki ülke olarak gösterildi.

AB Komisyonu, Fransa’dan acilen 19 nükleer santralde standartları yükseltmesini istedi.

AB Enerji Komiseri Günther Öttinger, nükleer stres testi raporunun basına sızması üzerine yaptığı açıklamada,

“Avrupa’da her bir nükleer santralde en üst güvenlik standartlarının mevcudiyetini güvence altına almak için çalışmalıyız.” dedi.

Belçika, denetimlerde ortaya çıkan yoğun çatlaklar ve sızıntı tehlikesi nedeniyle 2 nükleer reaktörünü Ağustos ayında belirsiz bir süreliğine kapatmıştı.

(2 Ekim 2012, Cumhuriyet portal)

Mustafa Sönmez : ‘Dönüşüm’ maskeli kentsel yağma

Dostlar,

Kentsel dönüşüm ve TOKİ-AKP masalının, dayatmasının ipliğini pazara çıkaran bu denli ustalıklı bir yazı bu güne dek okumadım.

Van Atatürk Lisesinden arkadaşımız sevgili Mustafa Sönmez, biraz uzun ama tam bir irdeleme yapmış bu bağlamda.

Bu vahşetin bir an önce durdurulması ve ıslah edilerek zorba, yağmacı, ayrımcı, maskeli, anayasaya aykırı… gibi utandıran niteliklerinden arındırılarak yeni baştan yapılandırılması ivedilikle kaçınılmaz..

TBMM’deki muhalefet partilerine çok ağır sorumluluklar düşüyor bu TOKİ kuşatması bağlamında..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 02.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================================================

‘Dönüşüm’ maskeli kentsel yağma – Mustafa Sönmez

(Cumhuriyet, 01 Ekim 2012)

Tamamına yakını deprem kuşağında bir ülkemiz var. Sadece büyük depremini bekleyen İstanbul’da, konut stoku 4 milyonu aşıyor ama bunların yarısından fazlası depreme dayanıksız. Yeni yapılaşmalar planlı mı, yeterli mühendislik hizmeti alınarak mı yapılıyor, ruhsatlı, denetimli mi? Tabii ki çoğunlukla hayır. Bunlar yadsınamaz gerçekler… Olması gereken de belli. Ama ortada ne var? Ortada tam da AKP’ye uyan ikiyüzlü bir politika var. Bir yandan riskli yapıları yıkma, yerine sağlam yapılar yapma iddiası, ama bir yandan da yeni yapıların riske açık inşasına göz yumma ikiyüzlülüğü var. Afet riski gerekçe gösterilerek kent rantının sermaye birikimine payanda yapıldığı, “Hukuk Devleti” ilkesinin yerle bir edildiği bir gerçeklik var.

Bir kampanya ile başlatılacak ‘kentsel dönüşüm’ün özü, bu yağma. Ortada afet riskine karşı bir mekansal iyileştirme ihtiyacı varken AKP, birçok şeyde olduğu gibi, bu ihtiyacı kendi otoriter, kayırmacı, ayrıştırıcı, kullaştırıcı, yağmacı kimyasına uygun ele alıyor, örgütlüyor. Bundan da kendi değirmenine su taşımanın derdinde.

AKP rejimi, başta 17 Ağustos 2011 tarihli Kanun Hükmünde Kararname olmak üzere, yakın dönemde ilgili mevzuatta yapılan değişikliklerde, ısrarlı biçimde kendi anlayışını dayattı ve şimdi uygulamaya geçirmek istiyor. ‘5 Ekim’de 35 ilde 40 noktada toplam 6 bin küsur konut, birim ve işyerini yıkmaya başlayacağız” diyen yıkımın taşeronu Erdoğan Bayraktar, ‘ustası’ RTE’nin buyruğunu bir kampanya ile başlatıyor. Eski TOKİ Başkanı, “Kentsel dönüşüm”ün 20 yıllık bir program olduğunu söylüyor…

Yapı stokunun iyileştirilmesi iyi hoş, ama bunu AKP rejiminin eliyle yapılmak istenmesi, “AKP’vari” bir dönüşümü gündeme getiriyor..

‘Dönüşüm’ otoriter; çünkü yetkiler yeni kurulan TOKİ eski Başkanı’nın bakanlığı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı üstünden Bakanlar Kurulu’nda, dolayısıyla RTE’de toplanıyor. Yerel yönetimler sınırsız biçimde Bakanlığın doğrudan vesayeti altına alındılar. Belediyelerin kentlerde tek başına “kentsel dönüşüm alanı” ilanı yetkisi tümüyle kaldırıldı. Herhangi bir bölgenin kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilmesi ancak “belediyenin talebi, Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulu`nun onayı” ile gerçekleşebilecek.

‘Dönüşüm’ yağmacı; çünkü yasayla, riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarında hazine mülkiyetindeki arsaların (askeri alanlar dahil) tümüyle Bakanlığa tahsis edilmesi düzenlendi. Bu alanların yerel yönetimlere ya da TOKİ`ye devredilebilmesi Bakanlığın kararına bırakıldı. Bu yağma sonucu, , kentsel sosyal ve teknik altyapı alanları için kullanılması gereken arsalar yağmacılara tahsis edilecek. Özellikle İstanbul’da artık kent merkezinde kalmış askeri alanlar, % 60`ından fazlası plansız ve kaçak yapılaşmış metropolün altyapı ihtiyacının karşılanması için kullanılacakken, AKP müteahhitlerinin sofrasına servis edilecek… Sadece bu da değil; rantı yükselen merkezi bölgelerindeki okul, hastane vb. kamu kurumlarına ait binaların, arsalarının, TOKİ ya da belediye aracılığıyla talan edilmesinin de önü açılıyor.Ayrıca , kıyılar, , tarım toprakları, zeytinlikler, meralar, ormanlar gözden çıkarılıyor, doğal, kentsel ve arkeolojik sit alanlarında olası bir talanın tüm engelleri kaldırılıyor.

‘Dönüşüm’ Anayasa’ya aykırı çünkü, riskli yapıların yanı sıra risk taşımayan yapılar, Bakanlığın belirleyeceği sınırların içinde kalmaları durumunda yıkılabilecek. Böylesi bir düzenleme, güvenli, risk taşımayan yapılarda oturan, “benim yapım risk taşımıyor, güvendeyim” düşüncesine sahip olan kişilerin hukuksal güvencelerini, barınma haklarını, konut dokunulmazlığını, belirsizlik taşıyan “uygulama bütünlüğü” kavramı ardına gizlenerek, ortadan kaldıran yanlarıyla Anayasaya aykırı. Riskli yapı olduğu iddia edilen yapılara ilişkin yargıya başvurma hakkı kısıtlandı. Bu da Anayasanın Hak Arama Hürriyeti ile ilgili 36. maddesine aykırı. Yapılan uygulamalara karşı yargıya başvurma hakkının tebliğ tarihinden başlayarak 30 güne indirilmesi, 60 gün olan yargıya başvurma hakkının 30 gün ile sınırlandırılması ve bu davalarda yürütmeyi durdurma kararı verilemeyeceğine ilişkin düzenlemeler, Anayasanın Hak Arama Hürriyetine ilişkin 36. maddesine açıkça aykırı.

‘Dönüşüm’ zorba; çünkü riskli olarak belirlenen yapıların yanı sıra, riskli alanlardaki yapıların tamamında, yapılara elektrik, su ve doğalgaz hizmetlerinin verilmeyeck, verilen hizmetler durdurulacak. Amaç, bu yapıların kısa süre içinde terk edilmesini ve bölgenin zorunlu tasfiyesini sağlamak.Bu düzenleme, barınma hakkını güvence altına alacak kararlarla desteklenmez ise kabul edilemez bir nitelikte.

‘Dönüşüm’ ayrımcı; çünkü, “Anlaşma ile tahliye edilen yapıların maliklerine veya kiracılarına geçici konut veya işyeri tahsisi veya kira yardımı yapılabilir” biçimindeki düzenleme, “yapılabilir” gibi belirsizlik içeren muğlak tanımlamaları nedeniyle barınma hakkının yitirilmesine neden olabilecek. Diğer yandan düzenleme, “anlaşma ile tahliye edilen” tanımlamasıyla, anlaşmayı kabul etmeyenler açısından, geniş kesimlerin barınma hakkından yoksun kalmasına neden olabilecek.

‘Dönüşüm’ kayırmacı; çünkü Kamu İhale Kanunu`nu devre dışı bırakan düzenlemeler, iktidar yandaşı şirketleri kayırma imkanı getirecek, pastadan pay almak için şirketler, kullaşmaya, yandaşlığa mecbur tutulacak,

‘Dönüşüm’yoksullaştırıcı; çünkü, sosyal donatı ve altyapı maliyetlerinin konutları yıktırılanlara ödetilmesi, yoksul kesimlerin borç yükünü ağırlaştıracak,

Özetle, dönüşüm maskeli kent yağması, kamu varlıklarını hoyratça kullanarak, iç pazarın daralması, kuruması karşısında can derdine düşen sermayeye kent rantını can suyu olarak kullanmayı hedefliyor. Riskli, hatta riskli olmayan yapı sahipleri, maliyetlere ortak edilecek, zorla borçlandırılacak ve ayak uymaya zorlanacak, tehdit-minnet duyguları içinde kullaştırılacaklar. AKP, bu süreç üstünden de oy avcılığı peşinde, rejimini tahkim etmede barınma hakkını da istismar etme çabasında.