AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET AMA SERBEST
Rifat Serdaroğlu
(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
Dün 28 Şubat Davasına bakan mahkeme sonunda kararını verdi!
Bu karar, hukuk devletinin bitişinin ilanından başka bir şey değildir.
Ya İstinaf Mahkemesinde ya Yargıtay’da ya da AİHM’de çöp sepeti -ne atılacak, zoraki alınmış bir adli karardır.
28 Şubat nedir?
Bademlere göre, 28 Şubat İslam Dinine karşı yapılmış ve yüz binlerce insanı mağdur etmiş bir darbedir! Türk Milletinin kendilerine verdiği “Orgeneral” rütbesi ile yetinmeyip, gözleri zengin sofralarında ve NATO yüklenicilerinin gönderdiği hayat kadınlarında olan dönemin bazı şapşirik paşalarına göre ise 28 Şubat Post modern bir darbedir!
Eğer bunlar doğru olsaydı, Türkiye’yi dolu- dolu 11 yıl yöneten AKP-FETÖ işbirliği talimatıyla açılan 28 Şubat Davaları sonucu, hiç olmazsa 1 (BİR) kişinin cezaevinde olması gerekmez miydi? Erdoğan-Gülen talimatıyla açılan bu davalar sebebiyle bugün cezaevinde olan kimse yoktur. Ne bir siyasetçi, ne de bir asker!
Algı yaratmakta, yalan söylemekte ve doğruları çarpıtmakta çok usta olan Bademlere göre;
– 15 Temmuz sonrası, Erdoğan Başkanlığında toplanan MGK’nun aldığı “Olağanüstü Hal” kararı, Anayasal bir kurum olan MGK’da alındığı için demokratik ve geçerlidir.
– Ama 28 Şubat 1997’de Demirel Başkanlığında toplanan ve “İrticayı Önleme” kararlarının oybirliğiyle alındığı MGK toplantısı, anti-demokratiktir ve geçerli değildir! Niye?
* Ayı; “Bu sene dağda armut bol olacak” demiş! Niye diye sormuşlar?
“Canım öyle istiyor” demiş!
– Bademlere göre, Erbakan liderliğindeki Fazilet Partisinden ayrılmak ve AKP adıyla bir parti kurmak, demokratiktir ve geçerlidir!
– Ama Erbakan’ın kucağına düşmüş DYP’de, parti içi mücadeleyi sonuna kadar verip sonuç alamayan bizlerin, Refah Yol Hükümetini Siyasi İslamcıların ve “cahil Çiller’in” kafalarına geçirmemiz anti-demokratiktir ve geçerli değildir!
– Bademlere göre 15 Temmuz sonrası, haklarında hiçbir yargı kararı bulunmayan ve TBMM de süresi içinde onaylanmadığı için “Yok Hükmünde” olan OHAL kararnameleriyle 412 bin insanın ne ile suçlandıklarını bilmeden hapse atılmaları, insanların mallarına el konulması, işten atılmaları, gözaltına alınıp işkence görmeleri demokratiktir, doğrudur ve geçerlidir!
– Ama TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonunun raporuna göre, Anayasa Mahkemesi kararları ve yasalara uymadıkları gerekçesiyle 28 Şubatta işten atılanların sayısının yalnızca 3.527 (üç bin beş yüz yirmi yedi) olması, antidemokratiktir, doğru değildir ve geçersizdir!
– Bademlere göre gençliğimizi ilim ve aydınlıkla buluşturacak, onları dünyadaki muhataplarıyla yarışacak hale getirecek olan 8 Yıllık kesintisiz eğitim, antidemokratiktir ve geçersizdir!
– Ama 7 (Yedi) yaşındaki çocuklara zorla Arapça öğretmek, sıkma başı ilkokullara kadar indirmek, okullarımızı tarikat ve cemaatlerin emrine vermek, çocuklarımızı ortaçağ karanlığına atacak eğitim sistemini uygulamak demokratiktir ve geçerlidir.
Değerli Okurlar;
28 Şubat 1997’de MGK’da alınan kararları tek- tek daha önce yazdım. İsteyen bulabilir. Bu kararların altına bu gün dahi imzamı atarım. Ne yazık ki, ne bu kararları alan Hükümet, ne o zamanın medyası bu kararlara yeteri kadar sahip çıkamadı ve halkımıza gerçekleri anlatamadı.
28 Şubat kararları oybirliği ile alınmıştır. Erbakan’ın da Çiller’in de alınan kararları imzalamaları için en ufak bir baskı yapılmamıştır. Yapıldıysa bu güne dek konuşmazlar mıydı? 28 Şubat’tan bir hafta sonraki Bakanlar Kurulunda, 28 Şubat kararlarının tamamı tüm Bakanlar tarafından (Abdullah Gül dahil) imzalanmış ve uygulama talimatları verilmiştir. Erbakan Hükümeti bu kararları uygulamış ve 28 Şubat’tan tam 3,5 ay sonra 18 Haziran’da istifa etmiştir.
Şimdi gelelim Bademlerin 28 Şubat ile ilgili GERÇEK DUYGULARINA…
Bademlerin bu dünyada en çok önem verdikleri olay PARA dır! Bunların kolunu kesin, tıkları çıkmaz. Ama tek kuruşlarını alın dünyayı başınıza yıkmak için uğraşırlar.
O zamanlarda, “Sıfırlama” , “Havuz Medyası” “Bakanların dolar-avronun önüne yatmaları” , “ayakkabı kutularında milyonlarca dolar”, “Gemicik”, “MAN adası”, MALTA Adası, olayları henüz yapılamadığından, Siyasal İslam’ın en kolay para kazanabildiği iki yol vardı;
1. Kurban derileri toplayıp, satmak!
2. Sayıları on binleri bulan kaçak kurslar açıp, gariban Müslümanların hem paralarını hem de imanlarını çalmak!
28 Şubatta Siyasi İrade, Kurban Derilerini toplama yetkisini Türk Hava Kurumuna verdi. İllegal kuruluşların ve şahısların kurban derisi toplaması yasaklandı.
Kaçak kursların tamamının denetimi ve açılma izni Milli Eğitim Bakanlığına devredildi. Kaymakamlar bu konuda uyarıldı!
İşte Bademleri çıldırtan 28 Şubat gerçeği bunlardır. İnanın bu kadar basittir.
Darbelere karşı olacak, karşı koyacak kişilerin öncelikle DEMOKRAT olmaları gerekir. Siyasal İslam’da şartsız itaat (biat) vardır. Biat’ın olduğu yerde demokrasinin adı bile söylenemez. Bu yüzden Bademler asla ve asla demokrat olamazlar, genlerinde tartışma kültürü yoktur.
Peki, 28 Şubat nedir?
- 28 Şubat Türk Devletinin ve Türk Siyasetinin, emperyalist devletlerin desteklediği “Ilımlı İslam” politikasına, BOP projesine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin “Federe İslam Devletine” dönüştürülmesine karşı çıkışıdır…
28 Şubat kararlarını uygulanamaz hale getirip, içimizdeki hainlerin de katkısıyla çökerten emperyal devletler, daha sonra AKP Projesini uygulamaya koydular ve bugünlere gelindi. Dün birçok asker ve Prof. Kemal Gürüz “Ağırlaştırılmış Müebbet Hapse” mahkûm edildiler. Fakat mahkeme bir tanesini bile tutuklayamadı!
Sizce niçin? Utançlarından olabilir mi? (14 Nisan 2018)
==================================================
Dostlar,
AKP = RTE’nin OHAL KHK’lerini POLİTİK İSTİSMARI SÜRDÜRÜLEMEZ
Konuya ilişkin biz de 28 Şubat davasını yazdık ve bir tür “..irticanın intikamı – rövanşı..” olarak niteledik (bkz. http://ahmetsaltik.net/2018/04/15/28-subat-kumpas-davasi/).
AKP = RTE‘nin bu kararı Saadet Partisi temelindeki Erbakan yandaşlarının oylarını devşirmek amaçlı kullanılabileceğini belirttik. Sn. Serdaroğlu’nun 28 Şubat 1997 Kararlarının amaç ve işlevlerine dönük yazdıklarını paylaşıyoruz. Aşağıdaki paragraf özellikle yerindedir :
- 28 Şubat Türk Devletinin ve Türk Siyasetinin, emperyalist devletlerin desteklediği “Ilımlı İslam” politikasına, BOP projesine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin “Federe İslam Devletine” dönüştürülmesine karşı çıkışıdır…
Ancak Sn. Serdaroğlu’nun yazısında yer alan “..TBMM de süresi içinde onaylanmadığı için “Yok Hükmünde olan OHAL kararnameleriyle..” anlatımı hukuksal olarak doğru değildir. İlgili mevzuat hükümleri aşağıdadır :
Anayasa md. 91/son : Yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan kararnameler bu tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisince reddedilen kararnameler bu kararın Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu değişikliklerin Resmî Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girer.
Anayasa md. 121/son : Olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir. Bu kararnameler, Resmî Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur; bunların Meclisce onaylanmasına ilişkin süre ve usul, İçtüzükte belirlenir.
TBMM İçtüzüğü :
Olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmündeki kararnamelerinin görüşülmesi
MADDE 128– Anayasanın 121 ve 122 nci maddeleri gereğince çıkarılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler, Anayasanın ve İçtüzüğün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak, komisyonlarda ve Genel Kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle, kanun tasarı ve tekliflerinden önce, ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır.
Komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler Meclis Başkanlığınca doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınır.
******
Görüldüğü gibi “..TBMM de süresi içinde onaylanmadığı için OHAL kararnameleri kendiliğinden yok hükmünde” sayılamamaktadır. Nitekim AKP iktidarı OHAL KHK’larını TBMM onayından geciktirerek de olsa geçirmektedir. TBMM tarafından bu onay verilene dek OHAL KHK’ları yürürülükte kalmaktadır. TBMM reddederse elbette yürürlüğü kalmıyor. Fakat TBMM ne yazık ki iktidarın noteri gibi çalıştırıldığından, böylesi bir olasılık söz konusu değil.
Ancak, TBMM onayından aynen ya da değiştirilerek geçen OHAL KHK’ları artık “yasa” niteliği aldığından, Anayasa Mahkemesinin yargısal denetimine açılmaktadır. Bu nedenle Anamuhalefet tarafından Anayasadaki usul kurallarına uyularak AYM’ye taşınabilir. İktidar, bu son durum nedeniyle OHAL KHK’lerinin TBMM’de görüşülmesini geciktirerek mevzuattaki boşluğu kötüye kullanmaktadır.
OHAL kalktığında bu KHK’lar ne olacaktır?
Soruya yanıt tartışmalıdır.. Bu metinler kendiliğinden mi ortadan kalkacak, yoksa yeni yasal düzenlemelerle mi ya da AYM kararlarıyla mı hükümsüz kalacak, tartışmalıdır. Bu KHK’ların OHAL süresince ve OHAL ilan edilen bölge ile sınırlı olduğu (ki halen tüm Türkiye) AYM kararı ile sabittir. Her durumda, ana muhalefet partisi CHP’nin açtığı iptal davasında AYM’nin verdiği 12.10.2016 tarihli karara göre, OHAL kaldırıldığında bu KHK’lar geçersiz olacaktır.
AYM’nin 669 sayılı KHK’nın iptali için CHP tarafından açılan davada verdiği 12.10.2016 tarihli, 2016/167 E. ve 2016/160 K. Sayılı kararının gerekçesi 4 Kasım 2016’da Yüksek Mahkemenin web sitesinde yayınlanmıştır :
“Olağanüstü hâlin ilan edilmesi ve bu kararın TBMM tarafından onaylanmasından sonra Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından, 25.7.2016 tarihinde 669 sayılı KHK çıkarılmış ve 31.7.2016 tarihli ve 29787 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış ve aynı gün TBMM’nin onayına sunulmuştur. Dava konusu kuralları da içeren söz konusu KHK, Anayasa’nın 121. maddesine dayanılarak ve olağanüstü hâlin geçerli olduğu dönem içinde yurdun tamamında geçerli olmak üzere çıkarılmış olan bir olağanüstü hâl KHK’sıdır.”
AKP iktidarını “tutuşturan” bu belirleme – sınırlama “olağanüstü hâlin geçerli olduğu dönem içinde“olsa gerektir. Ancak OHAL’in 21. ayı 3 gün sonra dolacaktır ve 8. kez 3 ay daha uzatılırsa 2 yıl tamamlanmış olacaktır. Ülkemizin bu soluksuzluğa daha fazla dayanması, daha doğrusu sabretmesi hiç ama hiç kolay değildir. Toplumda, yaygın ADALETSİZİĞE bağlı basınç kestirildiğinden, gözlemlenebilenden çoooook daha yüksektir.
AKP = RTE bu açık ve acı olguyu görmezden gelmemeli, doğru algılamalı ve OHAL rejiminin iktidara sağladığı baskıcı olanakları dünya alemin gözü önünde istismar etmeye artık son vermelidir. Öte yandan, hiç inandırıcı olmayan gerekçelerle yersiz uzatılan OHAL yüzünden bütün ülke turizmde, ekonomide, finansmanda, uluslararası ilişkilerde… ağır ve giderimi olanaksız bedeller ödemektedir.
İşte Moodys’in son kredi notumuzu düşüren kararının gerekçesi : Türkiye’de kurumlar çöktü.. Bu saptamanın elbette ağır bedelleri var; artan dış borç faizi, tırmanışa geçen döviz ve enflasyon, artan yoksulluk!..
- Suçlamalara isyan ederek adalet duyguları yıkılan gencecik insanlar intihar etmektedir!.
Bu despotik – totaliter TEK ADAM REJİMİ sürdürülemez..
Baraj kapakları patlarsa önünde hiç kimse dayanamaz..
AKP = RTE, artık sağduyu, geç kalıyorsunuz geç, hem de çok geç!
Sevgi ve saygı ile. 17 Nisan 2018, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com