Türkiye HPV aşısı için zaman yitiriyor

Dostlar,

HPV aşısı ülkemizde hala olağan (rutin) aşı programına katıl(a)madı.
Meteliğe takla atan AKP=RTE iktidarı (kendim ettim, kendim buldum!), bu temel koruyucu Halk Sağlığı hizmetinden insanlarımızı yoksun bırakıyor.. 6 milyonu aşkın emeklinin on bin TL/ay mutlak yoksulluğa mahkum edilmesi gibi.. Apaçık ve sefil bir siyasal tercih ürünü bu politika!

Kısa süre önce bir basın organına soruları üzerine demeç vermiştik (VOA Türkçe ve Yıldız Yazıcıoğlu, 02 Şubat 2024). Aşağıdaki başlık tıklanarak okunabilir..

HPV aşısı kanserden koruyucudur ve haktır

***

  • Türk Tabipleri Birliği (TTB), Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER), Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD), HPV aşısını 137 ülkenin ulusal bağışıklama programına aldığını anımsatarak, ‘Türkiye’nin de daha çok zaman yitirmemesi gerektiğini’ söyledi.

Ortak yazılı açıklama yapan birlik ve dernekler, HPV’ye bağlı hastalıklarla mücadele (savaşım) ve korunma için en etkili yolun aşılanma olduğunu yineledi. Açıklamada, HPV aşısının ulusal sağlık sistemince ücretsiz sunulmasının temel insan haklarından ‘sağlık hakkı‘nın gereği olduğunu vurgulandı. En azından başlangıç için 12 ve 13 yaşına gelmiş tüm kız çocuklarına iki doz dokuz değerlikli HPV aşısının ücretsiz olarak uygulanmasına başlanması, sonrasında tüm kız çocuklarının 12 yaşına geldiklerinde aşılanmasıyla bağışıklamanın sürdürülmesi önerildi.

DSÖ tüm ülkelere aşıyı öneriyor

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2018’de ilk elimine edilecek (yok edilecek) kanser türünün rahim ağzı kanseri olabileceğini duyurmuş ve 2020’de Rahim Ağzı Kanseri Eliminasyon Programı’nı başlatmıştı. Bu programa göre rahim ağzı kanseriyle tek tek değil küresel bir savaşıma gerek var. Örgüt, tüm ülkelere uygun tarama programları ve HPV aşılamasını öneriyor. Bu Programın gerçekleşmesi durumunda 2030’da tüm dünyada 15 yaşına gelmiş kız çocuklarının % 90’ı HPV aşısını yaptırmış, 35-45 yaş arasındaki kadınların % 70’i duyarlığı yüksek bir testle taranmış ve rahim ağzı kanseri tanısı almış kadınların %90’ı tedaviye (sağaltıma) ve bakıma ulaşabilmesi hedefleniyor.

DSÖ’ye göre 2024’te dünya çapında 137 ülke HPV aşılarını ulusal programlarına kattı. Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’ne (E-CDC) göre 30 Avrupa ülkesinden 28’inde 9-14 yaş arası kız ve erkek çocukları HPV aşısıyla aşılanıyor. Bulgaristan ise salt ergenlik dönemindeki kız çocuklarını programına kattı. Bu 29 Avrupa ülkesinin tümünde, aşı ücretleri ulusal sağlık sistemleri tarafından karşılanıyor.

Aşı dozlarının toplam fiyatı, asgari ücretin yarısından çok

Ülkemizde uygulanan rutin (olağan) aşı takviminde henüz HPV aşısı yer almıyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 2022’de aşının Genişletilmiş Bağışıklama Programı kapsamında ücretsiz uygulanacağı ve HPV aşısı üretiminin sağlanacağına ilişkin demecinin üzerinden iki yıla yakın zaman geçti. Ancak herhangi bir adım atılmadı. HPV aşı dozları toplam fiyatı, asgari ücretin yarısından çok.

Açıklamada HPV risk kümelerinin özellikleri düşünüldüğünde, bu aşıya daha çok gereksinimi olanların, daha az ulaşabildiği belirtildi ve şöyle sürdürüldü :

  • “Aşıların UNICEF, GAVI (dünyanın gelir düzeyi en düşük ülkelerinde yeni aşıların çocuklara ulaşımını artırmak üzere 2000 yılında kurulan uluslararası girişim), PAHO (Pan American Sağlık Örgütü) ile toplu olarak sağlanması, aşı fiyatlarının çok daha ucuz olmasını sağlıyor. HPV aşısının Genişletilmiş Bağışıklama Programına katılması, bu konudaki eşitsizliği gidermeye yönelik bir girişim olarak değerlendirilmeli.”

Kadın ve erkekte çok sayıda kansere yol açıyor!

Human papilloma virüsü (HPV), deri veya mukoza hücrelerini tutan bir virüs. HPV’nin çeşitli tipleri
– rahim ağzı,
– genital, anal, penil kanserler,
– baş boyun kanserleri ve
– genital siğillere yol açıyor.

Rahim ağzı kanseri, dünya genelinde kadınlar arasında 4. en yaygın kanser türü. Çoğunlukla da HPV enfeksiyonuyla ilişkili.

  • HPV enfeksiyonunu, her yıl yaklaşık olarak çeyrek milyon (250 bin) kadının
    serviks kanseri nedeniyle ölümünden sorumlu.

Bu enfeksiyon yalnızca kadınlar için değil penis, anal bölge ve baş boyun kanserlerine neden olarak erkekler için de önemli bir sağlık sorunu.

  • 2019’da HPV, dünyada kadınlarda 620 bin ve erkeklerde 70 bin kanser olgusuna neden oldu.

Düşük ve orta gelirli ülkelerde sıklık ve ölüm oranları artıyor

En yüksek rahim ağzı kanseri sıklığı ve ölüm oranları düşük ve orta gelirli ülkelerde.

Bu durum HPV aşısına, servikal tarama ve tedavi hizmetlerine erişim eksikliğinden kaynaklanan büyük eşitsizlikleri yansıtıyor.

Bilinen HPV tipleri arasında 16 ve 18 başta olmak üzere kimileri kanserojen veya yüksek riskli HPV (hrHPV) olarak sınıflanmıştır. HPV 16 ve 18 tüm rahim ağzı kanseri olgularının yaklaşık % 70′ inden; 31, 33, 45, 52 ve 58 % 20’sinden (toplam %90) sorumlu.

Öte yandan, non-kanserojen veya düşük riskli HPV (lrHPV) sınıflandırmasına giren ek HPV tipleri de var. Dolayısıyla, yüksek riskli HPV enfeksiyonunun önlenmesiyle serviks kanserine karşı önemli oranda korunma sağlanıyor.

Altı koruyucu aşı geliştirildi

HPV ile ilişkili hastalıkların kesin bir tedavisi (sağaltımı) olmadığı için, mücadelede (savaşımda) virüs bulaşının önlenmesi ve bağışıklama en etkin yöntem. Ayrıca servikal sürüntü alınarak yapılan tarama (smear) ve böylece belirlenen kanser öncesi lezyonların erken sağaltımı rahim ağzı kanserini önlemenin etkili yolu. Ancak bu tarama çok az kadın tarafından yapılıyor.

HPV için ilk aşı 2006’da onaylandı. Şu anda altı koruyucu HPV aşısı bulunuyor. Aşılamanın HPV ile karşılaşmadan önce, yani cinsel etkinliğin başlamasından önce uygulanması öncelikli hedef. Tüm HPV aşıları 9 yaş ve üzeri kadınlarda kullanılabiliyor. Aşıya göre 26 veya 45 yaşına dek yapılabiliyor. Kimi HPV aşılarının erkeklerde kullanımı da lisanslı. Tüm aşılar, rekombinant DNA ve hücre kültürü teknolojisi kullanılarak hazırlanıyor.

  • HPV aşıları canlı biyolojik ürünler veya viral DNA içermez ve dolayısıyla enfeksiyona yol açmazlar.

Genital siğilleri de engelliyor

HPV aşıları 2, 4 veya 9 tip içeren aşılar olarak da sınıflandırılabilir. İki değerlikli (bivalan) aşı dünya çapında rahim ağzı kanseri olgularının yaklaşık %70’inden sorumlu olan virüs tipleri 16 ve 18’i içerir. 4 değerlikli (Kuadrivalan) HPV aşısı tip 16 ve 18’in yanı sıra genital siğillerin % 90’ından sorumlu olan iki tipi (HPV 6 ve 11’i) içerir.

9 değerlikli (Nanovalan) HPV aşısı ise 6, 11, 16, 18, 31, 33, 45, 52, 58 tipler (hem kanserlerin hem genital siğillerin %90’ından sorumlu tipleri) içerir.

HPV aşılarının önerilen uygulanma takvimi, 15 yaş ve üzerindekiler için 6 ay içinde (0. -2. -6. aylarda birer doz olmak üzere) üç doz olarak uygulanması. 9-14 yaş arasındakiler içinse iki doz (0 ve 6-12 ay) yeterli görülüyor.

Ön yeterliliğini almış ve ruhsatlandırılmış altı aşıdan üçü Türkiye’de uygulanıyor.

Öte yandan 2014’den beri süren Türkiye Servikal Kanser Tarama Programı’nın dört milyon kadından elde edilen verilerine göre; 2020’de ülkemizde HPV-DNA pozitifliği % 4.39. Olağan (Rutin) aşı takviminde ise henüz HPV aşısı yer almadığı için, DSÖ 2030 hedeflerine ulaşmakta oldukça geride kalıyoruz.

Dünya Sıralamasına Giremeyen  Üniversiteler Kapatılacak mı?

Prof. Dr. Rıdvan KARLUK
ridvankarluk@gmail.com 
(Turkish Forum – eturkiyeyiz.biz] Bugün Forum’da yayınlanan yazımı Grup üyeleri ile paylaşıyorum. R. Karluk)

Sözcü Gazetesi’nde sayın Sultan Uçar, 29 Mart 2024 tarihinde “Dünya sıralamasına giremeyen 197 üniversite kapatılacak mı?”  başlıklı yazısında çok önemli bir konuyu  gündeme getirmiştir: YÖK’ün diploma denkliği için dünya sıralamalarında ilk bin üniversite içinde en az 2’sinde olma şartını, Türkiye’deki 208 üniversiteden 11’i tuttururken, 197’si tutturamadı. QS 2024 Dünya Sıralamasında ilk 400’e yalnızca ODTÜ girdi.”

THE 2024 Dünya Sıralamasında ilk binde   11 üniversite  yer almıştır. Bunlar; ODTÜ, Koç, İTÜ, Sabancı, Bilkent, Boğaziçi, Çankaya, Hacettepe, Bahçeşehir, Özyeğin ve  YTÜ.

“Dünya başarı sıralamalarında ARWO, QS World, CWTS Leiden ve THE Word’ü ölçü alan YÖK’ün listesindeki 4 sıralamaya yalnızca İTÜ ve Hacettepe girebiliyor. ‘İlk binde en az 2 uluslararası araştırma sıralamasına girme’ şartını ise 11 üniversite tutturdu. Türkiye’deki 208 üniversiteden 197’si dünya sıralamalarında ilk binde yok. YÖK’ün yurt dışındaki öğrencilerden istediği ilk bin koşulunl, Türkiye’deki üniversiteler taşımıyor. Buna karşın yurt dışındaki Türk öğrencilerin diploması, Türkiye’de geçersiz sayılabilecek.”

“İlk bin üniversite için ‘akademik yayın sayısı’ kriteri var. THE 2024’te Çankaya Üniversitesi, yılda 349 makale yazıp (AS: Bu olanaklı mı??! Bir yılda olanaksız!), 25.482 atıf alan Prof. Dr. Dumitru Baleanu sayesinde dünya sıralamasında ilk bine girdi. Marmara, Ege, Dokuz Eylül, Gazi, İÜ, Çukurova gibi birçok köklü üniversite, ilk binde yok.”

Türkiye’deki üniversitelerde kayıtlı öğrenci sayısı 8 milyon ile OECD ülkeleri içinde ilk sıralardadır. Bu öğrenci sayısı, ortalama bir rakamla nüfusumuzun %9’udur. ABD’de bu oran  %6, AB’de ise %5.7’dir. Toplam kamu, vakıf ve özel üniversite sayımız 209’dur. 130 devlet üniversitesi (11 teknik üniversite, 2 güzel sanatlar üniversitesi ve 1 yüksek teknoloji (AS: İzmir ve Gebze..?) enstitüsünün yanı sıra Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi, Polis Akademisi ve Milli Savunma Üniversitesi), 75 vakıf üniversitesi ve 4 vakıf meslek yüksekokulu vardır.

21 üniversitenin uluslararası  etkinliği ve sosyal sorumluluk projesi, 65 üniversitenin  endüstriyel proje yönetimi yoktur. 65 üniversite kütüphanesinde yeterli sayıda yabancı dilde yazılmış kitap bulunmamaktadır. 88 üniversite patent ve tasarım başvurusu yapmamış, 28 üniversite ise TÜBİTAK bursundan yararlanmamıştır.

Üye olmak için kapıda beklediğimiz Avrupa Birliği’nde 20 öğrenciye 1 hoca, bizde 41.5 öğrenciye 1 hoca düşmektedir. 68 üniversite rektörünün uluslararası yayını yoktur. Uluslararası yayını olmayan bir öğretim üyesinin rektör olmasını  doğru bulmuyorum. Bu üniversitelerde öğrenciler için bu durum kötü örnek oluşturur. Daha da önemlisi, bu üniversitelerde öğretim üyeleri rektör olmak için uluslararası yayın yapmaya gerek duymazlar.

Bu konuda Ankara’da önemli bir tıp profesörünün adını taşıyan bir vakıf üniversitesinde yaşanmış bir örnek YÖK tarihine geçecek ölçüde önemlidir. Bu  üniversitede aşağıda yer alan 9 kriter (ölçüt!) ile profesör atanmıştır. YÖK mevzuatında olmayan kriterler (ölçütler) ile  yapılan  hukuk dışı atama, yargı kararı ile iptal edilmiş olmasına karşın YÖK bu konuda sessiz kalarak bu kriterleri (ölçütleri) onaylamıştır.

Aşağıda yer alan 9 kriter (ölçüt) ile profesör ataması yapılıyorsa, Türkiye’deki 197 üniversitenin  dünya sıralamalarında ilk binde yer almaması  normaldir. Üstelik, atanmayan aday, kendini bilimsel olarak kanıtlamış biri olmasına karşın.

Acaba profesör olmak için adayın “genç” olmasına bakılacak, eğer genç değilse “dinamik” de olmadığı için profesör ataması yapılmayacak mıdır? Oscar Wilde der ki:

  • “Biri gerçeği söylerse, bir başkası er veya geç yalanının ortaya çıkacağından emin olmalıdır.”  

Mark Twain de  doğru bir saptama yapmıştır:

  • “Gerçek ayakkabılarını giymeden, yalan dünyayı üç kez dolaşır.”

YÖK tarihine örnek olarak geçmiş 9 ölçüt aşağıdadır :

  • Dosyanın düzenli olması, (The regularity of the file)
  • Taşınır bellek, (Portable memory)
  • Adayın genç olması, (The candidate is young)
  • Adayın dinamik olması, (The candidate is dynamic)
  • Adayın projeci olması,  (Being a project designer)
  • Adayın yaşı, (Candidate’s age)
  • Adayın dinamikliği, (Candidate’s dynamism)
  • Adayın lisans programlarında ders vermesi, (The candidate’s teaching in undergraduate programs)
  • Adayın yüksek lisans programlarında ders vermesi. (The candidate’s teaching in graduate programs)

Yukarıda yer alan 9 kriter (ölçüt) ile Ankara’da bir vakıf üniversitesinde profesör atanabiliyor ve de YÖK bu atamayı iptal etmiyorsa, “Dünya sıralamasına giremeyen 197 üniversite kapatılacak mı?” sorusuna yanıt verecek makam YÖK’tür.

CHP ulusal birliği sağladı, saray çöktü

Işık Kansu
Işık Kansu
kansu@cumhuriyet.com.tr

Yerel seçim sonuçlarının partilere göre dağılımını şöyle yorumlayabiliriz:

CHP:

Müdafaa-i Hukuk örgütlenmesi ile Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştiren, TBMM’yi kuran ulusal birliğin köküne dayanan CHP, yaklaşık 100 yıl sonra bir kez daha, özellikle büyük kentlerde emperyalizmin yeni masalı küreselleşme ile birlikte siyasetin temeli yapılmaya kalkışılan etnik, mezhep vb. ayrışımları Türkiye ittifakı söyleminde eriterek toplumsal kaynaşmayı seçimlerle sağlamış oldu.

Yıllardır yürüttüğü sağcılaşma ve sağcı partilere ana kucağı olma siyasasından kopuş ile birlikte, akıllı ve bilinçli bir çizgiyle ulusal bütünlüğü sağlayan siyasal örgüt, dolayısıyla ülkeyi tek başına yönetecek bir iktidar seçeneği olduğunu kanıtladı.

Özellikle daha önce kendisinde olan büyük kentlere yenilerini ekleyerek önemli bir seçim başarısı elde eden CHP, bu yurttaş desteğiyle, bir tür meşruti monarşi anlamına gelen Saray sistemi yerine laik, demokratik, sosyal hukuk devletine dönüş için gerekli güvenoyunu almış bulunuyor. Hem de yakın geçmişte olduğu gibi, kendisini orasından burasından çekiştiren, ödün vermeye zorlayan, kıymeti kendinden menkul kimi sağ siyasetçilere boyun eğmeden, kendi tarihsel gerçekliğinden ve tabanından kopmadan bu aşamaya varmış bulunuyor.

Başarı, yıllardır sığlaştırılmış ve belli bir oranda tıkanıp kalmış olan partide değişim ve dönüşümü tarihsel bilinçle gerçekleştiren CHP tabanına ve onların inanarak önder yaptıkları Özgür Özel’e aittir.

CHP, artık gerçekten Saray’daki AKP’linin ve O’nun yarattığı gericiliğin ve yoksulluğun karşısında tek başına, iktidarı almaya hazır ana muhalefet partisidir.

Bir tek koşulla:

  • Yerel yönetimleri kazanan CHP’liler,
    yurttaştan aldıkları emanete hıyanet etmeyip canla başla çalışırlarsa…

AKP:

Seçimden bir gün önce, Saray’daki AKP’linin ense tıraşını göreceğimizi dile getirmiştik.

Öyle de oldu. Ense tıraşını gördük.

14 Mayıs 2023 seçimlerinin hemen ertesi günü gazetemiz Cumhuriyet, AKP’nin aldığı %36.30’lu oy oranı ile 1. parti olmasını Erdoğan kaybetti”, 28 Mayıs cumhurbaşkanı seçimini de “Kaybederek kazandı” manşeti ile vermiştik. Bu iki manşet de kimi çevrelerde yadırgandı. Oysa tarihsel ve siyasal açıdan her iki manşet de doğruydu. Erdoğan ve partisi, her iki seçimi de en batısından en doğusuna büyük kentlerde seçimi yitirmişti. Kentli seçmen Saray rejimini istemiyordu. Sonuçlar, AKP’nin yerel seçimlerde de beklentisinin boşa çıkması büyük olasılıktı. Ve dünkü sonuçlara göre öyle de oldu.

AKP’nin, “Bizi bırakma” diye yalvaran ortağının koltuk değnekleriyle yürüttüğü çağla, demokrasiyle ve ülkenin kuruluş felsefesi ile uyuşmayan antidemokratik sistem çökmüştür.

  • Ekonomist olduğunu söyleyen imam-reisin yarattığı yolsuzluk ve yoksulluk,
    sonunu getirmiştir.

Geri dönüşü olmayan iniş başlamıştır.

Türkiye’nin sağduyulu halkı, kendisini yok sayanlara büyük bir şamar atmıştır.

MHP:

AKP’nin gövdesine sarılarak yaşamayı seçen MHP, birkaç ili almayı kendine kazanç saymaya devam edecektir. Geçmişten bu yana 1. partilerin koalisyon ortaklığı ile idare eden bu parti, yakında AKP’yi boşlarsa hiç şaşırmamalı.

İYİ Parti:

Meral Akşener’in partisi için beklenen olmuş, İYİ Parti erimiştir.

DEM Parti:

Güneydoğu’da var olan bir parti olarak yaşayacaktır.
Etnikçilik üzerinden ilerleyen siyasal hareketin büyük kentlerde bir anlam ifade etmediği görülmüştür.

YRP:

Erbakan’ın Milli Görüş’ü kendi tabanına dönmüştür.

Özetle; dünkü yerel seçimler, Türk siyasal yaşamında önemli değişimleri doğuracak bir dönüm noktasıdır.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Management of Outbreaks, Epidemics & Pandemics

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

In March 2024, we conducted a 2 sessions of PBL (Problem Based Learning) total 6 hours face to face for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with the subject of

Management of Outbreaks, Epidemics & Pandemics

The need for greater international co-operation, better local, regional and global networks for communicable disease surveillance and pandemic planning are crucial issues to be debated on.

Occasionally, the amount of disease in a community rises above the expected level.

Epidemic refers to an increase, often sudden, in the number of cases of a disease
above what is normally expected in that population in that area. 

Outbreak carries the same definition of epidemic, but is often used for a
more limited geographic area.

Cluster refers to an aggregation of cases grouped in place and time that are
suspected to be greater than the number expected, even though the expected number
may not be known. 

Pandemic refers to an epidemic that has spread over several countries or continents,
usually affecting a large number of people: Covid-19 Pandemc; inter-continental epidemic!
The annual
 cumulative number of deaths due to major infectious and parasitic diseases
is estimated at approximately 13.3 million 
in children and young adults (one in two deaths in developing countries).

Six diseases cause 90% of these deaths, namely: acute respiratory infections including pneumonia and influenza (3.5 million), acquired immune deficiency syndrome (AIDS) (2.3 million), diarrhoeal diseases (2.2 million), tuberculosis (1.5 million), malaria (1.1 million) and measles (0.9 million) (22).

Rabies, the leading cause of death in the zoonotic disease group, accounts for between 40K and 60K deaths per year.

Here are 70 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 7,5 MB)
Please click the link below to review slides.

Management of Outbreaks, Epidemics & Pandemics

  • “These are not ordinary times where we play politics and juggle with the safety of the society. These are the times that demand prompt decisions and utter responsibility towards not just the self but our kind – the humankind.”

With respect and love. 30th March 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BA, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
BA in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net         
profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter  @profsaltik

Cumhuriyet’te köşe yazımız: 31 Mart 1909-31 Mart 2024; 115 Yıl Sonra Gene İstibdat mı?!

Dostlar,

Dün, 28 Mart 2024 Perşembe günü, Cumhuriyet gazetemizin 8. sayfasında 14. köşe yazımız yayınlandı. 2 haftada bir yazmaktayız. Köşe yazarlığı kıdemimiz de böylece 9.aya girdi!

Bu yazımızı paylaşmak istiyoruz.
https://t.co/D5QV3rumDJ
https://x.com/profsaltik/status/1773701899964801380?s=20

***
31 Mart 1909 – 31 Mart 2024 :
115 Yıl Sonra Gene İstibdat mı?!


Belleklerdedir: 31 Mart Kalkışması (isyanı), Meşrutiyet’in 2. kez ilanından sonra (ilki 1876) İstanbul’da başlatılan büyük bir ayaklanma ve darbe girişimidir. İttihat-Terakki’nin desteklediği Hüseyin Hilmi Paşa Sadrazam idi. Önceki sadrazam-başbakan Mecliste güvensizlik oyu ile düşürülmüştü! Hareket Ordusu tarafından isyan bastırıldı. 2. Abülhamit’in 1878’de ilk meşrutiyeti daha 2. yılında kaldırarak başlattığı “istibdat” (koyu baskı-mutlak sultanlık) rejimi sürsün istiyordu gerici-yobazlar. Oysa şimdiki yurdun iki katı alan yitirilmişti bu karanlık dönemde. Vatan toprağı Kıbrıs sözde “kiralanmıştı” İngiltere’ye!

Ancak “Hürriyet ilan edilmişti” bir kez, geri dönüş yoktu. Avrupa’nın çok gerisinden de olsa “ilerliyorduk”. Tarihin tekerleği ileriye dön(dürül)üyordu, 23 Nisan 1920’de açılan ilk TBMM, “Egemenlik bağsız koşulsuz milletindir” ilkesini benimseyerek, gerçekte eylemli olarak (fiilen) saltanatı tanımadığını duyurmuştu. “Tebaa” sözcüğü yerine özen ve bilinçle “millet” sözcüğü konmuştu, Cumhuriyet’e giden yolun taşları döşeniyordu. Bağımsızlık savaşının görkemli askeri utkusunun (30 Ağustos 1922) hemen ardından, 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmış ve son Padişah Vahdettin İngilizlere sığınarak kaçmıştı.
***
   115 yıl sonra neredeyiz ?

  Hükümet yok!

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi uydurma-zorlama-göstermelik bir sekreterler kurulu.
   Meclis yok!
Cumhur İttifakı TBMM’yi noter gibi kullanıyor. Tüm yasa önerileri kaçak Saraydan geliyor.
Yargı yok gibi!
HSK eliyle mutlak egemenlikle atamalar-yükseltmeler-yer değiştirmeler yapılıyor. Bu Kurul da TEK ADAM’ın güdümünde; 6 üye doğrudan RTE atamasıyla, 7 üye Yürütme’nin TBMM’yi yönlendirmesi ile. Tepedeki AYM’nin 12/15 üyesini tek adam RTE atıyor! Son dönemlerde
bu yüksek Mahkeme “lüks” görülmeye başlandı, kararları utanmazca uygulanmıyor,
Anayasa değişimi dayatılıyor!
Demokrasilerin sacayağı, YASAMA – YÜRÜTME – YARGI erklerinin birbirinden bağımsız denge-denet sistemine dayanır. Ulus, egemenliğini bu Anayasal “Güçler” eliyle kullanır.
Güçler ayrılığı” yüzlerce yıldır emekle örülmüş bir siyasal kazanımdır ancak ülkemizde
3 Kasım 2002 AKP iktidarı ile birlikte 21+ yıldır adım adım çökertilmiş ve 21. yy’da dünyada
hiçbir ülkede benzeri olmayan bir post-modern (!) dinci-gerici despotik rejim koskoca ülkeye dayatılmıştır. Ucubenin adı: Cumhurbaşkanlığı hükümetidir! Atlantik kurgusu-dayatması olarak kökü dışarıda, asla yerli-milli olmayan bir kuşatmadır Türkiye’ye.
21+ yılda ülke hemen her bakımdan gerile(til)miş, çok borçlu = çok bağımlı duruma sürüklenmiştir.
TEK ADAM rejiminde Ulusa hesap verme yükümü çöpe atılmıştır.

  • Oysa 1908’de güvenoylaması ile Sadrazam düşürülmüştür!

Günümüzde hükümet de yoktur, güven oylaması da!

TEK ADAM RTE’ye, yardımcısına, bakanlarına, milletvekillerine Yüce Divan’da (Anayasa Mahkemesi) hesap sorabilmek için 400/600 oy gereklidir TBMM’de. Üstelik bu “tuhaf” kural (Anayasa m.105/3), ölene dek geçerlidir.

Ucube TEK ADAM REJİMİ, İslami faşizm zeminini de pekiştirerek bir patrimonial sultanlık kurmuştur. Siyaset bilimi terimi ile bu bir “anomali”dir. Bu rejimler olağan yollarla yıkıl(a)mamaktadır. O halde, anti-emperyalist bağımsızlık savaşını kazanan Devrimci Ulusumuz, bu acı kuşatmayı nasıl yaracaktır?
İlk olarak, Türk Devrimi’nin tüm mazlum uluslara örnek “6 Ok”unu anımsamak gerekir.
O bütüncül devrimci ideolojinin 6 bileşeninden (Ok’undan) biri ve en uzun olanı “DEVRİMCİLİK” tir, unutulmasın! Tarih, 115 yıl sonra 31 Mart 2024’te, Türk ulusunun önüne, adeta altın tepside bir fırsat sunmaktadır. O tarihsel fırsatın adı, kağıt üstünde “Yerel seçimler” ancak çok aşkın bir anlam ve önem kazandı.

  • Görülmemiş bir yoksullaşTIRma halka dayatıldı, ülke talan edildi!

Alın teri – göz nurumuz, İslamcı-dinci sermayeye ve dış ortaklara aktarıldı. Öyle ki; başsorumlu AKP=RTE, milyonlarca emekliyi 10 bin TL/ay mutlak yoksulluğa ısrarla mahkum eti.

  • Hemen hemen tüm demokratik hesap sorma yolları tıkandı!

Eğer bu lanetli (maledictus) gidiş durdurul(a)mazsa, fatura daha da ağırlaşacak; “çıkış” (exodus) belki de onlarca yıla uzayabilecektir! Okuyucu hoş görür ise; bu “can sıkan” öngörülerimiz salt
Tıp değil, Mülkiye ve Hukuk eğitimimize de, –mutlak bir bilimsel terbiye ile– dayalı, yalın karamsarlık asla değil.

Ne yapmalı                                                             ??

  • Ana ve şaşmaz hedef AKP=RTE faşist-gerici-uydu rejimini olabildiğince zayıflatmak.

  • Bunu hakkımız olan “oy” larımızla demokratik-barışçıl ve meşru yolla yapmak.

  • Bugün yapıl(a)mazsa gelecekte bu yollar da kullanılamayabilir.

  • Öyle ise; her seçim bölgesinde, kazanabilecek en güçlü adayı destekleyerek Cumhur İttifakı adaylarını sandıkta yenmek.

  • Ulusal güçleri birleştirin” buyruğu ATA’nın!

==========================================================
Köşe yazımızın Cumhuriyet‘teki pdf biçimi aşağıdadır.

Cumhuriyet gazetesi köşe yazımız;.. 115 Yıl Sonra Gene İstibdat mı

Okunması, paylaşılması ve gereklerinin yerine getirilmesi dileğimizdir.

Sevgi ve saygı ile. 29 Mart 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik

https://www.instagram.com/ahmet_saltik

TÜRKİYE, ANKARA, İSTANBUL İTTİFAKI KURUP EL ELE VERELİM

Gönül Pınar Atacı

Sözün tam ve tüm anlamıyla DAHİYANE bir yazı. Çok değerli ve sevgili hocamız
Prof. SALTIK’ın DAHİ kalbine, DAHİ eline, DAHİ kalemine sağlık ve konuya ve soruna ilişkin
özel bir adak : https://x.com/profsaltik/status/1773701899964801380?s=20

***

TÜRKİYE, ANKARA, İSTANBUL İTTİFAKI KURUP EL ELE VERELİM!

Bütün üretim ve değişim,
Tüm bölüşüm ve dağıtım,
Tüketim, birikim, yatırım
İş, emek, girişim ve bilim,
Beka, barış, bağımsızlık, özgürlük ve Cumhuriyet,
Hak, hukuk, adalet, sanat, edebiyat, ahlak ve erdem (fazilet)
Sistemini ve öznelerini
Ögelerini ve süreçlerini

Korkunç bir felce, hastalığa, sakatlığa ve kötürüme
Hatta kaçınılması çok zor ve olanaksız bir ölüme
Sürüklemiş olan eski ve yeni mandacıları,
Ve yerel, bölgesel ve küresel mafyacıları,
En dinsiz dinci şeriatçıları ve cihatçıları,
Ayakkabı kutularına kara para yığanları,
Haramzedeleri, haksız rantçıları, tefeci faizcileri,
Bunların uzak ve yakın emperyal destekçilerini,
Hizmetçilerini ve yer altı ve üstü köstebeklerini
Ve de ‘sağdaki’ ve ‘soldaki’ koltuk değneklerini

Teşhis ve tespit, teşhir, tel’in ve mahkum etmek için
Türkiye, Ankara, İstanbul İttifakı kurup el ele verelim
Ve dahi başkanlar İmamoğlu’nu ve Mansur Yavaş’ı
Ve onlar gibi vatansever ve demokrat tüm adayları
Bütün il, ilçe ve belde belediyelerine başkan seçelim.
Yani tüm BOP’çuları ve Kanal’cıları kapı dışarı edelim!
Buna gücümüz yeter, sayısal çoğunluk biz Cumhuriyetçilerde..

Çin ordusu mu çil yavrusu mu?

Siyaset 28.03.2024, BİRGÜN

27. Yasama döneminde TBMM’de 336 vekil ile temsil edilen Cumhur İttifakı, Genel Kurul’da 180’e bile ulaşamıyordu. Yoklama istenince odalarından koşup gelerek kapılara yakın masalarda oy kullanan vekiller, çoğunluk teyidiyle hızlıca ayrılıyordu. CHP Grup başkan vekili Özgür Özel, bu durumu, “Çin Ordusu gibi geliyorlar, çil yavruları gibi dağılıyorlar” metaforuyla betimliyordu.

Ya AKP-MHP Genel Başkanlarının talimatları?  Yasa önerilerini onaylamakla sınırlı.

TERS KELEPÇE

Medya mensuplarının, “eskiden üç bakan çekilirdi; şimdi neden seçim meydanlarında?”  şeklinde sorgulamalarına şaşırmamak elde değil. Neden? Çünkü anayasal ve siyasal tasfiye operasyonu olarak 2017 kurgusu, Yürütme yetkisini Cumhurbaşkanı’na tarafsızlık statüsünü koruyarak verdi ve bakanları, siyaset dışına çıkardı. Buna göre, siyaseti CB yapacak; bakanlar ise onun tercihlerini uygulamaya koyacak. Öyle ki, bakanlar müdür atama yetkisine bile sahip değil, sicil amiri hiç değil. Şu halde, hiçbiri siyaset yapamaz.

Ya uygulama? Anayasa ile bağdaşmadığı halde CB, parti genel başkanı oldu. Statüsünü, diğer partileri bastırmak için kullanan CB, bakanları, diğer adaylar karşısında devlet gücünü kullanmak için sahaya sürdü.

  • CB’nin ve bakanların siyasal faaliyetleri Anayasa dışı.

TBMM’ye vurulan ters kelepçe olarak nitelediğim Cumhur İttifakı da, 2017 kurgusu ile çelişiyor.

Bu saptama, kurgunun Cumhuriyet’in niteliklerini zedelediği gerçeğini gizlememeli. Yandaş medyanın CB yerine ‘başkan’ hitabı, gerçekçi. ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi’ (CBHS) ise,  yoklukları gizlemeye yönelik sanal bir kavram.

Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme’ (PBDBY) uygulaması ile aslında Türkiye Cumhuriyeti, Temmuz 2018’de fetret dönemine sokuldu (“PBDBY fetreti”, Yeniarayış, 25 Mart).

ÜÇLÜ AMAÇ

Hiçbir haklı gerekçesi olmayan yıkımın amacı belli idi: Önce, tek kişi başkanlığını ömür boyu kılmak; sonra, iktidar tekeli yoluyla siyasal/tarihsel/kültürel/doğal mirası lağvetmek; nihayet, yurttaşlık ve dünyevi hukuku tasfiye ederek “ümmetçi toplum” hedefine varmak.

7 Haziran 2015 seçimleri, göreceli serbest oy ve eşit yarış ortamında yapılan son seçim oldu; 1 Kasım 2015’ten itibaren 6 kez kurulan sandıkta yarışma hiçbir zaman eşit olmadı. 31 Mart’ta kurulacak olan 7. sandık öncesi sahaya sürülen -ergin olmayanlar dahil- neferler, 7 yıldır PBDBY üzerine yazdıklarımın acı, ama gerçek görüntüsü.

TALİMAT ve TEHDİT

CB unvanını kullanarak CHP’ye ve Genel Başkanına sürekli hakaret eden ve seçim yasaklarını hiçe sayan AKP Genel Başkanı,  Anadolu’dan seçmenlere talimat ve tehditle sesleniyor: Adayıma oy vermezseniz Ankara’dan hizmet gelmez; yakınlarınıza telefon etmezseniz İstanbul’u düşman (!) işgalinden kurtaramayız.

NASIL OKUMALI?

Öncelikle, ‘Cephe’deki bakanlarına bile güvenmiyor; adayına ise, ne kendisi ne de bakanları. İçişleri Bakanı Yerlikaya’ya, “İşin gücün yok mu senin? dönsene Ankara’ya…!”  diye seslenen İmamoğlu, “17 değil, 27 bakan gelin!” sözleriyle meydan okuyor. Oysa önceki bakanlar da sayılırsa, 27’yi de geçer.

Sonra, CHP’ye ve belediye başkanlarına yönelik üçlü eleştiri dili, iktidarın karanlık geçmişini ve Türkiye üzerindeki kara bulutları çağrıştırıyor:

  • -‘Para sayma’; 17-25 Aralık sürecinde İmam-Hatipli Genel Müdürün para dolu ‘ayakkabı kutuları’,
  • ‘Telefon’; aynı dönem Başbakan ve oğlu arasındaki ekranlara yansıyan paraları sıfırlama telefon görüşmesi,

-‘Çöp/çamur/çukur’ ise; Akkuyu, İliç ve Kanal İstanbul (Yıkımlar ve olası tehlikeler, ayrı yazı konusu).

SONUN BAŞLANGICI

  • Devlet içinde cemaat+ÇEDES+tarikat üçlüsü,
    Cumhur İttifakı’nın Cumhuriyet’in niteliklerini yok etme kararlılığını gösteriyor.

Demokrasi+hukuk+özgürlük için oy, karanlık üçlüye karşı oy demek.

Hukuk, haysiyet ve ahlak dışı cepheleri, çil yavruları gibi dağıtarak Türkiye Cumhuriyeti tarihinde fetret dönemi açan PBDBY ayracını kapatma umudu için 31 Mart oyu çok değerli.
==========================================
Yazarın Son Yazıları

ACCIDENTS in Medical Practice

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School
All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff
General public and Media,

On 29th March 2024, we’ll conduct a 2 hour lecture for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of

ACCIDENTS in Medical Practice

Here is the 42 slides PDF file (5 MB) : Accidents, in Medical Practice

Some important reminders for all..

  1. In reality, personal elements (e.g., personalities or personal attainment) are involved in medical accidents.
  2. However, even when an accident appears to have been the fault of a single individual,
    the cause may be in the management system of the hospital
  3. Therefore, it is important that the person involved report the accident faithfully and
    that a system capable of evaluating such incidents objectively be in continuous operation in the hospital.
  4. When such a practice is established in a hospital, a more trusting relationship between doctors and the hospital management will be established.
  5. Backed up by a system such as described above, doctors can be assured of their positions and can concentrate on their own jobs.
  6. At the same time, they are reminded that their medical services are being monitored by a 3rd party. Such an environment should produce a change in the doctors’ attitude toward the medical care they provide. It is hoped that this change in the doctors’ attitude will result in reduced medical malpractice

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health
BA in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik

CADDE TV Programımız.. Yerel Seçimlere koşar adım…

Dostlar,

Dün, 27 Mart 2024 günü Cadde TV‘de Sayın Rahmi AYGÜN‘ün çağrısı ile 50 dakikalık bir söyleşi yaptık.

İki ana bölüm oluştu; ilk yarıda
– 21,5 yıllık tek başına AKP = RTE iktidarında SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM‘ü (Health Transformation!; tümü ile dış dayatma, ne yerli ne de milli!!),
– yabanıl (vahşi) özelleştirmeyi,
– apaçık sağlık kapitülasyonları olan şehir hastanelerini,
– hekim göçünü,
– sağlıkta şiddeti,
AKP= RTE‘nin hekimleri aşağılayan, emeklerini değersizleştiren, bezdiren, iş güvencesini yok eden, emeklilikte yoksullaştıran, iş yükü ilke ezen, ayrımcılık yapan, liyakata dayanmayan… çağdışı politikalarını..
– Halkın sağlık hakkını
– Sağlık sektöründeki yandaşa – yabancı sermayeye peş keş çekilen milyarlarca Doları…
– Böyle giderse daha neleeeer neler olacağını…

konuştuk.. (yaklaşık 35 dk.)
***
İkinci bölümde 31 Mart “yerel” seçimlerini konuştuk.
“Yerel” olmaktan çıkan çooook kritik bir anlam ve işlev kazanan bu çok özel seçimleri..
Ulusumuza net ve kritik çağrılarımız oldu : (Bu çağrıyı bu gün Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan köşe yazımızda da yineledik..)

Ne yapmalı                                                       ??

– Ana ve şaşmaz hedef AKP=RTE faşist-gerici-uydu rejimini olabildiğince zayıflatmak.
– Bunu hakkımız olan “oy” larımızla demokratik-barışçıl ve meşru yolla yapmak.
– Bugün yapıl(a)mazsa gelecekte bu yollar da kullanılamayabilir.
– Öyle ise; her seçim bölgesinde, kazanabilecek en güçlü adayı destekleyerek Cumhur İttifakı adaylarını sandıkta yenmek.
– “Ulusal güçleri birleştirin” buyruğu ATA’nın!
***
Programı izlemek için lütfen tıklayın..

İzlenmesini, paylaşılmasını ve gereklerinin hızla yapılmasını dileriz…

Sn. Fikri Sağlar’ın tweet iletisi ile bağlayalım : (https://x.com/dfikrisaglar/status/1773263449025311185?s=20)

  • AKP’ye öyle bir ders verin ki:
  • Halk açken, halkın parasıyla lüks içinde yaşanamayacağını anlasınlar.
  • Halkı zamlarla soyarken, bir avuç yandaşa peşkeş çekilemeyeceğini anlasınlar.
  • Halkın verdiği yetkiyle, halka tepeden bakılamayacağını anlasınlar.
  • Hesap sor ey Halkım! 

Sevgi ve saygı ile. 28 Mart 2024, Ankara
 
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

Akıl tutulması

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
25 Mart 2024, Cumhuriyet

İnsanlık tarihinde, bütün hakların tek bir devrimle elde edildiği bir devrim yoktur. Haklar zaman içinde adım adım, farklı devrimlerle elde edilir.

Mükemmel bir devrim veya mükemmel bir lider bekleyen kişiler, devrim yapamazlar, bir ömür boyu devrimi ve lideri beklemekle yetinirler.

31 Mart belediye seçimlerini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir.

  • Seçimleri AKP’nin kazanması durumunda;
  • Laiklik karşıtı teokratik karşıdevrim süreci hız kazanacak,
  • bu sonuçlardan cesaret alan AKP,
  • anayasa değişiklikleriyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin tabutuna son çiviyi çakacaktır.

AKP şu anda Türkiye’nin birçok ilinde ve ilçesinde, CHP yönetimine tepkili olan CHP ve muhalefet seçmeninin sandığa gitmemesi veya CHP dışındaki muhalefet partilerine oy vermesi nedeniyle seçimleri kazanacaktır.

Türkiye’nin çoğu ilinde ve ilçesinde muhalefet cephesinde CHP’nin adayları önde olduğu halde, bu adayları desteklemek yerine sandığa gitmemek veya kazanması olanaksız olan başka muhalefet partilerinin adaylarına oy vermek, muhalefet oylarının bölünmesine yol açmak, akıl tutulmasından başka bir şey değildir.

Bu tavır AKP’nin karşıdevrim sürecine hizmet eder. Karşıdevrim sürecine hizmet edenler, devrim konusunda herhangi bir iddia ortaya atamazlar.

  • Yapılması gereken öncelikli iş, karşıdevrim sürecini frenlemek;
  • hem karşıdevrimci hareketin belediyelerin olanaklarından yararlanmasını
  • hem de belediye seçimi sonuçlarının karşıdevrimci anayasa değişikliklerine
    cesaret vermesini önlemektir.

CHP yönetiminde parti içi demokrasi ve partinin ilkelerine sahip çıkılması konusundaki sorunların çözülmesini seçim sonrasına ve bu yıl gerçekleşecek tüzük kurultayına bırakmak yerine, AKP’nin karşıdevrim sürecine hizmet etmek, akıl tutulmasıdır.
***
Şu anda muhalefet cephesinde İstanbul, Bursa, Balıkesir, Antalya, Antakya gibi çok önemli kentlerde CHP’nin adayları önde olduğu halde, bu kentleri AKP’nin kazanma olasılığı var.
Çünkü bu kentlerde AKP ve CHP adayları arasındaki yarış başa baş ilerlemektedir.

Bu koşullarda CHP seçmeninin bir kesiminin sandığa gitmemesi veya muhalefet oylarının, kazanma olasılığı bulunmayan İYİ Parti ve Zafer Partisi gibi partilerin adaylarına veya bağımsız adaylara verilmesi, ancak akıldışı içgüdüsel davranışlarla, öfke ve kin duygularıyla açıklanabilir.

Benzer bir durum İstanbul’un Sarıyer ilçesi, Muğla’nın Bodrum ilçesi ve Trabzon’un Ortahisar merkez ilçesi için de geçerlidir. AKP ile CHP arasında başa baş bir mücadelenin yaşandığı bu ilçelerde, CHP seçmeninin sandığa gitmemesi veya muhalefet oylarının bir bölümünün, kazanma olasılıkları bulunmayan İYİ Parti’nin ve Zafer Partisi’nin adaylarına veya bağımsız adaylara kayması durumunda, seçimleri AKP kazanacaktır.

Böylece 15 yıldır CHP’de olan ve İstanbul’un en büyük ilçelerinden birisi olan Sarıyer AKP’ye geçecektir; Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden birisi olan Bodrum ilk kez AKP’ye geçecektir; CHP 15 yıl sonra Türkiye’nin en köklü ve önemli kentlerinden birisi olan Trabzon’un merkezini yeniden yönetme olanağını yakalamışken, AKP burayı yönetmeye devam edecektir.
***
Yeniden Refah Partisi yönetimi, adaylarını çekmeyeceklerini açıklamasına rağmen, YRP seçmenlerinin önemli bir kısmı AKP’li adaylara oy verecektir. YRP Merkez Karar Yürütme Kurulu üyelerinden birisinin İstanbul’da AKP’nin adayının desteklenmesi gerektiğini açıklaması da bu eğilimin bir yansımasıdır.

Bu ortamda

  • CHP seçmenlerinin bir kesiminin sandığa gitmemesinin ve İYİ Parti ile Zafer Partisi tabanının CHP’nin adaylarına oy vermemesinin bedeli ne yazık ki çok ağır olacaktır.

Yitiren yalnızca CHP değil, Türkiye olacaktır.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Akıl tutulması25 Mart 2024
Seçmen ittifakı11 Mart 2024