Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Ethics in Medical Research: Breaches & Legal Status

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School
All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff
General public and Media,

On 27th February 2024, we conducted a 2 hours lecture for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of “Ethics in Medical Research: Breaches & Legal Status

Here is the 43 slides PDF file (2,6 MB) : Ethics in Medical Research; Breaches & Legal Status

Some important reminders for all                    :

Ethics Defined: Ethics refers to moral principles that govern a person’s behavior or the conduct of an activity. In the context of medical research, ethical considerations are crucial to ensure the well-being of participants and the integrity of scientific inquiry.

Distinguishing Ethics and Morality: It’s essential to differentiate between ethics and morality. While morality encompasses social order rules that regulate behavior in society, ethics encompasses the
fundamental principles underlying one’s actions. Ethical individuals adhere to guiding values, principles, and standards that dictate how things should be done.

Public Health Ethics:
Understanding public health ethics is vital. It involves considering the ethical implications of
decisions related to public health services, resource allocation, and community well-being.

Legal Rules on Medical Research: Medical research operates within legal frameworks. Students should learn the basic legal rules governing research, including informed consent, privacy, and data protection.

Awareness of Legal-Ethical Conflicts: Students must recognize situations where legal and ethical considerations may conflict. Developing strategies to address such conflicts is essential for responsible research conduct.

Origin of the Word “Ethics”: The term “ethics” originates from the ancient Greek word “ethos.” It refers to issues related to the “ethe,” which is the plural of ethos. Ethos, in its oldest sense, means “the space of a living being” or “the place where one takes shelter.” It also signifies character and temperament.

Ethics as a Branch of Philosophy: Ethics is one of the four basic areas of philosophy, alongside Ontology (philosophy of existence), Epistemology (philosophy of knowledge), and logic. It is a branch of knowledge that explores moral principles and human conduct.

Morality vs. Ethics: While morality is a social phenomenon that surrounds us, Ethics is a systematic study of universal values. Ethics encompasses principles like equality, human rights, obedience to laws, and concern for health and safety.

As Learning Objectives : By the end of the lecture, students should:
1.Distinguish between Ethics and Morality.
2.Understand the importance of Ethics.
3.Grasp Public Health Ethics.
4.Acquire key principles for delivering public health services.
5.Familiarize themselves with legal rules in medical research.

Critical Thinking: Encourage critical thinking about ethical dilemmas in medical researchStudents should learn to navigate complex situations, balancing legal requirements, ethical principles, and the well-being of research participants. Remember that ethical considerations are fundamental to maintaining trust, integrity, and responsible research practices in the medical field.

With respect and love.17th March 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net           profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik

“Tıbbiye-i Şahane” 197 Yaşında ama AKP’nin Sağlık Politikası Ağır Hasta

Dostlar,

Dün, 14 Mart 2021 gecesi, “POYRAZ Grup” adlı yurtsever arkadaşlarımızın konuğu olduk.

Konumuz “14 Mart Tıp Bayramı” idi.
Biz gerçekte, epeydir “Tıp ve Sağlık Haftası” olarak değerlendiriyoruz.
Alana ilişkin sorunların gündeme taşındığı ve çözümler arandığı bir hafta..

Başlık şöyle idi :

  • “Tıbbiye-i Şahane” 197 Yaşında ama AKP’nin Sağlık Politikası Ağır Hasta

Zoom ortamında, youtube ile eşzamanlı yayınla yaklaşık 80 dakika boyunca sunumumuzu yaptık. Birkaç dakika aranın ardından soru – yanıtlara geçildi ve saat 00:00’a bitirildi (2,5 saat!).

Sayın Ünal Gül ve Erol Güçlü dostlarımız hazırladılar, önerdiler, sağolsunlar.

Her 2 bölümün youtube erişkeleri aşağıda.

https://youtu.be/y2Sn1WYVnpU?si=V5cCl56qbox8czy0

https://youtu.be/HtZod1kEPxI?si=XYBxmy4i2R-PyhOQ

Sağlık, sistemimiz de, AKP ile birlikte, Haziran 2003’te başlatılan ve 21 yıldır sürdürülen “SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM” programıyla tıkanma eşiğinde.

Bu tasarımın tümü ile kökü dışarıda. “Health Transformation” adlı küresel tasarımın Türkiye ayağı.

  • Ne yerli ne de milli; neo-liberalizmin uydu politikaları taşeronu AKP yutturmacası!

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin yapılması dileğimizdir.
Önlem alınmazsa tablo her geçen gün daha ağırlaşacak..

Sevgi ve saygı ile. 15 Mart 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

31 Mart: Özgürlük için oy

Siyaset 14.03.2024, BİRGÜN

Hukuk ve demokrasi için oy, özgürlük için de.

İnsan hakları mücadelesinde temel üçlü, oy ve özgürlük ilişkisini de belirler:

Eşitlik, haysiyet ve özgürlük’, haklar toplumu önkoşulu.

Demokrasi, hukuk ve özgürlük’, birbirinden ayrılmaz.

‘Ayrımcılık, ırkçılık ve şiddet’, özgürlükle bağdaşmaz.

Bu bağlamda geliştirilen anayasa ve insan hakları bilimi kavramları: Hukuk yoluyla demokrasi, demokrasinin normatif altyapısı olarak insan hakları, hukukun matematiği olarak özgürlük.

Demokratik toplum, demokrasi ve özgürlüklerin buluşma eşiğidir.

Yaşam hakkı ve insani olmayan muameleye tabi tutulmama hakkı ise, dokunulamayan sert çekirdektir.

Bu ilke ve değerler, 31 Mart yerel seçimleri yolunda devreye sokulan ‘ulusal ölçek ve tek kişiye oy’ değişkenleri ile seçmen tercihinde daha çok etkili olacak. Nasıl?

– AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanlığı ve Yürütme gücünü kullanarak, hizmet vaadiyle oy istiyor.

Cumhur İttifakı adaylarına verilecek oyu kendi oyu olarak gören Genel Başkan, yerel seçimleri ‘plebisit’e çevirmeye çalışıyor.

Aynı kişinin, “yaşa biçimine müdahale yadsıması” da, oy tercihini etkilemeye yönelik.

Bu bakımdan Erdoğan-Bahçeli ve Bakanların söz, eylem ve işlemleri, insan hakları üçlüsü ışığında ‘özgürlük için oy’ testine tabi tutulabilir. Ölçü için birkaç kesit:

Eğitim: Eğer MEB, ‘mürit biatı’ temelinde biçimlenen cemaat ve tarikatları, sivil toplum örgütü (STÖ) olarak nitelendiriyorsa, insan hakları ve demokrasi dersi öğretmeni, STÖ’leri nesnel olarak anlatabilir mi?

Cemaat-tarikat propagandası için TBMM’de vekillere el sallayan aynı Bakan, ÇEDES uygulamasını, PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) verilerine göre test etti mi?

Gençlik: “Dindar ve kindar nesil” hedefi, “eşitlik-haysiyet-özgürlük” mayasında yoğrulan ve sorgulayan gençlik bir yana, gelecek kuşaklar için bile zehirleyici değil mi?

Toplumsal yapı: Demokrasi-hukuk-özgürlük’ savunucusu yurttaşlar, eğer ‘illet- zillet- terörist’ olarak yaftalanıyor ve yurttaşlık sürekli aşındırılıyorsa müdahale, toplumsal yapının kendisine yönelik değil mi?

İktisadi yapı: Hukuk ve liyakattan uzak, ayrıcalıklar yaratıcı ve yandaşları kayırıcı düzenlemelere eklemlenen ve toplumu yoksullaştıran kur korumalı mevduat uygulaması, din istismarı (sömürüsü) yoluyla yaşam kaynaklarına müdahale değil mi?

Tarihsel, doğal ve kültürel varlıkları yağmalama hizmetine sunulan anayasal ve siyasal yıkım, müdahale ötesinde, halkın ve ulusun özgeçmişini silme seferberliği değil mi?

Medya tekeli ve resmi dezenformasyon yoluyla kumpaslar kurmak, seçmenin özgür tercihini ve geleceğini karartmak değil mi?

Sözde yeni program dayatmalarıyla eğitime sürekli (AS: dinci – gerici) müdahale, toplum mühendisliğiyle halkın ortak belleğine müdahale, acele kamulaştırma adı altında mülkiyet gaspı, en değerli varlıkları satış ve usulsüz ihaleler ile ülkeye müdahale hız kesmiyor.

Özetle; özgür tercihi gölgeleyen her türlü müdahale, serbest seçimlere ve yaşam biçimi ile sınırlı olmayıp, insan haklarının sert çekirdeğine, gelecek kuşaklara ve ülkenin geleceğine yönelik.

Şu halde özgürlük için oy                          :

– Yerelde; Ankara’dan talimat bekleyen ve kaynakları karanlık kanallara tepecek adaylara değil, Anayasa ve hukuk kuralları çerçevesinde katılımcı ve sosyal belediyecilik anlayışıyla yönetecek adaylara oy,

Toplumu yoksullaştıran ve ülkeyi yağmalayan kuralsız ve sistemsiz keyfi yönetim yerine siyasal iktidarın el değiştirme yolunu açacak oy,

– “Plebisit” yoluyla bir kişinin ömür boyu iktidarı yerine, “insan haklarına dayanan Cumhuriyet” için oy, demektir.

Eşit ve sorumluluk duygusu yüksek özgür yurttaşlardan oluşan toplumun Cumhuriyeti’ni niteleyen üçlü ‘akıl, bilim ve dünyevilik’tir.

Sonuç olarak; yerel yönetim seçimlerini ulusal ölçeğe yayan, ama aynı zamanda kişi oylamasına indirgeyen iradeye karşı oy, ‘keyfi ve kumpasçı karanlık’ yönetimden kurtulmak ve gelecek kuşakların güvenli ve nitelikli bir ülkede yaşamaları için ‘özgürlük tercihi”dir.
==============================
Yazarın Son Yazıları

14 Mart Tıp Bayramı : 197 yıl sonra neredeyiz?


197 yıl önce bu gün, 14 Mart 1827’de 2. Mahmut, kısa adıyla Mekteb-i Tıbbiye’yi İstanbul’da açtı. Mustafa Kemal’in Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in 1933 Üniversite Devrimi ile Dar’ül Fünun’un (Medrese) İstanbul Üniversitesine dönüştürülmesiyle, Cumhuriyetimizin ilk ve en köklü Tıp Fakültesi olan İstanbul Tıp Fakültesi kuruldu. Bizim de övünçlü bitireni (mezunu) olduğumuz bu Fakülte, ülkemizdeki öbür tıp fakültelerinin anası oldu. Tıp bilimlerinde öncülük yaptı, paha biçilmez değerde sağlık hizmeti üretti. Sayısız hekim, ebe-hemşire… yetiştirdi. Bitireni (mezunu) Prof. Aziz Sancar, Nobel ödülü aldı! Hala ülkemizin amiral gemisi 3-5 tıp fakültesi içindedir, gözbebeğimizdir.
***
1915’te İstanbul Tıp Fakültesi’nin 190+ ilk sınıf öğrencisi Çanakkale savunmasına yollandı ve hepsi şehit düştü. Altı yıl sonra 1921’de hiç mezun verilemedi, acı çok büyüktü. “Vatan sağolsun” dedik.

***
Türkiye’de ilk Tıp Bayramı, işgal altındaki İstanbul’da ve Tıbbiyede 14 Mart 1919’da kutlandı! Tıbbiye de işgal altındaydı. Haydarpaşa’daki fakülte binasında büyük bir gösteri düzenlendi ve iki yüksek kule arasına dev Türk Bayrağı asıldı. 3. sınıf öğrencisi Tıbbiyeli Hikmet öncüydü. İşgalci İngilizlerin engelleme çabası başarısızdı. “Bu topraklar bizimdir ve onun için sizinle dövüşeceğiz!” diye yüzlerine haykırıldı. Üniformaları alındı, pijamalarıyla derslere girdiler!

  • Biz devrimci-Kemalist hekimler, 14 Mart’ı bu bağlamda sahipleniyoruz. “Beni Türk hekimlerine emanet edin!” diyen önderin tam güveni, içimizde sönmez Prometheus ateşidir.
  • Bu anti-emperyalist ve tam bağımsızlıkçı bilinçle,
    197 yıl sonra 14 Mart Tıp Bayramı tüm ulusumuza ve hekimlerimize kutlu olsun!

***
Tıbbiyeli Hikmet, 4-11 Eylül 1919 Sivas Kongresine İstanbul Tıbbiyesi öğrencileri adına katılmış ve “tam bağımsızlık” için haykırarak, Mustafa Kemal Paşa’yı da uyaran korkusuz çıkışıyla “manda” görüşlerinin dışlanmasına önemli katkı vermişti. Birkaç ay öncesinde, 19 Mayıs’ta Kurtuluş’un öncüsünü Samsun’a götüren Bandırma vapurundaki 19 yiğidin 3’ü hekimdi : İ. Tali Öngören, Refik Saydam, Behçet Efendi. Dr. T. Rüştü Aras 1925-37 arası 12 yıl kesintisiz Dışişleri Bakanıydı Kemal Paşa’nın. Dr. Aras, Milletler Cemiyeti (günümüzde BM) başkanlığı da yaptı kısa süre. Hekim yoldaşlar!
Dr. Reşit Galip’in yeri çok ayrı.. Atatürk’ün sofrasında ilkeli ama saygılı dik duruşunu Kemal Paşa çok takdir etmiş, Bakan atamıştı. İstanbul Tıbbiyesinde öğrenci iken birkaç kez eğitimini keserek Bağımsızlık savaşımızda dövüşmüştü. Andımızı yazdı! Köy Enstitüleri’ne “köycülük” zemini hazırladı. Tıp Antropolojisi çalışmaları başlattı, sonra DTCF’nde sürdürüldü, gericiler “kafatasçılık” dedi!? Yukarıda değindik, “33 Üniversite reformu”nu yaptı. Rodos göçmeni vatan evladı hekim, 41 yaşında veremden öldüğünde cebinde salt metal para vardı! Çünkü O, önderi, aynı zamanda düşünür M. Kemal Paşa’nın öğüdüyle bağlıydı:

  • Hekimlik, sorumluluk yükü her şeyden, ölümden de ağır bir meslektir.”

***
Biraz geri gidersek, 2 Haziran 1889’da İttihat ve Terakki’yi kuran, 1908’de 2. Meşrutiyeti getiren, 2. Anayasayı yaptıran, partileşip seçimle iktidara gelen devrimci politik hareketi de Tıbbiyeliler kurdu! (sonrası sıkıntılı..) Prof. Tevfik SağlamNasıl Okudum” adlı kitabında not düşer:

  • Tıbbiyeli, garp ile şarkın farkını bilen ve geriliğimizin derin acısını duyan insandı. Bu sebeple Tıbbiye Mektebi vatanseverliğin, hürriyet aşkının, şark miskinliğinden kurtulma, ilerleme, bir an önce yüksek bir medeniyet seviyesine ulaşmış memleketlere yetişme cehdinin yuvası olmuştu. Tıbbiyeliler, son Osmanlı padişahlarının gerici ve baskıcı idaresine karşı daima isyancı durum almıştı. Bunun için, Abdülhamit, tıbbiyelileri sevmez, onlardan korkar, çekinir ve şiddetli baskı yapardı. İşte Tıbbiye’deki terör idaresinin sebebi bu idi.”

***
Sanırız bu tarihsel dizeler, günümüzde “doktor efendi dönemi bitti, ben bunlara iğne bile yaptırmam, giderlerse gitsinler..” diyenlerin çöplük bilinçaltını, çoook derin aşağılık kompleksini de dışavuruyor. Ne ki; biz hekimler, her durumda, savaşta bile hiçbir ayrım yapmadan hizmet sunuyoruz.
***
Ne yapmalı                ??
Hekimlik, insanlık tarihi ile yaşıt çok özel ve çok saygın bir meslektir.
Hipokrat andına mutlak bağlı kalınmalıdır. Tıp eğitiminde salt mesleksel-teknik boyutla yetinmemeli, genç hekimlere evrensel etik değerler, ulusa-insanlığa-çağa sorumluluk ve öncülük yükümü, savaşım bilinci temel değerler olarak kazandırılmalıdır.
Sosyal tıp”, başta neoliberal özelleştirmeye direnerek korunmalı; Ulus, sağlığına hekimlerle çatışarak değil dayanışarak erişebileceğini anlamalı, çirkin siyasetçiye alet olmamalıdır.
Bedensel-ruhsal-sosyal” yönden tam sağlıklı toplumunu yaratmak şaşmaz ülkümüzdür.
==========================
Yazının pdf biçimi :
Ahmet SALTIK, CUMHURİYET Gzt. köşe yazısı, 14 Mart tıp bayarmı; 197 yıl sonra neredeyiz

14 Mart Tıp Bayramı Kutlu Olsun

Dr. Cihangir DUMANLI
E. Tuğg., Hukukçu, Uluslararası İlişkiler Uzm

2. Mahmut döneminde, Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle 1827’de Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire’nin kurulması ile ülkemizde çağdaş tıp eğitiminin başladığı gündür 14 Mart.

Bu gün dolayısı ile;

1889’da Dr. Nazım’ın da aralarında bulunduğu gizli İttihadi Osmani Cemiyetini kuran ve Türk aydınlanmasının işaret fişeğini atan askeri tıbbiyelileri;

Sivas Kongresine öğrenci temsilcisi olarak gelip Mustafa Kemal’e “ Bu kongreden manda kararı çıkarsa arkanızda durmayız” diyen ve Tıbbiyeyi Şahane’nin binasına Türk bayrağını asan Tıbbiyeli Hikmet’i;

Eğitimlerini yarıda bırakıp Sarıkamış’ta Çanakkale’de cepheye koşan Tıp Fakültesi öğrencilerini;

Çanakkale savaşı sırasında hasta ve yaralılara cephede hizmet götüren ve kadınlarımıza hemşirelik eğitimi veren Kızılay Genel Müdürü Dr. Besim Ömer Paşa’yı;

Hıfzıssıhha (Koruyucu Sağlık) Enstitüsünü kurup yerli aşı üretimini sağlayan Dr. Refik Saydam’ı;

Türk eğitim devriminin önemli adı, “Andımız“ın yazarı  Dr. Reşit Galip’i;

İlk kadın doktorumuz Safiye Ali’yi;

Tüm yaşamını hastalarına ayıran ve Lepra (Cüzzam) salgınını yok eden Prof. Dr. Türkan Saylan’ı, (AS: Bu konuda, kendisiyle çalışan, Elazığ Cüzzam Hastanesi Başhekimliği yapan bir hekim olarak çekincelerimiz var… web sitemizde yazmıştık..)

Cephede askerleri tedavi ederken şehit olan yaralanan tüm askeri doktorları; 

Hasta yakınlarından şiddet görerek ölen ve yaralanan tüm doktorları;

Bu devletin olanakları ile okuyup, bu halka hizmet etmek isteyen fakat Giderlerse gitsinler” denilerek dışlanan, gittiklerinde de yoklukları duyumsanan doktorlarımızı;

Bilimsel çalışmaları ile dünyada yüzümüzü güldüren Prof. Dr. Aziz Sancar’ı, Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin’i;

Büyük özveri ile doktor yetiştiren, salgın hastalıklarda bilimsel önerileri ile salgının durdurulmasını sağlayan ve bilimsel araştırmaları ile insanlığa hizmet eden tıp bilim insanlarımızı 

Saygı ve şükranla anıyorum.

İnsan yaşamının değerine inanan, pozitif bilimle donanmış,  dertlerimizi dindiren, gece gündüz demeden özveri ile hizmet veren başta doktorlar olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının tıp bayramını kutluyorum.  

Tıp bayramının her yıl aynı sağlık sorunlarının dile getirildiği bir gün olmaktan çıkmasını ve gerçek bir bayram gibi kutlanmasını diliyorum.

YARIN 14 MART TIP BAYRAMI

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Başta doktorlar hemşireler ve eczacılar olmak üzere,
tüm sağlık personelinin tıp bayramı nedeniyle;
herkesin kendi meslek ve ürettiği hizmetlerinin onuruna göre toplumdan saygı gördüğü,
halkın hekimler ve sağlık sağlık emekçilerine karşı kışkırtılmadığı,
hicbir sağlık emekçisinin fiziksel ve psikolojik şiddete uğramadığı;
herkesin kendi mesleğinin saygınlığı ve çağın gerektirdiği yeterli bir ücret düzeyine uygun bir ücretle ücretlendirildiği,
hiçbir doktorun gelir yetersizliği ya da can güvenliği… gibi gerekçelerle yut dışına çıkma özlemi ya da eylemi içinde olmadığı,
hiçbir yuttaşın, sağlık hizmetlerine erişmek için uzun süreler beklemediği,
ayrıca parasızlık, doktorsuzluk ve ilaçsızlık nedeniyle sağlık hizmetlerinden yoksun kalmadığı bir gelecek umut ve özlemiyle

tüm sağlık çalışanlarının  – emekçilerinin

14 MART TIP BAYRAMI KUTLU OLSUN!!

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 13 Mart 2024

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

KALKAN

Antalya’da Süleymancılar’a ait yurtta 10 çocuğa yönelik taciz ve istismarda bulunulduğuna ilişkin haberlere, Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığı’nın istemiyle Antalya 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından erişim engeli getirildi.

Çocukların yerine tarikata kalkan…

CAZİBE

Süleymancı yurdun yöneticisi öğretmenleri uyarırken, “ortaokul çağındaki çocuklar kadından daha cazip gelir” dediğini açıkladı.

Özürü kabahatinden büyük sapığın…

ZÜBÜK

RTE, YRP’lileri kastederek “Zübük siyasetçi” sıfatını kullandı.

Aziz Nesin’i okumuş olsa, tarifin kime uyduğunu bilir ve kullanmazdı…

SABIR

RTE, enflasyonu indireceklerini söyleyerek sabır istedi.

Ölmeyenler sabredecek…

YASA

RTE, yerel seçimlerin son seçimi olduğunu, yasalar gereği 2028’de seçime giremeyeceğini söyledi.

Yasalara çok saygılıdır. Çevresinden dolaşmayı asla denemez…
(AS: Anayasa m.116/3 : “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.”)

ARAÇ

Sarıgül’ün açıklamasına göre Çanakkale köprüsünde 32 milyon araç garantisine karşın 6.2 milyon araç geçmiş. Sonuç, iki yılda 11.7 milyar TL bizden.

Araç sayısını geçiniz, yeter ki yandaş sayısı ve kazancı garantili olsun…

LANETLİ

Torpille, kopyayla işe girenin kazancının helal olduğunu söyleyen Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İdris Bozkurt, içki sektöründe çalışanların (Üreten, taşıyan, sunan) lanetli olduğunu söyledi.

Yumurtlama uzmanı…
(AS: Hukuksal olarak, hileli biçimde elde edilen hak kural olarak yok hükmündedir.)

FLASH HABER TV Konuşmamız

Dostlar,

11 Mart 2024 Pazartesi günü FLASH HABER TV‘nin konuğu olduk.

Bu yurtsever TV kanalına yeni geçen deneyimli ve değerli Burcu Uğur, bizi programına aldı.

SERBEST KÜRSÜ adını verdiği programa biz saat 23:00 -24:00 arasında katıldık.

Program sahibi Sn. Uğur bize Kovit-19’un 4. yılında Türkiye ve Dünya’daki durumu sordu.

Ardından, yerel seçime giderken AKP iktidarının ülkemize yaşattığı çok ağır ekonomik bunalım.

Son olarak da Laikliğe sistemli saldırı, ÇEDES tasarımı ile yürütülen kökü dışarıda emperyal ihaneti konuştuk.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Şeyhülislamlığa dönüştüğünü ve
Diyanet Vakfı ile birlikte eriştikleri muazzam akçalı kaynaklarla
Cumhuriyet yıkıcılığına giriştiklerini belirttik.

Ciddi – kritik tablo karşısında muhalefet partilerinin yepyeni stratejiler geliştirmesi zorunluğunu vurguladık.

Youtube erişkesi (linki) aşağıda :

https://www.youtube.com/watch?v=6-I5a57EkcU

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin hızla yapılması dileğiyle.

Flash Haber TV’ye ve programcı Sn. Burcu Uğur’a teşekkür eder başarılar dileriz, izlenmesini öneririz.

Sevgi ve saygı ile. 13 Mart 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik

https://www.instagram.com/ahmet_saltik

Seçmen ittifakı

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
11 Mart 2024, Cumhuriyet

 

Türkiye’de teokratik bir diktatörlük rejiminin kurulduğu ve büyük bir ekonomik krizin yaşandığı bir ortamda, 31 Mart 2024 belediye seçimlerini tek başına bir belediye seçimi olarak değerlendirmek olanaklı değildir.

Bu seçimlerde AKP’ye ve onu destekleyen MHP’ye karşı halkın sandıkta örgütlü bir itiraz mesajı vermemesi durumunda, Türkiye daha da büyük bir felaketle karşı karşıya kalacaktır.

Seçimlerden sonra gündeme gelecek olan anayasa değişiklikleriyle birlikte, fiilen uygulanan teokratik diktatörlük rejimi “meşrulaştırılmaya” çalışılacak, laiklik ilkesi hukuken bertaraf edilecek, ekonomik kriz daha da derinleşecektir.

AKP’nin belediyeleri kazanması durumunda, belediyenin olanakları, dernek ve vakıf adı altında örgütlenen laiklik karşıtı tarikatların, cemaatlerin, örgütlerin ve sözde “medya” organlarının hizmetine sunulacak; AKP, kurmak istediği teokratik diktatörlük rejiminin temellerini, bu olanaklar üzerinden de atmaya devam edecektir.
***

  • Şu anda AKP’nin en büyük avantajı,
    muhalefetin bölünmüş ve muhalefetteki ittifakların parçalanmış olmasıdır.

Bu durumda muhalefetteki siyasal parti önderlerinin beceriksizliklerini düzeltmek, seçmene ve vatandaşa düşecektir. Seçmen, desteklediği siyasal parti yönetimini umursamadan, muhalefet cephesinde hangi adayın seçimi kazanma olasılığı daha yüksek ise ona oyunu vermeli, önde olan muhalefet partisi adayına kaybettirecek biçimde oy kullanmaktan sakınmalı, muhalefetin değil, AKP’nin ve MHP’nin kaybedeceği biçimde oyunu kullanmalıdır. Siyasal parti yönetimleri iktidara karşı bir ittifak kuramadıklarına göre, bu ittifakı seçmen bu yöntemle sandıkta kurmalıdır.

Örneğin İstanbul’da, İYİ Parti’nin, Zafer Partisi’nin ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin seçimi kazanma olasılıkları yok. Ancak yapılan tüm araştırmaların ortalamalarına göre, CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu ile AKP’nin adayı Murat Kurum’un arasında çok az bir fark olduğu için, kazanma şansı olmayan bu partilerin oyları bölmesi nedeniyle, İstanbul yeniden AKP’nin eline geçecektir.

İYİ Parti, Zafer Partisi ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, CHP’ye seçim kaybettirecekler diye, İstanbul’un ve Türkiye’nin kaybetmesine yol açacaklardır!

Benzer bir durum, yapılan tüm araştırmalara göre muhalefet partileri içinde CHP’nin adaylarının önde olduğu Antalya, Mersin, Adana, Balıkesir, Bursa, Eskişehir gibi kentler için de geçerlidir. Bu kentlerdeki muhalefet oylarının bölünmesi ve oyların CHP’nin adaylarına verilmemesi durumunda, AKP bu kentlerde de seçimleri kazanacaktır.

Antakya’da da CHP’nin adayı, ideal bir aday olmasa da, yapılan araştırmalara göre, muhalefet partileri içinde en yüksek oya sahiptir. Türkiye İşçi Partisi’nin burada aday çıkartarak oyları bölmesi nedeniyle, Antakya da AKP’ye geçecektir.

Yapılan araştırmalara göre, İstanbul’da Sarıyer ilçesinde, muhalefet cephesinde CHP’nin adayının önde olmasına karşın, bağımsız aday Şükrü Genç’in oyları bölmesi nedeniyle, Sarıyer uzun yıllar sonra yeniden AKP’ye geçecektir.
***
Bir başka sorun da, CHP’de parti içi demokrasi ve partinin ilkelerine sahip çıkılması konusunda ciddi sorunların olması nedeniyle, CHP seçmeninin bir kesiminin partisinin adaylarına oy vermemek ve parti örgütünün bir bölümünün seçimlerde çalışmamak eğiliminde olmasıdır.

  • CHP seçmeni ve örgütü parti içi sorunları seçim sonrasına ertelemeli,
    partisine ve Türkiye’ye sahip çıkmalıdır.

CHP seçimde başarılı bir sonuç alsa da almasa da, CHP tüzük kurultayı bu yıl kesin olarak gerçekleşecektir ve parti içi demokrasiyle ilgili sorunların çözülmesi olanaklı olacaktır. Parti içi demokrasi sorunu çözüldüğünde, oligarşik güçlerin partinin ilkelerinden sapmasına yol açması da zamanla engellenmiş olacaktır.

CHP’ye seçim kaybettirenlerin, CHP’nin ve Türkiye’nin geleceği konusunda da herhangi bir söz sahibi olamayacakları, herkes tarafından bilinmelidir.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Seçmen ittifakı11 Mart 2024

Sağlık Cumhuriyeti

Mine G. KırıkkanatMine G. Kırıkkanat
kirikkanat@mgkmedya.com

10 Mart 2024, Cumhuriyet

TBMM, 23 Nisan 1920’de kurucu Büyük Millet Meclisi olarak açıldığında Kurtuluş Savaşı sürüyor; Türk milleti 1853’te başlayan bir ufalanmada Kırım, Balkanlar derken Arap çölleri ve Kafkaslar’dan sonra Anadolu’ya uzanan beş cephede zaten 67 yıldır savaşıyordu.

Düşmanla son çarpışmalar devam ederken, 30 Ağustos 1922 günü (AS: sabah) zaferin ne büyük ne de Türklerin olacağı belli; kısaca Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı bile kesinleşmiş değildi.

Ülke yangın yeri, millet yorgun, yoksul ve hastalıktan kırılıyordu.

Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa’ya yazdığı mektupta, “Balkan, Dünya ve Kurtuluş savaşlarından sonra ülke haraptı. Para, malzeme, insangücü yoktu ama borç, bulaşıcı hastalık çoktu. Bir de inanç ve umut…” diyordu. “Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi salgın halde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölümleri %60. Sığır vebası hayvanları öldürüyor.” 

YOKSUL, YOKSUN ve HASTA TÜRKİYE

Sözünü ettiği nüfusumuz 13 milyon olup (AS: 1927 sayımı 13,5 milyon) ortalama ömür 40 yıldı. Okuma yazma oranı erkeklerde %7, kadınlarda % 0.4’tü. Tüm yurtta 86 hastane, 554 doktor, 60 eczacı, 4 diplomalı hemşire, 136 diplomalı ebe vardı. Diplomalı diş hekimi yoktu. 6 milyon yurttaş, enfeksiyon hastalıklarıyla boğuşuyor, doğan her iki bebekten biri 1 yaşına giremeden ölüyordu.

Meclis’in açılışından yalnızca 12 gün sonra, 2 Mayıs 1920’de kabul edilen 3 numaralı yasayla kurulan 11 bakanlıktan ve dünyadaki ilk sağlık bakanlıklarından biri, Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti oldu.

ÖTEKİ KURTULUŞ SAVAŞI

Askeri cephede süren savaşa, sivil cephede insanlarımızı yaşatmak savaşı eklenmişti. Sağlık Bakanlığı’nın bürokratik örgütlenmesini Dr. Adnan Adıvar yaptı, sağlıkçı ordusunu Dr. Refik Saydam kurdu ve yönetti (AS: 15 yıl kesintisiz..). Adı Türk tıbbına altın harflerle yazılan Dr. Saydam’ın kurduğu Hıfzıssıhha, Kızılay, Çocuk Esirgeme, Veremle Savaş, Sıtma Enstitüsü gibi kurumlarla yoksul ve yoksun Anadolu’da ikinci bir Kurtuluş Savaşı verildi.

  • Kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyet doğan her çocuğu aşılayarak,
    pek çok hastalığı silip attı topraklarımızdan.

Cumhuriyetimizin 10. yılında, sağlık cephesinde 30 Ağustos’a koşut bir sivil zafer kazanılmış; Türkiye, salgın hastalıklarla mücadelede dünyaya parmak ısırtan bir başarı elde etmişti.

CUMHURİYETİN SAĞLIK DEVRİMİ

Bursa’nın yüz akı Nilüfer ilçesinde açılan Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi işte bu başarı öyküsünü belgelerle, kalıtlarla, görsellerle canlandırıyor. Yokluklar ve yoksunluklar içinde özveriyle yazılan Sağlık Cumhuriyeti tarihçesini sergiliyor.

Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem’in mimar kimliğiyle yarattığı “Yeni kuşak Nilüfer” sosyal belediyeciliği sayesinde ve mimar Reyhan Öztaş’ın duru, sade ve güzel çizgileriyle inşa edilen müze; öğrencilere ve ziyaretçilere temalı konferanslar, geçici sergilerle değişen ve gelişen bilgiler aktaracak biçimde düzenlenmiş. Müzenin ikinci katı, yakında Sinem Us’un şaşkınlık verici ecza koleksiyonunun sergileneceği ecza müzesine dönüşecek.

KÜLTÜR ŞIRINGASI, BİLİNÇ AŞISI

Adını taşıyan müzeyi “Sağlık alanında özveri ile çalışanlara adanmış bir saygı duruşu” olarak niteleyen Dr. Ceyhun İrgil’e gelince… Kendisini Türkiye’nin kültür belleğini diri tutmaya, unuttuğunu anımsatmaya adayan bu bilge insanın, sanat ve bilim arasında köprü kuran eski Yunan bilgelerinin yolundan gittiğini söyleyebilirim.

Çok başarılı bir cerrah olan ve çok başarılı Bursa milletvekilliğini “Bir dönem yaparım” deyip tüm ısrarlara karşın TBMM’ye dönmeyen Ceyhun İrgil; okuduğu ve topladığı binlerce kitap, belge, kalıt koleksiyonuyla müzelere, kitaplıklara yaşam veriyor. Yazar olarak önemli belgesellere, araştırma kitaplarına imza atıyor. Biricik amacı giderek cahilleştirilen halkımıza, gençlerimize kültür şırıngasıyla etik bilinç aşılamak.

  • Çünkü cehalet ahlaksızlığı, etik bilinç ise sosyal vicdanı yaratır.

Laik ahlak taşıyan kültüre ve kültürlü insanlara her meslekte ihtiyacımız var.
=========================================
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sağlık Cumhuriyeti10 Mart 2024
Yapay zekâ, başa bela9 Mart 2024
Malcolm X’le röportaj3 Mart 2024