FİLİSTİN – İSRAİL

Suay Karaman 

7 Ekim Cumartesi günü Müslüman Kardeşler adlı örgütün Filistin şubesi olan Hamas’ın militanları İsrail’e girdi; birçok sivili öldürdü, bazılarını tutsak alıp Gazze’ye kaçırdı ve Hamas roketleri yerleşim yerlerine atıldı. Bunun üzerine İsrail, Gazze’yi yoğun bir bombardımana tuttu, yakıp yıkıyor. İsrail yıllardan beri Filistinliler üzerinde büyük şiddet uyguluyor, yaralıyor, öldürüyor ama dünya bunu yalnızca kınamayla geçiştiriyor. Birleşmiş Milletler’den yaptırım kararları çıksa bile, İsrail bunlara aldırış etmiyor. 

Hamas’ı, İsrail’in kurdurduğu bilinmektedir. Amacı Filistin Kurtuluş Örgütü’nü bölerek, mücadeleyi dinsel düzleme çekerek dünyada oluşan köktenci İslam düşmanlığından yararlanmaktır. Bu nedenle Hamas’ın yaptığı her eylem, İsrail’e yaramıştır. Hamas, Mossad ajanlarının cirit attığı bir oluşumdur. Bu saldırıyla Hamas, İsrail’de muhalefet ile iktidarın birleşmesini sağladı ve hükümete alan kazandırdı. Zaten İsrail Başbakanı B. Netenyahu’nun 2019’da kendi partisinin üyelerine, “Filistin devletinin kurulmasını engellemek isteyen herkes, Hamas’ı desteklemek zorundadır çünkü bu bizim stratejimizin bir parçasıdır.” demesi, önemli bilinmeyenleri açığa çıkartmaktadır. 

Dünyanın en gelişmiş haber alma örgütlerinden birine sahip İsrail’in, böyle bir saldırıya hazırlıksız olarak yakalanması normal değildir. Yani bu durumda Hamas’ın yaptığı saldırının önceden kurgulandığı düşünülmektedir. Zaten Mısırlı yetkililer, Hamas’ın saldırı hazırlığı konusunda İsrail’i uyardıklarını söylediler ancak İsrail bu iddiayı kabul etmedi. Yolsuzluk soruşturmalarıyla karşı karşıya kalan başbakan Binyamin Netanyahu’nun hapse düşme korkusu, böyle bir saldırıyla ötelenmiştir. Üstelik İsrail’de ciddi bir yönetim sorunu bulunmaktadır çünkü Yahudi halkı arasındaki kutuplaşma, İsrail’in sağkalımını (bekasını) tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır. Yahudi halkını birleştirecek ciddi bir çatışmaya gereksinim vardı; işte bu olayla ile Yahudi halkının yeniden birleşmesi sağlandı. 

Haydut bir devlet olan İsrail’e karşı Filistinliler haklı bir mücadele vermektedirler. Yıllardır Filistin topraklarını işgal eden İsrail, bu tutumundan vazgeçmediği sürece Ortadoğu’ya barışın gelmesi çok zordur. Ancak Hamas’ın, bir terör örgütü olduğunu da unutmamak gerekir ve sivillere karşı yapılan saldırı kınanmalıdır. İsrail’in yaptığını, şimdi Hamas yapmaktadır. Hamas’ın, Filistin davasını savunmak gerekçesiyle başvurduğu bu eylem, Filistin halkına hiçbir yarar getirmeyeceği gibi, İsrail’de iktidarı ele geçirmiş bulunan ırkçı-dinci koalisyonun ekmeğine yağ süreceği görülecektir. 

İsrail başbakanlarının ırkçılık konusunda Hitler’den daha ileride oldukları şu örneklerle daha iyi anlaşılacaktır: Menahem Begin (1913-1992); “Filistinli Müslüman Araplar, iki ayaklı iğrenç hayvanlardır.” İzhak Şamir (1915-2002); “Filistinliler, tıpkı çekirgeler gibi öldürülmelidirler… Kafaları kayalara ve duvarlara çarpılarak parçalanmalıdır.” Ariel Şaron (1928-2014); “Eğer ben sıradan bir İsrail vatandaşı olsaydım ve bir Filistinliyle karşılaşsaydım, yemin ederek söylüyorum ki, ben o Filistinliyi yakarak öldürür ve öldürmeden önce ona eziyet ederdim.” Birçok bombalı saldırı buyruğu vermesi ve kimi kırımlarda (katliamlarda) yer almasına karşın Menahem Begin’e, 1978 yılında Nobel Barış Ödülü verilmesi de tartışma konusu olmuştur. 

Bu olaylar yaşanırken ABD Başkanı Joe Biden’ın açıklaması da ilginçtir. Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütü PKK/YPG’ye düzenlediği askeri harekâtların bölgedeki barışı, istikrarı ve güvenliği tehdit ettiğini, terör örgütü DEAŞ ile mücadeleyi zayıflattığını iddia etmektedir. Emperyalist bakış açısının, olaylara yanlış yorumlar getirdiği görülmektedir. Ortadoğu’yu ve dünyayı kan gölüne çeviren ABD, sorumluluğu başkalarına yüklemek istemektedir. Bu açıklamanın ardından ABD’nin ulusal acil durum planı bir yıl daha uzatıldı. 

Bu bölgede İsrail, Filistin topraklarını işgal etti ve halen de ‘Yahudi Yerleşim Bölgesi’ adı altında yayılarak işgalini genişletiyor; sorunların temel kaynağı İsrail’in bu yayılmacılığıdır. Çözüm, İsrail’in 1967 sınırlarına dönmesi ve bağımsız Filistin Devleti’ni tanımasıdır. Eğer bunlar yapılmazsa kalıcı bir barıştan söz edilemez. Filistin sorununa yönelik kalıcı çözüm ‘iki devletli çözüm’ yaklaşımıdır. Aynı yaklaşım bizi yakından ilgilendiren Kıbrıs için de geçerlidir. Emperyalist dayatmaların sorunları daha da büyüttüğü ve çözüm getiremediği görülmektedir. Bölgeye uçak gemileri gönderilerek sorunların çözülmeyeceği de bilinmelidir.

Ülkemizin kuzeyinde Ukrayna-Rusya, doğusunda Azerbaycan-Ermenistan savaşları ve batısında Yunanistan ile sıkıntılar sürerken, şimdi de zaten sorunlu olan güneyinde Filistin-İsrail çatışması başlamıştır. Bunun sonucunda Filistinlilerin ve İsraillilerin bölgeden kaçarak ülkemize sığınmaları söz konusu olabilir. Gerçi Batı ülkeleri İsraillilere kapılarını açar. Ancak zaten ekonomik ve siyasal bunalım içindeki ülkemize yeni gelecek sığınmacı dalgası, bizlere daha da zor bir süreç yaşatacaktır. Türkiye, “Yurtta Barış, Dünyada Barış” sloganına bağlı kalarak, bölgedeki barış çabalarına katkı sunarak, Ortadoğu bataklığından uzak durmalıdır. Ancak yeryüzünde emperyalizm ve kapitalizm olduğu sürece, bu sömürü düzeninin sona ermesi biraz zor gözükmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir