Boğaziçi Üniversitesi’ne yılın daha ilk günü, bir gece yarısı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzası ile Melih Bulu rektör olarak atanıverdi. Söz konusu atama kararının akademik özerklik ilkelerine, Boğaziçi Üniversitesi’nin akademik geleneklerine ve her şeyden önemlisi akademik liyakate değil, siyasi sadakate dayalı olması nedenleriyle
- Boğaziçili meslektaşlarımız ve öğrencileri yaklaşık dört aydır direniş gösteriyor.
Bu direniş çok farklı biçimlerde, farklı renklerde, farklı seslerde süregeldi.
Hocalar her gün öğle saatinde rektörlük binasına arkalarını dönerek sessiz protestolarını gösterirlerken Boğaziçili öğrencilerin kurguladıkları dans ve müzik gösterileri, türkü uyarlamaları, sahaf kitaplıkları, resim sergileri ve sosyal medyada mizahın sınırlarını genişleten paylaşımları ile bugünlere ulaştı.
Tüm bu çokseslilik, görsellik ve kültürel zenginlik arasında değişmeyen tek bir şey vardı: Akademik özerkliğe, bilim ve aklın kazanımlarına, bilimsel yaratıcılığa sıkı sıkıya bağlılık.
Bu bağlılığın çok yönlü dışavurumları arasında, bir grup ekonomi bölümü lisans öğrencisi genç meslektaşımızın sessiz sedasız yarattıkları ortak çabalarına değinmeden geçemeyeceğim. Kendilerini Özgür İktisat diye adlandıran bu enerji dolu topluluk, Açık Dersler ve Halkın Ekonomisi dizisi altında, tüm bu dönem boyunca ekonomi biliminin çağdaş öğretisini, halk için anlamını, bilimin doğrularını önyargısız, telaşsız ve sade bir biçimde her hafta bizlerle paylaşmayı görev bildiler.
Bu paylaşım boyunca ODTÜ’den Profesör Ebru Voyvoda bizlere “21. Yüzyılda Baca Ne Arar” sorusuyla sanayileşme / sanayisizleşme ayrımını aktardı; 21. Yüzyıl İçin Planlama Grubu’nun kurucusu ve AÜ SBF öğretim üyesi Profesör Bilsay Kuruç, Türkiye’nin planlama, kalkınma ve aydınlanma çabalarını günümüze taşıdı; Ankara Üniversitesi’nden Emel Memiş, toplumsal cinsiyet üzerinden sosyal dışlanmanın, eşitsizliğin ve ekonomik ayrımcılığın biçimlerini anlattı; TOBB Üniversitesi’nden Güneş Aşık Hoca Türkiye’de derinleşen bölgesel eşitsizlik üzerinden Türkiye’de süregelen kriz ortamının yapısal kökenlerini paylaştı… Bilkent’ten Refet Gürkaynak Hoca ise TÜİK’in gizli dehlizleri arasında el yordamıyla ilerleyerek, bizler için Türkiye’de ekonomi istatistikleri arasındaki tutarsızlıkları, anlam farklılıklarını ve eksiklikleri yorumluyordu.
Bütün bu tempo arasında Boğaziçi Ekonomi Bölüm Başkanı Ünal Zenginobuz’dan, eski hocamız Murat Sertel’in iktisat bilimine olan katkılarını, dokuz yüz yetmişler, seksenler dönemlerinin çalkantıları, uğraşları, umutları ve ütopyaları arasında anımsadık.
Dizinin geçen haftaki konuğu ise Hindistan Jawaharlal Nehru Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Jayati Ghosh idi. Jayati Hoca, bizlere küresel ilaç tekellerinin Covid pandemisi üzerinden yürüttüğü kâr savaşımını, soykırım sözleriyle betimliyordu. Jayati Ghosh bize Hindistan’da aslında her on iki senede bir Ganj Nehri boyunca yapılan hac geleneğinin, bu sene bir yıl öne alındığını; zira din astrologlarının yıldızların ve gezegenlerin konumuna bakarak, hac geleneğinin seneye değil, bu yılın bahar mevsimine denk düştüğünün kehanetini savunduğunu aktarmaktaydı.
- Pandeminin ortasında dinsel dogmalar, astrolojik kehanetler üzerinden yaşanan bu kitlesel törenler, pandemiye karşı yürütülen savaşımın başarısızlığa uğramasının en büyük nedeniydi.
Bu renkli dizi bu hafta ODTÜ’den hocamız Profesör Oktar Türel’in bizlerle paylaşacağı “Dünyada Sanayileşmenin Son Dört Onyılı ve Geleceği Üzerine Düşünceler” ile devam edecek.
Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü öğrencilerinin medya üretim kolektifi olarak yola çıkan Özgür İktisat, Halkın Ekonomisi seminerleri boyunca ele aldıkları konuları, konukları ve akademik özerkliğe olan inançlarıyla, bilimin ve aklın üstünlüğüne dayalı direnişin yepyeni bir cephesini oluşturdular. Yolları açık olsun, emeklerine teşekkür ederek.
Harika bir yazı, emeği geçenlere teşekkür ederim. Yazıda adı geçen değerli katılımcıların söz konusu yazılarını okumak isterim. Kaynak verilerinin tarafıma iletilmesini bilgilerinize sunuyorum.
Selam ve sevgilerimle!
Benim üzüldüğüm diğer üniversitelerdeki akademisyen ve öğrencilerin toplu halde BÜ protestolarına katılmamaları, destek vermemeleri, muhalefetin de bu konudaki tepkisizliğidir. Bu tepkisizlikler Türkiye’yi hergün biraz daha bilimin, mantığın dogmalara teslim olduğu ortaçağa geri götürmektedir.