Saymeyoz

Zafer Arapkirli
Zafer Arapkirli
Cumhuriyet

02 Nisan 2021

Saymeyoz

Şapka ve kıyafet devriminin ilan edildiği yer olması ile de çok müstesna bir bağlamda anılır.

Ne kadar çok da öykünün kaynağıdır, (G)astamonu.

Malum, “Daş düşebülü, ayı çıkabülü” deyişinden tutun da maçlarda yaptıkları “Gastamonu Gastamonu dep dep dep!” şeklindeki tezahürata kadar, tüm ülkede nesillerdir meşhur olması gibi, Devrek bastonu, ünlü saray helvası ve pek çok özelliği ile anılır.

Ama benim hep “sportif mızıkçılık” bağlamında dilime pelesenk ettiğim ünlü “saymeyoz” kavramının da (tezahüratının) kaynağıdır. Özellikle 2019 yılının 31 Mart gecesi, mevcut siyasi iktidarın sergilediği, “Aslında siz kazandınız ama biz kazandık” diye özetlenebilecek siyasi çiğliği, en güzel anlatan sözdür bu. Malum, 2019 yerel seçiminden sonra yaşananlar, adeta “Biz kazanana kadar gerekirse tekrar tekrar oylama yapılır” şiarını, sadece bu ülke siyasi tarihine değil, kendi tarihlerine de yüz kızartıcı bir not olarak yazdıranlar, bu huylarından asla vazgeçmiyorlar.

İşte, çarşamba akşamı ve dün TBMM’de yaşananlar bunun “müzelik” bir örneğini oluşturuyor.

CHP’nin TBMM grup başkanvekillerinden Sayın Özgür Özel, dün dehşet ve haklı bir öfke içinde şöyle haykırıyordu bu “siyasi çiğlik” karşısında:

“19 senedir, ben bu Meclis’te yüzlerce kez ‘Hayır’ diye el kaldırdım. Hepsinde iktidar oyları galip geldi. Bir kez yenildiler. Ama kabullenemiyorlar…”

Akıl alır gibi değildi dün yaşananlar. TBMM oturumunu yöneten Başkanvekili Haydar Akar’ın, CHP’li olduğu için, haksız yere “taraf tutmakla ve içtüzüğe aykırı olarak oylamayı muhalefetin kazanmasına yardım etmekle” suçlanması da tam bir hazımsızlık örneğiydi. AKP- MHP koalisyonu, oylama sırasında genel kurulda bulunmama ve biraz da rivayete göre kendi saflarından argo tabirle “satışa gelme” şeklindeki bir “ofsayta” düşmüş ve yenilince de feryat ediyordu:

“Saymeyyoz!.. Saymeyyoz!..”

İşin esprisi ve bu “(G)astamonu usulü” göndermemiz bir yana, ortada ciddi bir demokrasi ayıbı ve rezaleti var. Aynı, 2019 yılı 31 Mart gecesi ve 1 Nisan sabahı yaşanan ayıp ve demokrasi düşmanlığı tekrarlanıyor. Her ne kadar 23 Haziran gecesi bu ayıbı milyonlarca İstanbullu, bu demokrasi özürlü güruhun suratlarına çarptıysa da, bu güruhun “DNA’sı” bundan ibaret olduğundan, siyasi arenada güçleri azaldıkça ve “gidici” oldukları kesinleşmeye başladıkça, bunları daha çok göreceğiz maalesef.

İşte, yerel yönetimleri kaybettikleri her yerde, Millet İttifakı’na geçmiş bütün belediyelerde yaptıkları ortada. Kimi zaman (çoğunlukla HDP’nin elindeki yerel yönetimlerde) “kayyımlama” yöntemi ile demokrasiyi ezip geçmek sureti ile bu hazımsızlığı sergilediler. Kimi zaman sudan gerekçelerle, başkan görevden almalarla, kimi zaman ellerindeki Meclis çoğunluğu ile başkanı çalıştırmama yöntemi ile.

Üniversitelerde de “seçim yerine atama” mantığı da aynı “demokratik ezikliğin” tezahürü değil mi? Kazanamayacağımız yerde “atama”, kazanabileceğimiz yerde “seçim” yapıp arkanızı döndüğünüzde de bol kepçeden “Halkın iradesi, sandığın kutsiyeti…” palavraları filan.

Ondan sonra da iktidarın el değiştirme günü geldiğinde ne yapacakları kastedilerek “Bunlar seçimle gitmez…” diyene karşı utanmazca atağa geçerek, “Vay!.. Sen bizi darbe ile mi indirmeyi tasarlıyorsun?..” diye pişkince saldırmalar.

Kimsenin darbe filan kastettiği yok. Tam tersine, sizin “Kazanamayacağınız her yerde ve durumda çamura yatma ve oy iradesini inkâr” alışkanlığınızı yüzünüze vuruyoruz muhteremler. Bırakın laf ebeliğini.

“Seçimle gitmez bunlar” izlenimini oluşturan sizlersiniz.

Çünkü sandık ve oy iradesini her fırsatta çiğnediğinizi ve çiğnemeye “ileride de pekâlâ niyetli olduğunuzu” sürekli ikrar ve teyit ediyorsunuz.

Demokrasi, hazımlı olma rejimidir. Demokrasi, kurallar ve teamüller rejimidir.

Demokrasi, maç oynanırken sahanın ve kale direklerinin boyutlarını, oyunun kurallarını değiştirme ayıbına tevessül etmeme rejimidir.
Demokrasi, sandıktan çıkan sonuca saygı rejimidir.

Demokrasi, sandıktan kendiniz çıkmadığında “hır çıkarma” ve oyun masasını devirme rejimi değildir.

Biraz öğrenin.

Mahkeme kararlarına saygısızlık, hatta işinize gelmeyen kararlar alan mahkemelerin “ilgasını” talep etmek, oylamaları “Siz kazanana kadar tekrarlama” sığlıkları, hiç hayra alamet şeyler değildir.

Günü geldiğinde “anahtarları ve mührü bırakıp gitmeyeceğiniz” yolunda bir kanıyı güçlendirmeyin isterseniz. Çok tehlikeli bir eğilim bu.

Bilmeniz lazım. Tarih, hazımsızların akıbetine ilişkin sayısız hazin örneklerle doludur.

En yakın örnek de 23 Haziran 2019’dur. Bizden hatırlatması.

Saymeyoz” hakkında bir yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir