30 AĞUSTOS ZAFERİ NEDEN ÖNEMLİ?
Mustafa AYDINLI
Eğitimci – Yazar
Zafer Bayramı’nda toplu taşıma araçlarının ücretsiz yapılmasını isteyen Bursa Belediye Meclisi Üyelerine, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın “30 Ağustos, halkın genelini ilgilendiren bir bayram değildir..” anlamına gelen sözlerine karşılık geçtiğimiz yıl 31 Ağustos 2018’de yayınladığım bir yazımı bir kez daha paylaşmayı yararlı buluyoruz.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, Söylev’inde şöyle yazıyor; “Sevr Andlaşması yalnızca yenilmiş bir ulusa dayatılan askeri anlaşma koşulları değildi. Batılı emperyalistlerin yüzlerce yıldır Türk ulusuna karşı hazırlaya geldikleri bir SUİKAST planıydı.”
Yani kötü niyetle, hile ve tasarlayarak bir ulusun bütünüyle ortadan kaldırılması planı!
Üstüne basarak yineliyoruz; 1, 2, 3… kişiye SUİKAST düzenleyip yok etmekten söz etmiyor o büyük insan; “Türk ulusuna dönük, yüzlerce yıl boyunca hazırlanan bir SUİKAST planından” dikkat çekiyor. Salt ülkemizin işgali ve kaynakların sömürülmesi değil, söz konusu olan TÜRK ULUSUNUN KÖKTEN YOK EDİLİP TARİH SAHNESİNDEN SİLİNMESİ!
Bu, dehşet verici bir saptama ve bir ölüm – kalım (beka!) uyarısıdır. 30 Ağustos (1922) Utkusuunun (Zaferinin) anlamı bu açıdan büyüktür, tarihsel bakımdan kritiktir.
30 Ağustos, Ulusumuzun, kendisine Batı emperyalistlerince biçilen ölüm fermanını yırtıp tarihin çöplüğüne fırlatmasının belgesi, bir dik duruşun, kutsal isyanın destanıdır Mustafa Kemal Paşa komutasında.
“Emperyalizmin bütün ordularıyla var güçleriyle işgal ettiği Osmanlı ülkesinin 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkesi’nden (Mütareke) sonra 30 Ağustos 1922’ye gelinceye dek geçen yaklaşık 3,5-4 yıla yakın süre içinde adım adım her yeri, bütün kaleleri, tersaneleri Mustafa Kemal Paşa’nın Söylev’inde belirttiği gibi ele geçirilmiş, işgal edilmiş, orduları dağıtılmış, haberleşme sistemine el konmuş, donanmasına el konmuş tersanelerine girilmiş ve daha da ürküncü (vahimi); bütün bunlar Osmanlı’nın son padişahı 6. M. Vahdettin ve O’nun ekibinin tümüyle derdest edilmesi, ele geçirilmesi, deyim yerindeyse devşirilmesi (ihaneti!) sayesinde olabilmiştir.” (http://ahmetsaltik.net/arsiv/2015/08/93._YILINDA_30_ AGUSTOS%E2%80%99un_9-Eylul_1922nin_Guncel_Anlami_30.8.20151.pdf)
Padişahla, Saltanatla, Halifelikle kurtuluşun olamayacağını gördüğü için Mustafa Kemal Paşa Anadaolu halkına başvurmak üzere Samsun’a çıkmaya karar vermiştir. Sevr Antlaşması bin yıldır yaşadığımız topraklardan sürülmek, tutsak alınmak, sömürülmenin de ötesinde, kökten yok ediliş tasarımının Antlaşmasıdır! Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Lozan Anlaşmasının, 30 Ağustos Utkusunun değeri, anlamı bu bakımlardan çok büyüktür, yücedir. Dahası, yanmış yıkılmış Osmanlı ülkesinde Anadolu halkının adeta küllerinden diriliş destanıdır.
30 Ağustos Utkusu bir başka yönüyle de mertliğin, yiğitliğin, emperyalizme ve onun sırtını sıvazlayıp üzerimizi işgale gönderdiği uşaklarına karşı verilmiş salt bir kurtuluş savaşı dersi değil; aynı zamanda bir uygarlık dersidir. Örneğin Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’daki işgalci Yunan orduları komutanı Trikupis’i tutsak aldıktan sonra, karargâhında kahve ikram ederek, onuruna saygılı davranmıştır. Kılıcı alınmamış, kahve ikram edilerek teselli bile edilmiştir! Başkumandan Mustafa Kemal Paşa 30 Ağustos Utkusunu izleyerek 9 Eylül 1922’de İzmir’e girişinde, ayaklarının altına serilen Yunan bayrağını çiğnememiş, bir ulusun onuru olduğunu belirterek yerden kaldırtmıştır.
Onun içindir ki Yunan Kralı Venizelos, Kemal Paşa ile yıllarca düzenli yazışmış, 1934’te Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermiştir! Gerek Trikupis, gerek Venizelos, yaşadıkları yıllar boyunca Atatürk’ün Selanik’teki evini her 10 Kasım günü düzenli olarak ziyaret etmişler, anısına saygılarını sunmuşlardır.
Mustafa Kemal Paşa bize mutlaka yenilmesi gereken 2 düşman, 2 hedef gösterdi :
İlki “Bizi mahvetmek isteyen emperyalizm” ikincisi “bizi yutmak isteyen kapitalizm” idi. Bunlarla savaşımı “meslek” edinme gereğini vurgulamıştı. Bu iki kadim düşmanı yenmeden özgür, mutlu, uygar bir gelecekten söz edilebilir mi? Bunlarla sürekli savaşım (mücadele) yaşam biçimimiz, adeta 2. mesleğimiz olmalıdır. Emperyalizmle ve kapitalizmle savaşımı akıl, bilimle sürdürmek ve ekonomik utkularla taçlandırmamız gerekiyor Batı uygarlığını aşmak için.
Conkbayırı’nda “Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var” askeri doktrinini askeri yazına (literatüre) kazandırmıştı.
30 Ağustos utkusunun önem ve anlamını kavramak için sözü çok değerli Cumhuriyet tarihi yazarımız Falih Rıfkı Atay’a bırakalım (F. R. Atay Çankaya, syf. 363, aktaran A. Saltık)
- “Nemiz varsa; bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın, vicdanımızı Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak; hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi’ne borçluyuz.”
AKP’li Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın “30 Ağustos, halkın genelini ilgilendiren bir bayram değildir..” söyleminin* sorumluluğunu da üstlenerek.. “Demek ki Devrim Tarihimizi yeterince öğretememişiz..” diyerek gereğini yapmak üzere..
Nice 30 Ağustos Zaferlerini kutlamak dileğiyle..
- 31 Mart 2019 yerel seçimini kıl payı kazanan AKP’li Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, daha sonra sözlerinin yanlış anlaşıldığı yönünde açıklamada bulunmuş, Belediye Meclisinden oybirliği ile 30 Ağustos Bayramında toplu taşımanın ücretsiz yapılması kararı onanmıştır. Bu sonuç sevindiricidir ve dileriz Aktaş’ın savunması içtenliklidir. Tersi durumda ise Cumhuriyetçi birikimin kendini savunma gücünü saygı ile selamlamak yerinde olacaktır..