Bu iş bitti…
Durumu en net “Times” da çıkan bir karikatür özetliyor: RTE başında kavuk, padişah kılığında tahta çıkmış; bir elinde idam ipi ve bir elinde kılıç; “Bugün demokrasi için büyük gün!” fetvası vererek ekliyor: “Aksini söylemeyi yasadışı ilan ediyorum!”
Fransa da yarın, “Le Pen” tehdidi nedeniyle tüm Eski Kıta’yı korkutan ve ilgilendiren stratejik önemde bir cumhurbaşkanlığı seçimi var. Ama Avrupa Fransa’yı konuşmak yerine hâlâ üzerinden neredeyse hafta geçmesine rağmen Türkiye referandumunun artçı şoklarıyla meşgul oluyor. Türkiye’deki hiçbir oylama Avrupa’da bu denli merak uyandırmadı. Bunun çeşitli nedenleri var.
Ortadoğu’ya geçiş
Bunlardan ilki, Türkiye de radikal bir rejim değişikliğinin gündem olması. “Times” karikatürüyle de özetlendiği gibi ülkemizdeki kör topal demokrasinin böylelikle sonuna gelindi ve fiili durumu resmileştiren, ucu görünmeyen bir istibdat dönemine girildi.
Bu değişiklikle Türkiye yarı Avrupa veya Avrupa’nın periferindeki bir ülke konumundan, klasik Ortadoğu ülkesi konumuna geçiş yaptı. Türkiye’nin siyasi coğrafyasının belirgin değişimiyle, Avrupa, kendisini doğrudan bir Ortadoğu ülkesine komşu buldu. Bundan böyle Ortadoğu’daki bir ülkeyle yan yana yaşamanın maliyetlerini keşfedecek.
RTE’nin yeni ‘zindan modeli’
İslam dünyasına bir zamanlar parmakla gösterilen Erdoğan modeli, bu radikal metamorfozun sonucunda şimdiden Avrupa için kâbusa dönüştü.
İtalya’da “Manifesto” gazetesi bu kâbusu, “Erdoğan modeli: Dünyadaki hapisteki gazetecilerin yarısına sahip ülke” sözleriyle tarif ediyor. Bu yepyeni “Erdoğan modeli”nin yanında Çin ve Mısır’ın armut topladığını ekliyor.
“Zindan modeli” şeklinde tanımlanan Erdoğan’ın yeni modelinin, içeride (Kürtler), dışarıda Türkiye’nin Ortadoğu’daki liderliğini engelleyen yabancı güçlerce kuşatılmışlığı üzerine inşa edildiğini belirten gazete,
- “Tehdit altındaki devlet retoriği, tek adama bütün zafiyetleri ezmenin kılıfını veriyor.
Aylar, bazıları yıllardır hapiste bulunan 153 gazeteciye karşı kullanılan bir kılıf bu. Kılıfın altındaki gerçek hedef ise ülkede kalan az sayıdaki eleştirel sesleri de susturmak. Bu amaçla kullanılan baş araç zindan. Çok ama çok zindan…”
Yazının altında ve hemen üstünde de “yeni model”in kurbanları arasına katılan İtalyan gazeteci Gabriele Del Grande ile Silivri’de baş göz olan Türk-Alman gazeteci Deniz Yücel’in resimleri dikkat çekiyor.
‘Öngörülemez ve güvenilmez’
AB’den tek bir liderin Erdoğan’ı tebrik etmemesinin nedeni bunlar. Üstelik sonuçlar şaibeli çıkmış. İçte muhalefetin, dışarıdan AGİT gözlemcilerinin meşru bulmadığı sonuçlara ilişkin itirazları “Atı alan Üsküdar’ı geçti”, “Sür eşeği Niğde’ye” diyerek geri çeviren Erdoğan,
“oldu bitti”yle üste çıkmaya çalışırken bir yandan da Avrupa’ya verip veriştirmeyi sürdürüyor.
Öyle ki 23 Nisan için Türkiye’ye gelen yabancı çocuklara bile Avrupa’yı şikâyet etmekten
geri kalmıyor. Al Jazeera’ya verdiği söyleşide “Merkel suçluluk psikolojisiyle beni aramadı” diyerek Alman Şansölye’yi çekiştiriyor.
Kampanyada Avrupalı muhataplarına “Haçlı”sından, “Nazi”sine dek her hakareti boca ettiği halde, Sultan pozisyonunda şimdi AB liderlerinden tebrik bekliyor.
16 Nisan’a ilişkin AB’de dumur yaratan diğer etken de, işte bu “öngörülemezlik”.
“Öngörülemez Erdoğan’la geleceğimizi nasıl şekillendireceğiz?” sorusu ile birlikte “Geri kalan %49’u görmezden mi geleceğiz? Onları Erdoğan’ın insafına mı terk edeceğiz” soruları, diplomatik çevrelerde irdelenen baş konular arasında geliyor.
Avrupa için geleneksel bağlamda bir istikrar alanı olarak görülen Türkiye artık başlı başına
bir büyük “istikrarsızlık bölgesi”ne dönüşmüş durumda.
“Economist”, “meşruiyet sorunsalı” ile beraber bu tabloyu
- “Erdoğan uzun süredir göz koyduğu güçlere ulaştı ama bunun maliyeti ağır olacak” diye özetliyor. Sözü edilen maliyeti, “şimdiye dek olmadığı dek bölünmüş bir ülke” ve
iç gerilim ile dışarıda “yalnızlaşma” ile özdeşleştiriyor.
======================================
Dostlar, Sayın Nilgün Cerrahoğlu, Cumhuriyet‘in seçkin yazarlarındandır.O’nun yazdıklarından çok şey öğreniyoruz. Aşağıdaki karikatürü biz ekliyoruz…Erdoğan ne yaparsa yapsın, 16 Nisan 2017 Halkoylaması ile elini – ayağını ciddi bir meşruluk (legitimacy) bunalımı ile bağlamıştır. En azından görevde kaldığı sürece bu ağır yükten yakasını kurtaramayacaktır. Vebalini yüklendiği ağır hile, uygulamada 18 maddelik anayasa değişikliğini muradettiği ölçüde yaşama geçirebilmesinin de olasılıkla en büyük engellerinden biri olacaktır.
Tükiye’ye AKP – RTE aracılığıyla biçilen bu yoz alafranga elbise dar gelecektir.
Türkiye’nin demokratik birikimi, bu organ – doku aktarımını reddetmektedir..
Bir bedel daha ödenir, ödetilir ama bu elbise, bu deli gömleği bu halka uymaz!
Bu yazının, Sn. Cerrahoğlu’nun “Erdoğan’ın Meşruiye Sorunu” (20.4.17) başlıklı makalesi ile birlikte okunmasını öneririz.. (Erdogan’in_halkoylamasi_mesruiyet_sorunu)
Sevgi ve saygı ile. 23 Nisan 2017, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com