Bekir COŞKUN : EVET – HAYIR

EVET – HAYIR..

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Evet-Hayır; ayakkabı kutusu ile ekmek sepeti arasındadır
Evet-Hayır; Damat Ferit ile İzmir’de ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin
arasındadır…
Evet-Hayır; padişahlık ile cumhuriyet arasındadır…
Evet-Hayır; Derviş Mehmet ile Kubilay arasındadır…
Evet-Hayır; Sevr ile Lozan arasındadır…
Sıradan bir “Evet-Hayır” değildir bu…
*
Evet-Hayır; kelle ile şehit arasındadır…
Evet-Hayır; askerlik yapmaktan yırtmış cingözler ile o karlı dağlarda savaşan yiğitler
arasındadır…
Evet-Hayır; “Milletin a… koyacağız” ile “Ağacımı vermem” arasındadır…
Evet-Hayır; kulluk ile vatandaşlık arasındadır…
Evet-Hayır; ortaçağ ile 2017 arasındadır…
Evet-Hayır; emir ile hukuk arasındadır…
Sıradan bir “Evet-Hayır” gibi görme sakın…
*
Evet-Hayır; “g.tünün kılı olurum” ile cumhuriyetin aydınlık bireyleri arasındadır…
Evet-Hayır; yalan ile doğru arasındadır…
Evet-Hayır; haram ile helal arasındadır…
Evet-Hayır; cehalet ile ilim arasındadır…
Evet-Hayır; karanlık ile aydınlık arasındadır…
Evet-Hayır; şu yalaka şaklaban ile Atatürk’ün askerleri arasındadır…
*
Sen bilirsin artık… Hapishaneler insan almıyor…
Evet-Hayır; diktatör ile vicdan arasındadır…
Evet-Hayır; nefret ile sevgi arasındadır…
*
Talan edilmedik devlet malı, satılmadık millet malı, çalınmadık yetim hakkı kalmadı
Evet-Hayır; dolar kasaları ile yetimin boş kumbarası arasındadır…
Evet-Hayır; yağma ile namus arasındadır…
*
Bu cumhuriyet çok zor kuruldu… Her karış toprağında üst üste şehitler yatar…
Ve hâlâ fidan gençlerimiz can veriyorlar bu topraklar için…
Karar senin… Sen bilirsin…
Evet-Hayır; sıradan değil…
Parsel ile vatan arasındadır…
=======================================
Dostlar,

SÖZCÜ Gazetesi’nin namuslu – yiğit – yurtsever yazarlarından çok değerli Bekir Coşkun üstadımızın 31 Ocak 2017 günü SÖZCÜ‘de yayımlanan yukarıdaki yazısı hakkında dava açıldı.. Savcılık tarafından ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama’ iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Bize göre tam anlamıyla eleştiri sınırları içindedir ve düşünceyi ifade etme, basın özgürlüğü güvencesi altındadır. Anayasa’nın 25, 26 ve 28. maddeleri çok net ve açıktır.

AİHS’nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) 9. ve 10 maddeleri de düşünce ve ifade özgürlüğü ile doğal olarak bunları uygun araçlarla yayma hakkını net biçimde tanımakta ve tanımlamaktadır. Türkiye bu Uluslararası Sözleşmeye taraftır ve Anayasanın 90. maddesi doğrultusunda iç hukukta doğrudan uygulanması gerekmektedir. Söz konusu özgürlükler;

  1. Anayasa ile tanınan temel insan hak ve özgürlükleri olduğundan
  2. Aynı zamanda AİHS tarafından da kabul edilen

olmak üzere 2 niteliği birilikte taşıdığından, iç hukukta başkaca poztif yasal norm ile çelişir
ya da çatışır ise ulusal norm görmezden gelinerek doğrudan AİHS kuralı uygulanacaktır.
Bu husus doğrudan Anayasanın 90. maddesinin buyurucu kuralıdır (emredici hüküm).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) Türkiye’den taşınan çok sayıda davada
AİHM bu yönde kararlar vermiştir.

Ne var ki, Türkiye’de kimi yargıç – savcılar – mahkemeler hala bu yalın hukuksal olguyu – gerçekliği görmezden gelmeyi sürdürmektedir!? Türkiye’ye de, böyle yapanlara da yazık olmaktadır. Bekir Coşkun gibi Türkiye’nin kahramanları bu darboğazları da geçecek ve tarihe adları altın harflerle yazılacaktır. Ama gerçek hukuk insanı olmayan, hukukun üstünlüğü yerine onu kimi amaçlarına alet edenlerin hiçbirinin adları belleklerde kalmayacaktır. Kendileri ve çocukları – torunları bu davranışlarından acı duyabilir hatta utanabililer de zaman içinde…

Demokrasilerde devlet başkanları da, başbakanlar da….. yargı üyeleri de.. hiç kimse dokunulmaz ve eleştiri dışı değillerdir. Her-kes görev ve yüküm sınırlarını yüksek ADALET ülküsüne göre çizmelidir. Adalet, taaa kadim Aristoteles‘ten beri en temel erdem hatta erdemlerin erdemi,
tüm erdemleri içeren / barındıran ana erdem olarak tanımlanmıştır.

  • İnsana yakışan, elbette ERDEMLİ olmak ve ERDEMLİ davranmaktır..Bekir Coşkun tam da bunu yapmıştır.
    Hakkında başlatılan kovuşturmanın geri çekilmesi gerekmektedir.
    Değilse ilgili mahkeme iddianameyi reddetmelidir.
    (Mahkemelere emir, telkin, tavsiye.. asla değil; düşüncemizi açıklıyoruz..)
    Türkiye zaten yeterinde ayıplıdır.. İnsan hakları yerlerde sürüklenmektedir.
    Freedom House verileri yüz kızartıcıdır ve Türkiye insan hak- özgürlüklerinde dibe vurmuştur!

    HALKOYLAMASI eşiğinde Türkiye bu tür hukuk dışı baskıcı eylemlere son vermelidir.
    Böyle giderse, halkoylaması sonucu EVET çıksa bile -ki çooooooooooook zor!- meşru olmaktan uzaklaşacaktır. Türkiye’ye bir de meşru olmayan halkoylaması sonucu dayatılırsa bu gerilimi ülkemiz kaldıramaz.. İç barış, dış barış, huzur – güven…. adına bu çok yanlış davranışlardan
    herkes kaçınmak zorundadır..

  • Bu arada EVET oylarını yanıltıcı biçimde yüksek gösteren paralı anketlere inanmamak gerekir. Mutlaka sandığa gitmek, HAYIR oyu vermek gerekir. Sandığa gitmemek EVET oyu demektir!

Erdoğan, 3 Şubat 2017’de Mersin konuşmasında halkoylamasından söz ederek ve açıkça
EVET oyu isteyerek, muhalefeti bir parti başkanı gibi eleştirerek… yansızlığını belki bininci kez yitirmiştir. Ayrıca Anayasa Mahkemesini bir kez daha hiçe saymıştır. Bilindiği gibi anamuhalefet CHP, bu anayasa değişikliği yasasını Resmi Gazetede yayımladıktan sonra 10 gün içinde Anayasa yargısına taşıma hakkına sahiptir (Anayasa md. 148/3) ve Yüksek Mahkemenin ne yönde karar vereceği belirsizdir. Erdoğan daha baştan yüksek mahkemeye saygı kusuru işleyerek bir kez daha anayasayı çiğnemekte ve bu kurumu yok sayarak halkoylamasında halktan evet oyu isteyebilmektedir! Bu gelişmeler vahimdir ve tüm uyarılara karşın ısrarla sürdürülmektedir.

  • Erdoğan nerede duracaktır?
  • Erdoğan’ı kim(ler) ve ne zaman durdurarak hukuka uygun davranmasını sağlayacaktır?

Görünen o ki, ilk kritik adım Nisan ayı içinde yapılacak (AYM iptal etmezse) halkoylamasında HAYIR oyu vererek ülkemizin daha da derin bir despotizme – diktatörlüğe sürüklenmesini engellemek olacaktır. Bu tarihsel ve kritik karar Türk Ulusu’nun önünde ve sorumluluğundadır.

  • Ulusumuz eğer bu oylamada HAYIR demezse,
    korkarız ki, bir daha kimse kendisine hiçbir şey sormayacaktır!

Bekir Coşkun bu kritik tarihsel gerçeği halkına anlatarak gazeteci – aydın – yurttaş sorumluluğunu yerine getiriyor; başka da bir şey yapmıyor..
Ve her-kes buna, demokratik hukuk devleti varsa tahammül göstermek zorundadır..

Selam olsun O’na ve demokratik uğraşına!
Selam olsun bu oyunu da bozguna uğratacak sağduyulu tüm yurttaşlarımıza!

Sevgi ve saygı ile.
03 Şubat 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir