Abdülhamid
Yılmaz Özdil
SÖZCÜ, 22.9.16
(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)
Atatürk’ün mareşal üniformalı tablosunu depoya kaldırtan TBMM başkanı ismail kahraman, Dolmabahçe Sarayı’nda padişah Abdülhamid’i anma sempozyumu düzenledi. “Ne yazık ki tarihi ve kültürel miras bilinmiyor, özellikle gençler bilmiyor, unutturuluyor, hükümdarımız Abdülhamid’e vefa borcumuz var..” dedi. Bence de öyle. Mesela, bu topraklardaki ilk “rakı” fabrikası Abdülhamid döneminde kuruldu. Şahsen büyük vefa borcum var.
*
(Kendini yeni osmanlı filan zanneden ismail kahramangiller, rakının 19 Mayıs 1919’da icat edildiğini zanneder ama… İlk rakı fabrikası Cumhuriyet’ten 22 yıl önce kuruldu. Hem de bizzat Abdülhamid’in başmabeyincisi Sarıcazade Ragıp Paşa tarafından Tekirdağ’da kuruldu. Padişahın isteği, şeyhülislam’ın onayıyla kuruldu. O dönemin en meşhur markaları, Deniz Kızı Rakısı ve Üzüm Kızı Rakısı’ydı. Deniz Kızı Rakısı’nın asıl ismi Tenedos Rakısı’ydı ama, etiketinde güzeller güzeli bir deniz kızı resmi olduğu için, ahalimiz Deniz Kızı Rakısı diyordu. Abdülhamid döneminde üretilen tüm rakı markalarının etiketinde, kız resimleri kullanılıyordu.)
*
Peki, bu topraklardaki ilk “bira” fabrikası kimin döneminde kuruldu? Gene Abdülhamid döneminde kuruldu. Gel de vefa borcu hissetme birader.
(Cumhuriyet’i kuranlara “ayyaş” diyorlar ama… Abdülhamid döneminde, yılda 10 milyon litre bira tüketiliyordu. Cumhuriyet bu rakama, yani Osmanlı’nın içtiği kadar biraya, anca 1940’lı yıllarda ulaşabildi. Henüz bira fabrikası kurulmadan önce, övünmek gibi olmasın, Osmanlı’da ilk birahane İzmir’de açıldı. Birahanelerin açılma iznini veren de, Abdülhamid’in babası Abdülmecid’ti.)
*
Osmanlı’nın ilk “şampanya” fabrikası da Abdülhamid döneminde kuruldu. Resmi, mühürlü evrak var, Abdülhamid’in izniyle kuruldu.
(Abdülhamid şampanya fabrikası kurdurduğunda, elitler kurdu denilen Cumhuriyet’in kurulmasına 30 yıl vardı. Şampanya fabrikasını, usevi Alatini kardeşler kurdu. Abdülhamid hazretleri, bu Alatini kardeşleri madalyayla ödüllendirdi, kendi elleriyle, bir değil, iki değil, üç defa “Mecidi Nişanı” taktı. Musevi Alatini kardeşlerle öylesine cankuştu ki, tahttan indirilip Selanik’e gönderildiğinde, üç sene boyunca, Alatini ailesine ait Alatini Köşkü’nde kaldı.)
*
Abdülhamid efendimiz, rakı, bira ve şampanya fabrikası kurdurdu ama, kendisi “rom” tercih ederdi. Bizzat torunu Osman Ertuğrul televizyonda anlattı: “Dedem rom içerdi, babama söylerdi, bak ben bunu içiyorum, çünkü bu yasak değil, Kuran’a bak, orada şarap diyor, şekerden yapılanın bahsi geçmiyor derdi.”
Acayip “sigara” içerdi Abdülhamid… Birini yakar, birini söndürür, vapur gibi tüttürürdü. Saraydaki işi sadece sigara sarmak olan özel ustalar vardı. Kızlarının hatıralarında yazıyor, sürgüne giderken, bavullara en önce sigara paketleri doldurulmuştu.
(Türk tütünüyle yapılan Amerikan sigarası Ateshian’ın tiryakisiydi. Chicago’da üretilen bu sigara, New York, Boston ve San Fransisco’nun yanı sıra İstanbul ve Kahire’de satılıyordu. Hatta, Ateshian firması, 1900’lerin başında Amerikan gazetelerine verdiği reklamlarda “Türk sultanı Abdülhamid’in içtiği sigarayı için” sloganını kullanıyordu. Bu reklamlarda “haremde, oryantal giysiler içinde sigara içen, saçı açık, hatta göbeği görünen, seksapel bir kadın” resmi kullanılıyordu. Paketi 25 cent’ti.)
*
Abdülhamid’in en önemli tarihi ve kültürel miraslarından biri ise…
Bu topraklardaki ilk “kerhane”yi açtırmasıydı.
(Fuhuş elbette vardı, şehre yayılmasını önlemek, denetim altına alabilmek için, varlıklarını ticarethane olarak sürdürmelerini sağladı. Acem’in hanesi, Alaycı Kadri’nin hanesi, Keseci Hürmüz’ün hanesi, Langa Fatma’nın hanesi gibi evler vardı, zaptiye rüşvet alıyor, göz yumuyordu. Abdülhamid buna son verdi. İstanbul Karaköy’deki Zürefa Sokak’ı hizmete açtırdı. Bugün hayvan zannedip zürafa sokak diyorlar, aslında zürefa’dır, Osmanlıcadır, lezbiyen anlamına gelir. Kendini muhafazakar zannedenler inanmakta güçlük çekecektir ama, bu topraklar kerhane kültürünün kurumsallaşmasını Abdülhamid’e borçludur.)
*
Ha bu arada… Binlerce yurtseveri Fizan’a Yemen’e sürgün etmiş, zindanlarda boğdurmuş, hafiyeleriyle jurnallerle 33 sene kan kusturmuş, Mısır’ı Tunus’u Kıbrıs’ı Sırbistan’ı Karadağ’ı Romanya’yı, toplam 1.5 milyon kilometrekare toprağı kaybetmiş, tarihçilerin bileceği iştir… Ben kendi payıma, vefa borcumuzu ödemek için “hayırlı” faaliyetlerini yazıyorum!
*
Dolayısıyla… “Gençlerimiz tarihi ve kültürel mirası bilmiyor, kendisine vefa borcumuz var” diyerek, Abdülhamid’i parlatmaya çalışan ismail kahraman’ı hakikaten tebrik ediyorum. Padişahımızın doğumgünü vesilesiyle düzenlenen sempozyuma, eskort kızlar çağırıp, şampanya ve rom servisi yaparsanız dört dörtlük olur yani… Ben bile iki duble atmaya gelirim gari.
(http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/yilmaz-ozdil/abdulhamid-1404040/, 22.9.16)
======================================
Dostlar,
Tek sözcükle, çoook değerli araştırmacı gazeteci – yazar Sayın Yılmaz ÖZDİL’e “BRAVO” diyoruz.
TBMM Başkanı Bay Kahraman, açılış konuşmasında bir şiir okudu ve 2. Abdülhamit’e
“… istibdadına hasret kaldık…” dedi!
Bay Kahraman ayrıca şunu söylemeliydi :
2. Abdülhamit, 1876’da ilan edilen 1. Meşrutiyet ile açılan Meclis-i Mebusan’ı 2 yıl geçmeden Osmanlı – Rus savaşını gerekçe yaparak kapattı ve 1909’da İttihat ve Terakki tarafından 2. kez Meşrutiyet (Hürriyet) ilan edilene dek 33 yıl koyu bir istibdat ile halka kan kusturdu.. Oysa Büyük ATATÜRK, İngilizlerin İstanbul’u işgalinin ardından 16 Mart 1920’de Meclis-i Mebusan’ın kapatılıp dağıtılmasından, vekilerin hapis ve sürgününden sonra 40 gün geçmeden Ankara’da 23 Nisan 1920’de 1. TBMM’yi açtı olağanüstü güçlüklerle ve ölüm kalım savaşını bu Meclis ile yürüttü sonuna dek.
Ülkemizin gençlerine bu gerçek de öğretilmeli değil mi Kahraman Başkan!?
Oysa senin Başkanı olduğun TBMM, ülkemiz OHAL altında inlerken devre dışı ve tatil adı altında adeta sürgünde.. RTE başkanlığında 28 kişilik bir oligark kümesi = gerçekte tek adam RTE, ülkemizi demir yumrukla – OHAL Kararnameleriyle, anayasayı açıkça ve pervasızca çiğneyerek başkalaştırmakta ve TBMM İçtüzüğü gereği (md. 128) 30 gün içinde Mecliste görüşülmesi gereken bu Kararnameler hala görüşülmedi.. 1 Ekim’de TBMM sürgün tatilinden dönecek ama atı alan Üsküdar’a geçmiş olacak.. Kahraman Başkan’ın hükmü bu kadar… Zalim bir despot padişahın 174. doğumgününü kutlamak gibi tuhaf işler buluyor kendine Abdülhamit’in istibdadını özleyen zat.. Eee başkanı olduğu TBMM tatil edilince, oyalanıyor işte.
Zavallı Türkiyem!…
Sevgi ve saygı ile.
24 Eylül 2016, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com
Zavallı insanlarsınız bu kadar yalana kendiniz inanıyormusunuz acaba, bir tane belge yok kafadan salla, nasılsa inanan çok,,,,
Suçlama yapmadan görüşünüzü yazın lütfen..
Ermeni Başbakan Ohannes Kaçaznuni’nin itiraflarından daha ciddi belge olabilir mi..
Lütfen okuyunuz..
AİHM’in kesinleşmiş kararını da..
Temyiz edildikten sonra Büyük Daire’nin de SOYKIRIM yoktur.. kararı verdiğini..
Sevgi ve saygıyla
Dr. Ahmet SALTIK
Erhan bey,
Ağır sözlerle hakaret ederek bir yere varılmaz..
2. Abülhamit döneminde şimdiki Türkiye’nin 3 katı kadar toprak yitirildi..
Son Padişah Vahdettin ise, 5,5 milyon km2 olan topraklarımızı 286 bin km2’ye indirdi Sevr anlaşması ile.
286 bin km2 / 5,5 milyon km2 hesabını yaparsanız toprakların % kaçı bize kalmış bulursunuz.
Veya tersinden bakarak Vahdettin’in Osmanlı topraklarının yaklaşık % 95’ini Batı emperyalizmine teslim ettiğini,
göstermelik tahta razı olduğunu..
Mustafa kemal Paşa ise Ankara’da Meclis’i toplayıp ilk olarak Sevr’i tanımadıklarını ilan ettiler,
sonra da bu Anlaşmaya imza koyanları hain ilan ettiler.. Son Padişah Vahdettin’i yani..
Kurtuluş savaşı başlattılar.. Şimdiki yurdu kurtarabildiler ancak.. Sevr’de bize bırakılanın 3 katı..
Bizim web sitemizde var.. SEVR Anlaşması diye çağırın, haritaları göreceksiniz..
Okumayan ve belgeye dayanmayan biz miyiz, ezberiniz bozulunca gelişigüzel ve öfke ile, hakaretlerle
tepki veren siz misiniz??
Ben 64 yaşındayım, Tıbbiye ve Mülkiye okudum..
Datça’da 1-15 Eylül tatildeyim ama saat 02:02 olmuş, hala bilgisayar başında çalışıyorum:
Siz dahil insanlar aldatılmayıp gerçekleri görsünler diye..
Sevgi ve saygı ile. 13 Eylül 2017, Datça
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
http://www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com