Artvin Halkının Sağlığına, Yaşamına, Yaşam Alanlarına Saldırının
Derhal Durdurulmasını Talep Ediyoruz
http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/artvin-5946.html, 17 Şubat 2016
Dünden beri Artvin’de insanlar ve öbür canlılar gözyaşartıcı gaza boğuluyor.
Artvinliler bu şiddete şimdiki ve gelecekteki kuşakların yaşam hakkını, yaşam alanlarını savunmak için mücadele etmeleri nedeniyle maruz bırakılıyor. (17 Şubat 2016)
BASIN AÇIKLAMASI
Artvin Halkının Sağlığına, Yaşamına, Yaşam Alanlarına Saldırının
Derhal Durdurulmasını Talep Ediyoruz
Dünden beri Artvin’de insanlar ve öbür canlılar gözyaşartıcı gaza boğuluyor.
Artvinliler bu şiddete şimdiki ve gelecekteki kuşakların yaşam hakkını,
yaşam alanlarını savunmak için mücadele etmeleri nedeniyle maruz bırakılıyor.
Biz hekimler artık çok iyi biliyoruz ki; biber gazı insanları, canlıları hasta ediyor, öldürüyor, canlarına sağlıklarına zarar veriyor. Tıpkı bozulan ve kirlenen çevrenin hasta ettiği,
öldürdüğü gibi.
Artvin halkı 25 yılı aşkın süredir, suyunun, havasının kaynağı, yağmurda, karda çevre felaketlerinin önleyicisi Cerattepesini korumak için barışçıl bir biçimde demokratik
hak arama mücadelesini sürdürüyor.
Sermaye, yöre halkına ve hukuka karşın Cerattepe’ye el koyma isteğinden vazgeçmiyor.
Oysa daha 2013’te Artvin Cerattepe’de açılması planlanan “Cerrattepe Bakır Madeni” projesi için Rize İdare Mahkemesi dedi ki;
- Planlanan bu maden faaliyetinin yaşama geçirilmesi Artvin ilini yöre sakinleri açısından yaşam alanı olmaktan çıkarır.
- Bu maden projesi ile etkisi altında bulunan yaşam alanları ve koruma altındaki alanlar
bir arada olamaz”
Yani Rize İdare Mahkemesi “Ya madeni ya da Artvin halkını tercih edin” dedi.
Bu karar yok sayılarak hukuksuz biçimde bir kez daha çevre etki değerlendirme (ÇED)
olumlu işlemi tesis edilerek yaşam alanları madencilerin çıkarlarına feda edilmek isteniyor.
Bu hukuksuz işleme karşı açılan dava halen daha devam etmektedir.
Uzun bir süreden beri çadır nöbeti tutarak yaşam alanlarına sahip çıkan, şiddete başvurmaksızın demokratik haklarını kullanan Artvin halkına, orada yaşayan canlılara yoğun biber gazı ile yapılan müdahale, kullanılan şiddet yaşam ve sağlık hakkının ölçüsüz bir biçimde ihlal etmektedir.
Artvinliler’in yaşam alanlarını savunmaları en temel haklarıdır. Halkın ve gelecek kuşaklarun yaşam ve sağlıklarının korunması mücadelesini etkisizleştirmek için
ülkenin pek çok noktasından getirilen çevik kuvvetlerle desteklenen güvenlik güçlerinin şiddetine son verilmesi, Artvin halkına karşın yaşam alanlarını yok edecek madencilik projesinden vazgeçilmesi çağrısında bulunuyoruz.
Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi
Fotoğraf: DHA
============================================
Dostlar,
Bizim de üyesi olduğumuz yasal meslek örgütümüz (6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Yasası), yukarıdaki basın açıklamasını web sitesinde yayımladı.
Söz konusu maden alanını işletecek olan, Bay RTE’ye yakın Bay Mehmet Cengiz olup,
“Milletin a…’a koyacağız“ diyebilen yüz kızartıcı küfürü yapan adamdır!
Bütün Türkiye’ye çok ciddi özür borcu olan ve pek çok hak yoksunluğu ile hukuksal olarak “yaptırım” görmesi gereken bu zat, tersine Devletten ve AKP iktidarından “umur” görmektedir. Bu etik – ahlak – hukuk dışı durum halkın adalet duygusunu derinden zedelemektedir. En ağır biçimde küfür edilerek vicdanlarda aşağılanma duygusu oluşturulan Ulusumuz,
yaşadığı örselenmeyi (travma) unutmuş değildir. AKP’nin kendisine “dost” olmadığını da yaşayarak acı biçimde görmektedir Esas olarak bu tür travmaların olumsuz etkilerinin,
onurlu insanlar (halkımız!) üzerinde uzun yıllar sürdüğü de bilinmektedir.
Bu sosyal psikolojik / politik sosyolojik sorunsal bir yana, Artvin’in eşi bulunmaz doğasını hoyratça tahrip edecek maden arama izni (ruhsatı) nasıl verilebilir? Böylesi bir ruhsata
nasıl olumlu ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) Raporu verilebilir??
Başbakanlığının son dönemlerinde bütün maden arama izinlerini Bay RTE’nin tekelinde topladığı ileri sürülmüştü. Bir Başbakan neden böyle yapar? Ülkenin Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı (son AKP Hükümetinde RTE’nin damadı Albayrak!?) ne güne durmaktadır?
Bu davranış hukuksal olarak bir yetki gaspı ve kamu yönetimi ilkelerine ters olmanın yanı sıra politik olarak da ciddi soru işaretleri uyandıran bir fiyaskodur. “Niçin” sorusuna Bay RTE’nin hiçbir biçimde akılcı, hukuka, devlet geleneklerine,, uygun yanıt vermesi olanağı yoktur.
O zaman da apaçık şaibe altında kalırsınız..
*****
Sorunun bir başka boyutu Anayasa’nın 56. maddesidir. Bu madde, açıkça Yurttaşa çevreyi geliştirme, koruma ve kirlenmesinin engellenmesi görevi vermektedir Devlet ile birlikte.
Bu düzenleme yurttaşa hem Anayasal buyruk hem de anayasal bir yetkidir.
Sorumluluk doğal olarak yetkiyi doğurur. Yurttaşın çevreyi koruma – geşiştirme ve
kirlenmesini engelleme davranışı gösterMEmesi anayasal suçtur!
Artvin halkı, Cerattepe’de bakır madeni açılmasını, Anayasanın anılan maddesi bağlamında çevreyi geliştirme, koruma ve kirlenmesinin engellenmesi görevi kapsamında görmektedir. Takdiri ve değerlendirmesi bu yöndedir. Bu kanaat ve kararın tersi yöndeki tercihten değersiz olduğunu savlamak olanaksızdır. Dahası, 1 ya da birkaç kişinin çıkarı, şirketlerinin kârı,
yöre halkının yaşam hakkını sınırlama, doğayı tahrip etme hakkı asla ver(e)mez.
Çevreyi korumak, geliştirmek ve kirlenmesinin engellenmesini istemek, 3. kuşak insan hakları kapsamındadır. Demokratik ülkeler artık bu aşamadadır. Ülkemizde ise, AKP ile birlikte
en temel insanlık hakkı olan SAĞLIKLI YAŞAM HAKKI bile tehdit altındadır ve çiğnenmektedir.
Hiçbir iktidar döneminde bunca çok insanımız yaşamını yitirmemiştir!
Niçin?? Nereye dek?? Eli kanlı iktidarların sonuç aldığı görülmüş müdür?
Silahsız ve şiddet kullanmayan, suç işlemeyen ve suça teşvik etmeyen bırakın yasal – anayasal, evrensel hakkı ve görevi olan direniş gösteren Artvin halkının üstüne güvenlik güçlerini orantısız güç kullanarak salmak, olsa olsa AKP iktidarı gibi açık faşizme geçmiş
bir siyasal anlayışın ürünü olabilir.
Ek olarak, Anayasa md. 34 de toplantı gösteri yürüyüşü hakkını düzenlemektedir.
Artvin halkının direnişi bu anayasal madde bağlamında da AKP iktidarınca çiğnenmek istemektedir… Bu yazının yazıldığı 18 Şubat 2016 günü saat 23:45 dolayında binlerce Artvinli dev bir yürüyüşe geçmiş ve Valilik önünde toplanarak Atvin’i haramzadelere bırakmayacaklarını haykırmaktadırlar.. Ankara’da gün içinde yapılan destek eyleminde polis 11 dolayında insanı gözaltına almıştır. Oysa gözaltını gerektirecek bir davranış olmamıştıri Polis yetkilerini aşarak hem Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkında Yasayı hem de Polis Vazive ve Selahiyetleri yasasını çiğnemiştir. Anayasa Mahkemesi’nin kararları, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri sırasında zorunlu (mücbir) sebepler olmadıkça suç bile işlense eylem hakının engellenmemesi, hukuka aykırı eylemin belirlenerek sonrasında işlem yapılması yönündedir.
AKP iktidarı ne hukuk, ne yasa, ne hak, ne töre ve gelenek dinleMEmektedir.
Halkın sırtından polis – jandarma copunu – dipçiğini, biber gazını – basınçlı suyu eksik etmeyerek nereye varabileceğni düşünüyor AKP iktidarı ve İçişleri Bakanı Efgan Ala??
Nereye denli??
Bu baskı meşru direniş hakkını bilemez mi?
Ayrıca, AYYÖŞ (Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı) de bu tür girişimlerde
yöre halkının onayına başvurulmasını gerektirmektedir.
AKP iktidarı apaçık hukuk ve insanlık dışına bir kez daha düşmüştür.
Söz konusu polis – iktidar saldırısı derhal durdurulmalı ve sükunetle, katılımcı olarak
konu bir kez daha irdelenmelidir.
Artvin halkının hukuka uygun ve tümüyle meşru direnişini selamlıyoruz.
AKP iktidarını hukuk dışı güvenlik gücü kullanma zorbalığını durdurmaya çağırıyoruz.
Bizim de üyesi olduğumuz EĞİTİM-İŞ’in Cerattepe diernişine destek posteri için lütfen tıklayın:
Sevgi ve saygı ile.
18 Şubat 2016, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com