‘Türkiye Türklerindir’ tüm kökenleri kapsar

‘Türkiye Türklerindir’
tüm kökenleri kapsar

portresi


Yalçın BAYER

Hürriyet
, 23.08.2015

 

 “TÜRKİYE Türklerindir” mottosu her sabah Hürriyet’in logosundan bize özgürlüğün değerini (ve bedelini) anımsatıyor. Sözün asıl sahibi, Mustafa Kemal Atatürk
Associated Press ajansı muhabirine söylediği şu:

Savaş yıllarca sürse de Yunanlıları Anadolu’dan çıkarmaya kesin olarak karar verdik.
Türkiye, Türklerindir… İşte milletseverlerin ilkesi budur.

Çok açık; Atatürk, bu sözle emperyalizme net bir mesaj veriyor: Anadolu bizim, bu topraklarda yaşayan yurttaşların; sen avucunu yala!

Ve işte hassas nokta: Burada ‘Türk’ kavramı, asla soyu sopu işaret etmiyor… Ortak vatanda yaşayan her kökenden tüm yurttaşları kapsıyor. Nereden biliyoruz? Atatürk’ün şu tanımından:

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına
Türk Milleti denir… Ne mutlu Türk’üm diyene!

Uzay teleskopuyla da baksanız ‘ırk(çılık)’ bu sözün neresinde?

Dillere pelesenk edilen söylemiyle ‘Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Boşnak…’ kökenli de olsak mademki bu ülkede yaşıyoruz, bu Cumhuriyet’in temelinde harcımız var ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız; o halde bu bağlamda hepimiz Türk’üz… Şu veya bu kökenli Türk…

Kürt kökenli yurttaşlar dahil diye eklemenin gereği var mı?

Günümüzde bir ‘malum’ zümre, ‘Türkiye Türklerindir’ sözünden rahatsızlık belirtiyor,
tarihsel bağlamından koparıp özdeyişe türlü zorlamalarla ‘ırkçı, faşizan’ içerik yüklemeye yelteniyor. Böylece abanıp o sözü Hürriyet’in logosundan indirebilir mi, çok önemli bir kaleyi daha acaba düşürebilir mi; bu ham hayalin zaferini zorluyor.

Oysa ‘Türkiye Türklerindir’ yazısı, köken gözetmeksizin tüm yurttaşları kapsayan anti-emperyalist mesajıyla her sabah Hürriyet’in logosundan bizlere umut aşılıyor,
mutluluk veriyor, onur katıyor.

Hürriyet, Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin, çağdaş Atatürk değerlerinin ‘amiral gemisi’ değil mi?.. İşte bu erdemlerin temelini oluşturan ‘Türkiye Türklerindir’ sözüyle bütünleşerek de ‘Hürriyet’ logosu, eşsiz değerdeki tarihsel anlamını/derinliğini kazanıyor.

O söz, o logoya pırlanta gibi yakışıyor… Yadırganacak hiçbir yanı yok.
Yarası olan, ne yapalım, varsın gocunsun.
*****
Ertuğ KARAKULLUKÇU
ŞAPKA VE KIYAFETTE DEVRİMİN 90. YILI

HER kentin toplumsal yaşamda, kendini öne çıkarma adına ortaya koyduğu değer arayışları vardır. Şehrin geçmişi, doğası, kültürel dinamikleri o şehrin kimliğini oluşturur;
farkını ortaya koyar. Bu ülke düzeyinde de benimsenince birtakım sıfatları hak ederler.

KAHRAMANMaraş, ŞANLIUrfa, GAZİAntep gibi…
Bu kentlerin ülkemizin yakın tarihine yaptıkları katkı yadsınamaz.

Kastamonu da Kurtuluş Savaşı sürecinde yaptığı hizmet, verdiği şehit sayısıyla her türlü takdirin üzerindedir. Bu fedakâr şehir, mütevazılığını hiç bozmadan ülke tarihinde saygın yerini hak ederek almıştır. Bu saygınlığını daha da pekiştiren olgulardan biri de Anadolu’da yapılan tek devrim olan Şapka ve Kıyafet İnkılabı’na (Kanun No: 671 /25.11.1925) ev sahipliği yapmış olmasıdır.

Bu yıl bu tarihsel olayın 90. yılını idrak ediyoruz. İnkılap 23 Ağustos’ta başlayacak etkinliklerle 90. kez kutlanacak.

Tarihsel anlamda inkılabın nedenlerini gözden geçirmek günü ve dünü anlamak açısından yararlı olacaktır. Ulu Önder 23 Ağustos 1925’te beraberindekilerle Kastamonu’yu ziyaret etmiş ve sekiz gün süren bir gezi gerçekleştirmiştir. Bu gezi sırasında bu devrim için Kastamonu’yu niçin seçtiğini şöyle anlatıyor:

  • “Bütün vilayetler beni tanırlar. Ya üniformayla, ya fesli kalpaklı sivil elbiseyle görmüşlerdir; yalnız Kastamonu’ya gidemedim. İlk önce nasıl görürlerse öyle alışırlar, Türkiye beni görür, yadırgamazlar. Bu vilayetin hemen hepsi asker ocağından geçmişlerdir; itaatlidirler. Munistirler. Bunun için şapkayı orada giyeceğim.” (TBMM tutanak dergisi, 30/07/2003)

Bu inkılabın Cumhuriyet döneminin ilklerinden biri olması, kurulmakta olan yeni devletin sembolik anlamda öncü hamlelerinden biri sayılmasına neden olmuştur. Uygar dünyaya katılma, kafaları geçmişin eskimiş ve hayatiyetini yitirmiş düşüncelerden kurtarma, bilimsel düşünceyi etkili kılma çabasının da önemli simgelerinden biridir. En yalın tanımıyla eşit yurttaşların sokaktaki görünümlerinin de eşitlenmesi anlamını taşır.

Anadolu’nun işgal yıllarında, bu şehir Karadeniz’den gelen mühimmatın İnebolu limanından ve Kastamonu üzerinden Ankara’ya aktarılması, Mustafa Kemal Paşa‘ya “Gözüm Sakarya’da, kulağım İnebolu’da” sözünü söyletecek denli önem ve değer taşımaktadır.

İstiklal yolu olarak da anılan bu yol, kurtuluş mücadelemizin atardamarı olmuştur. Şehit Şerife Bacılarıyla, Halime Çavuşlarıyla ve binlerce isimsiz kahramanıyla Kastamonulular tarihleriyle ne kadar övünseler azdır.

Mirati MADAK-KASTAMONU
*****

CHP’nin “6 Ok” unun yolu  Beştepe değil Çankaya’dır.
CUMHURBAŞKANI, muhalefetin Beştepe boykotunu değerlendirirken duygusal davranıyor.
CHP, Mustafa Kemal’in vasiyeti yok sayılarak meydana getirilen yapılaşmaya tarihi nedenlerle itirazda bulunabilir. Burada yadırganacak bir durum yok, Kılıçdaroğlu, hin-i hacette ne yapar bilinmez ama “6 Ok” un yolu, Beştepe ile değil ancak Çankaya ile kesişir.

(Prof. Dr. Abdurrahman Eren’in Kanun-u Esasi adlı sitesinde, tekrar seçim ile ilgili kapsamlı bir değerlendirilmesine ulaşılabilir. )S.Ö.

*****

MESAJ PANOSU

” DURDUK yerde sanatçılara ‘Sanatını yapma, şehitler var’ deniliyor. Bu ne bilinçsizliktir. Elbette ki bu ülkenin çok zor günleridir. Hatta daha da zor günler gelebilir. Bu zorluklara sebebiyet veren kimdir, kimlerdir, hepimiz biliyoruz. Barış için haykırmanın en evrensel yolu müziktir. Müzik ile haykırmaya devam ederim ben. İptal etmiyorum konserlerimi.” 
Fazıl SAY

*****

HER ŞEYİMİZ olan şu 3 kelimenin uyumuna bakın:

  • Toprak, yaprak ve bayram.
    Nihat GÖKYİĞİT

    ======================================

    Dostlar,

    Uzun zamandır, Hürriyet’in değerli yazarlarından sevgili arkadaşımız Sayın Yalçın Bayer‘in yazılarından alıntı yap(a)mamıştık. Bu yazı ile bir de

  • ŞAPKA VE KIYAFETTE DEVRİMİN 90. YILI

temasını kısa da olsa işlemiş olduk.. Bayer, köşesinde hep okurlarını konuk eder..
Bu bağlamda Ertuğ KARAKULLUKÇU’nun dizlerine yer vermiş Yalçın bey..

Önemli bir başka tema da Büyük Atatürk’ün “Türk milleti” tanımı..
Bu sitede belki yüz kez yazdık.. Mustafa Kemal Paşa gibi bütün Anadolu halkını
Kurtuluş Savaşı için seferber eden bir insanın “ırkçı” olması olanaklı mıdır??
Kendi el yazısıyla notlarında 3 yerde “Türk Milleti” tanımı yapmıştır :

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına / ahalisine
Türk Milleti denir… Ne mutlu Türk’üm diyene!

Bu bir sosyolojik – tarihsel çağrıdır Anadolu halkına.
Sıcak savaştan sonra da varolabilmek, kurulan devleti sürdürebilmek için
ULUSLAŞMAK gereklidir. Dünyada ULUS DEVLETLER ayaktadır, tutunabilmektedir.
Bu olgu günümüzde de geçerlidir ve Ulusun etnisitelerini görmezden gelmez, assimile etmeyi içermez. O, örneğin Hitleri’in yaptığı ırkçı faşizmdir..

Kültürel farklılıkları ile bir çiçek tarlası gibi bir arada olmak ama aynı zamanda ortak özelliklere dayalı bir kaynaşma – bütünlük (integrasyon) sağlamak. Örneğin tek 1 resmi dil edinmek..
Tek vatan, tek bayrak edinmek.. Bunca farklılıklara karşın yine de “Devlet” olarak birarada kalmanın başka formülü yok! O zaman Türkiye’de her etnisiteye bir devletçik mi kurduracağız? ABD’yi 50 develete mi böleceğiz? İngiltere, Fransa, Almanya…. hepsi hepsi parçalanacak ve yeryüzü bir ŞEHİR DEVLETLER topluluğuna mı dönüşecek??

Türkiye’de herhangi bir etnisiteye ya da inanç temeline dayalı ayrımcılık, çok açık biçimde YENİ SEVR özlemidir, bilerek ya da bilmeyerek maşalığıdır!

Bu halk / millet, Sevr’i Osmanlı Sarayı imzaladığı halde ilk Meclis’i eliyle tanımamış
ve benzersiz bir Kurtuluş Savaşı ile yırtarak yerine Lozan’ı koymuştur. Günümüzde de izin vermeyecektir etnik ya da inanç temelinde bölünüp kardeş kavgasına, iç savaşa..

Sevgi ve saygı ile.
23 Ağustos 2015, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir