Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözü:
Lozan Antlaşması
Yrd. Doç. Dr. Orhan Çekiç
Maltepe Üniversitesi öğretim üyesi
AYDINLIK, Temmuz 2015
“Saygıdeğer baylar, Lozan Barış Antlaşması’ndaki hükümleri, öbür barış önerisiyle daha çok karşılaştırmanın yersiz olduğu düşüncesindeyim. Bu antlaşma Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış, büyük bir yok etme girişiminin yıkılışını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal utku yapıtıdır.”
Gazi Mustafa Kemal – Büyük Nutuk; 1927
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş senedi olan Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından bu yana 92 yıl geçmiş bulunuyor. Gazi Mustafa Kemal, işte bu Lozan Antlaşması’nı, Büyük Nutku’nda bu sözlerle değerlendiriyor.
Oysa Cumhuriyet’e karşı olanlar elbette Lozan’a da karşı oldukları için ve sırf bu nedenle, içlerindeki kin ve nefretin verdiği narkoz etkisiyle olsa gerek, Lozan’ı bir “hezimet” olarak gösterme gayretlerini bu yıl da sürdürecek, kimileri gazete köşelerinden, kimileri TV ekranlarından bu aşağılık komplekslerini tatmin etmeye gene çabalayacaklardır.
hangi coğrafyaya sığıştırılıvermiş, kaç parçaya bölünmüş olurdu, işte onu tahmin etmek zor.
Ardından Tunus, derken koskoca Trablus, onun ardından tüm Balkanlar, onun ardından koskoca Dünya Paylaşım Savaşı kaybedilmiştir. Ve bütün bu zilletin sonucu olarak da bu devlet, SEVR ile idama mahkûm edilmiştir. Bu antlaşmaya göre Anadolu’nun ortasında sıkışıp kalmış bir yarı-sömürge Osmanlı Devleti, hangi illerini satardı da bu borcun altından nasıl kalkardı acaba? Böyle bir soru aklınıza hiç geldi mi? Bu idam hükmünü yırtıp atabilmiş isek, bu elbette Lozan sayesinde olmuştur. Selanik’te doğan o Küçük Mustafa büyümüş, Mustafa Kemal olmuş, sonra Gazi Mustafa Kemal Paşa olmuş… Cumhuriyeti kurmuş, Atatürk olmuş ve o Cumhuriyet, Osmanlı Devleti’nin borçlarının
son taksidini 1953 yılında ödeyip bitirmiş.
Çünkü Cumhuriyet hükümetlerinin buna gücü vardı. Cumhuriyetin kazanımları bunu fazlasıyla sağlayacak konumdaydı. Osmanlı Devleti’nin ise Sevr’in imzalandığı günlerde artık parmağını bile kımıldatacak gücü kalmamıştı.
LOZAN SÜRECİ NASIL BAŞLADI?
Burada uzun uzun Kurtuluş Savaşı’nı anlatmaya elbette gerek yoktur. Fakat Mustafa Kemal’in önderliğinde sürdürülen Türk Kurtuluş Savaşı’nın önemli evrelerini de hatırlamakta yarar vardır. Bir başkaldırının hayal bile edilemediği bir dönemde Mustafa Kemal Paşa ulusun önüne düşmüş, önce sivil halkı örgütleyerek, günü geldiğinde ordularını kurarak, koskoca Dünya Savaşı’nın galiplerini perişan etmiş, onları “barış” istemeye mecbur bırakmıştır.
Bunun üzerine İtilaf Devletleri Ateşkes talep etmek zorunda kalmışlar, 11 Ekim 1922’de
Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanmış ve bunun doğal sonucu olarak da barış görüşmeleri hazırlığına girilmiştir. Süreç işte böyle başlamıştır.
İtilaf Devletleri barış görüşmelerinin 13 Kasım 1922’de Lozan’da yapılmasını Ankara Hükümetine bildirmişlerdir. Aynı davet İstanbul Hükümetine de yapılınca Ankara buna büyük tepki göstermiş ve bu çift başlılığa bir son vermek üzere 1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırılmıştır.
1 Kasım 1922’de TBMM saltanata son vererek, Osmanlı Devleti’nin tarihe karıştığına ilişkin kararı almıştır. 4 Kasım’da İsmet Paşa bu kararı İtilaf devletlerine bildirmiştir. Bu gelişme üzerine
17 Kasım 1922’de Sultan Vahdettin yurdu terk etmiştir. Kanun gereği halifelik bir gün sonra
BMM tarafından Abdülmecit Efendi’ye verilmiş, böylece Lozan’da ikilik çıkması önlenmiştir.
LOZAN İÇİN HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
Aslında Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk’tir. Mustafa Kemal Paşa Yusuf Bey’in bu önemli görevi gereğince yapabileceğinden kuşkuludur. Ondan istifa etmesini rica eder. Bunun üzerine
İsmet Paşa Dışişleri Bakanı seçilir. Başdelege odur. Dr. Rıza Nur ile Hasan Saka Bey delege olarak seçilmişlerdir.
Bakanlar Kurulu Lozan’da Savunulacak temel ilkelere dair 14 maddeden oluşan bir “talimatname”yi imzalayıp İsmet Paşa’ya vermiştir. Bunlar aşağıdaki gibidir :
*****
1- Anadolu’da bir ERMENİSTAN kurulması asla kabul edilemez.
*****
Lozan imzalandığında bu talimatların çok büyük bir bölümünün gerçekleştiği görülmüştür. İsmet Paşa bu talimatı alarak, delegasyonuyla birlikte Lozan’a gitmek üzere 5 Kasım 1922 günü Ankara’dan trenle yola çıkar. 7 Kasım’da İstanbul’dadır. İki gün kadar bazı temaslarını sürdürür ve 9 Kasım günü öğle vakti, heyetiyle birlikte Sirkeci garından törenle uğurlanır.
20 Kasım’a ertelenmiş fakat Türk Heyeti durumdan haberdar edilmemiştir. Bu sürpriz karşısında
İsmet Paşa Paris’e gidecek ve henüz kapatılmamış olan Osmanlı Elçiliğini ve personelini Ankara Hükümeti’nin Paris Temsilciliğine, dolayısıyla Ankara’ya bağlayacak, bu tarz işlerle uğraşacaktır.
HEYET DÖNÜYOR
terk edecektir. Sebep, Osmanlı Borçlarının Ödenmesi, Kapitülasyonlar ve Musul meselesinde katılımcıların Türk tezini kabul etmeyip kendi görüşlerini dayatmak istemeleridir.
Sonuçta Lozan için TBMM’nde güvenoyu oylaması yapılır. Muhaliflerden 60 mebusun katılmadığı
bu oylamada, 20 ret oyuna karşılık , 170 oyla Hükümete, izlenen Lozan politikasına ve İsmet Paşa Başkanlığındaki Delege Heyetimize güvenoyu verilir.
Bunun üzerine hazırlanan 15 maddelik bir “Barış Projesi” devletlere gönderilir ve yeniden Lozan’da bir araya gelinir.
4 Şubat 1923’te kesintiye uğrayan Lozan Konferansı 23 Nisan 1923’te yeniden çalışmalarına başlayacaktır. Bu arada Ankara Batı’ya olumlu mesajlar gönderecek, yabancı sermaye ve
batılılaşma yönünde açılımlar yapacaktır. Bu dönem İngiltere daha yakın bir politika izleyecektir.
KONFERANSA KATILAN DEVLETLER
Bu devletleri 3 grupta toplamak mümkündür:
Lozan Konferansı İsviçre Cumhurbaşkanı’nın açış konuşmasıyla, 20 Temmuz 1922 günü çalışmalarına başladı. Önce 3 komisyon oluşturuldu.
– Yabancılara Uygulanacak Rejim Komisyonu: Başkan: Marki Garroni (İta).
– İktisat ve Maliye Komisyonu: Başkan: Mösyö Barrier (Fr.)
SINIRLAR
LOZAN ANTLAŞMASI’NIN ÖNEMİ
Birinci Dünya Savaşı’na son veren barış antlaşmalarının hiçbiri uzun süreli olamamış, kısa bir süre sonra bozulmuş ve yeniden milyonlarca insanın hayatına mal olacak savaşlar birbirini takip etmiştir. İkinci Dünya Savaşı bunun tipik bir örneğidir. Oysa Lozan Antlaşması, imzalandığı günden bu yana maddelerinde hiçbir değişiklik yapılmamış olan tek uluslar arası antlaşmadır. Hatay ve Montreau konularındaki düzenlemeler Türkiye lehine olan düzenlemelerdir. Bu da Lozan’ın ne denli gerçekçi temellere oturduğunun bir kanıtıdır.
İki sarhoş, kısacası kafa kafaya vermişler, koskoca bir ulusun tüm desteğini arkalarına almışlar, aslanlar gibi bir devlet kurmuşlardır. Onların sarhoş kafayla kurdukları bu devletin birliğini, dirliğini günümüzdeki bu ayıklar ise nereye kadar sürdürebilecek, yanıtı hiç de kolay olmayan soru işte budur.
====================================
Dostlar,
Yetkin ve yurtsever tarihçi sayın Yrd. Doç. Dr. Orhan Çekiç hocamıza bu özlü derlemesi için
teşekkür ederiz.
Asıl şükranımız, minnetimiz, ödenerek bitirilemeyecek borcumuz Kurtuluş savaşımızın şehit ve gazileri ile bu görkemli savaşımı planlayan, yürüten ve inanılmaz bir başarıya ulaştıran öncüleredir. Mustafa Kemal Paşayadır..
Lozan kahramanı İsmet İnönü‘yedir..
Öbür devlet büyüklerimize, komutanlarımızadır..
Lozan Antlaşması hakkında biz de bu gün kapsamlı bir dosya” yayımladık web sitemizde..
Başlığı ve erişkesi (linki) aşağıda..
Okunması, paylaşılması ve “gereğinin yapılması” dileğimizdir.
92. Yılında Lozan Antlaşması ve Türkiye’nin Geleceği /
The Lausanne Treaty at the 92nd year and future of Turkey
Lozan Antlaşması ülkemizin hem tapusu hem de tabusudur..
O bizi biz de onu kollamalıyız..
Sevgi ve saygı ile.
24 Temmuz 2015, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com