Günlük arşivler: 20 Kasım 2014

Sabih Kanadoğlu : Prof. Dr. ESAT RENNAN PEKÜNLÜ ve ADALET


Prof. Dr. ESAT RENNAN PEKÜNLÜ ve ADALET

portresi_cuppeli

Sabih Kanadoğlu
Türk Hukuk Kurumu Başkanı

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. E. Rennan Pekünlü Matematik bölümü öğrencisi Fatma Nur Gidal’ın
2011 yılında eğitim ve öğretim hakkını engellediği iddiasıyla açılan davada takdiren ve suç kastının yoğunluğu gerekçe gösterilerek İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.09.2012 günlü kararıyla sonuçta 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı.Yargıtay 4’üncü Ceza Dairesi 23.7.2013 tarihinde bu kararı oy çokluğu ile onadı.
Bir üye, Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nün Anayasa Mahkemesi kararına uygun genelgesine dayanarak karşı oy kullandı.

Kesinleşen bu karara temel olan eylemler, müdahil hakkında tutanak düzenlemek ve tutanağı kanıtlamak amacı ile fotoğrafını çekmek olarak gösterilmiştir.
Eylemlerin suç oluşturması ve ceza yaptırımı ise, TCK’nun 112’inci maddesinde
yer almaktadır.Maddi unsur, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla eğitim ve öğretimin engellenmesidir.

Olayı, suç ve cezaların yasallığı ilkesinin ışığı altında ve bu sınırlar içinde tartışmak ve irdelemek gerekmektedir.Eylemlerde cebir ve tehdit söz konusu olmadığına göre hukuka aykırı bir davranış olarak kabulü olanaklı mıdır ve öncelikle eylemlerde hükümlünün suç işleme
genel kastı var mıdır?

Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) yüksek öğretimde kıyafet kullanılmasına ilişkin 1989 ve 1991 tarihli kararları ile 1998, 2001 ve 2008 yıllarında verdiği parti kapatma davalarındaki tespit ve kabulü, 2008 yılında Anayasanın 10 ve 42. maddelerinde yapılan değişiklikleri iptal eden kararı, türban olarak tanımlanan örtünün dinsel bir simge olduğu ve Anayasanın temelini oluşturan laiklik ilkesine aykırılık oluşturduğu yolundadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (İHAM) gerek Refah Partisi’nin kapatma sonucu yaptığı başvuru üzerine Büyük Daire olarak aldığı karar ve gerekse
bireysel hak ihlali saptamaları için yapılan istemlerle ilgili kararları,
Türkiye’deki uygulamaların hak ihlali olmadığı yönündedir.
  • Anayasanın 153/son maddesinde, AYM kararlarının yasama – yürütme –
    yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı öngörülmüştür.
  • Öyleyse, AYM’nin kararları öbür yetkili organlar yanında,
    öncelikle Anayasa Mahkemesi’ni de bağlar.
Hele, bireysel başvurular hakkında karar verecek olan bölümün Başkanlığını yapan Başkanvekili ve dört üyesini öncelikle bağlar. AYM tarafından değiştirilmediği sürece Mahkemenin bir bölümü tarafından göz ardı edilemez ve yok sayılamaz.
Buna karşın AYM’nin ve İHAM’nin (AİHM) kararlarına bağlı kalınması ilkesi
göz ardı edilmiştir.
  • Pekünlü’nün adil yargılanma hakkı ile suç ve cezanın yasallığı ilkesi
    yok sayılmıştır!
Özellikle, ilk derece mahkemesi kararının tespit ve sonuçlarının, adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir takdir hatası içermesine ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmesine karşın, soyut bir ifadeyle AYM’nin bireysel başvuruları inceleyen Birinci bölümünün 23.01.2014 gün ve 2013/6401 sayılı kararıyla red edilmiştir.
Böylece, Pekünlü hakkında açılan öbür 4 davanın aynı biçimde sonuçlanmasının yolu açılmıştır.Eğer bir suç varsa, AYM kararlarını bir genelgeyle uygulanmadan kaldıran
YÖK başkanı ve bu genelgeye uyan Üniversite Rektörleri, değişik kararlarla
buna yardımcı olan Ege Üniversitesi Rektörlüğü ve olup bitene sessiz kalan
siyaset adamlarına aittir.

Türkiye’de zor yetişen onurlu, ilkeli, gerçek bir bilim adamı ve adalet duygusu,
dini her zaman olduğu gibi siyasete alet edenlere kurban edilmektedir.Adalet umudu, artık ne yazık ki Türk yargısında değil,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndedir. (1.11.2014)

===============================================

Yazıklar olsun bu çıkmazı bilerek ve isteyerek yaratanlara,
izleyenlere ve de sessiz kalanlara.

Umut, Ural Dağlarının ötesinde, Strasburg’da, adına İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi denen yüksek yargı organında..

Hani ADALET MÜLKÜN (ÜLKENİN!) TEMELİYDİ?
Türkiye insanına en temel adalet hizmetlerini bile veremez duruma düştü.
Bu hazin ve yüz kızartıcı tablonun 1 numaralı sorumlusu AKP iktidarıdır.
Bu lekeyi bir an önce temizlemelidirler.

Sevgi ve saygıyla.
20.11.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Prof. Rennan Pekünlü hapse girmesin; Türkiye utanmasın!


Prof. Rennan Pekünlü hapse girmesin; Türkiye utanmasın!
Son Gün!

Dostlar,

12.11.14 günü (3 gün önce) sitemizde paylaşmıştık..
Bu gün bir kez daha yineliyoruz..
İnfaz erteleme 20 Kasım 2014 günü, 3 gün sonra doluyor..

Türkiye’de bütün insanlığı utanca boğan işler yapılıyor..

Dağın başına, İstanbul Çamlıca tepesine dev bir cami (50 bin kişilik!) yapılıyor.

İstanbul BŞB Başkanı bay Topbaş, halkın parasıyla bay RTE’nin konağından
bu camiye özel tunel yapıyor (75 milyon TL!).

Dahası, Boğazın ötesinden, Mecidiyeköy’den Boğazaşırı teleferik ile bu camiye “Müslümanlar” (!?) namaza taşınacaklar!.

İktidardaki “Türkiye Müslümanları” (!?) , tarihte görülmemiş bir şaşaa ve tantana ile meşgulken, siyasal simge yaptıkları adına türban denen 1 m’lik bez parçası yüzünden (“Hımar” Arapça “masa örtüsü” anlamına da geliyor ve Türban’ın Kuran’da yeri yok!)
70 yaşına yakın, erken emekli olmak zorunda bırakılan bir profesör, üstelik işlemediği bir suç yüzünden, mahkemenin en üst sınırdan ceza takdiriyle 2 yıl 1 ay hapis yatacak!

İlahiyat hocaları, hukuk hocaları susacak, basın susacak, vicdan susacak..
Anayasa Mahkemesi türbanın hukuka aykırı olduğu yönündeki önceki içtihadını çiğneyecek, AİHM aylardır susacak, uluslararası kamuoyu susacak, AB susacak..

Yazıklar olsun topuna da ..

Hayır, biz susmuyoruz..
Vicdanımız isyandadır.

Din bu ise biz Müslüman değiliz!

Ve yüce Tanrı’nın artık bu kadarına da izin vermemesi gerek.

Can-ı gönülden niyaz ederiz ki, dine – imana – peygambere – Kuran’a, ahlaka….
her güzel ve doğru şeye aykırı, yoksulun ekmeğini çalan, haram mı haram
bu lanetli akıldışı gidişe bir “duuurrr!” desin, gazabını göstersin artık.

AKP’ye 21 milyon oy yağdıran “necip halkımız” bu gösterişi ve dini siyasete alet eden utanmaz girişimlere onay verecek mi??

Prof. Rennan Pekünlü‘nün yakasını bırakın..
Hemen, derhal, yarın.. 3 gün kaldı..
Bu İslamofaşizme hiç olmazsa bu noktada bir sınır çekin..

Derin acı ve kaygıyla paylaşıyoruz..
İngilizce çağrı aşağıdadır..

Sitede konuya ilişkin epey yazı vardır.. bakılması dileğiyle..

Sevgi ve saygıyla.

Derin acı ve kaygıyla..

16 ve 17.11.2014, Ankara
Ve 20.11.2014 güncellemesi..

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===============================================

Ege Üniversitesi’nde emekli olmak zorunda kalan Prof. Rennan Pekünlü‘ye dönük türban komplosu davasının kararı kesinleşmiş durumda.

portresi
20 Kasım 2014 sonrasında Prof. Pekünlü’nün kesinleşen
2 yıl 1 aylık üst sınırdan cezasının infazına geçilecek.

Bu sitede konu kezlerce ama kezlerce işlendi.
Şu ana dek olumlu sonuç yok..

 

  • AİHM’nin infazın yürütülmesini durduran bir ara kararı ile
    davayı ivedilikle
    ele alması gerekiyor..

Ya da, sonuca etkili yeni kanıtlar nedeniyle yargılamanın yenilenmesi (CMK 311)..

Türkiye’yi utandıran bu yüz kızartıcı tabloyu yaratanları uygarlık tarihi bağışlamayacaktır..

İlgili – yetkili her-kesi ivedilikle bu trajediyi durdurmaya çağırıyoruz.

Değerli meslektaşımız Prof. Dr. Kürşat Yıldız, TÜMÖD İstanbul Şubesi
Yönetim Kurulu adına Başkan olarak aşağıdaki iletiyi gönderdi..

Derin acı ve kaygıyla paylaşıyoruz..

Sevgi ve saygıyla.
12.11.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=========================================

Değerli Dostlar,

Ege Üniversitesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. E. Rennan Pekünlü, yürürlükteki
yasa ve hukuk yorumlarını uygulamayı savunmaktan başka bir kabahatı olmadığı halde türban sömürüsünün bir uzantısı olarak 2 yıl 1 ay süreyle hapse mahkum edilmiştir.
İç hukuk yolları tümüyle tükenmiş, infazın durdurulması amacıyla
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne başvurulmuş, aynı zamanda
yeniden yargılama isteminde bulunulmuştur.
Bu süreçte sonuç alınamazsa Prof. Dr. Rennan Pekünlü’nün 20 Kasım 2014’ü izleyen günlerde cezaevine konulması gündemdedir.
Bu konuda kamuyounu bilgilendirmek ve süreci durdurmak amacıyla çeşitli girişimler ve etkinlikler sürmektedir. İstanbul’da hazırladığımız İngilizce bir metni derneklerin
ortak imzasına açarak yurtdışında da (Dernekler, dergiler, şahıslar, özellikle akademik çevreler ve AİHM’ye etkisi olabilecek bütün yollar) yaygınlaştırmayı planlıyoruz.
Bu dayanışmaya katılacak üniversite derneklerinin imzalarını almak istiyoruz.
Ekte hazırlanan ingilizce metin ve AİHM’ye son verilen dilekçe yer almaktadır.
Hızla mensubu olduğunuz derneklerin gündemine konuyu götürerek görüşünüzü bildirir misiniz?İyi dileklerimizle. 11.11.14Prof. Dr. Kürşat Yıldız
TÜMÖD İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu adına

*************

PROF. RENNAN PEKÜNLÜ and JUSTICE

Prof. Rennan Pekünlü, a professor in the Department of Astronomy and Space Sciences in the Faculty of Arts & Sciences of Ege University in İzmir, Turkey is a distinguished scholar of international recognition.  Following the 12th September 1980 military coup, he was dismissed from university along with many other progressive academics, in the suppressive atmosphere of the time. He later went back to his studies, as the political climate normalized. However, as a scholar of scientific perspective with explicit arguments against reactionary theories in his field of study, his persecution could not have come to an end. This time, he was brought to trial by a student of the Mathematics Department of the same university, Fatma Nur Gidal, on the charge of grasping her right to education in the academic year, 2010-11.  Professor Pekünlü was accused of not allowing the women students
with head scarves into the university and taking their pictures to provide proof for his action. The court ruled that Prof. Pekünlü to be sentenced to 2 years and 1 month of imprisonment basing its decision on “strong indication of criminal intent
on the part of the accused”. The Supreme Court of Appeal approved this ruling on 23.7.2013 with a majority vote. Presently, Prof. Pekünlü’s attorney has appealed to the ECHR for immediate suspension of the execution of the prison sentence,
which will be started on 20th November, 2014. A development in this direction
will prevent a man of science from going behind bars.

The actions which constituted the grounds for the court ruling were that Prof. Pekünlü made a report of the actions of the claimant and took photographs of the same person in order to prove his claim. The claimant argued that Prof. Pekünlü,
by taking her photographs was acting against her right to privacy and by not allowing her into the university premises, he had prevented her right to education. The basis for the sentencing was presented by the court, as Article 112 of the Turkish Criminal Code which comprises the prevention of the right to education
by way of force and intimidation.

However,

  1. The accused did NOT use force or intimidation. Therefore, it is NOT possible to argue that the actions of the accused can be referred to the said article, and that the accused was activated by a criminal intention.
  2. Professor Pekünlü has argued that he did NOT prevent the claimant’s entrance into the university, nor did he prevent her participation in the classes. Pekünlü has proved this by submitting the attendance sheets of his course and the marks the claimant got in her examinations which would not have been there, had her attendance been prevented.
  3. The four other students who brought similar claims which all are subject to similar trials are not even Professor Pekünlü’s students, therefore any prevention of attendance is out of the question.
  4. The photographs taken by Prof. Pekünlü which were presented to the court clearly show that the object of Pekünlü’s camera was not the students but a woman with a questionable identity giving instructions to the students and a male figure taking photographs. This positioning is obvious in the photographs taken by Pekünlü.
  5. As is already known, the 1989 and 1991 rulings of the Turkish Supreme Court and its binding acceptance in 1998, 2001 and 2008 when certain political parties were under trial, that the covering of the head by women in public spaces should be regarded as openly declaring one’s religious adherence and that it was therefore against laicism which is one of the main pillars of the Turkish Constitution, clearly comprise a jurisprudence.
  6. Similarly, The European Court of Human Rights (ECHR) and its Great Chamber, on similar claims of certain women students from Turkey, that their rights to education was prevented, had ruled that the prohibition of head covering in public spaces was not a breach of their rights to education and that they had already been aware that they were not to be allowed to cover their heads if they became students in the university and that their enrollment in the universities showed that they accepted this condition.Therefore, the rulings of both the Supreme Court of Turkey and the ECHR are binding for all civil courts and administrative bodies in Turkey. They cannot be overlooked by any court or any department in the administrative system of Turkey.

This prison sentence given by the court will possibly trigger similar rulings in the two other courts that Professor Pekünlü is being trialed. His removal from the university will not only be injustice for him, it will also be grasping the rights of the students and the young academics of his department, who will be deprived of his guidance.

Mr. Sabih Kanadoğlu, the Honorary Chief Prosecutor of the Supreme Court of Appeals and the President of the Turkish Law Institute, and Bülent Serim, the ex- General Secretary of the Constitutional Court made public declaration of their views on the subject, explaining the injustice being done.

If a crime is being committed, it is committed by the President of the Committee of Higher Education for having dismissed the rulings of the Supreme Court  and  declared covering of the head admissible in public spaces, with a mere memorandum and the University Rectors who have obeyed this memorandum although it clearly conflicts with the Constitution and the academics who have stayed silent to all the injustice they have been observing.  As always, a young scholar is being victimized by those who use religious sentiments for political ends.  It is most unfortunate that people no longer have any hope in the biased Turkish judicial system under the present administration.