Hukuksal geçerlik
Yekta Güngör Özden
yektagozden@sozcum.com, 15.3.14
Arapça kökenli ‘meşru’ sözcüğü; hukuksal ve yasal yönden uygunluğu, yerindeliği, doğruluğu, geçerliği anlatır. Özellikle yasal işlemlerin haklılığı, düzgünlüğü bağlamında sık sık kullanılır. Bir kata (makama, göreve) gelmenin yürürlükteki kurallar bağlamında haklılığı, geçerliği bu sözcükle nitelendirilir. Ölçüsü, tutum ve davranışlarla yetki ve sorumluluğun gerektiği gibi yerine getirilmesidir. Kurallara aykırılıkla aykırılıklarda direnme, bildiğini okuma, gelişigüzel davranma, yasal gereklere ve zorunluluklara uymama biçimindeki çalışmalar, konumlar, tutumlar meşru olma durumuyla bağdaşmayan kimi olumsuzluklardır. Oyun sayılacak fezleke trafiği de böyle.
Günümüz iktidarı, geçerliğini tartışılır kılan durumlar içindedir.
İktidarın başındaki günümüz Başbakan’ı söylem ve eylemleriyle değişik aykırılıklarını sürdürmekte,
hukuk tanımaz,
yasaya uymaz bir kötü gidişin çizgileriyle
iktidarda kalmasını gereksiz, hatta sakıncalı kılan duruma düşmektedir.
Muhalefet liderleri de konuşmalarında bu açmaza değinmekte, eleştiri ve kınamalarını Başbakan üzerinden sürdürmektedir.
İktidarcılar, ‘günah işleme özgürlüğü’ saçmalığına düştü.
Orantısız güç kullanma durmak dinmek bilmiyor.
Berkin ELVAN’ın yitimine neden olanlar, “Emri ben verdim” diyenler, kanunsuz emre uyanlar bir gün hesap verecekler, yapıp yaptırdıkları ayaklarına dolaşacaktır.
Tartışmak ve değerlendirmek gerekir:
Başbakanın tutum ve davranışları, söylem ve eylemleri, Anayasa’nın 81’inci maddesi gereğince içtiği andla bağdaşıyor mu?
Atatürk Orman Çiftliği’ndeki yapılanma için mahkemenin verdiği yürütmenin
durdurulması kararına karşın
– “Gücünüz yetiyorsa gelin durdurun”
sözünün, önceki Adalet Bakanı’yla yaptığı yargıyı etkileme ve yönlendirme sözlerinin anlamı, amacı nedir?
Önceki Genelkurmay Başkanı İlker BAŞBUĞ’un salıverilmesinde yaptığı açıklamalar ile “Ergenekon dâvasının savcısıyım” sözünün uyumsuzluğu neyi,
neleri göstermektedir?
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet olaylarından sonra oğlu Bilal’in yargıya teslim
edilmemesiyle öncesinde oğluyla yaptığı konuşmaları bir devlet görevlisine
yakıştırmak olanağı var mı?
Yerel seçim konuşmalarında 17 Aralık olayını ‘Yargı darbesi’ olarak nitelemekten başka oluşumlarda ve örgütlenmelerde kendi payları yokmuş gibi ‘aldanmışlık ve pişmanlık’ açıklayarak tüm aykırılıkları cemaate yüklemesi doğru ve inandırıcı mı?
Bu bağlamda “Gök ne verdi de yer kabul etmedi? – Ne istediler de yapılmadı?” diyerek cemaatle ilişkilerini açıklayan da günümüz Başbakan’ı değil mi?
Son konuşmalarında yargıçların tümünü cemaatçi sayıp ‘intikam timi’ olarak
nitelendirme, şüphelileri tümüyle aklama çabası, hukuk devleti yöneticiliğiyle
bağdaşıyor mu?
Anayasa Mahkemesi’nin yükseköğretim kurumlarında sıkmabaşı yasaklayan kararı yürürlükteyken seçim afişlerine bir beceriymiş (marifet) gibi hukuk tanımazlıkla kararı çiğnemeyi başarı göstermesi uygun mu? Kızlarımızı sıkmabaşa sokmaya,
kadınlarımızı öteleyip çocuk bakmak için eve kapatmaya, çalışma yaşamından dışlamaya çalışanların, “Güçlü Türkiye için güçlü kadınlar” sözüne kim inanır?
- Mahkeme kararını uygulatıp yerine getirmek görevini savsaklamak
başlıca iktidardan uzaklaştırma nedenidir.
Tutum ve durum
Ulusal ve yaşamsal ilkelerdeki ödünleri, Oslo görüşmeleri ve sonraki
İmralı gidiş-gelişlerindeki tutumları,
– terör örgütüne karşı hoşgörüyle iktidar,
– temsilci olarak bulunduğu koltuğun saygınlığına uygun davranmamakta,
– ulusal dayanışmayı, toplumsal barışı önemsememekte,
– inanç sömürüsü ve başka yollarla halkı kutuplara ayırıp karşıtlıkları bir tür düşmanlığa
dönüştürmektedir.
Yargıda, eğitimde, emniyette ve öbür devlet kuruluşlarındaki değiştirme, uzaklaştırma, atamalarla kendi yandaşlarına yer açmakta, üniversite bitirmiş yüzbinlerce genci
işsiz bırakmakta, avukatlıktan yargıçlık ve savcılığa geçişte yan tuttuğu eleştirileriyle
aykırılıkta ün yapmaktadır.
Başbakan’ın el atmadığı alan kalmadı.
Kanımızca, parasal ilişkiler, hukuksal bozukluklar, görevsel amaçlı işlemler, ayrıcalıklı tutumlar, orantısız güç kullanma davranışları, yasal terslikler nedeniyle
- günümüz iktidarı Anayasa’ya aykırılıklar içindedir.
Geçerliği yitirmek yalnız zor ve şiddet kullanarak olmaz. Ceza yaptırımından önce
siyasal ahlâk yönünden yaptırımların anlam taşıdığını unutmamak gerekir.
Günümüz Başbakan’ının, İlker BAŞBUĞ’un cezaevinden çıkması nedeniyle, önceden hukuksuz tutuklama ve yargılamaya destek verdiğini unutturmak ve toplumsal tepkileri azaltıp önlemek için kutlama konuşması yapıp özgürlükten söz etmesi,
yasakçı anlayışının ikilemleri çocukları bile kandırmıyor.
- Yargı bağımsızlığını gözardı etmek Anayasa’ya karşı çıkmaktır,
bağışlanamaz. - Yalnız Anayasa’ya değil, yasalara aykırılık da düşme ve düşürülme
nedenidir.