Dostlar,
24 Ocak 2014 günü, Uğur Mumcu cinayetinin 21. yılında aşağıdaki yazıyı
web sitemizden yayımlamıştık :
AYDIN CİNAYETLERİ STRATEJİSİ ve 21. ADALET-DEMOKRASİ HAFTASI
AYDIN CİNAYETLERİ STRATEJİSİ ve 21. ADALET-DEMOKRASİ HAFTASI
4 yıl önce 24 Ocak 2009’da İstanbul’da verdiğimiz konferans,
Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy cinayeti odaklı idi.
Bu cinayetleri sorguluyor ve günümüze bağlayarak geleceği yordamaya çabalıyorduk.
21. Adalet ve Demokrasi Haftası’nın bu son gününde, ADD Kurucu Genel Başkanı
ve ülkemizin yurtsever, yiğit, devrimci aydını, Anayasa hukuku uzmanı
Sayın Prof. Dr. Muammer Aksoy‘u sonsuz bir minnet ve özlemle anıyoruz.
Saat 13:00’te Cebeci mezarlığında O’nu ziyaret ettik.
Bir avuç idik..
ADD Genel Merkezi adına Genel Başkan Yardımcısı (H. E. Altınışık), Türk Hukuk Kurumu adına Başkan Yardımcısı ve (Av. H. Süha Okay) ve CHP Uşak Milletvekili
Av. Dilek Akagün Yılmaz kısa konuşmalar yaptılar.. İlk 2 konuşma şablon, klişe idi..
Ama Dilek hanım “gladyo” ve “kontrgerilla” dan söz etti.. Cinayetlerin altında bu yapılanmaların yer aldığını vurguladı sağolsun.. Yoksa biz çalışmayan mikrofonu kapacak ve birilerini rahatsız etme pahasına da olsa birkaç tümce ile asıl söylenmesi gereken bu tümceleri kuracaktık..
Türk Hukuk Kurumu‘nun kurucusu ve uzun yıllar (40 yıl!) başkanlığını yaparak gerçekten kurumlaştırdığı bu seçkin derneğin saygın “babası”!
1961 Anayasası’nın bilim kurulu başkanı..
1950’ler ortasında, DP iktidarında Türkiye petrollerinin ulusal kalması ve korunması için her şeyini ortaya koyan çetin hukukçu..
Kardeşi Prof. Dr. Muzaffer Aksoy. İstanbul Tıp Fakültesinin uluslararası ünlü Hematoloji (Kan hastalıkları) hocası.. Bizim tıbbiyeden hocamız ve sonra -lütuflarıyla- dostumuz.. Ayakkabı işleklerinde (atelyelerinde) Benzen’in lösemi / aplastik anemi yaptığını kanıtlayan ve Uluslararası İş Sağlığı-Meslek Hastalıkları Bernardino Ramazzini Ödülü sahibi, alçakgönüllü eşsiz hekim ve bilim insanı..
Amerikan Anayasa Mahkemesinde, ABD işçi sendikalarının bilim tanığı..
2 kardeş ülkemize ve insanlığa değerbiçilmez katkılar sundular.
İkisi da ATATÜRK AŞIĞI ve EVLADI idiler..
Çünlü ATATÜRK CUMHURİYETİ’nin ürünü olduklarının bilince idiler..
Atatürk Cumhuriyeti kurulmasa idi bu konumlara erişmeleri söz konusu olabilir miydi?
70 yaşını geçmiş bir insanı evinin önünde ensesine 2 kurşun sıkarak arkadan vurmak ne anlama gelmektedir ?!
Türkiye Cumhuriyeti bir çadır beyliği midir ki;
kendi ülkesinde, yurttaşının can güvenliğini sağlayamamakta ve aradan çeyrek yüzyıl zaman geçmesine karşın Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy.. vd. cinayetleri aydınlat(a)mamaktadır?
31 Ocak 1990 ve de 31 Ocak 2014.. 24. yılı bitirdik.
Yuh olsun,,
- Yazıklar olsun devletin yetkili makamlarında oturanlara ve
24 yıldır cinayeti aydınlatmayanlara.. !
2 seçenek vardır bu sorunun yanıtı için :
1. Ülkenizin olağanüstü zaafiyetini kabul eder, paşa paşa “çatlarsınız”;
2. Ülkenizin bu cinayetlerde derin uzantıları ile parmağının olduğunu kabul eder,
her şeyinizle isyan eder; çıldırırsınız..
Her 2 durum da kabul edilemez..
“İnsanlık onuru işkenceyi yenecek..” diye haykırdık yıllarca..
İnsan aklı karanlığı yırtacak, özgürlükçü demokrasiyi er ya da geç kuracak..
Katiller ve ortakları en azından tarihe, uygar insanlığın vicdanına hesap verecek
ve mahkum edilecekler.
Tüm bunlar Türk Ulusu’nun Devrim İktidarında olacak..
Örn. Devrimci Türkiye ivedi işlerden biri olarak NATO’dan çıkacak;
kontrgerilla – gladyo örümceklerini yurt dışına sürecek ve işleyeni bilinen (faili meçhul!?) cinayatleri hem durduracak hem hepsini aydınlatıp yargıda hesabını soracak..
(Yazının pdf formatı : Muammer_Aksoy_cinayeti_karanlikta_ceyrek_yuzyil)
Sevgi ve saygı ile.
31.1.14, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
===========================
Muammer Aksoy cinayeti 24üncü;
Uğur Mumcu cinayeti 21. yılında zaman aşımına sokuldu!
“Adalet ve Kalkınma Partisi” ymiş…
Breh breh breh…
Adaletinizi mi sevsinler; zulümlerinizi mi?
Kalkınma masallarınızı mı; ülkeyi borca boğan balonlarınızı mı ?
Yatak odasında 1,8 m adam boyunda 6-7 çelik kasa dolusu Dolarlarınızı mı ??
Ve bu paranın İmam Hatip Lisesi yapmak üzere bağış olduğunu savlayan yüzü kızarmaz yalancılarınızı mı?? Bu “bağış” (!) neden TL değil ve yasal olarak açılmış
bir hesapta değil?
Hangisini ve nerenizi??
12. yılı iktidarınızın..
Madımak kurbanlarının avukatlarını Bakan yaptınız,
dava zaman aşımına girdi..
Uğur Mumcu cinayeti de öyle..
20 yıllık zaman aşımı süresi doldu, doldurdunuz..!
Aksoy cinayetinde de.. Ama yalnızca şimdilik..
Belki bir süre daha..
TBMM’yi -ve de Çankaya’yı- noter gibi kullanan iktidarınız
neden kılını kıpırdatmaz??
Çankaya neden Devlet Denetleme Kurulu’nu devreye sokmaz ??
Devr-i iktidarınızdaki yüzlerce faili meçhul (gerçekte işleyeni bilinip saklanan!) cinayetlerin dökümünü CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu geçen yıl açıkladı.
- Sizi Yüce Allah bile bağışlayamayacak ey sorumlu AKP’liler..
- Sizleri de; bile bile susan ve desteğini sürdüren suç ortaklarını da..
****************
Dostlar,
Yüreğimiz yanık,
Uğur Mumcu için epey konferans verdik. Bunlardan birinin power point yansılarını
size sunuyoruz. Lütfen erişkeyi (linki) tıklar mısınız ??
Çok kapsamlı ve belgesel bir çalışma.. 200’e yakın dolu dolu yansı içeriyor.
Sitemize 7+ MB büyüklükte dosya koyamadığımızdan, zorunlu olarak 2 dosyaya böldük.
Arşivlemenizi, paylaşmanızı öneririz..
1_UGUR_MUMCU’yu_Anma_ve_Gunumuz_Sorunlari_24.1.2009
2_UGUR_MUMCU’yu_Anma_ve_Gunumuz_Sorunlari_24.1.2009
Bir de, Selda Bağcan’ın içimizi dağlayan sesi ile UĞURLAR OLSUN’u dinlemek ister misiniz??
Sevgi ve saygı ile.
24.1.14, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
MUAMMER AKSOY’LA İKİ AY
(Bir İhtilal Bir Darbe Arasında 20 Yıl- Bir Cumhuriyet Valisinin Anıları adlı kitabımdan Sf. 84)
[…] Siyasal Bilgiler Fakültesi İdari Şube öğrencisi olduğum dönemlerde, Mümtaz Soysal’ın Prof. Dr. Vernon’la birlikte (Siyasi Doktrinler), Nermin Abadan’ın (Halkla İlişkiler), Seha Meray’ın (Devletler Hukuku) ve de Muammer Aksoy’un (Amme Hürriyetleri) dersleri benim için heyecan verici, ufkumu açıcı dersler oldu. Özellikle de Aksoy’unkiler…
Hoca, 1960 askeri müdahalesinden sonra fakültedeki kürsüsüne ve derslerine yeniden dönmüş öğrencileri ile kucaklaşmıştı.
1789 Fransız Devriminin ateşli hatibi Mirabo’ya benzetirdim onu. Ülke sorunlarını tüm çıplaklığıyla meydanlarda halka haykıran siyasetçi gibiydi derslerde! Soluksuz dinlerdi sınıf.
Yaşamı boyunca, Türkiye’nin yer altı ve yer üstü zenginliklerinin yabancılara peşkeş çekilip sömürtülmesine karşı son derece duyarlı ve bunun için de amansız bir savaşım içinde oldu… Bağımsız, demokrat, hukukun üstünlüğünü temel alan çağdaş bir devletin kökleştirilmesinde sorumluluklarımızın olduğunu, bu bilince sahip olmamız için yetiştirildiğimizi derslerde sık sık vurgulardı.
Nereden bilebilirdim ki, bir süre hem de çok önemli bir konuda ona yardımcı olacağım!
27 Mayıstan sonra ihtilâlcılar (Milli Birlik Komitesi) en kısa sürede demokrasiye geçiş sözü vererek bir Kurucu Meclis oluşturdular. Görevi; iflas etmiş bir rejimi, rayından çıkmış bir demokrasiyi yerine oturtacak ikili meclisli parlamentoyu, Anayasa Mahkemesi, Devlet Planlama Teşkilatı gibi kurumları, adaletin bağımsızlığı, toplu sözleşme ve grev hakkı gibi demokratik düşünceleri içine alacak yeni bir anayasa hazırlamaktı.
MBK anayasayı değiştirmekle her şeyin düzeltilebileceğine inanmış ya da inandırılmıştı.
Yeni anayasa için ülkenin önde gelen bilim adamlarıyla hukukçularının görev aldığı bir yarkurul (komisyon) kuruldu. 1961 Anayasası’nı hazırlayan bu yarkurulun sözcülüğüne Muammer Aksoy getirildi. Aynı zamanda Kurucu Meclis’te Antalya temsilcisiydi.
Anayasa Komisyonu göreve başladıktan bir süre sonra, hocam Aksoy, ‘evinde bir yardımcıya gereksinimi olduğunu, kendisiyle birlikte çalışıp, çalışmayacağımı’ sordu. Gencecik yaşımda bundan büyük onur mu olurdu? Düşünmeden kabul ettim.
Dersimizin olmadığı her öğleden sonra Cebeci’den otobüsle Aksoy Hocamın Bahçelievler’deki evine gidiyor, çoğu kez öğle yemeğinden sonra çalışma masasının başına geçiyorduk. Vejetaryendi, yumurta bile yemezdi. Masanın üzeri hukuk ve anayasa üzerine birçok kitap, inceleme ve raporlarla dolu olurdu. Latin Amerika’dan, Kuzeye, Avrupa’dan, sosyalist, komünist ülkelere, Asya’dan Afrika’ya birçok ülkenin Türkçeye tercüme edilmiş anayasaları çalışma alanımızdı.
Aksoy, özellikle yeni Anayasada yer alacak temel insanlık ve yurttaşlık haklarına çok önem veriyor, önümüzdeki anayasalarda bu konulara ilişkin bölümleri kesip, ayrı özel bir dosya haline getirmemi istiyordu. Bunları dikkat ve titizlikle okuyor, notlar alıyor, Anayasa Komisyonu’na sunacağı çalışma raporunu hazırlıyordu.
Çay molasında hiç üşenmeden, incelik göstererek yeni anayasa üzerine görüşlerini anlatır, heyecan ve umutla, kabul edildiğinde bu anayasanın Türk toplumunun önünü açarak, insanlık ve yurttaşlık haklarının ön planda tutulduğu, demokratik, lâik, hukukun üstünlüğünün temel alındığı çağdaş bir anayasa metni olacağının altını çizerdi. Anayasa’da özellikle temel hak ve hürriyetler bölümünde yer almasını öngördüğü bazı maddeleri okur “Nasıl, güzel olmuş mu?” diye sorar, görüşlerimi alırdı.
Endişeleri de vardı:
“Halkın yeni Anayasa’yı benimseyeceğinden kuşku duymuyorum. İnsan ve yurttaş olmanın bilincine erecek, çağdaş Türkiye’nin yapılanmasında kendisinin de yeri olduğunu anlayacak halk. Korkum; bu Anayasa’yı kaç sene yaşatacağımızdır! Sağda ya da solda çıkarları, güçleri zayıflayacak çevreler, özellikle yobaz çevreleri, Atatürk karşıtları, Türkiye’yi uydusu gören dış dünya, var güçleri ile karşı olacaklar. Başlangıçta olmasa bile, önce sinsice sonra açıkça yıkmaya çalışacaklar anayasal düzeni. Birçok bilinçsiz siyasetçi, yönetici bunlara çanak tutacak.” demişti bir sohbetimizde. Hiç unutmuyorum.
Dedikleri çıktı. O Anayasa bir yana, 24 Anayasası’nı da arar durumdayız.
1961 Anayasası’nın mimarlarından Aksoy Hocamızı hain eller yok ettiler. Düşünceleri, anıları, eserleri yaşıyor. En önemlisi Kurucu Başkanlığını yaptığı Atatürkçü Düşünce Derneği her gün gelişerek, toplum katlarında kök salarak ülkemiz ve halkımızın geleceğini aydınlatmaya devam ediyor.
Saygıyla anıyorum.
E. Vali Aydemir CEYLAN
31.1.2014