Duran Aydoğmuş’un Cidde’de İslam Faşizmi Gözlemleri

Dostlar,

Değerli arkadaşımız Sayın Duran Aydoğmuş, sitemizde daha önce yer verdiğimiz
(6.4.13, http://ahmetsaltik.net/prof-dr-d-ali-ercan-seriat/) Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘ın “ŞERİAT” başlıklı yazısına kendi yorumlarını da katarak bize de ayrıca (Sn. Ercan’a ek olarak) yollamıştı.

Sn. Aydoğmuş’un doğrudan gözlemlerinden çok yararlanmıştım.
Sn. Aydoğmuş, kendi gözlemlerinin de sitemizde yer almasını arzuladılar pek haklı olarak. Gecikerek de olsa bu zevkli görevi yerine getirelim..

Sn. Ercan’ın ve Sn. Aydoğmuş’un yazılarının birlikte okunmasında yarar var bize göre.
Böylelikle İSLAMCILARIN – DİNCİLERİN (içten müslümanların değil!) mide bulandıran ikiyüzlülüklerini bir kez daha görebiliyoruz..

Dini her şeye ama her şeye utanmadan alet etmek..
İnsan sormadan edemiyor : “Dinler” yoksa bu amaçla mı icat edildi?
K. Marx‘ın uyardığı gibi : Dinleri toplumların afyonu olarak kullanmak
ya da dinleri toplumların afyonuna dönüştürmek..

Haydi bir bölük insanı bir süre aldattınız.. Tanrı buna kanacak mı??

Vah zavallı insanlık ya da insancıklar..

Sevgi ve saygı ile.
17.4.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=============================

Sevgili Dostlar,

EKte, çok çok önemli bir makale var. Bu makale, konferanslarını izlediğim ve çok faydalandığım, kendileriyle iletişimde olduğum için benimle de paylaşan değerli
Prof. D. Ali ERCAN’a aittir. Kendileri ilahiyat profesörü değil, nükleer fizik profesörüdür. Keşke diyorum, Prof. sıfatı taşıyan din adamları da bu bilim adamımız kadar dini bilgilere sahip olsalardı. Belki dini bilgileri fazla olabilir din prof’larının ama, din diye anlattıklarını dinliyoruz, okuyoruz verdiği bilgi ve vaazlarının ne işe yaradığını!
Din adamlarının başı olan Prof. sıfatlı birinin İzmir ve halkı için söyledikleri ülkemizin gündemine oturdu, yankıları halen devam ediyor! Çok yazık…
D. Ali ERCAN Hocamızın yaptığı bu gerçekçi analizini din adamları da yapsalar(dı)
ve böyle anlatsalardı, Öyle sanıyorum ki gerçek dini anlatmışolacağından, din ve uygulamaları daha yaygın ve daha sevimli olurdu. Çünkü,bizim din adamları devamlı
öte dünya hayatına odaklanmışlar, bin yıldır Anadolu coğrafyasında hep aynı şeyleri anlatıyorlar ne yazıkki! Aylar yıllardır başucumdaki radyonun yayın frekanslarını bir baştan bir başa (FM 88-108 MHz) tarıyor dinliyorum. Adeta kendinizi bir Arap ülkesindeki bir camide vaaz dinliyor gibi hissedersiniz. Fetullah Gülen Hocaefendi’nin 1970’den ABD’ye kaçıncaya kadar İzmir, İstanbul vs camilerindeki vaazlarını, Konya Müftüsünün vaazlarını, Prof. ….. ÇELİK’in vaazlarını kaydetmişler onları yayınlıyorlar! Yayınlasın tamam da;  1400 yıl önce peygamber zamanında, İslamın yayılma dönemlerinden bir türlü zamanımıza gelemiyorlar. Onlar anlatıyor, cemaat sessizce dinliyor!?
İslamın üç önemli coğrafyası olan S. Arabistan, Irak ve Suriye’de bulundum,
insanların yaşantılarını ve İslamı nasıl yaşadıklarına şahit oldum. Keşke görmeseydim!
Şunu söyleyebilirim : Arapların o kadar zenginliklerine rağmen sömürge olduklarını, üretmeyip devamlı lüks ve aşırı israflı tüketim yaptıklarını, Kadınların kara çarşaflı bile yalnız başına evinden dışarı çıkamadığını (S. Arabistan), günde beş vakit ezanın ülke sathında ve her yerde TV ve radyolardan yüksek sesle yayınlandığını,
ezanı duyan herkesin işini gücünü bırakıp, işyerini kapatıp camiye gittiğini, ağırdan alan esnafın vs din polisince coplandığını gözlerimle gördüm Cidde’de! Suudi’den ayrılan uçaklarda hostes düğmesine basarak viski istediklerini, Hem de aynı kişiye-işareti üzerine- iki kadeh birden geldiğini, birini bitirince tekrar işaret ederek ikinci kadeh geldiğini, Suudi’den kara çarşafla uçağa binen (sadece gözleri gözüken) kadınların, uçak irtifa aldıktan sonra WC’ye sıraya geçip biraz sonra hemen hepsinin de kara çarşaflarını bohçalarına koyup modern giysi ile yerlerine oturduklarını. Erkekler ülkeleri dışına çıktıklarında kaldıkları otellerde o beyaz feraceli hotozlu kıyafetleri ile odalarına içki servisi yapıldığını ve daha nelerini gördüm bu Arapların. Netice olarak, ülkelerinde neler yasaksa hepsini yurt dışında deliyorlar… Yani, -kendi deyimleri- hayatlarını yaşıyorlar!..
Demek ki, Allah -din yolunda değil, kralın yolunda gidiyor şeriat yönetiminde insanlar! Mekke’de beş yıl müteahhitlik yapan bir dostla konuştum geçen ayMahmut Makal Hocamızın Eğitimciler Evindeki Sohbet toplantısında. Yukarda anlattığım gözlemlerimi başka bir eğitimci ağabeyimiz kendisine “Siz Mekke’de beş yıl yaşamışınız, Duran Beyin anlattıklarına ne diyorsunuz?!” dedi.”Aynen” dedi müteahhit dost.
Başka ve gerçek bir kaynak ise; Suudi Başkenti Riyad’da 4 yıl öğretmenlik yapıp
günlük tutan Zekiye YÜKSEL, bu dört yıllık yaşantısını kitaplaştırmış. Kitabın adı :
ŞERİAT ÜLKESİNDE KADIN OLMAK,” Cumhuriyet Kitapları-ANI, 3. baskı 2011, 258 sayfa.
İkinci bir kaynak : Meltem VURAL’ın “ŞU DAĞIN ARDI İRAN,” Cumhuriyet Kitapları, 4. baskı 2010, 159 sayfa.
Üçüncü bir kaynak : Cemil DENK’in “Yapraktan Çarşafa, Türbandan BurkayaÖRTÜNME,” Karınca Yayın. 1. baskı
                            2010, 160 sayfa.
Netice olarak; Prof. Dr. D. Ali ERCAN Hocamın EKteki analizlerinin doğruluğunu, yukarda  anlattıklarımdan ziyade, referans verdiğim bu üç kitabı okuyunca daha da anlayacak ve Atatürk Cumhuriyetinin getirdiği ama silinmeye çalışılan laiklik sayesinde ülkemizde İslamın daha doğru uygulandığını kabul edeceksiniz.
Ancak, İmam Hatip çıkışlı din adamlarımız, ERCAN Hocamızın bilim rehberliğinde, Kuran ayetlerini de vererek bu anlattıklarını pek onaylamazlar. Hatta, İzmirliler için söylenenleri(!) benzerleri için de düşünürler ve kabul etmezler. Çünkü, felsefi düşünenlere başka yaftalar yapıştırırlar. Din adına da yazık oluyor!
NOT : EK makalesini benimle de paylaşan Değerli Prof. Dr. D. Ali ERCAN Hocama teşekkür ediyorum.
Saygılarımla.
Duran Aydoğmuş
05.04.2013
Prof. Dr. D. Ali ERCAN’ın kısa özgeçmişi ve önemli bazı sunumları için bağlantı :

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir