Dostlar,
Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan hocamızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için hazırladığı değerli derleme, yoğun e-ileti yükümüz içinde gözümüzden kaçmış.
Birkaç gün gecikme ile de olsa, sizlerle paylaşmadan edemedik.
Kendisine teşekkür ederiz.
Yazının sonundaki “bulmaca” da acı acı tebessüme neden oluyor..
Ama ülkemiz bu AKP cenderesini de aşacak; çağdaş uygarlık doğrultusunda
yoluna devam edecek.
Kadın arkadaşlarımız da, Kurtuluş Savaşımızda olduğu gibi belirleyici katkılar koyacaklar. Bu “türban” modası rüzgarı da aşılacak.
Aydın kadınlarımız konunun ardalanını görecek ve bu dayatmayı reddedecekler.
Anlaşılan o ki, bir süre bu deneyimi Türkiye yaşayacak..
Onlar ki, o zarif elleriyle top mermileri üretmişlerdi yeraltındaki işleklerde (atelyelerde).
Bununla da kalmamış, İnebolu’dan Afyon cephesine geceleri kağnılarla taşımışlardı.
Onlar ki, öküzün biri çatlayıp öldüğünde kendilerini koşmuşlardı onun yerine..
Onlar ki, Anadolu’nun dondurucu gece çiğinde mermiler ıslanmasın diye bebelerinin üstündeki örtüyü mermilere kaydırmış, bir süre sonra bebelerini donmuş bulmuş kadınlarımızdı..
“ELİF’in Kağnısı” adlı şiirde (Fazıl Hüsnü Dağlarca) ne de yürek yakıcı bir biçemle (üslupla) işlenir bu kahrmanlık destanı..
Özüyle İnsanlık tarihine, biçemiyle şiir sanatına taçtır..
Bu görkemli şiiri daha önce web sitemize koymuştuk..
Okumak isteyenler aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklayabilirler..
Fazıl Hüsnü Dağlarca : Mustafa Kemal’in Kağnısı
http://ahmetsaltik.net/fazil-husnu-daglarca-mustafa-kemalin-kagnisi-poem-by-fazil-husnu-daglarca/
Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 12.3.13
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
==================================
Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun !
Değerli arkadaşlar,
Dünya Emekçi Kadınlar Günü 1905 yılından bu yana kutlanıyor.
Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmasını savunan toplumcu hareket Avrupa’dan Amerika’ya tüm Dünyaya yayılmıştı. Başlangıçta “eşit işe eşit ücret” sloganıyla başlayan hareket, giderek hemen her alanda yalnızca ekonomik değil; sosyal, kültürel, hukuksal her alanda eşit haklara sahip olmak mücadelesine dönüştü..
“Emansipasyon” kavramı 2. Dünya savaşı sonrasında Avrupa’da çok kullanılan bir kavram oldu.
Bugün Dünyada Kadınlarının hak ve özgürlüklerini adil bir şekilde gerçekleştirmiş ülkeler aynı zamanda gelişmişlik merdiveninin en üst basamaklarında olan Ülkelerdir. Örneğin Türkiye Nüfusu ve Ekonomik büyüklüğü bakımından Dünya nüfusunun % 85’ini oluşturan ilk 20 Ülke arasında bulunuyor; ancak Kadın hak ve Özgürlükleri sıralamasında bu 20 ülke içinde 12. sıradadır (%60). Bu orantıyı nüfusu 5 milyonun üzerindeki 145 ülkeyi kapsayan büyük listeye uyguladığımızda, 87. sırada olduğunu görüyoruz. Türkiye, Dünya İnsani Gelişmişlik İndeksi (HDI) sıralamasında da
92. sıradadır.
Türkiye’de kadınlarımız Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, 1930’lu yıllarda, o zamana dek Müslüman topluluklarda düşünülmesi bile olanaksız erkek-kadın eşitliğini
Yüce Atatürk‘ün devrimleri sayesinde elde ettiler ve en azından yasal olarak hemen tüm sosyal haklarına kavuştular. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı, miras ve ailede hukuksal eşitlik, eğitim ve iş alanında fırsat eşitliği; Laik Cumhuriyetin kadınlarımıza bahşettiği nimetlerdir.
“Bahşettiği” diyorum, çünkü kadınlarımız öbür ülkelerde olduğu gibi bu sosyal hakları mücadele ederek kazanmadılar. Bu nedenle de çoğunlukla değerini anlamadıkları
bu hak ve özgürlükleri korumanın önemini, ciddiyetini maalesef kavrayamadılar.
Büyük Atatürk, Ulusal Kurtuluş Savaşını birlikte yürüten Türk kadınından övgüyle sözeder ve şöyle der:
- “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil,
omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.”
Değerli arkadaşlar,
Sıcakkanlı, memeli canlı türlerinin çok büyük bir bölümünde türün güvenli sürmesini sağlayan sosyal örgünün kuruluşunda en belirgin rol dişilerin üzerindedir. Bu doğal kuralı, ‘Homo Sapiens’ lerde son 10 bin yıllık süreçte din olgusunu icat eden erkekler büyük ölçüde bozmuş ve küçük istisnalar dışında, insan toplumu “erkek egemen toplum” biçimine doğru evrilmiştir.
Düşüncem o dur ki; dinlerin baskıcı, dayatmacı cenderesinden kurtulamadıkça kadınlar gerçek anlamda özgürlüklerine kavuşamayacaklardır. Dolayısıyla gerçek anlamıyla barış içinde bir arada yaşayan insan toplum yapısı oluşamayacaktır. İnsanlığın yazgısı kadınların her alanda erkeklerle eşit düzeyde hak ve özgürlüklerine kavuşmalarına indekslidir. Bu bakımdan toplumdaki aydın kadınlara, hemcinslerinin prangalarını kırmak için özverili görevler düşüyor. æ
Kadınlarımızın Genel durumu rakamlarla :
- Türkiye’de ortalama yaşam süresi, kadınlarda 66 erkeklerde 64 yıl olmasına karşın nüfusun % 49,5 i kadınlar %50,5 i erkeklerden oluşuyor. (Her 100 kadına 102 erkek düşüyor)
- Toplamda kadın başına çocuk sayısı 2,95. Doğum yapabilecek yaş aralığında olanların ortalama doğurganlıkları 2,2’dir.
- Türkiye’de gelinlerin dörtte biri 16-19 yaş arasında…
- Çalışabilecek durumda olan kadınların dörtte üçü işsiz.
- 15 yaş üzeri kadınların % 20’si okuma-yazma bilmiyor. Erkeklerde bu oran %7
- Meclis’teki milletvekillerinin % 14’ü kadın. 1935’te %5’le başlayan bu oran
ne yazık ki 80 yılda ancak %14 düzeyine gelebildi. - İlginç bir istisna, akademik görevlerde kadınların payı Avrupa ülkelerinin çok üzerinde. Türkiye’deki Profesör ve Doçentlerin %30’u kadın. Avrupa’da bu oran % 15 kadar.
- Türkiye’de Devlet memurlarının da %40 kadarı kadın, ancak 3 bin üst düzey kadronun 600 kadarı kadınların elinde, yani %20 dolayında. Oysa üst düzey Devlet yönetim kadrolarına bakıldığında Avrupa’da kadınların oranı %40’ın üzerinde.
- Türkiye’de Üniversite yönetimine bakıldığında iş değişiyor.
165 Rektörden yalnızca 9’u kadın (%5). - Türk Silahlı Kuvvetlerindeki 40 bin subay içinde 1400 kadın subay var (% 3,5)
ancak kadın general yok. - İş alanında kadınlarımızın etkisi Dünya ortalaması (%10) düzeyinde.
35 Dolar milyarderinin 4’ü (%10) kadın. İşgücünde kadın oranı % 25. - Veee…. kadınlarımızın % 65’i “türban” takıyor (Konda). Ev kadınlarının %75’i,
Üniversite mezunu kadınların %15’i türbanlı.
****
Günün bulmacası
Aşağıdaki 14 kadın tiplemesinin her biri öbürlerinden bir biçimde farklı; ama 1 tanesi öbürlerinden o denli farklı ki ! Kim olduğunu bulabilir misiniz? (süre 1 saniye)
Prof. Dr. D. Ali Ercan
08 Mart 2013
Sayın Saltık, Benim e-postama gelen bir iletide “Hayır! biri diğerlerinden farklı değil, tam tersine diğerleri birinden o kadar farklı ki ” diye akıllara seza bir düzeltme aldım. bilgilerinize..æ