BİR GENERALİMİZİN UYARISI


BİR GENERALİMİZİN UYARISI

Değerli arkadaşlar,

Küresel emperyal Güçler (ABD-Rusya) yeni silah sistemlerini denemek ve depolarındaki cephanelerini “değerlendirmek” için İran-Irak arasında 8 yıl süren
(1980-88) ve galibi olmayan bir savaş çıkarmışlardı. Irak’ın başında Saddam,
İran’ın başında Homeyni, insanları acımasızca ölüme sevkeden iki Diktatör vardı..

Herhangi bir tarafın ezici üstünlük sağlamasını engelleyen dengeli yardımlarla, denetimli sürdürülen bu yıpratma savaşı ,İran’a ve Irak’a toplam 1 milyonun üzerinde insanın ölümüne, 200 milyar doların üzerinde maddi hasara mal oldu. ABD silah sanayisi 8 yılda 120 milyar $ kazandı..
Aşağıdaki haritada kırmızı ile gösterilen ülkeler Irak’a, yeşille gösterilen ülkeler İran’a,  haki renkte gösterilen ülkeler ise her iki tarafa silah sattılar..
 
Teşbihte hata olmaz, “iti iti kırdırarak” para kazanan emperyalizm, bu kez benzer bir senaryoyu Türkiye-Suriye arasında sahneye koymak istiyor. Aydınlarımız  ellerinden geldiğince, seslerini duyurabildikleri oranda halkı bilgilendiriyor, hükümeti uyarıyorlar.

Umarım çok geç olmadan büyük bir felakete yol açabilecek hatadan dönüş olanaklı olur. Bu konuda  kısa bir değerlendirme yapan ADD Bilim Kurulu üyemiz, E. Tümgeneral Naci Beştepe‘nin yazısını sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Prof. Dr. D. Ali Ercan

ADD Bilim Kurulu Başkanı 

**********

Harbiye’ye başladığım zaman US damgalı mataramız, ekmek çantamız, çatal-kaşığımız ve kasaturamız vardı. Tüfeğimiz de ABD yapımı M1 idi.
İçten içe üzülürdük; eziklik duyardık. Her atışta dağılan Kırıkkale tüfeklerine sarılırdık.

Topçu Subayı olunca gittiğimiz Polatlı’da düşürdüğüm bir US dürbünü için aylarca sıkıntı yaşamış, uğraşmıştım. “Bulunmaz Hint kumaşı” derler ya öyleydi. Teğmen’den daha kıymetliydi neredeyse.
İlk görev yerim doğudaydı. Kışlık malzeme; kayak, hedik, parka… Hepsi  US damgalı. Bir Amerikan parkası kaybetmek silah kaybetmeye eşdeğerdi.

Zamanla bunlar azaldı, azaldı ve bitti. ABD üsleri her yeri sarmıştı.
Bitmedi ama azalmıştı. Türk subayı olarak onur kırıcı durumlardan giderek kurtuluyorduk; 
sanıyorduk ki…

Kürecik radar sistemi ve Patriot füze olayı gururumuzu incitti yeniden.

NATO, Sovyetler’in dağılışından sonra düşman arar olmuştu.
NATO derken ABD demek istediğimi kabul edebilirsiniz. (NATO demek %70 ABD demektir.) Sonunda aradığını buldu. Petrol ve doğal gaz, yani enerji kaynaklarının  yerini. Düşman yarattı Irak’tan, İran’dan ve de Suriye’den. NATO üyesiyiz ya, bize de düşman oldu birden komşularımız. 

“SIFIR SORUN” derken, hem de kol kola, yan yana tatil yaparken 

Suriye’yi ne kadar zorlasanız Türkiye’ye tehdit olmaz, olamaz. Eti ne budu ne garibin. Zaten kendi derdine düşmüş. Milli güç unsurlarını tek tek ele al, biri bile Türkiye ile boy ölçüşemez. Ne ekonomisi, ne insan gücü,
ne coğrafyası, ne silahlı kuvvetleri ne diğerleri.

Şimdi US damgalı bir general çıkmış “Türkiye’yi koruyacağız, Türkiye’nin sınırlarını koruyacağız..” diye nutuk atıyor.

Utanıyorum yazmaya. Hani köpekleri uzaklaştırmak için denir ya,
aynen öyle. 

İzmir’de oluşturulan NATO Kara Komutanlığı‘na gelmiş. Bizi koruyacakmış. Bu adama değil, O’nu böyle konuşturanlara bakmak lazım.Türkiye NATO toprağıdır.” diyene. “Suriye bize askeri tehdittir” diye o sözün sahibini bilgilendirenlere ve de “Biz, ulusal olanaklarımızla, Suriye’den gelecek her türlü tehdidin  üstesinden geliriz” diyemeyene. “Suriye,
durup dururken bize neden füze saldırısında bulunsun, öyle bir şey yaparsa anasından emdiğini burnundan getiririz.” 
diyemeyene. 
Benim sitemim US Korg. Hodges’e değil bizi yönetene ve O’nun askerine… 

Naci BEŞTEPE
===============================================Dostlar,E.  Tümg. Naci Beştepe’nin irdelemesini biz sitemize alacaktık ki, Sayın Dr. D. Ali Ercan’ın yorumu da bize ulaştı. Onu da katarak Sayın Generalin özlü değerlendirmesini teşekkürlerimizle paylaşıyoruz.. (3.12.12)

Sevgi ve saygı ile.
3.12.12, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

BİR GENERALİMİZİN UYARISI” hakkında bir yorum

  1. Rıza GÜNER

    SAYIN GENERAL NACİ BEŞTEPE UYARMAKTA ÇOK GEÇ KALMIŞ!..

    Türkiye Nato’ya Harp Akademilerine kapatarak, entegre subay sınıfını tasfiye ederek girmiş, ABD’nin Komünizm’e ve Sovyetler Birliği’ne karşı izlediği bütün politikalarını itirazsız kabul etmiştir.

    ABD’nin Marshall Yarımından bu yana Ortadoğu politikası, İNSAN HAYATINI VATANDAŞLARINININ HAYATINI DÜŞÜNMEYEN İslam Ülkelerinin yöneticilerinden yararlanarak; KAZANANI KAYBEDENİ OLMAYAN Roma Gladyatörleri gibi savaşan taraflar oluşturmak ve İslam Ülkelerini Kontrol Edilebilir Kriz Bölgesi yapmaktı.

    Kontrol Edilebilir Kriz Bölgeleri, Soğuk Savaş döneminde SİLAH VE BOMBA DENEME BÖLGELERİ olarak, Soğuk Savaştan sonra; SİLAH VE BOMBA TÜKETİM BÖLGELERİ olarak ABD’nin silah ve bomba fabrikalarına hizmet ettiler.

    Türkiye, diğer İslam Ülkelerinden farklı olarak, Nato’ya kendi isteğiyle girdiği için de; 2.Dünya Savaş’ından kalan bütün eski, modası geçmiş askeri malzeme Türkiye’ye verilmiş, Kore’nin yemlik asker ihtiyacı da Türkiye’den karşılanmıştı.

    Öyle ki; Kore’deki ABD’li Komutan, fazla zayiat verildiği için eleştirilince; “biraz Türk Askeri kaybettiğimiz doğru… Ama, onların tanesi de ABD’ye 23 sente mal oldu… 23 sente mal olan askerler de fazla zayiattan sayılmaz,” diye cevap vermişti.

    1967’de İsrail, yemlik asker kullanmadan, Arapları yenilgiye uğratınca emperyalistlerin “yemlik askere” ihtiyaçları kalmadı. Soğuk Savaştan sonra ise; “Nato’nun 2. Büyük Ordusuyuz” denilerek martaval atılmasına, izin verilmez oldu. Türkiye’nin soğuk savaş döneminde, ikili anlaşmalarla kabbul ettiği Yunanistan’la kendi aleyhine 7/10 oranı, İsrail’le 1/10 oranı, uyulması gereken askeri standart kabul edildi… Ve başa geçirilen çuval icat olundu.

    Gene de, insan hayatına değer vermek, Sayın Naci Beştepe’nin aklına gelmemiş…Türkiye ve İslam Ülkelerinde, insan hayatına değer verilmediği, her sorunu, yumrukla, silahla ve hatta bir katliamla çözmeye çalışıldığını da düşünmemiş. Her sorunu akıl ve bilimle çözmek için, “HERKES EŞİTTİR!” demek, ise ufkunun dışında kalmış.

    Suriye düşmanımız değilmiş!… Sovyetler Birliği düşmanımız mıydı?

    Nato’ya kendi isteğimizle girdik!.. Ve bizden ne isteniyorsa onu yaptık ve elbette onu yapmaya da devam edeceğiz. Nato Sovyetler Birliğinin yıktıktan sonra başka bir politika mümkün mü?

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir