Doğu Perinçek : İKTİDAR AMAÇLI MİLLİ ÖNDERLİK..

Dostlar,

AYDINLIK ZINDAN..

Ne hoş bir kavram ve varsıl çağrışım..
Karanlık zindanları beyinleri, yürekleri, emekleri, dayanışmaları, eşsiz değerde yazılarıyla toplumun bunalımına ışık tutanlara selam olsun..

Üstelik tek başına hücrelerde, 70’li yaşlarında çok ama çok zor, kısıtlı yaşam koşullarında..

İşte bu gücü, dayanmayı, direnci sağlayan YURTSEVER DEVRİMCİ BİLİNÇTİR
ve bu bilinç önünde sonunda kazanmaktadır.

Devrimler tarihi bunların üyküsüdür.

Bu yazılar tekrar tekrar okunmalı, paylaşılmalı, arşivlenmeli ve gereği yapılmalıdır.

Sevgi ve saygı ile.
21.9.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

============================================================================

Bu gün üçüncü gün.
Araştırmalarda, “yeni parti” talep ettiği saptanan %60 oranındaki seçmen kitlesini tanımlamaya ve anlamaya çalışıyoruz. Şu saptamalarda bulunduk:

1- %60, sistemin tepesindeki AKP, CHP ve MHP dışında bir çözüm istiyor.
2- Bu talep, aynı zamanda büyük kuvvet talebidir. Türkiye, bugün “büyük sanılan” partilerin çözemeyeceği sorunların içine batmıştır. %60 onlara sırt çeviriyor.

Sistemin dışındaki Millî Merkez

Peki bu %60, nasıl kazanılacak ve Türkiye’yi bu karanlık gidişten kurtaracak iktidar
için mücadeleye nasıl seferber edilecektir?

Burada öncelikli sorun, %60’ı bir siyasal güç haline getirecek önderliğin oluşturulmasıdır. Yazarımız Sabahattin Önkibar, geçenlerde bu önderliği
Millî Merkez adıyla andı. Millî Merkez’in isim babası, yaşadığımız süreci
çok iyi anlayan bir CHP’li milletvekilimizdir.

Önce şu gerçeği saptayalım: Millî Merkez sistemin içinde değil, dışındadır.
Bunu biz söylemiyoruz, ABD emperyalistleri ve memurları böyle ferman buyurmuşlar.

ABD’nin küreselleşme programının özeti, millî olanı sistemin dışına atmaktır.

12 Eylül ve Turgut Özal’dan beri uygulanan program budur.

Bu programı, birkaç gün önce BOP Eşbaşkanlığının dışişleri görevlisi
Ahmet Davutoğlu çok açık ifadelerle bir kez daha ilan etti:

Aslında bu hesaplaşma 12 Eylül 1980’den beri sürüyor.
Küresel karşıdevrimin programı, millî olanla, başka deyişle milletle hesaplaşmadır. %60, bu hesaplaşmanın hedefi olan ve olayın farkına varan güçtür.

%60’ın ortak karakteri, millî olmaktır.

Sistemin dışındakiler ve sistemin dışına sürülenler

Millî Merkez’in tanımı da, %60’ın tanımıyla bağlantılıdır.
Milletle hesaplaşmanın hedef aldığı güçleri iki kümede toplayabiliriz:

Birincisi, eskiden beri nesnel olarak sistemin dışında olan geniş işçi, köylü, esnaf ve zanaatkâr kitleleridir. Millî tüccar ve sanayiciler de ara sınıf karakterinde olmakla birlikte millî sınıflara dahildir.

İkincisi, 1980 sonrasında, özellikle 1990 ve 2002’den sonra sistemin kenarlarına itilenlerdir. Bu kesim, arkada kalan dönemde Millî Devletin yönetimini, kadrolarını ve dayandığı sınıfları oluşturmuştur.

Millî olanla hesaplaşan karşıdevrim

Kemalist Devrimden kalan millî devlet, kamu ekonomisi, geniş iç pazar, köylünün desteklenmesi vb; 1980’lere kadar Atlantik sürecine karşın varlığını koruyordu.

Millî devlet ve ekonomisi tasfiye edilerek BOP Eşbaşkanlığı rejimi kuruldu.

Yeni dönemin hakim sınıfı;
– sıcak para komisyoncularından,
– hayali ihracatçılardan,
– dolar ve borsa vurguncularından ve
– tarikat rantçılarından oluştu.

AKP’yi temsil eden bu asalak sınıf, büyük sanayicileri ve tüccarları da yeni rejimin kenarlarına sürdü.

Millî devletin tasfiyesi bir karşıdevrimdir.

 KİT’lerin, gümrüklerin, paranın giriş çıkışına denetimin, tarıma desteklerin,
sosyal güvenlik sistemi ve sendikaların tasfiyesi, karşıdevrimin ekonomik programıdır.

Davutoğlu’nun “ulusçulukla hesaplaşma” dediği olay budur.

Hesaplaşma, 2002’den sonra AKP iktidarıyla hızlandı ve 2007’de karşıdevrim esas olarak tamamlandı.

Kenarlara sürülen Atatürkçüler ve millîciler

Karşıdevrimle kurulan Gladyo-Mafya-Tarikat rejiminin kenarlara sürdüğü gruplar siyasal-ideolojik kimlikleriyle şöyle sıralanabilir:

– Atatürkçü, laik, çağdaş orta sınıflar, aydınlar, bürokratlar.
– Kurum olarak Türk Ordusu ve özellikle Mustafa Kemal’in askerleri.
– Çeşitli parti ve akımlara dağılmış olan milliciler, vatanseverler, millî devletle varolan kesimler.

Bu olayı iyi anlamak için somut örnekler vermeliyiz.

Türk Ordusunun 100’e yakın general ve amirali ile 500 kadar seçkin subayı
hapse atılmıştır.

Komuta kademesi de esir alınmıştır.

Bütün subay kitlesi, Kemalist Devrimin yıkımıyla bağlantılı olarak,
sistemin itibarsızları konumuna itilmiştir.

Millî devletin eski kadroları, hatta Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer gibi eski Cumhurbaşkanları, Hüsamettin Cindoruk gibi eski TBMM Başkanları, Deniz Baykal’la birlikte CHP’nin önder kadroları ve teşkilatları, eskiden iktidar partisi olan DYP/DP ve ANAP’ın AKP ile bütünleşmeyen kadroları ve temsil ettikleri kuvvetler sistemin kenarına sürülmüşlerdir.

Yine AKP ile bütünleşmeyen bir kısım milliyetçi-ülkücüler aşağı bastırılmışlardır.

Devlet bürokrasinin tasfiye edilen geniş kadrolarının yerlerine, tarikat ve cemaat kadroları yerleştirilmiştir.

Millî yıkımdan etkilenen büyük kitle

Bu süreçte yıkılan millî devletin eski sahipleri ile çağdaş orta sınıflar, bir süre “Cumhuriyetimiz dimdik ayakta” gibi söylemlerle yeni durumu kabul etmek istememişlerdir.

Ancak artık Harp Okulları bile İmam Hatiplilere açılmaktadır.

Karşıdevrim manzarası apaçık ortadadır.

Yeni sistem içinde yeni olmayan kesim, yalnız kendisini temsil etmiyor.
Bu kesimlerin geçmişte toplum içinde denetledikleri ve etkiledikleri geniş halk yığınları var. O yığınlar da KİT’lerin özelleştirilmesiyle sokağa atılmış,

5 milyon sendikalı sendikasız kalmış,

toprağını ekemez hale gelmiş ve yoksullaşmış, iflas etmiş veya tezgâhını kaybetmiştir.

Millî devletin tasfiyesi nüfusun %10’u dışında bütün bir milleti etkilemiştir.

En önemlisi ülke parçalanma tehdidi altındadır,

laiklik elden gitmiş, mezhep baskısı yoğunlaşmıştır ve
iç barış artık geçmişte kalan bir özlemdir.

Bütün bu etkenler, yeni parti arayan %60’lık büyük çoğunluğu belirlemiştir.

Millî mağdurlar arasındaki yakınlaşma

Yine bu süreç, yakın zamana dek millî devletin yönetici kesimleri içinde yer alanları, emekçi sınıflara yakınlaştırmıştır. Bu kesim, Atatürk Cumhuriyetinin değerleri ve laiklikle buluşmuştur ve cephesini AKP’ye dönmüştür.

CHP’nin yeni yöneticileri, Neoliberal hakim sınıfların denetimine girerken,
AP-DYP geleneğinden gelen bir kesim, millî ve karma ekonomiye yönelmişlerdir.
% 60’ın anlamlı bir kesimini kazanarak Milli Hükümet için yeterli gücü oluşturmayı hedefleyecek Millî Merkez, bütün bu gelişmeler dikkate alınarak oluşturulabilir.

Millî dinamikler

Bugün iktidar mücadelesi, iki büyük gücün birleştirilmesiyle başarıya ulaşacaktır:

1. Emek hareketi. İşçi sınıfı, kamu çalışanları, meslek örgütleri ve köylülük.
En millî dinamik, emekçi halktır.

2. Cumhuriyet hareketi. 2007’de Cumhuriyet yürüyüşü ve mitinglerinde kendisini gösteren aydınlanmış orta sınıflar, sanayici, tüccar ve küçük sermaye sahipleri.

Bu iki dinamik buluşmaya ve birleşmeye başlamıştır.
%60 oranındaki yeni parti isteyen kitle bu sürecin ürünüdür.
Yeni parti arayan %60’ı ikna edecek Millî Merkez, emekçi halkın ve yıkılan Cumhuriyetin temsilcilerinden oluşabilir.

Karşıdevrimin Cumhuriyetle ve milletle hesaplaşma saldırısına karşı mücadeleye önderlik eden Millî Merkez, AKP rejimiyle bütünleşen CHP ve MHP gibi partilerin statükosunu yıkacak ve o partileri de girdikleri çıkmazdan kurtaracak ve kucaklayacaktır.

AKP ve BDP saflarındaki yurtsever kitle de, hiç kuşkusuz millete savaş ilan edenlere karşı millî cephe içinde yer alacaklardır.

Bu büyük mücadele, 1980 öncesindeki statükoyu geri getirmek için değil,
bağımsız ve demokratik Türkiye’yi kurmak içindir.

YARIN: MİLLÎ ÖNDERLİĞİN NİTELİKLERİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir