Yazıklar Olsun..
Bugün size 11 Eylül 2001’de ABD’de yapılan ve sonrasında dünyayı değiştiren saldırıdan bahsetmeyi düşünüyordum. Fakat yaşadığım güncel bir gelişme nedeniyle bu yazımda önünüze başka bir konuyu getireceğim.
Bu köşeyi takip edenler bilirler, çeşitli sivil toplum kuruluşlarında faaliyet gösteriyor ve davet edildiğimiz yerlerde ülkemizin hızla bir karanlığa doğru sürüklendiğini bilgimiz, birikimimiz ve deneyimimiz ölçüsünde halkımıza anlatmaya çalışıyoruz.
Örneğin bu ay içinde Avrupa Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) davetlisi olarak “Suriye’de neler oluyor? Türkiye’nin rolü nedir?” konulu panellere katılmak için Almanya’nın Duisburg, Frankfurt, Hannover, İsviçre’nin Bern ve Avusturya’nın Viyana kentlerine gideceğiz. Yine Suriye konusunda bir panele katılmak için bu kez de Türkiye Gençlik Birliği’nin (TGB) davetlisi olarak Mersin’e gideceğiz.
Ayrıca Milli Anayasa Forumu’nun üyesiyiz ve onun düzenlediği çalışmalara katılmaktayız. Başında TBMM 17. Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un olduğu Milli Anayasa Forumu yurdun dört bir yanında il ve ilçe merkezlerinde binlerce yurttaşın katılımı ile toplantılar düzenlemektedir. Bu toplantılarda emperyalizm tarafından dikte edilen ve takipçisi olunan yeni anayasanın emek ve işçi hakları düşmanı olduğu, Cumhuriyetimizin olmaz ise olmazı olan kırmızı çizgileri yok etmeyi amaçladığı, bölücü ve ortaçağ karanlığının temsilcisi olduğu, iç barışımızı dinamitleyeceği ve Meclisin yeni anayasa yapma yetkisinin olmadığı anlatılmaktadır.
Su uyur düşman uyumaz
Milli Anayasa Forumu yaz süresince de “Su uyur düşman uyumaz” ilkesinden hareketle boş durmamış ve çalışmalarına devam etmiştir. Geçtiğimiz günlerde bu kapsamda yapılan faaliyetlerden Foça, Dikili ve Kuşadası’nda yapılan çalışmalara ben de katıldım. En son ise 12 Eylül’de ADD tarafından Karaelmas şenlikleri dahilinde Soma/Manisa’da düzenlenen Milli Anayasa Forumu’na Hüsamettin Cindoruk ve Şahin Mengü ile birlikte davetliydik.
Geçtiğimiz Pazar günü son günlerde yitirdiğimiz şehitlerimize sahip çıkıldığını göstermek için İstanbul Bağdat Caddesi’nde yapılan çok büyük bir çoğunluğunu gençlerin ve bayanların oluşturduğu yürüyüşe eşimle birlikte katıldım.
Bu yürüyüş sırasında beni Soma’dan aradılar ve CHP örgütünün ADD’ye yaptığı baskı nedeniyle 12 Eylül’de yapılacak Milli Anayasa Forumu’nu istemeyerek de olsa iptal etmek zorunda olduklarını bildirdiler. “Niçin?” diye sorduğumda; Şahin Mengü’ye CHP yönetiminden tepki olduğunu çünkü CHP yönetimine muhalefet ettiğini ve ulusalcı fikirlere sahip olduğunu söylediler.
Benim adıma karşı bir tepki olmadığı söylenmesine karşın, Şahin Mengü’de olduğu belirtilen genel merkeze muhalefet ve ulusalcı bakış açısı “usurlarının” bende de mevcut olmasından olsa gerek, bu iptalden gerçekten çok alındım ve üzüldüm.
Çünkü ben de Atatürk önderliğinde yapılan Türk devrimlerine, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine, CHP’nin 6 Ok’la özet olarak belirtilen kurucu ve vazgeçilemez ilkelerine yürekten ve iliklerine kadar bağlıyım ve ulusalcı bakış açısına sahibim.Ben üç kuşaktır CHP’ye gönül ve oy vermiş ve bu ülkenin kuruluşunda emeği olmuş istiklal madalyalı bir ailenin çocuğuyum. CHP’liyim ve onur duyuyorum. Ama YCHP’yi içime sindiremiyorum.
CHP seçmeninden ilgi çok büyük
Çeşitli vesilelerle gittiğim her yerde CHP’li seçmenden ilgi, destek ve çok büyük bir sevgi görüyorum. Fakat aynı desteği ve sevgiyi örgütten aldığım söylenemez. Milli Anayasa Forumu’na CHP örgütünden verilen destek de aynı biçimde. Foruma halkın ve CHP’li seçmenin ilgisi çok büyük! Örgütün desteği ise, genel merkezden ikbal beklentisi içinde olan yerlerde az veya köstek olmak şeklinde, büyük resmin görüldüğü ve kişisel çıkarların ülke çıkarları üzerinde görülmediği yerlerde ise yüksek orandadır.
Evet, emperyalizm tarafından Türkiye Cumhuriyeti dönüştürülmeye ve Büyük Ortadoğu Projesi ile uyumlu hale getirilmeye çalışılmaktadır. AKP bunun için kurdurulmuş ve desteklenmiş, TSK’ya bunun için operasyon yapılmış ve Silivri bunun için vardır.
Yeni anayasa bu dönüştürülme işleminin hukuki metni olacaktır. Böyle büyük bir operasyon yalızca iktidar partisi ile olamaz. İşte bu nedenle CHP’ye operasyon yapılmış ve partiden Atatürkçüler, Milliciler ve fikirleri temizlenmeye çalışılmaktadır.
Operasyon sonucunda CHP’nin dümenine geçen ve kendini YCHP olarak adlandıran yönetimin, partinin ve ülkemizin çıkarlarına olmayan tehlikeli sularda yol aldığını gösteren kanıtlar çoktur. En sonuncusu 30 Ağustos – 1 Eylül 2012 arasında Güney Afrika’da yapılan Sosyalist Enternasyonal’in 24. Kongresinde gerçekleşmiştir.
Bu arada Sosyalist Enternasyonal’in adına bakarak sakın paylaşımcı, barışsever, mazlumdan yana tavır koyan bir kuruluş olarak görmeyin. Emperyalizmin çıkarlarını savunur ve onun sol yumruğudur. Öldürmez ama süründürür!
Güney Afrika’da Cape Town’da Kemal Kılıçdaroğlu “Kürt meselesi, Kıbrıs ve Suriye konularında ülkemizin çıkarları ile çelişen hatta ihanet içinde olan kararları imzalamıştır.“
“Bu konuda çekincemizi Sosyalist Enternasyonal Genel Başkanı Papandreou’ya bildirdik” açıklaması yeterli değildir. Kararlı ve güçlü bir reaksiyonun ifadesi olarak genel başkan yardımcılığı görevinden istifa edilmeliydi.
Eski CHP yönetimi ile Sosyalist Enternasyonal’in arası çok kötü idi,
YCHP’nin çok iyi.
Niçin?
Saygılar sunarım.
http://www.avrupagazete.com/turker-erturk/6341-yaziklar-olsun.html, 11.9.12
MİLLİ ANAYASA DEĞİL, ELİNİZDEN GELİYORSA CUMHURİYET VE UYGARLIK ANAYASASI DÜŞÜNÜN!..
Soğuk Savaş döneminde adı Proleter Devrimci Aydınlık olan bugünün İşçi Partisi, Sovyetler Birliği’nin Sosyal Emperyalizmle suçluyor ve hatta “daha genç olduğu için, daha tehlikeli olan Sovyet Sosyal Emperyalizmine karşı” ABD’nin yanında yer alıyor ve düpedüz Amerikancılık yapıyordu.
Soğuk Savaş’tan ve Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, ortaya Yeni Amerikancılık çıktı… Eski Amerikancılar, Yeni Amerikancılığa doğru görüş değiştirdiler. “İki Süper devlet dünya halklarının baş düşmanıdır… Sovyetler Birliği daha genç olduğu için daha tehlikelidir,” demek yerine; bu kez Amerika’ya karşı çıkmakta çok kesin ve çok keskin göründüler. Ama, Büyük Ortadoğu Projesi gibi gene varolmayan projelere karşı çıkarak, Amerika’ya hizmette kusur etmediler.
İşçi Partisi, olmayan BOP dolayısıyla Amerika’ya karşı çıkmakta çok hızlı, çok keskin… BOP diye bir Proje olmadığı, ABD’nin bu bölgedeki KEKB olduğu için de en büyük hizmetini ABD’ye ve İsrail’e yapıyor.
Türkiye ve İslam Ülkelerinde, insan hayatına zerre kadar değer verilmez. On binlerce insan öldükten sonra bile, verilen karardan dönülmez. Hatta, “kararlı olduğumuzu görsünler,” demekte ısrar edilir. Bu nedenle de, Emperyalizmin stratejistleri, BOP gibi basit projelere itibar etmez ve daima bundan daha yüksek bir zeka düzeyinde düşünürler ve özerllikle kan dökülmesini, özellikle de devletin kan dökmesini isterler.
Emperyalizmin stratejistleri tarafından düşünülen projeler; karşılıklı kan döküldükten sonra başarıya erişirler… İslam ülkelerinde, Roma Gladyatörleri gibi yaratılan taraflar, bir kez kan dökmeye başladıktan sonra, artık bunu durduracak, buna engel olacak zeka, akıl ve sağ duyu olmaz… Herkesin düşündüğü çözüm; “on bin kişinin daha kanı dökülsün, on bin kişinin kanı az olur, yüz bin kişinin kanı dökülsün,” biçiminde olur ki; İşçi Partisi’nin, MHP ve CHP’nin düşündüğü çözümler daima yüz binlerce kişinin ölmesini gerektirmektedir.
Çünkü, “kırmızı çizgiler” varmış.
Amiral Türker Ertürk’e göre; “Türkiye, olmayan BOP’a uydurulmak isteniyormuş…AKP, bunun için ABD tarafından kurdurulmuş, TSK’ya bunun için operasyon yapılıyormuş.”
Amiral Türker Ertürk de İşçi Partisi gibi, herkesin parti kurmakta başarısız olacağını sanmış ve parti kurmanın ve siyasette başarının Amerika’ya bağlı olduğunu iddia etmiş… TSK’daki operasyonun olmayan BOP’un gereği olduğunu sanması ise en büyük hatası.
ABD, “Türkiye’nin kalburüstü bütün yöneticilerinin yetiştiği Harp Akademilerinin kapatılmasını, Nato’ya giriş şartı olarak” istemiş ve kabul ettirmiştir. 68 ve 78 Kuşağı’nın ezilmesiyle de Türkiye’nin ilerici yönetici yetiştirmesi durmuş ve meydan Tarikatlarla, Sünni Din Adamlarına kalmıştır. Bunlar da; aradan geçen zamanda parti kurmayı ve iktidara getirmeyi öğrenmişler… Bunu kendi yaptıkları Anayasa ile de taçlandırmak istemişlerdir.
Türker Ertürk gibi askerler de, siviller de parti kurmayı, Anayasa yapmayı
bilmezler. Yalnızca mevcut iktidar ve parlamentonun yapamayacağını iddia ederler. Küçük Salon toplantılarında bunu birlerine anlatmayı ve kendi kendilerini alkışlatmayı büyük etkinlik sanırlar. Bir Cumhuriyet ve Uygarlık Anayasası düşünmekten ve ortaya bir Anayasa fikri koymaktan da acizdirler. Ve ne yazık, her davayı, her seçimi, her mücadeleyi kaybetmeyi kendileri için bir kader haline getirirler.
Evet… Sayın Türker Ertürk, Milli Anayasa Panelinde konuşsanız ne olur, konuşmasanız ne?.. Sonra, 1870’den beri yalnızca Cumhuriyet Anayasası yapmanın değeri var!..