“1 Mayıs 2012 : İşçi Bayramı Kutlu Olsun!” hakkında 5 yorum
Yemliha TÜRK
Yolundan saptırılması için önemli yol katedilmiş ADD’ nin bilim kurulunda en aktif ve çalışkan üye (bilim adamı) olduğunuz bilinmektedir. Ne yazık ki, bu çalışmanın bireysel olduğu gözleniyor. Ben inanmadığım için soruyorum. Siz gerçekten bu bilim kurulu üyelerinin ( hatta ADD yöneticilerinin) hepsinin sizinle aynı amaç için orada olduğuna inanıyormusunuz? Bireyleri tek tek irdelemenizi dilerim. Bana cevap vermek zorunda değilsiniz. Vicdanınızın sessizce ve objektif ölçütlerle değerlendirmesini istiyorum. Birçok konuda sizinle aynı düşünmeyebilirim. Tepki ve kimi davranışlarınızı saygı sınırlarını aşmadan eleştirebilirim. Hatta kavga edebilirim. Fakat gerek ülke gerçeklerine bakışınız, gerek sınıfsal kavrayışınız ve gerekse bitmek tükenmek bilmeyen enerjinizle, üretmek çizgisinden ayrılmadığınız sıkı bir çalışma içinde olduğunuz görülmektedir. Son olarak, 1 Mayıs 2012 için yazdığınız kısa, özlü ve en önemlisi yazınızın sonunda, “küresel çapta” mücadele gücü yaratmak önermesi çok doğru ve yerinde bir önermedir. Yukarıda ADD bilim kurulu ve yönetimine karşı ettiğim sözleri değerlendirmenizi istiyorum. Sizce, sözünü ettiğimiz arkaşlarımızla küçücük bir birim olarak yola çıkılabilirmi? Siz bunlarla aynı çizgide olabilirmisiniz? onlar sizinle aynı kaygıları, mücadele düşüncesini taşıyorlar mı? Şartlar gerektirse birlikte yola çıksanız (dernekteki yolculuğu kastetmiyorum), bu kimselere sırtınızı dönebilirmisiniz? Cevap değil, vicdani değerlendirmenizin esas olduğunu tekrar hatırlatıyorum. Genel kurullarında sahtecilik yapan, mücadele güçlerini bilinçli olarak dağıtan, yüzü kızarmadan yalan söyleyebilen, birlikte çalıştığı, arkadaşım dediği insanların yokluğunda her türlü rezil ifadeleri, onlar için kullanan, en basit konularda hukuku çiğneyen, o koltukta ne varsa, oturduğu koltuğa yapışmak için her türlü …… katlanan kişilerle nasıl mücadele yolculuğu ettiğinize/edebileceğinize pek aklım ermiyor. Yanlış anlaşılmasın, sizinle anlaşamadığım konularda ikna olamamışsam dişe diş kavga veririm. Ama yukarıda sözünü ettiğim özelliğiniz için beğeni, takdir ve teşekkür duygularımı da esirgemem. Hani demişler ya, “Falan kişiyi asmalı gölgesine oturup ağlamalı” diye. bulunulan ortama, aldığınız tutum ve eylemlere baktığımda hakkınızdaki düşüncelerim, kısmen bu deyimi çağrıştırıyor. Sayın Saltık, 1 Mayıs yazınızla çağımızın gerektirdiği küresel mücadele düşünceniz, açıklamanız ve çağrınız için teşekkür ederim. Yemliha TÜRK (ADD İSTANBUL ŞUBE BAŞKANI)
Bir bütün olarak değerlendirmerinize teşekkür ederim.
Görevdeki Genel Başkan bana çağrı yaptı ve GYK da uygun gördü, ADD Tüzüğünde tanımlanan 20 kişilik Bilim-Danışma Kurulu’nda yer aldım. Kurul kendi içinde bana Yazmanlık görevi verdi. Üstesinden gelmeye çabalıyorum. Yönetimin içinde değilim, Kurulumuz kararları da yönetsel nitelikte değil. Öneriler sunuyor
ya da danışılan konularda Kurul olarak raporlar sunuyoruz.
Belli gün ve konularda yazılar isteniyor, yazmaya çalılşıyoruz, Örgütümüze konf. vb. etkinlikere gidiyoruz sık olmasa da.
Yönetimdeki arkadaşların çizgilerine ilişkin niyet okuyuculuğa hakkım olmadığını düşünüyorum. GYK’nın içişleri ile hiç ilgim yok.
İçtenlikle koşturan arkadaşlarımı biliyor ve takdir ediyorum.
Tansel hanım bu kişilerin başında geliyor. Vargücüyle koşturuyor, helal olsun. Çok da cesur ve birikimli bir üst düzey hukukçu.
ADD için bu dönemde şans olduğu kanısındayım. Benden ricalarını elimden geldiğince karşılıyorum. Bu seçimlerde hiçbir organa aday da değilim. Beklentisiz bir işbirliği söz konusu.
Eldeki malzeme ne ise, onunla, ülkemizin çooooooooook kritik koşullarında elden ne geliyorsa onun en akıllıca, en verimli olarak yapılması gerektğini düşünüyorum. Herkesi “ÜRETİME”, daha çok üretime çağırıyorum.. Sizi de..
Mustafa Kemal en güç şartlar altında yola çıktığında ve daha sonraları Yanındakiler kendisiyle aynı düşüncede değillerdi. Yalnızdı, ya da azınlıktalardı. Ancak inançlıydı, kararlıydı, umutluydu. Bıkmadan usanmadan gerçekçi düşüncelerini anlattı, kişileri toplumu bilgilendirdi. Uygulamalarında başarılı oldu ve Türkiye Cumhuriyeti / Devrimler gerçekleşti. Dolayısıyla Sayın Saltık’ın çevresini ve insanımızı ötelemeyen kişisel yapısı ve tavrıyla bıkmadan usanmadan aydınlatmacı yazıları , bilgilendirme ve uyarıları için kendisini kutluyor, teşekkür ediyoruz… Mehmet Ayhan
Sayın Saltık, Size yazmamın sebebi, asla, sizi sorgulamak, yargılamak veya suçlamak vb. değildi. Herhangi bir açıklama yapmayabilirdiniz. Size kimin görev çağrısı yaptığı veya kimin sizi göreve uygun gördüğü de önemli değil. Mesele bu çağrıyı, hangi değerlendirmelerle sizin uygun görüp görmediğinizdir. Bulunduğunuz kurulun işlevi hakkında bilgim var. Esas mesele, yazınızda, arkadaşlarınızın çizgilerine ilişkin, “niyet okuyuculuğu” na hakkınız olmadığını ifade ettiğiniz mesele ile derneğin nereye sürüklendiğidir. Sizden “niyet okuyuculuğu” anlamı çıkarılabilecek bir istekte bulunmak istemiyoruz. “Niyet okuyuculuğu” dediğiniz şey, kanıtlanmayan yoruma, kişisel değerlendirmeye ait iddialar olabilir. Bizim, sizden böyle bir isteğimiz yok. Biz, asıl amaçlarımızı bırakıp şahıslarla uğraşamayız. Böyle bir anlam çıkarılmışsa düzeltiriz. Bu kişilere dikkat çekmemiz, kişisel özelliklerinden dolayı aramızda bir sorun olduğundan değil, temsil ettikleri Atatürkçü düşünce karşıtı ideolojileri ve bu yöndeki çalışmaları sebebiyledir. Sözü edilen kimselerin bağlı bulunduğu. ” kulüp”, “cemiyet”, “dernek” vb. diye ifade edilen kuruluşlara mensup olmalarıdır. yani somut olgulardır. Bu kuruluşların merkezleri nerelerdedir. Hangi ülkelerdedirler? Kimden emir ve talimat almaktadırlar? Kendileri oraların bilmemem kaç dereceden üyesi olduklarını açıkça ifade etmektedirler. Bunun neresi “niyet okuyuculuğudur.” İtirazımızın küçük meselelere, bireysel sürtüşme ve çatışmalara indirgenmesi, öncelikle bizim anlaşılmadığımızı sonucunu verir. Örneğin siz, dernekle ilişkisi olmayan kimselerin, yine dernek üyesi olmayan, devletten emekli birisine, ADD ye üyelik ve genel başkanlık adaylığı teklifi götürülmesini, bu şahsında öneriyi kabul ederek genel kuruldan 20 gün önce derneğe üye yapılmasını ve aday olmasını içinize sindirebiliyormusunuz. Sizce önermeyi yapanlar hangi görevleri vermişlerdir. Hiç düşündünüzmü? Dernek kurulalı 20 yılı geçmiş, üyelik akla gelmemiş, önceki dönem öneri götürülmüş, hangi sebeple üyeliğe ve adaylığa yanaşmadığı, e cevap verdikleri herkes tarafından bilinmektedir. Biz kişinin eğriliğini doğruluğunu tartışmıyoruz, olaya bakarmısınız. Ve aday olan bu şahsın, “iyi giyimli, güzel konuşan tanımadığım dört kişi öneri getirdi beni ikna etti.” demesini nasıl karşılıyorsunuz. Bu olay bir sır değildir. Ben bugüne kadar genel başkan ve genel sekreter hakkında hiç bir şey konuşmadım, yazmadım ve kendleriyle tanışmıyorum. Durum böyleyken, bu kişilerin bana olan kin ve nefret duygularının sebebi nedir. Siz olsanız ne düşünürsünüz? Sizi yormadan ben söyleyeyim. Şimdiye kadar hiç muhatap olmadığım, beni hiç bir şekilde tanımayan, bu yöneticilerin, bana ve benim gibilere tavırlarının sebebinin, derneğe sızmış olan yıkıcı, bölücü ve başka maksatlı servis görevlilerinin çabalarıyla olduğunu veya derneği gözetlemekte olan dışarıdaki servislerin bilgi aktarımları sebebiyle olduğunu düşünmez misiniz. Gerçek bu değilmidr? Kaldı ki, yöneticimiz olan şahıslar, uzun yıllar hukuk mesleğini icra eden kimselerse, neden kendilerine aktarılan bilgileri araştırma doğrulama gereğini duymadılar. Saygın gazetecilerimizden Banu AVAR’ ın, “SOLCULAR, MİLLİYETÇİLER, SAMİMİ DİNDARLAR OPERASYONUN ODAĞINDA” başlıklı yazısını okumanızda fayda görürüz. ADD yi kontrol için yabancı servisler kimleri nasıl görevlendirmişler.Sizi zeki bir insan olarak tanırız. Olayları akıl süzgecinden geçirdiğinizde, gerçekten yabancı parmağı göremiyormusunuz. Ülkemizin en meşru ve saygın örgütünü yönetenler neden genel kurullarında sahteciliğe başvururlar. Neden, en dirençli şube başkanlarını ve üyelerini yasalar ve tüzüğe aykırı olarak ihraç etmek için canla başla çırpınırlar. Neden, çevrelerindeki bazı kimselerin, nerelerin bağlısı olduklarını araştırmazlar. Genel Başkanın SONKULİS muhabirine verdiği mülkattan bilginiz vardır, ADD WEB sitesinde yayınlandı. Peki yayınlanmayan kısmında neler olduğunu araştırdınız mı? Araştırmanızı öneririm(!) Organlarda görevli olmamanız sebebiyle GYK faaliyetleri dışında bulunmanız doğaldır. Elbette, derneğn her kademesinde içtenlikle koşuşturan saygıya layık arkadaşlar vardır. Kendiniz için “beklentisiz işbirliği” olduğunu söylediğiniz gibi, herkes için aynı şeyleri söyleyebilirmisiniz? Geçtiğimiz genel seçimler sırasında derneğin düşürüldüğü durum ve kimi adaylar hakkında neler düşündüğünüzü açıklamanızı bile istemiyorum. Çünkü, sizin de bizler gibi içinizin acıdığını duyumsuyorum. ADD bu kadar aşağılanamaz, küçük düşürülemez. Övgüye layık gördüğünüz genel başkanın “çok güvenine mazhar olan” ve desteklediği kimselerin kimi yerlerde seçimi unutup, bulunduğu ortamı Çölaşan karşıtı propagandaya çevirdiğini muhtemelen kendileri duymamıştır. “Sizin de duymadığınız anlaşılmaktadır. Yazınızı, eldeki malzeme ne ise, …..elden ne geliyorsa, onu en akıllıca, en verimli olarak yapılması gerektiğini düşünüyorum. herkesi “ÜRETİME” daha çok üretime çağırıyorum. ………sizi de…….. diye bitiriyorsunuz. Dışarıdan bakıldığında oldukça güzel bir bakış. Çok güzel bir hedef ve çağrı. Gelin görün ki, malzeme, malzeme değil. Donanımlı devrimcileri uzaklaştıran, Atatürkçü düşüncenin ne olduğundan habersiz, basit bir genel kurul ortamında bile, sahtecilik yapmaktan kendini alamayan bir yapıya siz eldeki malzeme mi diyorsunuz. Yasa ve tüzük hükümlerini hiçe sayan keyfi uygulamalarla birçok şube başkanı, yönetici ve üyesini despotluk yaparak uzaklaştırmaya çalışan, dikensiz gül bahçesi yaratarak, kendilerine ADD nin saygın organlarında yer açanlara diyet ödeme yolunu seçen, kafası boş kimseler mi edeki malzeme. Bilim adamısınız, hekimsiniz, deponuzda aspirin varsa o da ilaçtır diye, kanser hastalığını aspirinle tedaviye kalkışırmısınız? Çürük malzeme ile temelini attığınız bina depremi bile beklemeden başınıza çökmez mi? Eldeki malzemeyle kadere bak dercesine hareket etmek, teslim olmak değilmidir? kendi içinde bile barışık olmayan eleştirel dostluk davranışının ötesinde birbirine düşman yöneticilerle nereye kadar yürünebilir. Siz bir mücadeleye kalkıştığınızda bunlara güvenip sırtınızı dönebilirmisiniz? Saygı ile………………………… NOT: Mehmet AYHAN Bey de durumu anlamamış, ilgisiz kıyaslama yapmıştır. Ortada hastalıklı bir durum var. Mehmet bey, acaba olayların neresindesiniz. Ne kadar bilgi sahibisiniz. Saltık’ tan istenen nedir, bilginiz var mı? farkındamısınız?
Yolundan saptırılması için önemli yol katedilmiş ADD’ nin bilim kurulunda en aktif ve çalışkan üye (bilim adamı) olduğunuz bilinmektedir. Ne yazık ki, bu çalışmanın bireysel olduğu gözleniyor. Ben inanmadığım için soruyorum. Siz gerçekten bu bilim kurulu üyelerinin ( hatta ADD yöneticilerinin) hepsinin sizinle aynı amaç için orada olduğuna inanıyormusunuz? Bireyleri tek tek irdelemenizi dilerim. Bana cevap vermek zorunda değilsiniz. Vicdanınızın sessizce ve objektif ölçütlerle değerlendirmesini istiyorum. Birçok konuda sizinle aynı düşünmeyebilirim. Tepki ve kimi davranışlarınızı saygı sınırlarını aşmadan eleştirebilirim. Hatta kavga edebilirim. Fakat gerek ülke gerçeklerine bakışınız, gerek sınıfsal kavrayışınız ve gerekse bitmek tükenmek bilmeyen enerjinizle, üretmek çizgisinden ayrılmadığınız sıkı bir çalışma içinde olduğunuz görülmektedir. Son olarak, 1 Mayıs 2012 için yazdığınız kısa, özlü ve en önemlisi yazınızın sonunda, “küresel çapta” mücadele gücü yaratmak önermesi çok doğru ve yerinde bir önermedir. Yukarıda ADD bilim kurulu ve yönetimine karşı ettiğim sözleri değerlendirmenizi istiyorum. Sizce, sözünü ettiğimiz arkaşlarımızla küçücük bir birim olarak yola çıkılabilirmi? Siz bunlarla aynı çizgide olabilirmisiniz? onlar sizinle aynı kaygıları, mücadele düşüncesini taşıyorlar mı? Şartlar gerektirse birlikte yola çıksanız (dernekteki yolculuğu kastetmiyorum), bu kimselere sırtınızı dönebilirmisiniz? Cevap değil, vicdani değerlendirmenizin esas olduğunu tekrar hatırlatıyorum. Genel kurullarında sahtecilik yapan, mücadele güçlerini bilinçli olarak dağıtan, yüzü kızarmadan yalan söyleyebilen, birlikte çalıştığı, arkadaşım dediği insanların yokluğunda her türlü rezil ifadeleri, onlar için kullanan, en basit konularda hukuku çiğneyen, o koltukta ne varsa, oturduğu koltuğa yapışmak için her türlü …… katlanan kişilerle nasıl mücadele yolculuğu ettiğinize/edebileceğinize pek aklım ermiyor. Yanlış anlaşılmasın, sizinle anlaşamadığım konularda ikna olamamışsam dişe diş kavga veririm. Ama yukarıda sözünü ettiğim özelliğiniz için beğeni, takdir ve teşekkür duygularımı da esirgemem. Hani demişler ya, “Falan kişiyi asmalı gölgesine oturup ağlamalı” diye. bulunulan ortama, aldığınız tutum ve eylemlere baktığımda hakkınızdaki düşüncelerim, kısmen bu deyimi çağrıştırıyor. Sayın Saltık, 1 Mayıs yazınızla çağımızın gerektirdiği küresel mücadele düşünceniz, açıklamanız ve çağrınız için teşekkür ederim. Yemliha TÜRK (ADD İSTANBUL ŞUBE BAŞKANI)
Sayın Türk,
Bir bütün olarak değerlendirmerinize teşekkür ederim.
Görevdeki Genel Başkan bana çağrı yaptı ve GYK da uygun gördü, ADD Tüzüğünde tanımlanan 20 kişilik Bilim-Danışma Kurulu’nda yer aldım. Kurul kendi içinde bana Yazmanlık görevi verdi. Üstesinden gelmeye çabalıyorum. Yönetimin içinde değilim, Kurulumuz kararları da yönetsel nitelikte değil. Öneriler sunuyor
ya da danışılan konularda Kurul olarak raporlar sunuyoruz.
Belli gün ve konularda yazılar isteniyor, yazmaya çalılşıyoruz, Örgütümüze konf. vb. etkinlikere gidiyoruz sık olmasa da.
Yönetimdeki arkadaşların çizgilerine ilişkin niyet okuyuculuğa hakkım olmadığını düşünüyorum. GYK’nın içişleri ile hiç ilgim yok.
İçtenlikle koşturan arkadaşlarımı biliyor ve takdir ediyorum.
Tansel hanım bu kişilerin başında geliyor. Vargücüyle koşturuyor, helal olsun. Çok da cesur ve birikimli bir üst düzey hukukçu.
ADD için bu dönemde şans olduğu kanısındayım. Benden ricalarını elimden geldiğince karşılıyorum. Bu seçimlerde hiçbir organa aday da değilim. Beklentisiz bir işbirliği söz konusu.
Eldeki malzeme ne ise, onunla, ülkemizin çooooooooook kritik koşullarında elden ne geliyorsa onun en akıllıca, en verimli olarak yapılması gerektğini düşünüyorum. Herkesi “ÜRETİME”, daha çok üretime çağırıyorum.. Sizi de..
1 Mayıs Emek Bayramınızı / Bayramımızı kutlarım..
İyi dileklerimle. 1.5.12, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
ADD Bilim-Danışma Kurulu Yazmanı
http://www.ahmetsaltik.net
Mustafa Kemal en güç şartlar altında yola çıktığında ve daha sonraları Yanındakiler kendisiyle aynı düşüncede değillerdi. Yalnızdı, ya da azınlıktalardı. Ancak inançlıydı, kararlıydı, umutluydu. Bıkmadan usanmadan gerçekçi düşüncelerini anlattı, kişileri toplumu bilgilendirdi. Uygulamalarında başarılı oldu ve Türkiye Cumhuriyeti / Devrimler gerçekleşti. Dolayısıyla Sayın Saltık’ın çevresini ve insanımızı ötelemeyen kişisel yapısı ve tavrıyla bıkmadan usanmadan aydınlatmacı yazıları , bilgilendirme ve uyarıları için kendisini kutluyor, teşekkür ediyoruz… Mehmet Ayhan
Değerli Ayhan,
Her zamanki gibi teşvik eden değerbilir, güdüleyen ve güç veren irdelemeleriniz için sağolunuz efendim..
Sayın Saltık, Size yazmamın sebebi, asla, sizi sorgulamak, yargılamak veya suçlamak vb. değildi. Herhangi bir açıklama yapmayabilirdiniz. Size kimin görev çağrısı yaptığı veya kimin sizi göreve uygun gördüğü de önemli değil. Mesele bu çağrıyı, hangi değerlendirmelerle sizin uygun görüp görmediğinizdir. Bulunduğunuz kurulun işlevi hakkında bilgim var. Esas mesele, yazınızda, arkadaşlarınızın çizgilerine ilişkin, “niyet okuyuculuğu” na hakkınız olmadığını ifade ettiğiniz mesele ile derneğin nereye sürüklendiğidir. Sizden “niyet okuyuculuğu” anlamı çıkarılabilecek bir istekte bulunmak istemiyoruz. “Niyet okuyuculuğu” dediğiniz şey, kanıtlanmayan yoruma, kişisel değerlendirmeye ait iddialar olabilir. Bizim, sizden böyle bir isteğimiz yok. Biz, asıl amaçlarımızı bırakıp şahıslarla uğraşamayız. Böyle bir anlam çıkarılmışsa düzeltiriz. Bu kişilere dikkat çekmemiz, kişisel özelliklerinden dolayı aramızda bir sorun olduğundan değil, temsil ettikleri Atatürkçü düşünce karşıtı ideolojileri ve bu yöndeki çalışmaları sebebiyledir. Sözü edilen kimselerin bağlı bulunduğu. ” kulüp”, “cemiyet”, “dernek” vb. diye ifade edilen kuruluşlara mensup olmalarıdır. yani somut olgulardır. Bu kuruluşların merkezleri nerelerdedir. Hangi ülkelerdedirler? Kimden emir ve talimat almaktadırlar? Kendileri oraların bilmemem kaç dereceden üyesi olduklarını açıkça ifade etmektedirler. Bunun neresi “niyet okuyuculuğudur.” İtirazımızın küçük meselelere, bireysel sürtüşme ve çatışmalara indirgenmesi, öncelikle bizim anlaşılmadığımızı sonucunu verir. Örneğin siz, dernekle ilişkisi olmayan kimselerin, yine dernek üyesi olmayan, devletten emekli birisine, ADD ye üyelik ve genel başkanlık adaylığı teklifi götürülmesini, bu şahsında öneriyi kabul ederek genel kuruldan 20 gün önce derneğe üye yapılmasını ve aday olmasını içinize sindirebiliyormusunuz. Sizce önermeyi yapanlar hangi görevleri vermişlerdir. Hiç düşündünüzmü? Dernek kurulalı 20 yılı geçmiş, üyelik akla gelmemiş, önceki dönem öneri götürülmüş, hangi sebeple üyeliğe ve adaylığa yanaşmadığı, e cevap verdikleri herkes tarafından bilinmektedir. Biz kişinin eğriliğini doğruluğunu tartışmıyoruz, olaya bakarmısınız. Ve aday olan bu şahsın, “iyi giyimli, güzel konuşan tanımadığım dört kişi öneri getirdi beni ikna etti.” demesini nasıl karşılıyorsunuz. Bu olay bir sır değildir. Ben bugüne kadar genel başkan ve genel sekreter hakkında hiç bir şey konuşmadım, yazmadım ve kendleriyle tanışmıyorum. Durum böyleyken, bu kişilerin bana olan kin ve nefret duygularının sebebi nedir. Siz olsanız ne düşünürsünüz? Sizi yormadan ben söyleyeyim. Şimdiye kadar hiç muhatap olmadığım, beni hiç bir şekilde tanımayan, bu yöneticilerin, bana ve benim gibilere tavırlarının sebebinin, derneğe sızmış olan yıkıcı, bölücü ve başka maksatlı servis görevlilerinin çabalarıyla olduğunu veya derneği gözetlemekte olan dışarıdaki servislerin bilgi aktarımları sebebiyle olduğunu düşünmez misiniz. Gerçek bu değilmidr? Kaldı ki, yöneticimiz olan şahıslar, uzun yıllar hukuk mesleğini icra eden kimselerse, neden kendilerine aktarılan bilgileri araştırma doğrulama gereğini duymadılar. Saygın gazetecilerimizden Banu AVAR’ ın, “SOLCULAR, MİLLİYETÇİLER, SAMİMİ DİNDARLAR OPERASYONUN ODAĞINDA” başlıklı yazısını okumanızda fayda görürüz. ADD yi kontrol için yabancı servisler kimleri nasıl görevlendirmişler.Sizi zeki bir insan olarak tanırız. Olayları akıl süzgecinden geçirdiğinizde, gerçekten yabancı parmağı göremiyormusunuz. Ülkemizin en meşru ve saygın örgütünü yönetenler neden genel kurullarında sahteciliğe başvururlar. Neden, en dirençli şube başkanlarını ve üyelerini yasalar ve tüzüğe aykırı olarak ihraç etmek için canla başla çırpınırlar. Neden, çevrelerindeki bazı kimselerin, nerelerin bağlısı olduklarını araştırmazlar. Genel Başkanın SONKULİS muhabirine verdiği mülkattan bilginiz vardır, ADD WEB sitesinde yayınlandı. Peki yayınlanmayan kısmında neler olduğunu araştırdınız mı? Araştırmanızı öneririm(!) Organlarda görevli olmamanız sebebiyle GYK faaliyetleri dışında bulunmanız doğaldır. Elbette, derneğn her kademesinde içtenlikle koşuşturan saygıya layık arkadaşlar vardır. Kendiniz için “beklentisiz işbirliği” olduğunu söylediğiniz gibi, herkes için aynı şeyleri söyleyebilirmisiniz? Geçtiğimiz genel seçimler sırasında derneğin düşürüldüğü durum ve kimi adaylar hakkında neler düşündüğünüzü açıklamanızı bile istemiyorum. Çünkü, sizin de bizler gibi içinizin acıdığını duyumsuyorum. ADD bu kadar aşağılanamaz, küçük düşürülemez. Övgüye layık gördüğünüz genel başkanın “çok güvenine mazhar olan” ve desteklediği kimselerin kimi yerlerde seçimi unutup, bulunduğu ortamı Çölaşan karşıtı propagandaya çevirdiğini muhtemelen kendileri duymamıştır. “Sizin de duymadığınız anlaşılmaktadır. Yazınızı, eldeki malzeme ne ise, …..elden ne geliyorsa, onu en akıllıca, en verimli olarak yapılması gerektiğini düşünüyorum. herkesi “ÜRETİME” daha çok üretime çağırıyorum. ………sizi de…….. diye bitiriyorsunuz. Dışarıdan bakıldığında oldukça güzel bir bakış. Çok güzel bir hedef ve çağrı. Gelin görün ki, malzeme, malzeme değil. Donanımlı devrimcileri uzaklaştıran, Atatürkçü düşüncenin ne olduğundan habersiz, basit bir genel kurul ortamında bile, sahtecilik yapmaktan kendini alamayan bir yapıya siz eldeki malzeme mi diyorsunuz. Yasa ve tüzük hükümlerini hiçe sayan keyfi uygulamalarla birçok şube başkanı, yönetici ve üyesini despotluk yaparak uzaklaştırmaya çalışan, dikensiz gül bahçesi yaratarak, kendilerine ADD nin saygın organlarında yer açanlara diyet ödeme yolunu seçen, kafası boş kimseler mi edeki malzeme. Bilim adamısınız, hekimsiniz, deponuzda aspirin varsa o da ilaçtır diye, kanser hastalığını aspirinle tedaviye kalkışırmısınız? Çürük malzeme ile temelini attığınız bina depremi bile beklemeden başınıza çökmez mi? Eldeki malzemeyle kadere bak dercesine hareket etmek, teslim olmak değilmidir? kendi içinde bile barışık olmayan eleştirel dostluk davranışının ötesinde birbirine düşman yöneticilerle nereye kadar yürünebilir. Siz bir mücadeleye kalkıştığınızda bunlara güvenip sırtınızı dönebilirmisiniz? Saygı ile………………………… NOT: Mehmet AYHAN Bey de durumu anlamamış, ilgisiz kıyaslama yapmıştır. Ortada hastalıklı bir durum var. Mehmet bey, acaba olayların neresindesiniz. Ne kadar bilgi sahibisiniz. Saltık’ tan istenen nedir, bilginiz var mı? farkındamısınız?