Kitap tanıtımı : “Malta Yargılaması”
SOYKIRIM İDDİALARI MALTA’DA DENİZE DÖKÜLDÜ!
Uluç Gürkan
Tarihimizde “Malta Sürgünü” olarak adlandınlan olay, aslında önde gelen İttihatçıların “toplu Ermeni kıyımı” suçlamasıyla yargılanmasıdır.
Tutukladıkarı 145 kişiyi Malta’da suçlayamayan İngiliz makamlarının, sonunda
“tutsak değişimi” ile alıkoydukları kişileri serbest bırakmaları, savların kofluğu
anlamına gelmektedir.
Gazeteci-yazar-siyasetçi Uluç Gürkan‘ın ‘özgün İngiliz belgeleri’ne dayanarak
kaleme aldığı “Malta Yargılaması” kitabı 1920’lerin başında Malta’da yaşananları anımsatmanın ve tartışmanın çok ötesinde, başlı başına bir savunmadır;
hatta karşı iddianame de denebilir. Gürkan, İngiliz belgelerine dayanarak,
Ermeni lobisinin ‘uluslararası yargılama’ istemini gerçekten de hem ıskartaya çıkarıyor hem de Türkiye’nin yaklaşık yüz yıl önce lehine çıkmış olan ve elini güçlendiren
bir uluslararası yargı kararını hepimize bir kez daha anımsatıyor.
Malta’yı anımsayalım
I. Dünya Savaşı sonrasında 145 Osmanlı yetkilisi, savaşın galibi (AS: yengini)
İngiliz makamlarınca yargılanıp cezalandırılmak’ üzere, denetimlerindeki Malta Adası’na gönderilmişti. Tarihimize “Malta Sürgünü” olarak geçen bu olay, aslında bir sürgün değil bir yargılamadır. Önde gelen İttihatçı yöneticileri savaş suçlusu olarak
yargılama girişimidir.
Malta adasında iki yılı aşkın süre hapiste kalan İttihatçılar hakkında “Ermenileri toplum olarak katletmek” suçlamasıyla adli soruşturma açılmıştı. Soruşturmayı Londra’daki İngiliz Kraliyet Başsavcılığı yürütmüştü. İşgal süresinde el koyulan ve
büyük bölümü İngiltere’ye taşınan Osmanlı arşivlerinin yanında, Mısır’da, Kafkasya’da vb, yerlerde “Ermeni katliamı” kanıtı aranmış ancak bütün çabalara karşın hiçbir kanıt bulunamamıştır. Bunun üzerine ingiliz Kraliyet Başsavcılığı, Dışişleri Bakanlığı’nın baskılarına karşın ‘kanıt olmadığı’ için dava açılamayacağını, açılsa da cezalandırma yapılamayacağını kesin bir dille açıklayınca, iddialar (AS: savlar) çökmüştü.
“Ermeni Soykırımı” iddialarına dayanak yapılan katliam suçlamaları 1919-1921 yılları arasında sıcağı sıcağına adli olarak soruşturulmuş, ancak kanıtlanamamıştır. ( s. 15)
yetkili makamı ‘yargı organları‘ olarak belirlemiştir. Yetkili yargı organları da
‘suçumn işlendiği ülkedeki yetkili bir mahkeme’ ya da “yargılama yetkisine sahip bulunan uluslararası bir ceza mahkemesi’ olarak tanımlanmıştır.
yerel mahkemelerin tutumu ne olmuştur?
zarar görmesine neden oldukları gerekçesiyle yargılamış ve cezalandırmış olmasıdır.
Bir başka nokta; savaş sonrasında çoğu İttihat ve Terakki Partisi yöneticisi
yüzü aşkın siyasetçinin “Ermenilerin toplu katliamı” suçlamasıyla üç yıla yakın bir süre İngiliz sömürgesi Malta Adası’nda tutulmuş ve Sevr hükümleri uyarınca İngiliz Kraliyet Başsavcılığı tarafından ‘soruşturma’ kapsamına alınmış olmasıdır.
Gürkan’a göre “1915-18 Osmanlı yargılamaları ile 1919-21 Malta yargılamasının belgeleri tarihin tozlu raflarında kalmamalıdır.” Çünkü “Bu belgeler ‘Ermeni Soykırımı’ iddialarını kökten çürüten hukuksal sonuçlar doğuruyor.” (s. 21)
‘kanıt yokluğu’ gerekçesi ile Ermenilerin katledildikleri suçlamasıyla dava açmaması, günümüz hukukunda ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ anlamına gelmektedir;
bir başka deşiyle ‘takipsizlik’ kararı hükmündedir.
17 Aralık 2013 tarihli Perinçek – İsviçre kararından sonra Türkiye’ye yönelik
kara propagandanın boşa çıkarıldığı yeni bir dayanak olarak ulusal bellekte yerini alıyor.
(www.add.org.tr