Etiket arşivi: yargı süreçlerini baskı altına alma

Kaç- AK SARAY Sorunu Vahimdir, Gündemden Düşürülmemelidir!


Kaç- AK SARAY Sorunu Vahimdir, Gündemden Düşürülmemelidir!

Dostlar,

CHP İzmir MV dostumuz Sn. Prof. Dr. Oğuz OYAN’ın yerinde ve kişilikli tutumunu içeren yazısını 20.10.14 günü sitemizde yayımlamıştık :

29 Ekim’de “Erdoğan Sarayı”na Neden Gitmiyorum?

Bu çok yönlü skandalın gündemden düşmesi için AKP elinden geleni yaptı, yapıyor..

Rennan hocaya uygulanan zulüm ve utanç veren hukuk cinayeti başlıcası oldu.

RTE’nin kaçak AKSARAY’ı için Danıştay’ın 6. Dairesi’nin de “hukuka dışıdır” kararı vardı. Ancak dönemin başbakanı bay RTE hukuka meydan okuyarak, bu gözükara cesareti nereden buluyorsa, “güçleri yetiyorsa gelsin yıksınlar, yapacak ve içine girip oturacağım..” demişti !?

Öyle de oldu.. Bu açık hukuk tanımaz pervasızlık karşısında Danıştay Başkanı, Başkanlar Kurulu ya da ilgili 6. Daire ne yapar diye boşa bekledik..
Ses seda yok.. Böylelikle koca Danıştay, kendisini feci biçimde ezdirmiş oldu.
Ne bir açıklama, ne bir itiraz ne de istifa..

Yargının tepesindeki Anayasa Mahkemesinden de en küçük tepki gelmedi
hukuk devletine sahip çıkan ya da bay RTE’yi uyaran..

Dönemi CB bay A. Gül de sustu… Aylardır Huber Köşkünü işgal etmekle meşgul..
Giderlerini devlete yükleyerek bu köşkte fuzuli şagil durumunda..
Hukuk istemi felç.. Tam bir otokratik yönetim..
2. Meşrutiyet döneminde Padişah 2. Abdülhamit bile bu denli pervasız değildi.

Cüeyt Arcayürek’in deyimi ile TBMM Başkanı “Çiçek Cemil” den de hiç itiraz çıkmadı..

“Tek adam RTE”, her şeyi tarumar ederek bu yasa dışı binayı, muazzam
kamu harcamalarıyla bitirdi ve içine de geçip oturdu.. Dünyada alay konusu oldu..

Bay RTE iyice yoruldu anlaşılan.. Son zamanlarda gaf üstüne gaf geliyor.
“Müslüman” denizcilerin Amerika’yı 300 yıl önce (K. Kolomb’dan) keşfi,
orada cami varlığı (hallüsinasyon mu, konfabulasyon mu; hangisi normal ruh sağlığı ile bağdaşır??) vs.

Hukuk Fakülteleri de sustular..
Artık Türkiye basit – sıradan bir yasa devleti bile değil.
Hiç kimsenin hukuk güvencesi yok.

Prof. Zekeriya Beyaz, 29.11.14 günü ADD Çankaya Şubesi konuğu olarak verdiği “ATATÜRK ve Din” konulu konferansta “..bir STALİN dönemi yaşadığımızı..” vurguladı.

*************

Bu kaçak AKSARAY sorunu çok önemli, ciddi, vahimdir.
Gündemden düşürülmemelidir.
Bu yüzden Sn Prof. Dr. Oğuz Oyan’ın önemli yazısını yeniden paylaşıyoruz..

Sevgi ve saygıyla.
30.11.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===============================================

29 Ekim’de “Erdoğan Sarayı”na Neden Gitmiyorum?

Oğuz Oyan
CHP İzmir Mv.
Cumhuriyet, 20.10.14

Bu sorunun sorulması bile CHP Milletvekilleri açısından gereksiz sayılabilir.
Ama ayrıntılı bir muhasebenin gerekli olduğu bir karşı-devrim sürecinden geçiyoruz ve bu nedenle bu soruyu kamuoyu önünde tartışmak
yarardan yoksun değildir.

Birinci ve en genel nedeni, 2002’den başlayarak

  • ..AKP iktidarının laik Cumhuriyet rejimini dönüştürmek için her türlü hukuksuzluğu içeren bir sivil darbe sürecinin mimarı olmasıdır.

Bu nedenle 2007’den sonra Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde de
CHP milletvekilleri Çankaya Köşküne itibar etmemişlerdir.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığının eskisini aratır özellikler taşıyacağı ise
henüz seçilmeden önce bile bilinmekteydi.

İkincisi, 17 ve 25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmaları, ucu Erdoğan’a ve ailesine uzanan çok güçlü kanıt ve suçlamaları içermekteydi ve henüz o tarihte Erdoğan’ın dört bakanıyla birlikte milletvekilliğinden bile istifa etmesini ve ancak
bir yargısal aklanma sonucunda yeniden siyasete dönebilmesini gerektirmekteydi. Bunu yapmak yerine

– delilleri karartma,
– yargı süreçlerini baskı altına alma,
– soruşturmayı yürüten savcı ve polisleri açığa alma,
– dört bakanla ilgili olarak kurulan TBMM Soruşturma Komisyonu’nun çalışmasını engelleme..

yolunda ağırlık koyan bir Başbakanın, artık rüyasında bile görememesi gereken Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyabilmesi, Türkiye’nin nasıl Avrupa demokrasi alanından kopup Ortadoğulaştığının göstergesidir.

Bu nedenle de “Erdoğan’ın köşküne” gitmek bir demokrasi ayıbına
ortak olmak
anlamına gelecektir.

Üçüncüsü, Cumhurbaşkanlığı görevine başlayabilmek için TBMM önünde  “…Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkilâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, (…) üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim” demesine karşın bunların hiçbirine uymayan, esasen adaylığı sürecinden başlayarak yansız cumhurbaşkanı olmayacağı yolundaki açık demeçlerini ilk günden pervasızca uygulamaya koyan bir militan taraflılığın davetine icabet etmek (AS: uymak), Anayasanın cumhurbaşkanlığı tanımına topluca karşı gelmek ve takiyye yeminlere
destek vermek anlamına gelecektir.

Dördüncüsü, Cumhuriyetin simgesi Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkünün
manevi değerinin ve dolayısıyla Cumhuriyet değerlerinin hoyratça dışlanmasına kayıtsız kalmak anlamına gelecektir. 

Açgözlülük ve Hukuksuzluk Müzesi

Beşincisi, Atatürk Orman Çiftliği arazisini hukuk tanımaz bir biçimde
işgal eden
, Ankara 5. İdare Mahkemesi’nin, Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun yürütmeyi durdurma kararlarına karşın inşaatı fütursuzca sürdüren, “yıkabiliyorlarsa gelsinler yıksınlar, devam ediyorum” diye hukuka ve yargıya meydan okuyan, Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Anayasa Mahkemesi’ne başvuru sonucunu bile beklemeyen, AOÇ’un adını “Yenimahalle Orman Çiftliği”ne dönüştürme alıştırmalarına girişerek
Atatürk’ün mirasına ihanet eden, yeşili betona çeviren, oldubittici ve
korsan bir inşaat anlayışına meşruluk kazandırmak anlamına gelecektir.

Altıncısı, Türkiye’nin kaynaklarının ölçüsüz ve savurgan bir biçimde şaşaalı ve görgüsüz bir saray inşaatına harcanmasına, bütçesi açık veren ve borç içinde yüzen bir ekonomide, lüks ithal yapı malzemelerinin kullanılmasıyla maliyeti bir milyar TL’yi bulan bir inşaata onay vermek (bkz. Fırat Kozok, Cumhuriyet, 27.9.2014); yatırımsızlıktan kıvranan bölge ve ülke ekonomisi koşullarında  Kalkınma Bakanlığı’nın “Kamu Yatırımlarını Hızlandırma Ödeneği”nin son üç yılda bu “görgüsüzlük sarayı”na aktarılmasına, örtülü ödeneğin de aynı yönde
ve amaç dışı kullanımına aldırmamak anlamına gelecektir.

Bütün bu nedenlerle Cumhuriyeti ve değerlerini temsil etmeyen,
bir totaliter rejim simgesine dönüşen “Erdoğan Sarayı”na gidilmemesi gerekir.

Bu görüşler etrafında bütün CHP milletvekillerinin birleştiğine de kuşku yoktur.
Ben yalnızca siyaset yoldaşlarımın ortak düşüncelerine tercüman olduğumu varsayıyorum.

SONSÖZ : Görgüsüzlük, hukuksuzluk ve otoriterlik abidesi olan Erdoğan Sarayını bekleyen iki akıbet olmalıdır: Yıkım veya halkın ibretle gezeceği bir müzeye dönüştürme. Müzenin adını da şimdiden önerelim:

Açgözlülük ve Hukuksuzluk Müzesi!

========================================

Dostlar,

Sayın Prof. Oyan‘a katılmamak olanaklı mı?

Yargı kararlarını hiçe sayan bu kişi derhal yargılanmalı.

Anayasa Mahkemesi artık ayağını sürütmeden yüreklilikle kararını vermeli;
apaçık hukuk – mahkeme kararı tanımazlığı ve inşaatı durdurmalıdır.

Ulusal vicdan kanamaktadır ve geleceğe umutla bakma olanağı kalmamaktadır
bu ürkünç (vahim) tablo karşısında..

Anayasa mahkemesi, hukuk devleti rejimini tehdit eden bu gözü kara karşıdevrimciliği derhal durdurmalıdır.

Sevgi ve saygıyla.
21.10.2014, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net