LOZAN ANTLAŞMASINI KÜÇÜMSEMEK
HİÇ KİMSENİN HADDİ DEĞİLDİR!
LOZAN DEMEK BAĞIMSIZ
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEMEKTİR
Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusudur.
1. Dünya Savaşı sonunda yalnızca İç Anadolu’ya hapsedilmiş bir milletin kurtuluş mücadelesi ile tekrar kazandığı Anadolu ve Trakya’ya sahip olduğunun belgesidir.
Atatürk‘ün sözleriyle,
- “Lozan Antlaşması, Türk Milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı zannedilmiş, büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir…”
Lozan, dünyanın gördüğü en büyük asker ve devlet insanlarından Mustafa Kemal Atatürk ve silah (AS : ve dava) arkadaşlarının önderliğinde, düşman işgali altında bulunan vatan topraklarını, yokluklar içinde ölüm-kalım savaşı vererek, kanıyla, canıyla geri alan yüce Türk Milleti’nin, Türkiye toprakları üzerinde başka hiçbir devletin kurulmasına izin vermeyeceğinin somut belgesidir. Ulusal direncimizin simgesidir…
Lozan Antlaşması, yabancılara kapitülasyonlarla verilen mali, idari, hukuki ve benzeri her türlü imtiyazın iptalidir; Türk milletinin yeniden hürriyetine kavuşmasıdır.
Ve nihayet Lozan; Çanakkale’dir, İnönü’dür, Sakarya’dır, Büyük Taarruz’dur. Kısacası Sevr’e karşı Misak-ı Milli’nin zaferidir.
Hiç kimse Sevr Antlaşmasının yapıldığı gündeki stratejilerden bugün dış mihrakların vazgeçtiği yanılgısına kapılmasın. Lozan Antlaşması’ndan vazgeçilmesi Türkiye Cumhuriyeti’nden vazgeçilmesi anlamına gelir.
Sevr’i yırtıp mandaya, sömürgeye hayır diyenlerin Lozan’daki başarısını yok saymak, Milli mücadele şehit ve gazilerine hakarettir.
Sonuç olarak Lozan; Milletçe iftihar vesilemizdir. Unutmayız, unutturmayız…
Unutmaya ve unutturmaya cesaret edenleri de affetmeyiz.
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ
(http://www.barobirlik.org.tr/Detay71941.tbb)
======================================
Dostlar,
Söylenecek öylesine çok şey var ki..
Erdoğan ne yapmak istiyor ??
Gündem mi olmak istiyor? Böyle bir sorunu mu var?
Bir ülkenin devlet başkanının gündeme gelme – gündemde kalma sorunu olabilir mi??
Dilediği TV’ye çıkar konuşur, basın danışmanları etkinliklerini medyanın izlemesini ve haberleştirmesini sağlar kolaylıkla.. Erdoğan’a karşı basında bizim bil(e)mediğimiz bir medya ambargosu mu vardır?!
Erdoğan Türkiye gündemini mi değiştirmek istiyor??
Eğer böyle ise nasıl başaracaksınız?? Gerçek yaşamda öylesine okkalı gündem sorunları var ki!
Yarın, 1 Ekim 2016 günü TBMM’nin yeni yasama yılı açılışında konuşacaksınız.. TV’ler baştan sona canlı olarak verecek.. Meramınızı anlatırsınız uzun uzun.. BM genel kurulunda olduğu gibi boş salona da konuşmuş olmazsınız.. Yerleşik geleneklerle 15 dakikayı geçmeyen konuşma süresini ikiye katlarsınız ve Türkiye’ye naklen canlı yayın yapmasına izin verdiğiniz ayrıcalıklı – yandaş medya 27-28 dakika boyunca kameralarını hiç ama hiç genel kurulıun boş sıralarına çevirmezler!
Erdoğan’ın Lozan’ı sorumsuzca ve saygısızca hedef alan bu günkü muhtarlar konuşması içim başkaca olası gerekçeler de ileri sürülebilir..
Ancak bir hekim olarak bizim aklımıza düşen çoook ciddi bir kuşku var!
- Erdoğan ara sıra zaman ve yer yönelimini yitirmekte ve yaşamın gerçekliğinden koparak
sanal iç alemine mi savrulmaktadır?? Azalan – zayıflayan – kalkan kortikal denetim yüzünden bilinçaltını mı dışavurmaktadır??Bunlar hiiiç yabana atıl(a)mayacak ciddi ve Erdoğan’ın bilinen sağlık durumuna dayalı yerinde tıbbi gerekçeleri olan rasyonel kuşkular, olasılıklardır.. ,
Dünyada aklı başında hiçbir devlet başkanı, kendi ülkesinin temel kurucu antlaşmasını = tapusunu ölçüsüzce ve sorumsuzca kamuoyu önünde küçümsemez ve aşağılamaz. -
Erdoğan’ın tam donanımlı bir hastaneden sağlık raporu alarak kamuyoyuna sunması kaçınılmaz bir zorunluk durumuna gelmiştir.
Gelişmiş ülkelerde oturmuş, her yıl yinelenen yerleşik bir uygulamadır bu raporlar.. Demokratik toplumlarda kamuoyunun, yöneticilerinin sağlık durumunu bilme hakkı vardır.. En kolay işe, memurluğa girişte, askerlikte.. belli aralıklarla sağlık raporu yasalarla zorunlu kılınmıştır..
Ülkemiz iç – dış bunca ağır – yaşamsal sorunlarla boğuşurken Cumhurun başı Erdoğan’ın Lozan’ı, -gerçekte hiç haddi olmamakla birlikte- aşağılamaya kalkışması esef ve endişe vericidir. Gelin bir Polyannavari beklentiyle bağlayalım :
AKP içi – Erdoğan ailesi içi bir akl-ı selim / bir üst ya da kamil akıl devreye girer de
yarın düzeltici bir açıklama yapar mı? Yanlış anlaşıldığını vb. dile getirir mi?? Özür diler mi??
Bekleyip görelim, bu krediyi de bir kez daha Erdoğan ve AKP’sine verelim..
Erdoğan ve AKP’sinin akıllandığını düşünen, uman, ummak isteyen.. hayal eden.. herkese de
bir turnusol kağıdı sunmuş olalaım??
Yoksa siz hala, “çıkmamış canda ümit vardır..” atasözünün Erdoğan özelinde de
geçerli olabileceğini mi düşlemektesiniz??
Sevgi ve saygı ile.
30 Eylül 2016, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com