Vefa duygusu
Cumhuriyet
Değerli bilim adamı bu önemli ödülün kendisine verildiğini duyunca şu açıklamayı yaptı:
kendi memleketimdir. Bana olağanüstü tıp eğitimi verdi ve o buradaki başarımının kaynağı oldu. O bakımdan anavatanıma çok minnettarım. Bütün Türk milletine
sevgi ve selamlarımı iletiyorum.”
Bu toprakların bir insanı olarak duygulanmamak elde değil. Benzer duyguları Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığında da duymuştum. Nobel Ödülü’nü kazanmak kolay değil. Uzun yıllar verilen emeklerin çok yüksek düzeyde bir karşılığı olan bir ödül.
1. Fizik, kimya, fizyoloji veya tıp alanlarında çok önemli buluşlar yapan kişilere;
2. Edebiyat alanında en soylu ve en içten ideali örnek alarak meydana getiren eserlerin yazarlarına;
3. Halklar arasında kardeşliğin gerçekleştirilmesi, orduların kaldırılması veya sayısının azaltılması, barış kongrelerinin yapılması ve yaygınlaştırılması için en çok çalışan kişilere veriliyor.
Prof. Dr. Aziz Sancar, Mardin-Savur doğumlu bir yurttaşımız. 8’i öz, 2’si üvey 10 kardeşten biri. Okuma yazma bilmeyen, fakat çocuklarını okutmakta kararlı bir anne-babanın oğlu. ABD’de yaşamasının nedeni ise kendisine orada daha geniş bilimsel olanaklar tanınması.
Bizim insanlarımız çok tuhaf! Kendilerinden birinin başarısına sevineceklerine, bu başarıdan kendilerine de bir övgü payı çıkartacaklarına bu insanın Kürt mü, Türk mü, Arap mı olduğunu tartışıyorlar. Öyle olsa ne olur, böyle olsa ne olur? Kişinin etnik kimliği bu kadar önemli mi? Orhan Pamuk da Nobel Ödülü aldığında ortalık ipe sapa gelmez tartışmalardan geçilmez olmuş, yazarın ne Türkçesinin bozukluğu, ne Yahudi dostu olması, ne soykırımcılığı ne de Kürtçülüğü kalmıştı. Sonuçta elbirliğiyle Orhan Pamuk’un ülkemizi terk etmesi başarılmıştı! Ne yazık ki pek az insan dışında çoğunluk, Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’nü almasının
ülkemiz edebiyatının ve edebiyatçılarının dünyaya açılmasında belirleyici bir eşik olduğunun farkına varmamıştı.
Salt bilim ve edebiyatta mı? Finalleri 31 Mayıs ve 30 Haziran 2002 tarihleri arasında Güney Kore ve Japonya’da gerçekleşen 17. FIFA Dünya Kupası’nda “Dünya 3.’sü”olan ulusal futbol takımımızın teknik direktörü Şenol Güneş’i hayattan bezdirmek için elimizden geleni ardımıza koymamış, bu değerli futbol adamının ne kravatının uyumsuzluğu, ne üzerindeki giysilerin “basitliği” ne de karizmatizm yoksunluğu kalmıştı!
Dünya Felsefe Kongresi’nin Türkiye’de yapılmasını sağlayan bu bilim insanının Rumluğunu, Türklüğünü mü tartışacağız?
Ben vefa’yım. Korkmayın, sizi esir almayan bir borçtur vefa. İnsandaki karar serbestisini bozmayan, aklınızı çelmeyen, sizin insan olma gururunuzdan bir şey çalmayan, kişiliğinizin yapısından ödün vermenizi istemeyen bir borçtur. Sizi insan yapan bir borçtur.” (10.10.2015)
===============================
Dostlar,
Seçimlerin kardeşlik duyguları içinde, şiddetten uzak, dürüstçe yapılması dileğimizidir.
Büyük ATATÜRK‘ün tanımını unutmayalım :
“Türkiye Cumhuriyetini kuran Anadolu halkına – ahalisine TÜRK MİLLETİ denir.”
Kimi kendini bilmez politikacıların halkımızı – ulusumuzu bölme – ayrıştırma ihanetlerine
izin vermeyelim..
Sevgi ve saygı ile.
01 Kasım 2015, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com