Lütfü Kırayoğlu
Elektrik Müh. (İTÜ),
ADD Gn. Bşk. Başdanışmanı
05.11.2016, https://add.org.tr/tunc-adam-ataturk/
TUNÇ ADAM: ATATÜRK
Halkının büyük çoğunluğu “ölenin ardından kötü konuşulmaz” diyen bir inanca mensup insanların ülkesiyiz. Irz düşmanlarını, katilleri, hırsızları, vatan satıcılarını “iyi bilirdik” tanıklığı ile sonsuzluğa “uğurluyoruz” kimi kandırdığımızı sanıyorsak?
Böyle bir inancı, herkesten daha “güçlü” olduğunu iddia eden kimi nankörler, 84 yıl önce aramızdan ayrılmış bir büyük insana on yıllardır saldırıyor. Ulusuna vatan, yoksuluna aş, işsizine iş, çocuğuna okul, öğretmenine öğrenci, tüm halkına özgür, onurlu, umut dolu aydınlık bir gelecek armağan etmiş büyük Atatürk’e hayasızca saldırıyor.
Bu saldırılarını kimi zaman sinsice, kimi zaman kabaca, apaçık yapıyorlar. Kimi zaman tepki karşısında “meczup” adını verdiklerince, kimi zaman da Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin olanaklarını kullanarak devletin yücelerine gelebilmişlerce…
Sıra büyük Atatürk’ün inkar edilemeyecek (yadsınamayacak) kazanımlarına geldiğinde Osmanlıcılığa sarılarak Atatürk adını ağzına almadan “Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’ya Sultan Vahdettin gönderdi” teraneleri ile zaferin (utkunun) meyvelerine sahip çıkıyorlar.
Bu Osmanlıcılar bırakın tarih bilimini, Osmanlıyı, olayların kronolojik (zaman dizinsel) sıralamasını bile bilmiyorlar. Bizlerden çok inandıkları İngiliz belgelerindeki tarih sıralaması ile Mustafa Kemal Paşa‘nın Anadolu’ya geçiş kronolojisine bakalım.
Sultan Vahdettin, 30 Nisan 1919 günü Mustafa Kemal Paşayı İngilizlerin de onayını alarak 9. Ordu Müfettişi olarak tayin eder. Bu haber 6 Mayıs günlü gazetelerde yer alır. Yine 6 Mayısta Mustafa Kemal Paşa’nın kararnamesi yazılır. Bilindiği gibi Paşa, yanındaki 18 kişi ile birlikte 16 Mayıs günü Samsun’a hareket edip 19 Mayıs günü Samsun’a ayak basar. Ancak Paşa daha hareket etmeden İngilizler pirelenmiştir. 23 Mayıs günü İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurucusu Sait Molla bütün belediye reislerinden İngiliz Muhipleri Cemiyetlerini himaye etmelerini isteyince Mustafa Kemal Paşa 26 Mayıs tarihinde ilk önemli genelgesini yayınlar:
- “İstiklâli milli ve siyasimizin kurtarılmasının ancak milletin yekvücut olarak müdafaası ile kabildir.”
Bu genelge İngilizlerin Karadeniz Bölge Komutanı General Milne’i harekete geçirir. 6 Haziran 1919’da Sultana ve Sadrazam Damat Ferit’e telgrafla başvurarak “Kemal Paşa ve heyetinin derhal İstanbul’a dönmesi için emir verilmesini” istediğinde Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ayak basıp göreve başlamasının üzerinden yalnızca 18 gün geçmişti.
Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa’nın İngilizlerin baskısı sonucu 8 Haziran 1919’da Mustafa Kemal Paşa’yı Bakanlar Kurulu Kararı ile İstanbul’a çağırdığı sırada, Paşa’nın Samsun’a ayak basmasının üzerinden yalnızca 20 gün geçmiş ve Havza’ya gelebilmişti. Dahiliye Nazırı Ali Kemal’in 23 Haziran 1919’da Mustafa Kemal Paşanın görevden azil yazısını çıkarttığında, Samsun’a ayak basmasının üzerinden 35 gün geçmişti. Yani Vahdettin ve İngilizler Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’da bulunmasına salt 35 gün tahammül edebildikleri (katlanabildikleri) halde, şimdilerde Osmanlıyı zafere ortak etmeye çalışıyorlar.
Bugünün Osmanlıcıları şunu da bilmiyor ki 9 Eylül 1922 tarihinde Türk orduları İzmir’e girdiğinde Sadrazam Tevfik Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’ya tebrik telgrafı göndermesine Sultan Vahdettin onay vermeyerek Mustafa Kemal’i ülkeyi kurtarma görevi ile Anadolu’ya gönderdiği yalanın baştan yok etti.
Osmanlıcılar, bütün bu çelişkili tutumlarına karşın açık ve sinsi Atatürk düşmanlığını hiç elden bırakmadı. AB talimatları ile Atatürk fotoğraflarının devlet dairelerinden indirilip çöp konteynerlerine (kaplarına) atılması ile başlayan süreç, ders kitaplarından Atatürk fotoğraflarının ve adının çıkarılması ile de bitmedi. Stadyumları yenilemek gerekçesi ile ülkenin her yerinde “arena” adı vererek yaptıkları yeni yapıları rüşvet gibi sunarak Atatürk statlarını yok ettiler.
Kimi işgüzar belediye başkanları Atatürk anıtını kaldırarak yerine çay bardağı heykeli dikme kararı aldı. Cesareti ise en tepedekilerin “iki ayyaş” sözlerinden ya da Lozan saldırılarından aldılar.
Günümüzden 72 yıl önce DP iktidara geldiğinde (14 Mayıs 1950), Ticani tarikatı Atatürk heykellerine kaba ve çirkin saldırılara başlamıştı. Bunun üzerine DP iktidarı Atatürk’ü Koruma Kanunu çıkararak bu saldırıların önünü kesmeye çalıştı. İşte bu sırada şair Mithat Cemal Kuntay “O’nun Heykelini Kırana” başlıklı aşağıdaki şiiri yazdı.
Sen ki yoktun, seni halketti bu heykel yoktan
Yoksa yurdunla Buhara’ya dönerdin çoktan
Tunç adam binmemiş olsaydı eğer tunç atına
Yurdun inmişti bugün bir otelin bir katına
Suç mu masum eşinin ırzını kurtardıysa?
Suç mu tarihini bayraklaşarak sardıysa?
Suç mudur şarka eğer başka güneş verdiyse?
Suç mudur, Akdeniz’in sırrını gösterdiyse?
Yirmi milyon yüreğin vurduğu ateştir, kırma!
Böyle mihrabı baban görmedi el kaldırma!
Sanma taştır, seni hala düşünür baştır o baş!
Sana yekpare vatan toprağı vermiştir o taş!
Sen de lütfet, O’na bir abidelik toprak ver;
Yurdu kurtarması suçsa eğer, hoş görüver.
Bu ülkeyi yönetme savındakiler, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtardığı vatanda bir heykellik alanı O’na çok görse de, ezilen ülkeler başta olmak üzere, Dünyanın pek çok ülkesi O’na bir heykellik yer veriyor.
Aramızdan ayrılışının 84. yılında büyük devrimci Atatürk’ü saygı ve özlemle anıyoruz…