Benim gözlemlerim, Allah korkusunun bile insanların çoğunda kapitalizmin etkisini silemediği biçiminde. Korkuyor; ama kapitalizmin etkisiyle gözünü para öyle bürümüş ki, akıl almaz hırsızlıklara cesaret edebiliyor. Allah’a inandığını ve taptığını söylüyor, ancak esasında paraya tapıyor. Eline yakalanmadan yolsuzluk yapma imkanı geçmesine karşın, yalnızca “yarın Allah’ın karşısına çıktığımda bunun hesabını veremem” kaygısı ve korkusuyla elini harama sürmeyen insan sayısı, ne yazık ki, çok fazla değil.
- Kapitalizmin parası, inancın ve hatta cehennem korkusunun önüne geçiyor.
Açıkçası, sendikalarda yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve görevi kötüye kullanma uygulamalarının önlenmesinde Allah korkusunun fazla bir işe yarayabileceği inancında değilim. Kapitalizmin çürütme yeteneği, Allah korkusuna üstün geliyor. Yolsuzluğa bulaşmış sağlamcı ve “gerçekçi” sendikacılar, cennette vaadedilenlere, yeryüzündeki hurileri (ve belki de gılmanları) ve rakıyı tercih ediyorlar. Hele ar damarı bir kez çatladı mı, işin sonu gelmiyor.
Özellikle sendikalarda yolsuzluk ve usulsüzlüklerle mücadelede, temel görev, kendi paraları israf edilen üyelere düşüyor. Onlar da ancak işler kötüye gittiğinde bu denetimi ciddi biçimde uygulamaya başlıyorlar. Galiba işlerin kötüye gittiği bir döneme giriyoruz.
===================================
Dostlar,
EMEK ÖRGÜTÜNÜN EMEKÇİYE ZULMÜ VE DİNDAR GÖRÜNMEK!?
Sayın Yıldırım KOÇ’un sendikacılık konusundaki uzmanlığı, bilgi birikimi tartışma dışıdır. Dürüstlüğünün de sendikal uzmanlığından geri kalır yanı yoktur!
17 Ekim 2017 günü AYDINLIK’taki köşesinde bu yazıyı yazdı.
21 Ekim’de ise aşağıdaki makale yayınlandı.
- “Pavyondaki konsomatris ücretini ödeyen sendika”
(https://www.aydinlik.com.tr/pavyondaki-konsomatris-ucretini-odeyen-sendika-yildirim-koc-kose-yazilari-ekim-2017)
Öylesine pervasız ki, Türkiye Çimse-İŞ Sendikası yetkilileri, Ankara’da eğlence yerlerinde yeme – içme, Rakı ve de “artist şampanyası” bedellerini sendikaya fatura etmişler. Sayın KOÇ, 2 faturanın örneğini makalesine koymuş. Her şey, yerleşik deyimle öylesine “ayan – beyan” ki!
Bu sendikanın web sitesini incelediğimizde en altta şu görsel var :
Anlaşılan, bu sendika temel değer olarak bu güzelim sloganı benimsemiş !?
Aşağıdaki çağrı ve öğütler de sitede yer alıyor….
- Onurlu bir yaşam ve geleceğe güvenle bakmak için,
- Çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamak için,
- Daha fazla sosyal güvence elde etmek için,
- Daha fazla ücret, daha iyi çalışma koşulları kazanmak için ,
- İşyerlerinde köle gibi çalışmamak için,
- İşçilere, işyerinde saygı gösterilmesi için,
- Anayasal ve yasal haklardan daha fazla faydalanmak için,
- Yasal düzenlemelerin işçiler yararına değiştirilmesi için,
*****Çimse-İŞ, konfederasyon olarak TÜRK-İŞ’e bağlı..
Bakalım Çimse-İŞ denetçileri, TÜRK-İŞ yetkilileri, Ankara Cumhuriyet Savcılığı ve de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında oturan hanımefendi hangi adımları atacak / atabilecek??
Siyasal denetimden umut yok..
Sendikal iç denetim de sağlıklı değil..
Koç’a göre “teşhir” önemli..
Kamuoyunun baskısı, duyarlığı..
En önemlisi de emekçilerin sendika ağalığına / sarı sendikaya / kokuşmuş sendikacılara direnmesi, saydam sendika yönetiminde ısrarı, yönetime etkin katılımı ve hesap sorması..Görüyor musunuz, %99’unun “Müslüman” = “Allah’a mutlak inanarak teslim olmuş” olduğu ileri sürülen bir toplumda yolsuzluk nasıl bacayı sarmış.. Kapitalizm insanlara “dinini” bile yediriyor! Lenin, emperyalizmin dini afyon gibi kullandığı tezini ileri sürdüğünde, uyarının ciddiyetini kavrayan sermaye sözcüleri derhal ve müthiş çarpıtarak bu kritik saptamayı (salvoyu) boşa çıkarmaya çalışmış, “Lenin dine afyon dedi”.. diye sefilce yaygara koparmışlardı.
Zavallı insanlarımız… uğruna ölüp – öldürdükleri, gözü kara cihat eyledikleri dince kutsal değerleri işte böyle bizzat kendilerince ayaklar altına alınmakta.
Bir de FG’in “ILIMLI İSLAM” masalı ya da CIA senaryosu var bilindiği üzere :
1. İslam vahşi midir, ılımlı kılınması mı gerekmektedir? Bu saptama kimin yetkisindedir?
2. Yanıt evet ise bu iş ilkokul mezunu emekli ve yaşlı bir vaize mi kalmıştır?
3. Yanıt evet ise bu adam bunca muazzam lojistiği, sermayeyi, uluslararası örgütü…
nasıl sağlayabilmiştir?
4. Yoksa İslam’ın özünde toplumsal adalete yakın yatkın ilkeleri ve özü yabanıl (vahşi) kapitalizmin ve emperyalizmin ölçüsüz sömürüsüne, TEK DÜNYA DEVLETİ HEGEMONYASINA engel olmasın diye, deyim yerinde ise dişleri sökülsün, terbiye edilsin, uslandırılsın ve engel çıkarmasın diye midir??
FG ve çetesi taaaaaam da bunu mu yapmaktadır yoksa??
Bu durumda uyuyan – uyutulan milyonlarca Müslüman kökten masum olabilir mi?
Külliyen (hepsi de) akıl fukarası mıdırlar?! Aklı olmayanın dini olur mu??
İkincisi, bir “din adamı” (!?) olarak dini ve değerlerini emperyalizmin emrine her şeyi çarpıtarak sunan kişiye hangi sıfat takılmalıdır? Meczup çoook hafif belki de kasıtlı sayılabilir mi?
Gerçek niteleme hangi sıfatla yapılabilir? Kuran’da ve Ceza Hukukunda, etik – ahlakta uygun okkalı sözcükler vardır.
Ve son olarak sorup – sorgulamayan, aklını kullanmayan, İmmanuel Kant’ın “AKLINI KULLAN” haykırışlarını hiiiç mi hiç duymamış;
İşte tam da küresel bir sorun, KüreselleşTİRmeciler = YENİ EMPERYALİSTLERİN 21. yy.’ın şafağında insanlığa “armağanları” (!) sentetik “Islamic challenge” ve Batı’nın ilkel – ürkek – irrasyonel – çaresiz tepkisi : Islamophobia!
Uygarlığın, ilerlemenin, gönenç – erinç ve barışın sağlanmasının yanıtı bu sorularda saklı değil mi??
İSLAMDA REFORM = ARINMA = HURAFELERDEN VE HATTA DİN DIŞILIKTAN KURTULMA = GERÇEK İSLAMA YENİDEN DÖNME (?) DEVRİMİ…
nasıl ve ne zamana dek ertelenebilir??
Ve Yüce Tanrı, bu sınır tanımaz rezil sapkınlığa, “kulunun kabul edilemez sefaletine” neden kayıtsız ya da seyircidir??
Sevgi ve saygı ile. 24 Ekim 2017, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com