Etiket arşivi: Taksim olayları

TÜRKİYE ve MISIR

TÜRKİYE VE MISIR

TÜRKİYE ve MISIR

osman_pamukoglu_portresi

E. Tümg. Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
 

Amerika Türkiye’ye F-16 savaş uçaklarını üretmesi için, TAI’nin kurulmasına himmet buyurduğunda, Mısır’a da üretilecek uçaklardan 60 adetini “Sen alacaksın.” talimatını vermişti. Türkiye’ye ise, “Sen de, Mısır’ın ürettiği zırhlı araçları alacaksın.” dedi.
Kahya planlıyor, düzenliyor, yanaşmalar da “başüstüne” diyerek aldıkları direktifleri yerine getiriyordu.

Buyruklar, tabii ki bundan ibaret değildi.

Askeri, siyasi, ekonomik alanlarda Amerika’nın ulusal çıkarları neyi gerektiriyor ve ihtiyacı neyse, getirdiği hükümetler de el pençe isteneni yapıyorlardı..

Çok bilinen ve yakın bir örnek olduğu için söylüyorum: Malatya Kürecik’e kurulan radar da bu örneklerden biridir. Teknoloji ve sistemlerden fersah fersah uzak bir garibim de “Düğmesi bizde!” diyecek kadar aymazca konuşmalar yapıyordu..

Bu iki ülke de bir general, Genelkurmay Başkanlığına atanmayı müteakip,
hemen Amerika’ya davet edilir ve bunların yakalarına madalya takılır. Madalya alanlar da mutlu ve sevinçli bir halde ülkelerine dönerler. Biri de demez ki: “Ben ne yaptım da
ABD bana bu madalyayı layık gördü?” Amerika önce verir sonra da ister.

Amerikalı siyasetçiler Türkiye ve Mısır’a geldiklerinde, sadece akranı siyasetçilerle görüşmekle kalmayıp Genelkurmay Başkanlarıyla da görüşürler!..

Mübarek öncesi Mısır halkı gene sokaklardaydı. Hem Amerika hem de Avrupa hareketi destekledi. “Ilımlı islam modeli” diye devreye soktukları, orta doğuyu şekillendirme planına Mısır da dahildi, diğer ülkeler gibi. Mısır ordusu perde arkasından hareketi destekliyordu ve sonunda koşulları yeterli bulunca yönetime el koydu ve Mübarek’i devirdi..

Bu darbe değil miydi aymazlar? Niye o zaman şakşaklıyordunuz?
Doğru veya yanlış Mübarek de çok sevdiğiniz sandıktan seçilmiyor muydu?.

Amerika ve Avrupa, darbe demiyormuş! Bu iki yüzlülükmüş! Sizin tümünüz iki yüzlü ve utanmazsınız. Taksim olaylarına kadar hükümeti destekleyen ABD ve Avrupa,
bu tarihten sonra, tıpkı Mısır’da Mursi’ye yaptıkları gibi, AKEPE’ye de sırtlarını döndüler. Elbette, Türkiye ile Mısır arasında, Cumhuriyetin temel nitelikleri yönünden aşılmaz sosyolojik özellikler olduğundan, gelecek de halk hareketlerine ağırlık verecekleri ayan beyan ortada. Bunu da estetik bir diplomatik dille açıklıyorlar..

Mursi’nin, 04 Temmuz 2013 günü, Financial Times’a söylediği söze bakar mısınız?

“Onlar bizi akşama kebap yapmadan, biz onları öğle yemeğinde yiyeceğiz.”
yemeye hazırlandığı, onlar dediği, kendisine oy vermeyen %48 oranındaki halk..

Mursi’nin el çabukluğu ile kabul ettirdiği Mısır Anayasasının maddeleri:

. Devletin dini islam, resmi dili Arapçadır.
Şeriatın ilkeleri yasamanın ana kaynağıdır.

. Şeriat ilkeleri yanında, sünni İslam devleti ve Müslüman alimlerin kabul ettiği kaynaklar
esastır.
. Şeriat ile ilgili meselelerde El Ezher’e danışılır.

ABD ve Avrupa’nın, şunları gördükten sonra paçaları tutuşup, 180 derece
çark yapmaları çok normal. Rüzgar ektiler ama fırtına biçmek zorunda kaldılar..

Dünyada, Türkiye dışında Mısır’da olup bitene ağlayıp, yırtınan kimse de yok.
Hale bakar mısınız? Kendi ülkesinde: “Ben laik değilim, devlet laik” diyen, Mısır’a akıl veriyormuş! “Laikliği devreye sokun” diye. Mursi’de olaylar yükselirken meydanda muhalifler mi daha çok, yoksa kendi taraftarları mı ona göre karar almaya çalışıyordu. Ne kadar benziyor her şey değil mi? “% 50’yi evde zor tutuyorum” safsatası ve hemen arkasından yapılan toplama mitingler! Tıpkı tornadan çıkmış gibiler..

Amerikan yönetiminin sesi New York Times; “Tunus ve Mısır’ın yanı sıra Türkiye’de de İslamcı partilerin iktidar paylaşımı; kamu güvenliğinde ve hükümet olmanın
laik uygulamaları konusunda kriz yaşatıyor.”

Kahya nasıl getirdiyse, öyle de götürür.
Nasıl olacağını ve zamanlamayı da kendisi bilir.

Özeti şu: “Abbas yolcu”..
İşte siyasi bağımlılık böyle bir şeydir.
Sadece zil takıp oynatmazlar, burnuna halka da takarlar..

“Dini, dünyevi amaçlarına alet eden insanlar, aslında inançsızdırlar.
Bu tip insanlar için inanç, herhangi bir dünyevi amaca ulaşma da araç durumundadır..”
(Lev Nikolayeviç Tolstoy)

Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı

Biber Gazı: İnsan Hakları İhlali

Rıza TÜRMEN
CHP Milletvekili
Eski AİHM Yargıcı

portresi_riza_turmen

Biber Gazı: İnsan Hakları İhlaliBiber gazına maruz kalan vatandaşların önce derhal hastaneden bir rapor alarak savcılığa suç duyurusunda bulunmaları, ondan sonra da savcının takipsizlik kararından başlayarak bir ay içinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmaları olanağı var. Anayasa Mahkemesi başvuruyu reddederse, 6 ay içinde AİHM’ye başvurabilirler ve manevi tazminat talep edebilirler.

Taksim olayları gösteriyor ki, insan haklarına önem veren devletimizde ve polisimizde, biber gazının güzel koku saçan bir sprey gibi serbestçe ve gelişigüzel bir biçimde kullanılabileceği, silahsız, barışçı gösteri yapan insanların yüzüne sıkılabileceği gibi yaygın bir kanı var.

AİHM’nin Ali Güneş (10.04.2012) kararı ve Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi raporları bunun böyle olmadığını söylüyor.

Ali Güneş davası

Ali Güneş bir öğretmen. 2004 yılında Mecidiyeköy’de bir grup arkadaşı ile birlikte oturarak barışçı bir protesto eylemi yapıyor. “Dağılın” uyarısına karşın eylemi sürdürünce, polis göstericilere biber gazı sıkıyor ve güç kullanıyor. Arkasından
Ali Güneş polis merkezine götürülüyor. 11 saat sonra serbest bırakılıyor.
Ali Güneş serbest bırakıldıktan sonra, Haseki Hastanesi’nden doktor raporu alıyor.

  • AİHM biber gazının, solunum yolu sorunlarına, kusma, göz rahatsızlıkları,
    göğüs ağrısı, alerji, deri hastalıklarına yol açabileceğini;
    yüksek dozda kullanılırsa solunum ve sindirim yollarında hücre hasarı ve akciğerde sıvı toplanmasına, iç kanamaya neden olabileceğini belirtiyor.

Biber gazının sağlık açısından doğurabileceği bu sakıncaları göz önünde tutarak başvurucunun yüzüne biber gazı sıkılmasının ve bundan kaynaklanan fiziksel ve zihinsel acının kötü muamele oluşturduğu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3 maddesini ihlal ettiği sonucuna varıyor.

AİHM ayrıca, başvurucunun, savcının soruşturma yapmadan 48 saat içinde
takipsizlik kararı vermesine ilişkin yakınmasını inceliyor. Takipsizlik kararının devletin etkili bir soruşturma yapma yükümlülüğüne aykırı olduğuna, dolayısıyla Sözleşme’nin 3. maddesinin bir de bu nedenle ihlal edildiğine karar veriyor.
Sonuçta devleti 10 bin Avro manevi tazminata mahkûm ediyor.

AİHM’nin de kararında gönderme yaptığı Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (İÖK) raporunda, biber gazının tehlikeli bir madde olduğuna ve özellikle kapalı yerlerde kullanılmaması gerektiğine önemle işaret ediyor. Oysa son olaylarda, polis CHP’nin Ankara İl Merkezi ve başka kapalı yerlerde bol miktarda biber gazı kullanmaktan çekinmedi.

Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (İÖK) tavsiyeleri

İÖK raporunda, açık yerlerde de biber gazının çok istisnai durumlarda kullanılması gerektiğini, kullanıldığı zaman da sağlığa verilecek zararı giderecek önlemlerin alınmasını, örneğin biber gazına maruz kalanların derhal doktora ulaşmasının sağlanmasını ve etkilerini ortadan kaldıracak ilaç verilmesini tavsiye ediyor.

İÖK’nin tavsiyeleri arasında şu hususlar da yer alıyor:

1. Biber gazının hangi durumlarda kullanılacağı hakkında güvenlik güçlerine
açık talimat verilmeli ve bu talimat mutlaka kapalı yerlerde kullanılmasını yasaklamalı.

2. Biber gazının kullanılması konusunda güvenlik güçleri özel bir eğitime tabi tutulmalı.

Gezi Parkı olaylarından, Türk makamlarının ne AİHM’nin kararını, ne de
İÖK’nin tavsiyelerini okumadıkları, okuduysalar da kulak asmadıkları anlaşılmakta.
Nasıl ki Başbakan bile güvenlik güçlerinin biber gazını orantılı bir biçimde kullanmayı bilmediğini kabul etti.

Ancak bu kabul, güvenlik güçlerinin biber gazı kullanma yöntemlerini değiştirmedi.

Vatandaş ne yapabilir ??

Biber gazına maruz kalan vatandaşların önce derhal hastaneden bir rapor alarak savcılığa suç duyurusunda bulunmaları, ondan sonra da savcının takipsizlik kararından başlayarak bir ay içinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmaları olanağı var. Anayasa Mahkemesi başvuruyu reddederse, 6 ay içinde AİHM’ye başvurabilirler ve manevi tazminat talep edebilirler.

Bu arada belki de ilgili makamlar AİHM kararına ve İÖK’nin tavsiyelerine uyarlar
ve demokratik toplumlarda barışçı gösterilerin karşılığının biber gazı değil
“halkın sesini” dinlemek olduğunu kabul ederler.