Akışkanlar Dinamiği ve Hac’daki Felaket |
Prof. Dr. D. Ali ERCAN
Değerli arkadaşlar,
Aşağıdaki derleme yazı özellikle şunu anlatmaya çalışıyor…
- İnsanlar doğal olarak, balık veya kuş sürüleri gibi, kitlesel uyum davranışı gösteren bir tür olarak evrilmedi; İnsanlar bu eksikliği Uygarlık gelişiminde bulduğu araçlarla, (çizgiler, sınırlar, ışıklar, kurallar) gidermek durumundadır.
- İslâm Dünyası Uygar Dünya’dan oldukça kopuk ve insanlar çoğunlukla umursamaz fatalist; (Hayrıhi ve şerrihi min-Allah-ü tealâ) dolayısıyla bu uygarlık araçlarını kullanabilecek yetenekte değiller. Örneğin, Mina’daki Çadır-Kenti bile (Müslüman olmayan) Avrupalılar planlayıp kurmuşlardı. O düzen olmasa, her yıl binlerce insanın ölümü işten bile değil.
Kısa süre önce paylaştığım ekteki yazıda da görüleceği gibi Müslüman sayısı Dünyada
hızla artıyor ve bu tür felaketlerin olasılığı büyüyor. - (Last but not liest) Müslüman Dünyası Haccın ‘rasyonel’ düzenlenmesini kendi başına kotarabilecek bilinç düzeyinde olsaydı, Hacca gidenlerin sayısında felaketlere çağrı
çıkaracak büyüklük zaten olmayacaktı…
Sevgilerimle. æ
______
Not : Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek, Hac düzenlemesini kendilerinin üstlenebileceğini söylemiş. Beyefendi önce Ankara’nın göbeğinde, Kızılay’daki utanç verici, iğrenç trafik curcunasını düzeltsin de sonra Arabistan’daki işe talip olsun. æ
- Arabistan Büyük Müftüsü Şeyh Abd-ül Aziz, 1100 kişinin öldüğü (Türkiye’den 4) izdiham için ‘Allah’ın takdiri’ dedi.
Mina Vadisinde bir Alman firması tarafından kurulan klimalı Çadır-Kent
“2015 Hac’da İzdiham” Felaketi Basit bir Akışkanlar Dinamiği ve Evrimsel Psikoloji Problemi
Mekke, İslam’ın kutsal bir kentidir; İslamın kutsal kitabı Kuran’daki birçok öykünün geçtiği yerdir ve yılda bir kez, Haccın merkezi durumuna gelir. Hac sırasında 3 milyon dolayında insan bir araya gelerek kutsal saydıkları görevlerini yerine getirirler. Ne yazık ki 2015 yılındaki
hac ziyaretinde Mekke, acı bir trajedinin de merkezi oldu : On binlerce hacıyı barındıran
Çadır-kent Mina’da yaşanan bir izdiham dolayısıyla 700’den çok insan yaşamını yitirdi.
Bu, Hac sırasında yaşanan kitlesel katliamlardan ilki değil, sonuncusu da olmayacak gibi gözüküyor. Ancak bu felaketlerin itici nedeni aynı:
Fizik yasaları ve Evrimsel psikoloji.
Bu yeni bir sorun değil. İnsan izdihamlarının ilk raporlanmış örneğine 1896’da Moskova’nın biraz dışında, Çar 2. Nikolas’ın taç töreninde rastlıyoruz. Özel güne ait hediyelik eşyaların tükenmek üzere olduğu söylentisi üzerine çıkan izdihamda binden çok kişi yaşamını yitirmişti. Bu tür izdihamlar, Hindistan’daki Dinsel toplantılarda, Avrupa’daki futbol maçlarında,
ABD’deki rock konserlerinde kezlerce yaşandı. Hatta bunun sıklığını araştıran bir bilimsel çalışma, salt 1980-2007 arasında 27 yılda Dünya çapında 215 izdiham felaketi yaşandığını saptadı.
2015’teki izdiham felaketinin merkezi olan hac etkinliği ise onlarca yıldır ölümcül olmayı sürdürmektedir; ancak Hacı sayısı arttıkça, kitlesel katliamın sayısı da artmaktadır. 100 yıl kadar önce bile, insanlık tarihinin gördüğü en çok ölümlü 10 izdihamdan 5’i Mina Vadisi’nde yaşanmıştır!
2006’da yaşanan bir başka Hac felaketinden sonra, Suudi yetkililer tek yönlü yollar, ziyaretçi sayımları ve eğlence parkına benzer biçimde zaman programlaması uygulamalarını başlatmıştır. Simgesel olarak şeytanı simgeleyen 3 büyük taşın bulunduğu ve “şeytan taşlama” (stoning of the devil) faaliyetinin yapıldığı Cemarat Köprüsü, yaklaşık bin kişinin ölümüne neden olan yerdir. Günümüzde bu köprü, çok sayıda girişi ve çıkışı olan, çok katlı, karmakarışık bir yapıdır. Amaç, insanları hareket halinde tutmaktır. Geride bıraktığımız on küsur yılda, Suudi Hükumeti, aralarında meşhur uluslararası firma Gensler de olmak üzere çok sayıda mimar ve tasarımcıyla çalışarak, insan akışını ve güvenliğini merkez Camisinden Çadır-kente kadar tüm önemli hac bölgelerinde arttırmak için çaba sarf etmektedir.
Ne var ki eğer o kadar fazla insanı sınırlı bir alana koyacak olursanız, izdihamları önlemek her zaman bir problem olacaktır. Bu sorunun açıklayıcı kuramı “akışkanlar dinamiği”dir. Tek farkla ki, akışkan olan şey, insanların kendisidir!
Panik Modu
Sorun ya insanların hepsinin tek bir noktaya ulaşmaya çalıştığı bir “çılgınlık” ile başlar
ya da hepsinin bir noktadan uzaklaşmaya çalıştığı “kaçış paniği” davranışı ile… İki durumda da hareket tek yönlüdür; çünkü herkes benzer noktalara doğru hareket eder. Tek yönlü akış çoğu zaman sorunsuzdur. Ta ki bir engelle karşılaşılana dek! Örneğin dar bir koridor ya da keskin sağa dönen bir yol gibi…
Bu düzgün ve tek yönlü akışın öbür seçeneği “Türbülans”tır. Bu durumda insanlar aynı anda farklı noktalara ulaşmaya çalışırlar. Örneğin zıt yönlere kaçmaya çalışan insanlar çarpışırlar. Mina’dan gelen raporlar, 2015 felaketinde olanın bu olduğunu söylüyor. Topluluk,
Çadır-kentin iki ayrı sokağında koşturuyorlardı ve dar bir alanda karşı karşıya geldiler.
İki tür akış da izdiham durumunda ölümcül olabilir. Araştırmacılar, türbülanslı izdihamlarda oluşan kuvvetlerin, çok sayıda vektörün bulunması nedeniyle aslında daha düşük olduğunu göstermişlerdir. Çünkü insanlar birbirlerini farklı yönlere doğru itmeye çalışmaktadırlar.
Öte yandan eğer bu vektörlerin tamamı aynı yöne doğru itiş yapıyorsa, izdihamlar sırasında yaşanan ölümlerin büyük bir çoğunluğunda olduğu gibi ölüm nedeni ezilme travması
ya da nefessizlik olmaktadır. İzdihamlarda ölen insanlar üzerinde yapılan otopsiler, kişilerin göğüs kafesleri üzerinde 45 bin Pascal’ı aşan düzeyde basınç belirlemiştir. Bu, şu anda üzerinize etki eden atmosfer basıncının kabaca yarısı kadardır. Kimi insanlar durdukları yerde ölmüşlerdir,
kimileri üzerindeki basınç kalkana dek öbür insanlarca ezilmişlerdir.
Bu çok ama çok acılı bir ölümdür.
Cemarat Köprüsü olayları üzerinde de araştırmalar yürütmüş olan, Zürih ETH’den hesaplamalı sosyal bilimci Dirk Helbing şöyle söylüyor:
“Yoğunluk öylesine artar ki, bir vücudun hemen yanında bir başka vücut vardır.
Bu vücutlar üzerine uygulanan her bir kuvvet, diğeri üzerinde de basınç oluşturur.
Bu rastgele itişmenin etkisi altındasınızdır. Sonuç olarak dengenizi kaybedersiniz ve
yere düşersiniz. Bu durumda olan şey, kalabalık içinde bir anda bir boşluk açılmasıdır.
İşte bu boşluğun hemen çevresindeki kişiler, üzerlerine binen kuvveti dengeleyecek
karşıt bir güçsürü davranışları ve yere düşmüş kişinin üzerine yığılırlar.”
Bu olay, açılan boşluktan dışarı doğru hızla yayılır; ancak her yönde eşit olarak dağılmaz. Helbing’in modeline göre yayalar, temel olarak diğer yayalar da dahil olmak üzere, karşılarına çıkan engelleri aşmayı hedeflerler. Ancak bunu yaparken, gitmek istedikleri yere de en hızlı şekilde ulaşmak isterler. Düşük yoğunluklarda (örneğin kalabalık yokken) düzgün bir akış
elde edersiniz. Tıpkı düz tabanlı bir ırmağın dümdüz ileri akması gibi… Yoğunluk artmaya başladıkça, yavaşlayan veya tümden duran tekil yayaların sayısı da artar. Bu yavaşlama
veya durma, o yerdeki her bir bireyin de aynısını yapmasını gerektirir. Dur-kalk benzeri
bu dalgalanma hızla dışarı öne doğru yayılır ve bir süre sonra boğulma noktasına ulaşır.
Birbirinden özenle kaçınan insanların davranışları bir anda istem dışı hale geliverir. Kaldırımlarda yürüyen insanlar üzerinde yapılan araştırmalardan elde edilen kalabalık dinamiği verileri, tek bir hatta yürümeyi sağlayan spontane (ani, kendiliğinden) organizasyon veya öbürlerinin hızına göre hızını ayarlama gibi klasik koordinasyon (AS: eşgüdüm) hareketlerini ortaya koymaktadır. Ne zaman ki düzen kaosa yenilir… İşte o zaman Türbülans başlar.
Helbing’in söylediğine göre bir kalabalığın kritik yoğunluğu ortalama vücut büyüklüğü ve ağırlığına göre değişir. Ancak çoğu zaman bu kritik yoğunluk, metrekare başına
6-10 kişinin düştüğü andır.
İnsanlar: Sosyal Hayvanlar
İyi ama kalabalıklar yeterince yüksek yoğunluğa ulaşınca insanlar neden felakete boyun eğerler? Küçük balıklardan, küf mantarlarına ve sığırcık kuşlarına dek sayısız hayvan türü aşırı kalabalık sürüler halinde baş döndürücü hareketler sergileyebilirler. Gerçekten de, Princeton Üniversitesi’nden biyolog Iain Couzin’in söylediğine göre tüm bu hayvanların kolektif davranışları ortak bir matematiksel dizgiyi takip etmektedir. Couzin şöyle söylüyor:
“Kuş veya balık sürülerinin koordineli (AS : eşgüdümlü) hareketlerini incelediğimizde,
onların bunu yapmak üzere evrimleştiklerini görüyoruz. Ne yazık ki insanlar böyle bir evrimsel değişim yaşamadı. Bizler, küçük aile öbekleri içinde yaşayabilecek biçimde evrimleştik”
Giderek artan sayıda insan, kalabalık kentlerde yaşamaya başladı. Ancak insan beyni, yapmak üzere evrimleştiği şeyden uzaklaştıkça bu tür sorunlarla karşılaşacaktır. Couzin şöyle anlatıyor:
“Bu tür senaryolarda nasıl davranmamız gerektiğini bilmiyoruz. Bu tür durumlar,
bizlerin ne olup bittiğini doğal bir biçimde anlamamıza engel oluyor.”
Bu demek değil ki kimi durumlarda insanlar da klasik kolektif davranış sergileyemez.
Örneğin insanlar, önderlerini izlerler veya Helbing tarafından gösterildiği üzere klasik yaya davranışlarını sergilerler. Ancak bunlar, az sayıda insanın bulunduğu durumlarda, basit kurallar çerçevesinde gerçekleşir. Bu durum, kendi kendine organize olabilen sürü davranışlarının devreye girmesi anlamına gelmemektedir. Couzin şöyle devam ediyor:
“Her zaman olmaz, ama insanların kitlesel olarak ölümüne neden olan şey, paniğin yayılmasıdır; hali hazırda var olan bir tehdit ögesi değildir. Paniğe verilen tepki, tehlikeyi doğurur. İşte kimi durumlarda güçlü kolektif tepki bu nedenle tehlikelidir.”
Geçen olaylardan çıkarılması gereken çok ders var; ne yazık ki 2015’te yaşanan felaket,
halen hiçbir şey öğrenmediklerini gösteriyor. Denemeye devam etmek zorundalar.
Hazırlayan: ÇMB (Evrim Ağacı)
Haccin_matematigi
===========================================
Dostlar,
Bu önemli yazıyı derleyip paylaşan Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan‘a teşekkür ederiz.
“Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir, tekniktir..
Bunların dışında yol gösterici aramak aymazlık, sapkınlıktır..”
Uyarısı sizlerde eminiz Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün adını çağrıştırdı..
Bu can yakıcı (elim) olayın nedeni tam da budur.
Bundan daha can yakıcı olan ise, Türkiye’de Erdoğan’ın vahhabi arapların ilkelliğini görmezden gelerek çağdışı Suudi ailesi krallığını savunmasıdır.. Hatta Suudi yönetimin ağır sorumluluğunu görmezden geleerek aklamasıdır.. Oysa orada telef olan Türk hacıların haklarını savunması gereken bir sorumluluk altındadır..
Herhalde gene birileri tarafından kandırıldı Erdoğan!?
Ölüm sayısı 800 dolayında verildi ama İran kaynakları birkaç bin olarak veriyor..
Yazık oldu bu insanlara..
S. Arabistan aleyhine mutlaka maddi – manevi giderim (tazminat) davaları açılmalıdır.
BM olaya el koymalı ve ilkel Suudi krallığını kınamalıdır.
Hatta Hac düzenlemesi Uluslararası bir Kurula bırakılmalıdır.
Sevgi ve saygı ile.
30 Eylül 2015, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com