Ortak acımız: Madımak ve Başbağlar
Aradan 22 yıl geçti ama sanki daha dün gibi… Önce Sivas-Madımak’ta göz göre göre, aralarında sanatçıların da bulunduğu 35 insanı yakıyorlar.
Bundan üç gün sonra Erzincan’ın Başbağlar köyünde, 29 köylüyü kurşuna diziyor PKK. Evleri yakarken de 4 köylü yanıp can veriyor.
Manzaraya bakar mısınız?
Sivas’ta Pir Sultan Abdal Derneği bir kültür şenliği düzenliyor. Kentte “Ozanlar Anıtı” da açılıyor. Çünkü Sivas, gerçekten de Türk halk edebiyatının en büyük ozanlarının yetiştiği bir çevre…
Lakin; şehirde aydınların gelip kitaplarını imzalaması, toplantılarda konuşmalar yapması İslam dinine saldırı gibi gösteriliyor. İşin içine büyük yazarımız Aziz Nesin de sokularak; laik ve cumhuriyetçi görüşe karşı bir tür ayaklanma başlatılıyor.
AMERİKANSEVERLER
Planı yapanı biliyoruz: Dünyayı yönetmek için her türlü katliamı düzenlemekten çekinmeyen ABD… Kullandığı kitleler ise, gericiliği din zanneden cahil sürüsü… Bunlar, 1960’ların sonlarına doğru Komünizmle Mücadele Derneği kurarak toplumcu gençlere saldıran, onları “Goministler Moskova’ya!” diyerek şişleyenlerin torunları…
Bunlar, 1970’lerin ortalarından başlayarak, Malatya’da, Erzincan’da, Sivas’ta, Çorum’da insan avlamayı İslam dinine hizmet sayanların yolundan…
Türkiye onlar için “dar ül-harb” yani kâfirlerin ülkesi…
Bunlar, Hıristiyan Batı’ya karşı cihadı bırakıp Müslümanları katletmeyi cihad ilan eden sapıkların soyundan…
SUUDİ PARASIYLA
Bunlar; imam hatiplerde, Kuran kurslarında, tarikat yurtlarında bir fide gibi yetiştirilmekteydiler.
Bu Amerika’ya hizmet etmeyi din haline getiren yobazlar; ilahiyat fakültelerini bile ele geçirmişlerdi.
Vahhabi gericiliğinin merkezi Suudi Arabistan bunları petrodolar denilen bol para ile beslemekteydi.
İşte bunları kullandı Türkiye’nin damarlarına sızmış olan Amerikancı örgüt…
Yine bir cuma günü camiden çıktılar.
Dillerinde yalan, yüreklerinde kin… Haykırdılar:
“Zafer İslam’ın!”
“Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak!”
“İslamiyeti ezdirmeyeceğiz!”
“Dinsiz laikler!”
“Şeriat gelecek, zulüm bitecek!”
“Yak, yak, yak!”
Yaktılar da…
Gencecik çocukları, yazarları, müzisyenleri…
Polis seyretti
Jandarma seyretti…
Başta DYP ile SHP hükümeti…
Otelde kıstırılanlar SHP’li bakanları, hatta Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’yü arıyorlar, “Bizi katledecekler, yakacaklar!” diyorlar.
Onlar cevap veriyor: “Merak etmeyin, devlet her türlü tedbiri almıştır.”
Katliam sanki hükümet gözetiminde yapılıyor. Başbakan Tansu Çiller, olaydan sonra bir inci yumurtluyor: “Çok şükür vatandaşlarımıza bir şey olmamıştır!”
Türkiye yanmış, dünya ayakta, bu kadın daha olan biteni algılayabilmiş değil…
VE BAŞBAĞLAR
Madımak’taki katliamdan sadece 3 gün sonra bu kez PKK devreye sokuluyor, 100’e yakın militan Başbağlar Köyü’nü basıyor… Meydana topladığı günahsız insanları kurşuna diziyorlar. 29 köylü hayatını kaybediyor. PKK militanları köyü de ateşe veriyorlar. Evlere gizlenen 4 kişi de yanarak can veriyor.
Arkasından açıklama yapıyorlar:
“Sivas’ta Alevi Kürtler öldürüldü; biz de Sünni Türkleri öldürdük…”
Alevi-Sünni düşmanlığını yaratmak, Türkiye’yi mezhep
ve etnik kimlik üstünden kamplaştırmak için
peş peşe iki katliam…
Nasıl ki Madımak’ta insan yakanları oraya Amerikancı Gladyo yönlendirdi ise Başbağlar’da cana kıyan çeteyi de oraya aynı Gladyo gönderdi…
PKK elebaşısı Öcalan; mahkemede verdiği ifadede, Başbağlar işini kendi adamlarından Doktor Baran kod adlı Müslüm Durgun’un yaptığını itiraf ediyor. Yine PKK yayın organlarından Serkwebun’un 1995-97 yıllarını kapsayan özel 25. sayısında da bu yönde bilgi var. Örgüt tarafından öldürülen Ercan Sönmez adlı PKK yöneticisinin anasına Öcalan’ın bir adamı tarafından yazılan mektuptan, Başbağlar olayını PKK’lıların yaptığı anlaşılıyor.
DİNCİ İKTİDAR İÇİN
Madımak da Başbağlar da Amerikancı örgütün farklı elleri kullanarak yürüttüğü kışkırtmaların eseridir. Bu olaylardan sonra, merkezdeki makul partilerin gücü azaltılmış, Refah Partisi’nin (RP) önü açılmıştır. Öyle ki, 8 ay sonra RP’den Tayyip Erdoğan İstanbul’a belediye başkanı seçilmiştir. Bir yıl kadar sonra da RP iktidara gelmiş, Necmettin Erbakan başbakanı olmuştur. Bu kamplaştırma ve çağdaş partileri aşındırma işi 2001 yılında ABD eliyle yaratılan ekonomik kriz ile doruğa çıkartılmış ve Refah Partisi’ndeki sıkı Amerikancı kanat, AKP’yi kurarak hemen iktidara gelmiştir.
İşte bu sürecin bir parçasıdır Madımak ve Başbağlar…
Madımak’ta da Başbağlar’da da katledilenler aynı mahallenin masum ve namuslu insanlarıdır…
Acımız büyüktür ve ortaktır.
Bundan sonra bu tür tuzakları; etnikçi ve mezhepçi bakış açılarını dışlayıp ortak vatandaş kimliğinde buluşarak bozabiliriz.
===================================
Dostlar,
2 Temmuz acısının yüreklerimzi kavurduğu 22. yıldönümünden birkaç gün sonra daha bir serinkanlılıkla -zorunlu olarak- Sayın Zelyut’un yazısını okuyalım…
Ne acımasız kışkırtmalarla birbirimize kırdırılmak isteniyoruz kahpe emperyalistlerce..
Başbakan Yard. Erdal İnönü ayalta uyuyor, Başbakan Tansu hanım zaten “sui generis” (nev’i şahsına özgü) bir tuhaf insan.. Nasıl saçmaladığı hala kulaklarımızda..
Bu ülkede yaşayan 80 milyon bir ve kardeş olarak “birlikte” ve “herkes” için hiçbir ayrım yapmadan, en üst düzeyde demokrasi ve insan hakları için kenetlenmedikçe çözüm yok gibi…
Sivas ve Başbağlar merhumlarının aziz ruhları da bu sözlerimizi onaylıyor gibi geliyor bize..
Sevgi ve saygı ile.
05 Temmuz 2015, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com