Etiket arşivi: “PKK elebaşısı Öcalan”

Davutoğlu mu Şeyh Sait mi?

Davutoğlu mu Şeyh Sait mi?

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut
rizazelyut@gmail.com
AYDINLIK, 12 Şubat 2016

Bu ülkenin başbakanlık koltuğunda oturan Ahmet Davutoğlu, bulduğu her fırsatta bu koltuğu ona sunan Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaretler yağdırıyor!
Daha önce de birkaç kez yazdım. Son seçimden hemen önce 29 Ekim’de Diyarbakır Meydanı’nda yaptığı konuşmada; açık açık Şeyh Sait’i ve Seyit Rıza’yı masum ilan etti. Devlete silah çeken bu çete başlarını yüceltti; dolayısıyla da onları tepeleyen devleti kötüledi.

Kimdi bunları etkisiz hale getiren? Mustafa Kemal ve arkadaşları… Davutoğlu işte onlara saldırdı…
“Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği” isimli kitabımda (Kripto Yayınları) gösterdim. Ruslara uşaklık da yapan Şeyh Sait’in 1925 yılında isyan öncesinde yayımladığı fetvada cumhuriyet rejimi için söylediklerine bakın…

  • Atatürk’ü, arkadaşlarını ve bunlara destek olanları “Dinsiz ve kanları-malları helal!” gösteriyor; öldürülmelerini istiyor. PKK’lılar da bugün o hainin heykellerini dikiyor. Davutoğlu oradan ilham almış gibi konuşmuyor mu?

    RİZE’DEKİ İSYANIN İNTİKAMI MI?
    Başbakan’ın sözleri sadece seçim kazanmaya yönelik değildi. Bu zihniyet 1919’da 15 Mayıs’ta İzmir’e çıkan işgalci Yunan ordusunu “Padişah efendimizin ordusu!” diye kutsayan İskilipli Atıf Hoca diye bilinen hainin zihniyetidir. İskilipli zihniyetidir, çünkü bu AKP, hain Atıf Hoca’nın adını Çorum İskilip’te devlet hastanesine vererek yüceltmiştir.1925 şubatında Kürtçü-İslamcı Şeyh Sait ayaklanmasından sonra, Rize merkezli bir isyan daha çıkmıştı. Şapka devrimini gerekçe gösteren gericilerin bu ayaklanmasında İskilipli Atıf’ın yazdığı “Şapka ve Frenk Mukallitliği” isimli kitapçık etkili olmuştu. İsyanı bastırmak için hükümet Yavuz zırhlısını göndermiş; bu zırhlı da Rize’nin Potamya bölgesinde (Şimdiki Güneysu) bulunan gerici isyancıları top ateşine tutarak bastırmıştı.
    AKP yöneticileri; bu ayaklanmanın fikir babası İskilipli Atıf’ı yücelterek ne yapmak istediler? Bunu vatansever herkesin iyi düşünmesi gerekiyor.

FETHULLAH’IN AĞZIYLA
Bitmedi… Bay Davutoğlu; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerine saldırılarını Mardin’deki konuşmasında da sürdürürken İbrahim Milleti’nden söz etti. Bu İbrahim milleti terimi; Müslümanlığı, Hıristiyanlığı, Yahudiliği İbrahim Peygamber adı altında birleştirmek üzere geliştirildi. İslam Peygamberi Hazret-i Muhammet’i ikinci dereceye indiren bu projeyi biz Fethullahçıların ağzından Dinlerarası Diyalog projesinin kurucu terimi olarak duyduk.
Demek ki neymiş?
Başbakan Davutoğlu; çaktırmadan Fethullahçıların fikrini yaymakta imiş…

CEHALETİN DANİSKASI
Başbakan Davutoğlu; oturduğu koltuğu O’na veren Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerini “Haçlılar-Moğollar-Sömürgeci Devletler” ile aynı gösterdi. PKK’lılar da Türkiye Cumhuriyeti’ni “sömürgeci devlet”, Güneydoğu Anadolu’yu da “sömürgeleştirilmiş Kürdistan” olarak gösteriyorlar. Gördüğünüz gibi Bay Davutoğlu; Türkiye Cumhuriyeti’ni sömürgeci devletlerle eş tutarak PKK’nın “uluslararası sömürge Kürdistan!” iddialarına ve sömürgeyi kurtarmak için isyan etmelerine hak verir duruma düşüyor.

Davutoğlu, Türk ulusçuluğuna (milliyetçiliğe) “parçalayıcı” derken Osmanlıcılığı yüceltti. Şimdi soruyorum: Senin o Osmanlın, 1920’de Sevr’de attığı imza ile şu elimizde bulunan toprakları İngiliz, İtalyan, Fransız, Yunan güçleri ile Ermenilere ve hatta Kürtçülere bırakmadı mı? Türklere, Orta Anadolu’da beş vilayetlik küçük bir bölgeden başka ne kalmıştı?

Osmanlı’nın imzaladığı Sevr’e direnenler de Bay Davutoğlu’nun Moğollar ve Haçlılar gibi kanlı ve zalim göstermeye çalıştığı Kemalistler / Cumhuriyetçiler oldu.

Osmanlı’nın masa başında verdiğini o Türk milliyetçileri savaşarak geri aldı.

YALANDAN TARİH YARATMAK
Bay Davutoğlu bunlarla da yetinmiyor. PKK elebaşısı Öcalan’ın palavralarına sahip çıkarak 1071’deki Türk zaferi Malazgirt’e Kürtleri ortak ediyor. O zaferin kazanılmasının temel sebebi şudur:

Bizans ordusunda yer alan kuzey Türkleri olan Kıpçaklar savaş sırasında Rumları bırakıp Türk kardeşlerinin saflarına geçti ve Rum ordusu çöküp bozuldu. O Kıpçaklar ki Müslüman değildiler. Bir bölümü Hıristiyan bir bölümü de eski Türk dini Gök Tanrı inancındandılar. Ama derinlerinde yatan ulusçuluk duygusuyla inancı bir kıyıya atıp Türklük adına birleşerek Malazgirt savaşını kazandılar.
Anladın mı Bay Davutoğlu?

Gelelim Selahattin Eyyubi ve Eyyubilere…
Davutoğlu, ne acıdır ki bu işte de Öcalan’ın uydurduğu sahte tarihe sarılıyor.
Sayın Başbakan; sana, Arap tarihlerinin en önemlilerinden birisinin adını veriyorum:
“El Bidaye ve’n Nihaye” O dönemi en yakından bilen tarihçi İbn Kesir tarafından yazılmıştır. İbn Kesir; Eyyubileri Türk beyleri olarak göstermektedir. Ve Selahattin’in kardeşinin adı da Böri’dir. Böri de has Türkçe olup Kurt anlamına gelmektedir. Kısacası Eyyub oğlu Selahattin Kürt değil, Azerbaycan bölgesinden kaçmış Türklerden bir subaydır.

TEK TİP SİZDE
Profesör Davutoğlu
; devletten söz etmeden önce modern devletlerin nasıl doğduğunu öğrenmelidir.
– Ulus devletler; insanoğlunun devlet deneyimlerinin en son aşamasıdır. Batı dünyası ulus devlet sürecine geçerek dünyaya egemen olmaya başlamıştır.
– Bugün demokrasi diye bildiğimiz sistem; ulus devlet sürecinde ortaya çıkmıştır. Yani uluslaşma ile demokratikleşme iç içe yürümüştür.
– Ulus devletler; eski din temelli feodal devletlerin yıkılmaları ile ortaya çıkmıştır; daha ileri bir sürecin ürünüdür. Türkiye Cumhuriyeti de böyledir. Osmanlı Devleti feodal; Türkiye Cumhuriyeti çağdaş ve demokratik bir devlettir. Bütün gelişmiş dünyada yaşanan çağdaşlık ve modernlik tek tipçilik değildir.
– Bugün tek tipçiliğin en katısını AKP iktidarı uygulamaktadır. Herkesi türban altına sokarak kadınları tek tipleştirmektedir. Okulları imam hatiplere dönüştürerek eğitimi tek tipleştirmektedir. Dindar ve kindar nesil isteyerek insanları tek tipleştirmektedir.

Bay Davutoğlu! Biliniz ki bir suda iki kez yıkanılmaz. Sizin “Türkiye’de 36 etnik grup vardır!” diyerek yürüttüğünüz bölücü/parçalayıcı ideolojiniz de geride kalmıştır. Ne kadar küfrederseniz edin, Türk Milleti sizleri de nazar boncuğu taktığınız bölücüleri de aşarak, uygarlık yolculuğunu sürdürecektir.

======================================

Dostlar,

Sayın Rıza Zelyut‘a bu emekli ve kanıtlara dayalı yazısı için teşekkür ederiz.
Doğrusu biz de Başbakan Davutoğlu‘nun ciddi bilgi açıkları karşsında şaşkınlık duyuyoruz. Boğaziçi gibi seçkin bir üniversitede Uluslararası İlişkiler + Ekonomi olmak üzere çift anadal lisans eğitimi alan (ancak 3,5 üzerinde çok yüksek akademik ortalama ile olanaklı!) ve sonraki yıllarda yurtdışında (Malezya’da) uluslararası ilişkiler hocalığı yapan Prof. Davutoğlu, nasıl böylesi ciddi bilgi boşlukları taşıyor, anlamak zordur..  Stratejik Derinlik adlı 500 sayfaya yakın kapsamlı uluslararası ilişkiler konulu kitabındaki öngörüleri çok büyük ölçüde gerçekleşmeyen Başbakan Davutoğlu’nun siyasal performansı Türkiye için kaygı vericidir. AKP’nin iktidar olduğu Kasım 2002’den bu yana bu Partinin dış politikasında önce danışman, sonra Dışişleri Bakanı ve son olarak da Başbakan olarak son derece ağırlıklı rol oynayan ve sorumluluk üstlenen Davutoğlu’nun, Türkiye’yi hemen hemen bütün komşuları ile ciddi sorunlar içine sürüklemesi son derece düşündürücüdür..

Prof. Davutoğlu, bu düşük ötesi profili ile Akademia’nın saygınlığına da zarar vermektedir.

Ve de gelinen son yer, Türkiyr’nin sıcak savaşa 5 kala konumudur..

AKP, RTE, Davutoğlu ve danışmanları ile dostları, özellikle Boğaziçi Üniversitesinden hoca arkadaşları, İstanbul Erkek Lisesi’nden arkadaşları – hocaları, tıp doktoru olan eşi.. devreye girmeli ve gerekli uyarıları ülkemizin yüksek çıkarları adına ısrarla yapmalıdırlar..

Davutoğlu’nun gidişi hayra alamet değil..

Sevgi ve saygı ile.
15 Şubat 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Ortak acımız: Madımak ve Başbağlar

Ortak acımız: Madımak ve Başbağlar

Rıza Zelyut


Rıza Zelyut
rizazelyut@gmail.com
02 Temmuz 2015

Aradan 22 yıl geçti ama sanki daha dün gibi… Önce Sivas-Madımak’ta göz göre göre, aralarında sanatçıların da bulunduğu 35 insanı yakıyorlar.
Bundan üç gün sonra Erzincan’ın Başbağlar köyünde, 29 köylüyü kurşuna diziyor PKK. Evleri yakarken de 4 köylü yanıp can veriyor.
Manzaraya bakar mısınız?
Sivas’ta Pir Sultan Abdal Derneği bir kültür şenliği düzenliyor. Kentte “Ozanlar Anıtı” da açılıyor. Çünkü Sivas, gerçekten de Türk halk edebiyatının en büyük ozanlarının yetiştiği bir çevre…
Lakin; şehirde aydınların gelip kitaplarını imzalaması, toplantılarda konuşmalar yapması İslam dinine saldırı gibi gösteriliyor. İşin içine büyük yazarımız Aziz Nesin de sokularak; laik ve cumhuriyetçi görüşe karşı bir tür ayaklanma başlatılıyor.

AMERİKANSEVERLER

Planı yapanı biliyoruz: Dünyayı yönetmek için her türlü katliamı düzenlemekten çekinmeyen ABD… Kullandığı kitleler ise, gericiliği din zanneden cahil sürüsü… Bunlar, 1960’ların sonlarına doğru Komünizmle Mücadele Derneği kurarak toplumcu gençlere saldıran, onları “Goministler Moskova’ya!” diyerek şişleyenlerin torunları…
Bunlar, 1970’lerin ortalarından başlayarak, Malatya’da, Erzincan’da, Sivas’ta, Çorum’da insan avlamayı İslam dinine hizmet sayanların yolundan…
Türkiye onlar için “dar ül-harb” yani kâfirlerin ülkesi…
Bunlar, Hıristiyan Batı’ya karşı cihadı bırakıp Müslümanları katletmeyi cihad ilan eden sapıkların soyundan…

SUUDİ PARASIYLA

Bunlar; imam hatiplerde, Kuran kurslarında, tarikat yurtlarında bir fide gibi yetiştirilmekteydiler.
Bu Amerika’ya hizmet etmeyi din haline getiren yobazlar; ilahiyat fakültelerini bile ele geçirmişlerdi.
Vahhabi gericiliğinin merkezi Suudi Arabistan bunları petrodolar denilen bol para ile beslemekteydi.
İşte bunları kullandı Türkiye’nin damarlarına sızmış olan Amerikancı örgüt…
Yine bir cuma günü camiden çıktılar.
Dillerinde yalan, yüreklerinde kin… Haykırdılar:
“Zafer İslam’ın!”
“Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak!”
“İslamiyeti ezdirmeyeceğiz!”
“Dinsiz laikler!”
“Şeriat gelecek, zulüm bitecek!”
“Yak, yak, yak!”
Yaktılar da…
Gencecik çocukları, yazarları, müzisyenleri…
Polis seyretti
Jandarma seyretti…
Başta DYP ile SHP hükümeti…
Otelde kıstırılanlar SHP’li bakanları, hatta Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’yü arıyorlar, “Bizi katledecekler, yakacaklar!” diyorlar.
Onlar cevap veriyor: “Merak etmeyin, devlet her türlü tedbiri almıştır.”
Katliam sanki hükümet gözetiminde yapılıyor. Başbakan Tansu Çiller, olaydan sonra bir inci yumurtluyor: “Çok şükür vatandaşlarımıza bir şey olmamıştır!”
Türkiye yanmış, dünya ayakta, bu kadın daha olan biteni algılayabilmiş değil…

VE BAŞBAĞLAR

Madımak’taki katliamdan sadece 3 gün sonra bu kez PKK devreye sokuluyor, 100’e yakın militan Başbağlar Köyü’nü basıyor… Meydana topladığı günahsız insanları kurşuna diziyorlar. 29 köylü hayatını kaybediyor. PKK militanları köyü de ateşe veriyorlar. Evlere gizlenen 4 kişi de yanarak can veriyor.
Arkasından açıklama yapıyorlar:
“Sivas’ta Alevi Kürtler öldürüldü; biz de Sünni Türkleri öldürdük…”

Alevi-Sünni düşmanlığını yaratmak, Türkiye’yi mezhep
ve etnik kimlik üstünden kamplaştırmak için
peş peşe iki katliam…

Nasıl ki Madımak’ta insan yakanları oraya Amerikancı Gladyo yönlendirdi ise Başbağlar’da cana kıyan çeteyi de oraya aynı Gladyo gönderdi…

PKK elebaşısı Öcalan; mahkemede verdiği ifadede, Başbağlar işini kendi adamlarından Doktor Baran kod adlı Müslüm Durgun’un yaptığını itiraf ediyor. Yine PKK yayın organlarından Serkwebun’un 1995-97 yıllarını kapsayan özel 25. sayısında da bu yönde bilgi var. Örgüt tarafından öldürülen Ercan Sönmez adlı PKK yöneticisinin anasına Öcalan’ın bir adamı tarafından yazılan mektuptan, Başbağlar olayını PKK’lıların yaptığı anlaşılıyor.

DİNCİ İKTİDAR İÇİN

Madımak da Başbağlar da Amerikancı örgütün farklı elleri kullanarak yürüttüğü kışkırtmaların eseridir. Bu olaylardan sonra, merkezdeki makul partilerin gücü azaltılmış, Refah Partisi’nin (RP) önü açılmıştır. Öyle ki, 8 ay sonra RP’den Tayyip Erdoğan İstanbul’a belediye başkanı seçilmiştir. Bir yıl kadar sonra da RP iktidara gelmiş, Necmettin Erbakan başbakanı olmuştur. Bu kamplaştırma ve çağdaş partileri aşındırma işi 2001 yılında ABD eliyle yaratılan ekonomik kriz ile doruğa çıkartılmış ve Refah Partisi’ndeki sıkı Amerikancı kanat, AKP’yi kurarak hemen iktidara gelmiştir.

İşte bu sürecin bir parçasıdır Madımak ve Başbağlar…

Madımak’ta da Başbağlar’da da katledilenler aynı mahallenin masum ve namuslu insanlarıdır…

Acımız büyüktür ve ortaktır.

Bundan sonra bu tür tuzakları; etnikçi ve mezhepçi bakış açılarını dışlayıp ortak vatandaş kimliğinde buluşarak bozabiliriz.

===================================

Dostlar,

2 Temmuz acısının yüreklerimzi kavurduğu 22. yıldönümünden birkaç gün sonra daha bir serinkanlılıkla -zorunlu olarak- Sayın Zelyut’un yazısını okuyalım…

Ne acımasız kışkırtmalarla birbirimize kırdırılmak isteniyoruz kahpe emperyalistlerce..
Başbakan Yard. Erdal İnönü ayalta uyuyor, Başbakan Tansu hanım zaten “sui generis” (nev’i şahsına özgü) bir tuhaf insan.. Nasıl saçmaladığı hala kulaklarımızda..

Bu ülkede yaşayan 80 milyon bir ve kardeş olarak “birlikte” ve “herkes” için hiçbir ayrım yapmadan, en üst düzeyde demokrasi ve insan hakları için kenetlenmedikçe çözüm yok gibi…

Sivas ve Başbağlar merhumlarının aziz ruhları da bu sözlerimizi onaylıyor gibi geliyor bize..

Sivas_kiyimi_2Temmuz1993

Sevgi ve saygı ile.
05 Temmuz 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

‘Ulus Devlet’e neden karşı?

‘Ulus Devlet’e neden karşı?

portresi_AYDINLIK

 

Rıza Zelyut
rizazelyut@gmail.com
AYDINLIK, 25 Mart 2015

 

“PKK elebaşısı Öcalan” bu Nevruz’da da “ulus devlet” diyerek Türkiye Cumhuriyeti’ne saldırmaya devam etti. Peki, derdi nedir?

Ulus devletler, dünyanın her yanında eski din devletlerinin yerine kurulmuştur.
En son devlet biçimi budur. İspanya, Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Rusya,
Çin, Japonya ulus devletlerdir. Kimse buralarda “Ulus devletin sonu geldi!” diyemez;
diyene de gülerler. Çünkü ulus devletler; farklı etnik yapıları (kabileleri, aşiretleri, kavimleri)
ve farklı din -mezhep mensuplarını bir kimlik içinde toplayarak onlardan daha yüksek bir
enerji elde etmiş yapılardır.

Üstüne üstlük; bugün ülkemizde geliştirmeye çalıştığımız Batılı demokrasi de ulus devlet modeliyle iç içe doğan-gelişen bir rejimdir. Modern demokrasi ancak ve ancak
ulus devlet modeli ile yaşayabilmektedir.

ABD NE DURUMDA?

En son ulus devlet olan Amerikan Devleti (USA), 250’den çok etnik yapının tek potada eritilmesiyle yaratılmıştır. Burada tek dil (İngilizce) temeldir, etnik yapılara “resmî dil” hakkı verilmemektedir. Örneğin İngilizce konuşanlar kadar fazla bir nüfusun kullandığı İspanyolca, ABD’de resmî dil konumuna asla getirilmemiştir; getirilmesi teklif bile edilmemiştir.

Amerikalı stratejist Zibigniew Brzezinski, bu ülkedeki toplumsal uzlaşmanın

“Ortak bir dil ve paylaşılmış anayasal değerler”e dayandığını, ortak dilin ve ortak anayasal değerlerin dışına çıkmanın Amerikan toplumunu parçalayacağını, buna izin verilmeyeceğini vurgular.

(Türk Kimliği isimli eserimizin Kimlik Tartışmaları bölümünde ayrıntılar vardır.)

Bu yüzden Almanya’da Almanca, Fransa’da Fransızca, Çin’de Çince tek resmî dildir.

YA TÜRKİYE?

Batı emperyalistleri; kendi ülkelerinde “tek dil-tek millet” derken

Türkiye’ye PKK’nın isteklerine uygun biçimde “çoklu dil-çoklu millet” dayatması içindeler
.

Halbuki Türkiye Cumhuriyeti de Batı tipi modern bir ulus devlet olarak şekillendirildi.
Kurucu iradeyi temsil eden Mustafa Kemal, yaptığı devrimlerle; gücünü dinden
veya hanedanlıktan alan ayrıcalıklı sınıfların bütün üstünlüklerini budadı.
Mezhebine, dinine, soyuna sopuna bakmadan eskinin horlanan halk çoğunluğunu özgürleştirdi ve “yurttaş” kimliğinde eşitledi.

1930’larda, Avrupa ve Asya faşizmin kanlı pençesinde inim inim inlerken;
Amerika’da zenciler diri diri yakılırken, Kızılderililerin çocukları alınıp 19 yaşına dek
beyaz okullarında assimile edilirken; AtatürkTürkiyesinde Kürt kökenlilere asla 2. sınıf insan işlemi yapılmadı.

Lakin, bugün “gericiler-bölücüler- 5. Kol aydını liberaller” el ele vererek,
1930’lar dünyasının övüncü olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kötülemekteler…

Gericiliğin ilericilik, bölücülüğün demokratlık gibi gösterildiği bu yalan ortamında
yeni CHP nerede duruyor peki?

O da yarın…

================================

Dostlar,

Dostumuz Sayın Rıza Zelyut‘un AYDINLIK Gazetesi‘nin “Aydınlık” yazarları ailesine katılması bizi çok sevindirdi. Bundan böyle O’nun yol gösterici yazılarını da özenle izleyecek,
sitemizde paylaşacağız.

2. yazısını yukarıda sunduk..

“Ulus Devlete” bizim gerici – bölücüler neden karşı??
Sayın Zelyut emek verip, bu yazısında da uzun uzun anlatmış..

Yanıt sorumuzda gili – açık değil mi??

– GERİCİ – BÖLÜCÜ olduklarından Ulus Devlete karşılar..

Türkiye’yi bölmek ve geri bırakmak içindir ULUS DEVLET sentezine karşıtlıkları..
Günümüzde daha iyi bir seçenek yokken üstelik..

Sevgi ve saygı ile, 28.03.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Not     : İstanbul Kartal Cemevi’nde, 4.2.12 günü yapılan bir Panelde Sayın Zelyut ile
aynı masada idik. Biz “ATATÜRK ve İNANÇ DÜNYASI” odaklı bir sunu yapmıştık.