Etiket arşivi: Salgın tırmanırken

Salgın tırmanırken

Salgın tırmanırken

BAYAZIT İLHAN

BİRGÜN, 2020.11.27

Dünyada ilk kez salgın hastalık yaşanmıyor. İnsanoğlunun binlerce yılda biriktirdiği deneyimleri, bilgisi var. Salgın hastalığın nasıl yönetilmesi gerektiğini anlatan ulusal ve uluslararası belgeler var. Bu belgelerde uluslararası kurumlara, devletlere, sağlıkla ilgili tüm yapılara ve sağlık çalışanlarına yönelik görevler-uyarılar var.

Dört ay önce salgını az hasarla atlatmanın yolunun bilime sarılmak ve dayanışma olduğunu, ancak yönetme biçiminin buna denk düşmediğini yazmış, çağrıda bulunmuştum. Salgının daha da tırmanışa geçtiği, can kayıplarının arttığı bu günlerde ilişkili bir başka temel kavrama vurgu yapmak istiyorum; güven ilişkisi.

Salgınlarda, toplumla sağlığın tüm bileşenleri arasındaki güven ilişkisinin korunması, güçlendirilmesi çok önemlidir. Güven ilişkisinin kurulabilmesi için en büyük görev başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere ülkeyi yönetenlere düşer. Temel yaklaşımın şeffaflık (AS: saydamlık) ve olması beklenir.

ŞEFFAFLIK VE KATILIMCILIK

Öncelikle sorunun gerçek büyüklüğü konusundaki çelişkili tutumu bir an önce bırakmak gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın “hasta sayısını açıklıyoruz, vaka sayısını değil” ifadesinden sonra ne yazık ki resmi açıklamalara güvenin azaldığını görüyoruz. Rakamları, hastalığın yaygınlığını küçük göstermeye çalışmak bir yandan güvensizliği artırırken bir yandan alınan kararlara yurttaşların uyumunu azaltıyor. Gelişmiş Avrupa ülkelerinin onda biri hasta sayıları verdikten sonra “insanlar yeterince dikkat etmiyor” demek, sorumluluğu hastalanan, ölen yurttaşlarımıza yüklemek çözüm üretmiyor.

Vaka-hasta ayrımı gibi tıp çevrelerince kabul görmeyen açıklamalardan sonra iki gün önce Sağlık Bakanlığı ilk kez günlük “vaka sayısı” verdi, önceki verilerle nasıl karşılaştırılacağını bilemediğimiz 28 bin 351 rakamını ifade etti, pek çok ilde salgının büyüdüğünü teyit etti.

Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19 nedeniyle ölüm sayısını tüm Türkiye için 161 olarak verdiği gün yalnızca İstanbul’da Büyükşehir Belediyesi verilerine göre 211 kişi “bulaşıcı hastalık” nedeniyle yaşamını yitirdiyse, açıklanması gereken bir tablo olduğu ortadadır. Üstelik yine İstanbul için bir yıl önce ortalama günlük defin sayısı 200 iken bu yıl aynı günlerde 450 ise, konuyla ilgili tüm kurumların bir araya gelip durumu acilen değerlendirmesi gerekmez mi?

Kuşkusuz şeffaflık ihtiyacı sadece sayılar ile ilgili değil, uygulanan tedaviler, aşı dahil salgınla ilgili her konuyu kapsamaktadır. Ülkenin tüm yetkin kurumlarını ve insangücünü kararlara katar, fikirlerinden yararlanırsak hastalığı ve can kayıplarını en aza indirebiliriz. Toplumsal dayanışmayı ancak böyle büyütebilir salgının ekonomik ve sosyal etkilerini azaltabiliriz.

Alanın bilgisine sahip olan Türk Tabipleri Birliği’ni, Türk Eczacılar Birliği’ni, Türk Dişhekimleri Birliği’ni, tıpta uzmanlık derneklerini, sağlık alanındaki örgütlü yapıları sürece katıp bilgilerinden faydalanmak gerekirken dışarıda bırakıldıklarını, hatta bazılarının düşmanlaştırıldıklarını görüyoruz. Bu tutum ülkenin değerlerini, birikimlerini kritik günlerde seferber edemediğimiz anlamına geliyor, sağlığımıza iyi gelmiyor.

SALGINI YAVAŞLATACAK ETKİLİ ÖNLEMLER ALABİLMEK

Bilim çevrelerinden ve salgının en yaygın olduğu İstanbul’un yerel yönetiminden daha etkin önlemlerin alınması, 2-3 haftalık kapanma kararı alınması çağrıları yapılıyor. Daha önce de bu çağrılar yapıldığında sıklıkla ekonominin olumsuz etkileneceği ifade ediliyor, “sadece sağlığı değil ulusal çıkarları korumaktan” söz ediliyordu. Oysa son olarak IMF çalışması da gösteriyor ki, etkili bir süre kapanmak ve salgını denetim altına almak hasta ve can kaybı sayılarını azalttığı gibi, ekonominin de daha çabuk toparlanmasını sağlayabiliyor. Ekonomik nedenlerle gerekli önlemleri reddetmek, yaşadığımız düzen içinde bile bilimsel dayanaktan yoksun.

Yapılması gereken ortada. Şeffaflıkla sorunu ortaya koymak ve alanın bilgisine sahip tüm çevrelerin katılımıyla yurttaşlarımız için en iyi çözümleri üretmek.

Kimseyi ötekileştirmeden, düşmanlaştırmadan.