Bombayı kim patlatıyor?
Bombalı araç ile yapılan saldırı bir kez daha Türkiye’yi yasa boğdu… Hayatını kaybeden kahraman askerlerimize ve yiğit yurttaşlarımıza Tanrı’dan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Mücadele için önce tehdit doğru belirlenmelidir. Çünkü atılacak her adım ancak tehdidin tam olarak algılanması ile hedefini bulur. Çinli General Sun Tzu bu gerçeği MÖ 500 yılında şöyle özetlemişti:
- “Önce düşmanını tanı!”
İsterseniz, kısa bir durum değerlendirmesi yapalım…İPLER KİMİN ELİNDE?
Ülkemize ve insanlığa yönelik böyle kahpece bir eylemi ya IŞİD ya da PKK gerçekleştirmiş olabilir. IŞİD, TSK’nın da ortaya koyduğu gibi Batı istihbarat örgütleri ve İsrail’in yarattığı bir canavardır. İpleri ABD ve İsrail’in elinde olan bir kukladır! Bu kanlı cihadist örgüt, ABD ve suç ortaklarının izni olmadan asla Türkiye karşı böyle cüretkâr bir girişimde bulunamaz! PKK ise ABD’nin kara gücüdür. ABD bu gerçeğin üstünü, PKK’yı PYD olarak tanımlayarak örtemez… PKK bu tür bir girişimi, ancak ABD’nin onayı ile gerçekleştirebilir!VERİLEN MESAJ NEDİR?
Türkiye’de ABD ve İsrail’in kirli ve sinsi bölge planlarını tehlikeye düşürecek iki önemli gelişme yaşandı. Önce TSK, ABD’nin kara ordusu olan PYD’yi topa tuttu! ABD’de karizma namına zerrecikler bile kalmadı! Sonra da bölücü ve gerici anayasa için TBMM’de kurulan partiler ittifakı paramparça oldu! Neyi konuşacaklarını bile bilmeyen partiler, maçın 5’inci dakikasında sahayı terk etti! Türk milletinin bu partilere kırmızı kart göstereceği günler yaklaşıyor… ABD, her zaman olduğu gibi günahsız insanları hedef alarak, sözüm ona Türkiye’ye cevap verdi! - Bu millet Muavenet ihanetini unutmadı, unutmayacak…
- Eşref Bitlis Paşa’yı da unutmayacak!
NİÇİN ÜST ÜSTE PATLAYAN BOMBALAR DURDURULAMIYOR?
Öncelikle Türkiye kendisini stratejik olarak doğru bir yerde konumlandıramıyor.
- Türkiye, sorunun temel kaynağı olan ABD’yi “stratejik ortak” olarak görüyor…
Kendisini bölme niyet ve maksadını hem de Bakan düzeyinde ifşa eden İsrail’in peşinde koşuyor! Taktik düzeyde ise Türkiye terör örgütlerine karşı mücadele edecek kurumlarını örgütleyemiyor. Bu kurumların yönetiminde liyakate dayalı bir düzen kuramıyor. MİT, terörle mücadele edeceğine, terörün önünü açan pazarlıkların öznesi oluyor! Bu kurumun başındaki kişi AKP’den milletvekili adayı olmak için görevinden ayrılıyor. Böylece kurum üzerine siyasi bir gölge düşüyor. Bu şekilde yönünü şaşıran bir kuruma, TSK’nın en etkin istihbarat örgütlenmesi olan GES Komutanlığı devrediliyor.
Uzunca bir dönem Emniyet İstihbaratı, Cemaat’in tertipler kolu başkanlığı olarak kullanılıyor. Bu durum ise “Ne istediniz de vermedik!” şeklinde özlü bir şekilde açıklanıyor. Mensuplarına kurulan tuzaklarla Jandarma İstihbaratı hadım ediliyor… Çıkarılan yasalarla terörle mücadele edeceklerin eli kolu bağlanıyor. Böylece ortaya muazzam bir istihbarat boşluğu çıkıyor. İşte bu geniş alanda terör örgütleri at koşturuyor. Genelkurmay’a 200 m uzaklıkta bombalar patlıyor… Sırtını bir yerlere dayayan sorumlular, “Nasılsa benim yerim garanti..” diyerek mışıl mışıl uyuyor. Onlarca vatandaşımız ölüyor, saldırıları önleyemeyenler koltuğa daha sıkı yapışıyor…
NE YAPILMALI?
Devlet deneyimi olan, terörün doğasını bilen, bölgesel ve küresel dengeleri anlayabilen nitelikli kadrolara sorumluluk devredilmeli! Büyük çaplı terör eylemlerinin arkasında mutlaka bir devletin bulunduğunu bilen, tek tek ağaçlar yerine ormana bakan kurtlar dümene geçmeli! İstihbarat devlet çapında yeniden yapılandırılmalı! İstihbarat faaliyetlerinin kurumlar arasındaki koordinasyonu, mutlaka etkin bir şekilde yaşama geçirilmeli! İstihbarat birimlerindeki siyasi kadrolar derhal tasfiye edilmeli!
İstihbarat hükümet için değil, devlet için toplanmalı!
Ve de devlet çapındaki istihbaratın başına, hiç kimsenin itiraz etmeyeceği, kendisini ispat etmiş ve bu topraklara bağlılığından kuşku duyulmayan bilge bir insan getirilmeli! Bu kalleşçe saldırının arkasındaki devletler ortaya çıktığı gün, Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…
NOT: 19-29 Şubat 2016 tarihleri arasında sırasıyla 19’u Nürnberg, 20’si Stuttgart, 21’i Münih, 26’sı Krefeld, 27’si Manheim ve 28’i Frankfurt’ta olmak üzere bir dizi konferans için Almanya’da olacağım. Tanıtımlar Vatan Partisi Almanya Örgütü, Almanya ADD ve kişisel sosyal medya hesaplarımdan yapılmaktadır.===================================
Dostlar,
Sayın Soner Polat emekli Tümamiraldir. Son derece iyi yetişmiştir. Yabancı dil bilir, çok zekidir ve de yüreklidir. Emekliliğinde ayağını uzatmak yerine sıkı bir ulusal savaşımı seçmiş, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcılığı görevini üstlenmniştir. Ayrıca AYDINLIK gazetesinde de ufuk açıcı düzenli makaleler yazmaktadır. Sayın Polat, engin bilgi birikimi ve deneyimini ustaca kullanarak ülkemizin dış politika ve terör odaklı temel sorunlarında derinlemesine irdelemeler yapmaktadır. Sentez ve analiz ikilisini yetkinlikle kullanarak gerçeğe akıl yürütmektedir. Vargıları isabetlidir. Soner Paşa’yı dikkatle izlemekte yarar vardır. “Türkiye İçin Jeopolitik Rota” başlıklı kitabı (Kaynak yay. 275 sayfa, Nisan 2015) başlıbaşına bir stratejik yol göstericidir Türkiye için.. Dışişleri, İstihbarat bürokrasisinin ve birikimsiz – boş ve hamasi konuşan, eğitimsiz milyonların algısını bağıra – çağıra yönetmeya çalışan.. siyasetçilerin okuması çok yerinde olur. Başbakan Prof. Davutoğlu‘nun akademisyen kimlik ve yetkinliği ile yazdığı “Stratejik Derinlik” adlı kitaba harcadığımız zamana hayıflanıyoruz.. (Sn. Polat’ın yine Kaynak yayınlarından Yeniden Kazanmak adlı değerli bir kitabı daha basılmıştır.)MİT’in başındaki insan hızla kendini tüketmektedir, hatta tüketmiştir; hakanlığı filan kalmamıştır. Milletvekili adayı olmasına bile patronu izin vermemiştir. Bundan sonra acaba ne tür bir ikbal beklemektedir bu fidan? Kendisini görevde olduğu son birkaç yılda Türkiye’de, hiçbir siyasal iktidar – MİT başkanı döneminde olmadığı ölçüde yüzlerce masum insanımız hunharca katledilmiştir. MİT Başkanı Fidan ya gerçek bir zaafiyet içindedir, “atlatılmaktadır” ve vahşet kusan toplu suikastleri haber bile alamamaktadır; ya da bundan daha hazin -ya da değil- istihbarat üretmekte ancak “engel olamamaktadır”.. İkisi de aynı yere çıkar.. Fidan 50 yaşına yakındır, genç – orta yaşlı sayılır.. Uzun ömürlü olsun ama birkaç on yıl daha kendisini kemireceği muhakkak olan muazzam vicdan azabından yakasını nasıl kurtaracağını sanıyor?? Çirkin siyasetin kendisini daha nereye dek acımsızca kullanmasına sonra da posa – sümüklü mendil gibi bir yana atmasına katlanabilecektir??
Fidan, keşke, kurumadan ya da kesilmeden çınar olmayı denese..
Sevgi ve saygı ile.
22 Şubat 2016, AnkaraDr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com