Etiket arşivi: İkinci Meşrutiyet özgürlük hareketi

Zeki Sarıhan : “TÜRKİYE’DE GENÇLİK VAR”

 

“TÜRKİYE’DE GENÇLİK VAR”

Zeki Sarıhan

Zeki_Sarihan_portresi

Gençlerimizin başını çektiği görülmemiş yaygınlıktaki özgürlük hareketi, bütün dünyada da yankılanıyor.

Hiç umulmadık bir zamanda ve genişlikte patlak vermesine karşın
Türk gençliğinin bu emperyalizme, gericiliğe ve baskılara karşı ayağa kalkması yeni bir olay değildir. Abdülhamit’in baskılı rejimine karşı başkaldırmasıyla başlar. İkinci Meşrutiyet özgürlük hareketinden geçer, Kurtuluş Savaşı’nda doruğuna ulaşır. DP iktidarına, 1960’larda ve 70’lerde işbirlikçi yönetimlere karşı kezlerce yinelenir.

Türk Kurtuluş Savaşı’nın ortalarında, Almanya’da bir grup Alman genci, efsanevi Mareşal Hindenburg’u 75. yaş gününü kutlamak için
ziyaret eder. Mareşal:

– Hangi gençlik? Almanya’da gençlik mi var? Onlar gençliğin
ne olduğunu öğrenmek istiyorlarsa Anadolu’ya gitsinler!
 der.

Bu bilgi, önceleri Kastamonu’da yayımlanan Açıksöz gazetesinin
19 Kasım 1921 tarihli sayısında İsmail Habib Sevük’ün bir yazısında
yer almıştır. Sevük kaynak vermemekte,
“Bilmem kimden işitmiştim” diye yazmaktadır.

Fakat bu bilginin kaynağı 40 yıl sonra anlaşılmıştır. Denizci Emrullah Nutku, Yakın Tarihimiz adlı derginin 4. cildinde yazmaktadır ki,
kendisi 1.  Dünya Savaşı yıllarında Almanya’ya gönderilen öğrencilerdendir.

Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığı zaman Kiel Deniz Üssünde görevli Alman bir arkadaşı, bir gazeteyi ona uzatarak okumasını ister. Gazetedeki başlık “Türkiye’nin Sonu”dur. Onuru incinen Emrullah,
gazeteyi Alman arkadaşının yüzüne fırlatır.

Çok geçmeden Almanlar da teslim olurlar. Önce ateşkes anlaşması, ardından Almanları büyük bir yasa boğan barış anlaşması imzalanır.
Kiel Deniz Üssü de, Osmanlı donanması gibi İtilaf Devletleri’ne
teslim edilir. Alman denizcileri çok üzgündür. Emrullah, matem içindeki Alman denizci arkadaşını görür, elini onun omzuna atar.

– Bugün Almanya’nın son günü değil mi? diye sorar.

Alman teğmen:       

– Özür dilerim, pişman oldum. Sen de benim duygularıma saygı duy! yanıtını verir. Emrullah onu teselli eder. İki okul arkadaşı barışır ve öpüşürler.
Her ikisinin milleti felakette ödeşmiştir!

Emrullah 1919’da Türkiye’ye döner. Bir süre sonra Alman arkadaşından bir mektup alır. Mektup önce İstanbul’da Bahriye Nezareti’ne, oradan Ankara’ya ulaşır,
Ankara’dan da Emrullah’ın görevli olduğu Trabzon’a gönderilir. 

Mektupta şöyle denilmektedir:

“Sevgili silah arkadaşım,
Bu satırları sana, bir övünç vesilesi vermek üzere yazıyorum. Geçen hafta Feldmareşal Von Hindenburg’un 75. yaş gününü kutlamak üzere Berlin’e gitmiştim.
Alman gençliğini temsilen kutlamayı yapacak bir heyet halindeydik.
İhtiyar asker koltuğundan kalkarak bizi kabul etti. Ellerimizi sıktı.
Kendisine Alman gençliği adına kutlamamızı sunduk. Yeniden koltuğuna otururken:

– Gençlik, evet… Türkiye’de gençlik var. Zilleti kabul etmediler, dedi.

Bu sözleri kulağımıza küpe yaptık. Şimdi sana itiraf ediyorum. ‘Türkiye’nin sonu geldi’ diye yazan yazar büyük hata etti. Ama Almanya’nın da sonu gelmedi.

Arkadaşça selamlar. 9.7.1922”

Emrullah Nutku, bu olayı Büyük Zafer’den sonra Samsun’da denizcilerin yaptığı bir olayda da anlattığını yazıyor.

Türkiye’de gençlik vardı. Şimdi de var olduğunu gösterdi.
Gelecekte de olacak.

—————————————

Kaynaklar:
İsmail Habib Sevük “Sönmeyen Ateş” Açıksöz, 19.11.1921
Emrullah Nutku, “İstiklal Harbi’nde Denizciler”, Yakın Tarihimiz, C. 4. S. 415 (1962)