Etiket arşivi: Hukuku laikleştirmek

TÜRKİYE’DE LAİKLİK İLKESİ ANAYASAL KORUMA ALTINDADIR : HEM SİYASAL İKTİDAR HEM DE MUHALET PARTİLERİNİ BAĞLAR

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

11 Eylül 2023’te, orta dereceli okullar açılıyor. Yetişekteki (müfredattaki) haftalık din kültürü ve ahlak bilgisi ders öğretiminin haftada 8 saatten 16 saate yükseltildiği açıklandı.

Ayrıca, Anayasanın temel ilkelerine ve Devrim yasalarına aykırı olarak, karma eğitimden vazgeçilme sesleri arttı. Üstelik ÇEDES (Çağdaş Eğitimi Destekleme) projesi (??!!) adı altında cemaat ve tarikat örgütlerinin, siyasal iktidar eliyle, dolaylı yoldan, Milli Eğitim yetişeğine (müfredatına) müdahaleleri söz konusu olacaktır. Bu iş için yönetmelik hazırlandı ve üç ilde (Tekirdağ, Eskişehir ve İzmir) pilot uygulamalar başlıyor.

  • Oysa devlet yönetimini din ve dince kutsal değerlere göre düzenlemeye Anayasa izin vermiyor…

Bu yazıda, resmen yürürlükte olan 1982 Anayasamızın laiklik konusundaki kesin bağlayıcı olan hukuk çerçevesini kamuoyu ve sizlerle paylaşmak istedim. Ayrıca Anayasamızın BAŞLANGIÇ metni de Anayasaya dahildir ve devletin üzerine bina edildiği temel felsefeyi, anayasal düzenin temel gerekçesini açıklar.

Anayasamızın BAŞLANGIÇ, yani varlık gerekçesinde, devlet yönetimde iktidar olanlara;

  • “Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk Milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşında koruma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştıramayacağı,”

nı temel görev olarak vermiştir.

Anayasa madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Anayasa madde 6 – … Egemenliğin kullanılması hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.

Anayasa madde 10- Herkes, dil, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle, ayrım gözetmeksizin, kanun önünde eşittir.
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.

Anayasa madde 14- Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri Devlete veya kişilere, anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
Bu hükümlere aykırı faaliyetlerde bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler kanunla düzenlenir.

Anayasa madde 24- Herkes dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.
Kimse, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz
Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi ve hukuki temel düzenini, kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar, yahut nüfuz sağlama amacıyla, her ne surette olursa olsun, dini veya din duygularını, yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.

Anayasa madde 66- Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.

Anayasa madde 90- Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.

Anayasa madde 174- Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğini koruma amacı güden aşağıda gösterilen inkılap kanunlarının, anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin anayasaya aykırı olduğu şekilde anlaşılamaz ve yorumlanamaz.

Devrim yasalarına, öğretim birliğini (tevhidi tedrisat) düzenleyen yasa da dahildir
Yani bu 174. madde ile devrim (inkılap) kanunları hiçbir koşulda değiştirilemez ve Anayasa’ya aykırılıkları ileri sürülemez.

Önce bir konunun altını önemle çizmek gerekir :

– Laiklik olmadan din ve vicdan özgürlüğü olmaz.
– Sivil topluma geçilemez.
Yine laiklik olmadan çoğulculuk olmaz.
– Gerçek ve çağdaş demokrasi olmaz.
– Hukuk devleti olmaz.
– Aķıl ve bilim özgürlüğü olmaz.
– Çağdaş eğitim olmaz…. çağdaş uygarlık hedefine gidilemez.

Anayasamız ve demokrasimizin siyasal, hukuksal, ekonomik, yönetsel (idari), ekinsel (kültürel) …ve eğitim yapımızın temel vazgeçilmezi laiklik ilkesidir.

Şimdi laikliği kısaca açıklayalım                   :

1- Bireysel açıdan laiklik din ve vicdan özgürlüğüdür. Kişiye istediği inancı seçme ya da inançlar dışı olma özgürlüğünü birlikte sağlar. Başkalarının inançlarına karışma ve müdahale etme hakkını engeller.

2- Toplumsal açıdan laiklik farklı inançlar, dinler mezhepler ya da farklı düşünenlerle dostça ve birlikte yaşama kültürü sağlar. Laiklik bu anlamıyla inanç demokrasisi demektir. Laik bir toplumda hiç kimse kimseyi dinsel ve vicdani tercihlerinden dolayı kınayamaz ve dışlayamaz.

3- Devlet açısında laiklik anlayışına gelince :

A- Devlet düzeninin ve siyasal iktidarın meşruluğu din kaynaklı olmaktan çıkar.
Laik devlette siyasal iktidarın meşruluk kaynağı din değil halktır, ulusal egemenliktir, milli iradedir. Siyasal egemenliğin kaynağı din ve dogmatik değerler değildir. Devlet teokratik yapıyı terk ettiği oranda laikleşebilir.

B- Devlet açısından, laikliğin ikinci anlamı, resmi devlet faaliyet ve işlerini din kuralları üzerine bina etmekten özenle vazgeçmektir. Hukuku laikleştirmektir. Her türlü devlet hizmetlerini laik hukuk, özgür aķıl, çağdaş bilim ve teknolojiyi kullanıp üretme ve dağıtma yoluna gitmektir. Din ve devlet işlerini ayırmaktır.

C- Laikliğin devlet açısından en temel ve vazgeçilmez uygulaması da din, mezhep, statü, yaş, cinsiyet, siyasal ve düşünsel (felsefi) seçim ayrımı yapmadan kamu hizmetlerine katılma ve yararlanmada tüm yurttaşlara eşit uzaklıkta durmaktır. Tarikat ve cemaatleri devlet yönetiminden ve kadrolarından uzak tutmaktır. Devlet hizmetlerine girmede, insanlardan ehliyet, liyakat ve yetenekten başka hiçbir koşul aramamaktır. Herkese fırsat eşitliği sağlamaktır. Yansızlıktır.

Suriyeli ilahiyatçı Adonis diyor ki: İslam ülkeleri ve toplumları

a- Çoğulculuğu yani laiklik ve gerçek demokrasiyi,
b- Özgür aklı ve deneysel bilimi içselleştirip bir toplum ve devlet politikasına dönüştürmeden

barışa, huzura ve gönence (refaha) kavuşamazlar.

Atatürk devrimleri ve ilkeleri iyi anlaşılacak olursa yapılan tam da budur. Atatürk o büyük vizyonu ve dehası ile özgür aklın, deneysel bilimin ve laikliğin önemini 100 yıl önce görmüş ve devlet politikasına dönüştürmüştür.

Türkiye Cumhuriyetinde siyasal iktidar ya da muhalefet olanların siyasal uzgörüleri (vizyonları) ve özgörevleri (misyonları), anayasal – hukuksal ve siyasal görevleri, toplumu ve devlet yönetimini teokratik – feodal değerlere, ümmet kültürüne, din devleti anlayışına geri döndürmek değildir. Yürürlükteki Anayasamız nasıl bir yönetim anlayışı benimsediğini apaçık göstermiştir. Üstelik milletvekili, Bakan ve C. Başkanı olmak için bir de Anayasaya sadakat yemini etme zorunluluğu vardır (Anayasa m. 81 ve 103).

Zaten yukarıdaki Anayasa maddelerini de bu nedenle, sizlerin dikkatlerine sunarak anımsatmak için yazdım.