Cumhurbaşkanı, özel hastanelerin Covid-19 hastalarından yoğun bakım ve aşı için para aldığına dair bilgiler geldiğini söyledi. Bu hukuksuz uygulamaları vatandaşların bildirmeleri durumunda ceza vereceklerini açıkladı. Salgın koşullarında, insanların can derdinde oldukları, çaresiz yatacak hastane aradıkları dönemde bunların yaşanması sağlık sisteminin “doğasını” göstermesi bakımından önemlidir.
Aşılamada sorunlar yaşanmaya devam ediyor. Sağlık Bakanı söz verilen aşıların teslim edilmediğini açıkladı, aşı takviminde aksamalar oluyor, randevusu gelen hastaların aşıları erteleniyor. Kalabalık toplaşmalar, bilim dışı planlanan “açılmalar” aşılamadaki yavaşlık ile birleşti ve ne yazık ki Türkiye’yi salgında en kötü durumdaki ülkelerden biri haline getirdi. “Tam kapanma” uygulamasına girilirken ihtiyacı olan toplum kesimlerine gerekli ekonomik desteğin verilmemesi bir yandan, uygulamanın etkisini zayıflatacak sayısız istisna bir yandan, aşıların olması gerektiği hızda yapılmaması bir yandan, salgınla baş etme konusunda ne yazık ki olumlu işaret vermiyor.
SALGINDA DURUM KÖTÜ, SAĞLIK ALANINDA GENEL GÖRÜNÜM NE?
Önceki hafta altı ay gecikmeli de olsa 2019 Yılı Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı yayımlandı. Pandeminin sağlık hizmetlerindeki etkilerini göstermese de salgına nasıl bir sağlık ortamında girdiğimize dair ipuçları içeriyor. Yıllık, sağlık hizmetlerinde özel sektörün payının artışını, yıllar içinde sürekli artan hekime müracaat, tetkik, ameliyat sayılarıyla sağlık hizmetinin nasıl daha çok “tüketildiğini” bir kez daha ortaya seriyor. Salgın döneminde önemli bir konu, yoğun bakım yataklarının sayı ve dağılımı. Türkiye’de toplam 25 bin 364 erişkin yoğun bakım yatağı mevcut, bunların 9 bin 60’ı (%35) özel hastanelerde. Genel hasta yatağında ise özel sektörün payı yüzde 21. Yoğun bakım yatağı dağılımında daha fazla özelleştirme dikkat çekiyor. Bunun önemli bir nedeni Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ödeme uygulamaları ve yoğun bakım hastası takibinin daha fazla gelir getirmesi. Bu yatak kapasitesinden yurttaşlarımız, aksi yönde düzenlemelere rağmen talep edilen ek ücretler nedeniyle salgın döneminde dahi yararlanmakta zorlanıyor.
KRONİK HASTALIKLARDA NE DURUMDAYIZ?
Çok doktora gidip çok ameliyat olmak sağlığımıza iyi geliyor mu? Bunu söyleyecek verilerden yoksunuz, özellikle kronik hastalıkların yönetilmesinde güçlüklerin artarak devam ettiğine dair veriler var. Örneğin obezitedeki artış ve şeker hastalığı önemli sorun olmaya devam ediyor. Ülkemizde 15 yaş üzeri bireylerin %36’sı obez öncesi, %29’u obez olarak tanımlanıyor. Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması’na göre Türkiye’de şeker hastalığı görülme sıklığı yüzde 13,5. Dünya Standart Nüfusu’na göre standardize edilerek verilen rakamlara göre 20-79 yaş grubunda şeker hastalığı oranı % 11,1. Bu oran Avrupa Birliği (%6,1), OECD (%6,6), ve dünya (%8,3) ortalamalarının çok üzerinde.
Sağlık hizmetlerinin “tüketilmesindeki” artış aynı biçimde ilaç tüketimine de yansımış durumda. 2002 yılında kişi başı yıllık ilaç tüketimi 10 kutu iken 2019’da 30 kutu. 2019 yılında 2 milyar 411 milyon kutu ilaç tüketilmiş durumda. Son 10 yılı karşılaştıran ilaç tüketim sayılarına bakınca özellikle kronik hastalıklar için kullanılanlarda görülen artış çok çarpıcı. 2009’dan 2019’a kişi başı günlük ilaç tüketim miktarına bakıldığında hipertansiyon ilaçlarında yüzde 52, depresyon ilaçlarında yüzde 52, şeker hastalığı ilaçlarında yüzde 93, tıkayıcı solunum yolu hastalıklarında (KOAH) kullanılan ilaçlarda yüzde 144 artış mevcut. 2019’da satılan ilaçların toplam değeri 42 milyar 70 milyon TL olarak belirtiliyor, bir önceki yıla göre yüzde 31 artış mevcut.
İlaç tüketimindeki bu artışın sağlık belirtisi olmadığını söylemek mümkün. Her bir grupta gerçekleşen artışlar için farklı nedenleri tartışabiliriz. Bu hastalıklardaki gerçek artışların ve nedenlerinin detaylı çalışılması gerekiyor. Hekimlerin yaygın görüşlerinden biri, sağlık ortamının hastaya yeterli zaman ayrılmasına izin vermediği, sağlık hizmetlerinin niteliğini olumsuz etkilediği ve çok ilaç tüketimini özendirdiği yönünde.
SAĞLIK DEĞİL, HASTALIK ÜZERİNE KURULU SİSTEM
Yıllar içinde yerleşen piyasacı sağlık anlayışının özelliği bu zaten. Hastalıklardan korunmayı, sağlıklı kalmayı değil, hastalıkları tedavi edip para kazanmayı önceleyen bir sistem kuruldu. Sağlığın finansman modelinden sağlıkçıların ücretlendirilme biçimlerine, sağlık hizmeti veriliş ortamına, koruyucu sağlık hizmetlerinden sağlığın temel belirleyenlerinde yaşanan bozulmaya kadar çok geniş alanda tartışılması ve müdahale edilmesi gereken bir mesele bu.
Her işin başı sağlık mı? O zaman sağlıklı kalmanın tüm koşullarını ele alıp gereğini yapmak gerekiyor.
- Yoksa hep beraber sağlık hizmeti tüketip “hapı yutmaya” mahkûmuz.
=============================
Not : Yoğun bakım yatak sayısı 2019 verisi. Güncel verilerle 40 bini aştı. Salgın baskısıyla özellikle artırıldı.. (Dr. A. Saltık)