Futbolda Yabancı sınırı kalktı!
Demirören devrim (!) gibi kararı anlattı..
Prof. Dr. D. Ali ERCAN
Önümüzdeki sezonda sınırsız yabancı olacak…
Zaten 1970’lerden bnaşlayarak yabancı futbolcuları sahalarımızda görmeye başlamıştık.
Şimdiye dek 107 ülkeden, 220’si Brezilyalı olmak üzere, 1590 yabancı futbolcu Türkiye’de futbol oynamış. Bunların yaklaşık beşte birini 3 büyük Takım, BJK, GS ve FB transfer etmiş…
210′dur. Yabancı futbolcuların 1-8 yıl arasında, ortalama 1,5 yıl Türkiye’de kalışları göz önüne alındığında;
yer alıyor. Milli takımımız altyapısı da ağırlıklı olarak bu 3 büyük takım oyuncularından oluştuğuna göre; Milli maçlarımızın yaklaşık üçte ikisini yabancılara karşı yitirişimize şaşırmamak gerekir.
yabancı Futbolculardan oluşacaktır; (tabii ‘milli’ kavramı kalırsa) ve kim bilir, belki bu model yönetimlerimize de yansıyacak!..
Yabancı Başbakan ve bakanları, yabancı Valileri, yabancı Generalleri… transfer
(perfect globalization) dönemi de başlayacaktır.
====================================
Dostlar,
Ne diyelim??
Ali hocamız yine yaşamın somut verilerinden kalkarak sorgulayan aklını kullanıyor
ve bizleri düşünmeye, olası çarpıcı gelişmeleri öngörebilmeye zorluyor..
“Merak ediyor”.. Hatta topun neden yuvarlak olduğunu bile!
“İlk insan” tekerleği merak ederek ve düşünerek değil, yılların gözlemiyle kılgın (ampirik) olarak gözleyerek keşfedebilmişti..
Kare biçimindeki ilk tekerleğin (!) köşelerini Doğa zamanla yontmuş ve kaba bir tekerlek görünümü ile İnsan aklına “çemberi – daireyi” esinletmişti (ilham vermişti).
İnsan, insanlaşması sürecinde merak etmedikçe ağır bedeller ödedi..
Büyük Fransız yontu sanatçısı (heykeltıraş) Rubin’in bir sözünü anmak istiyoruz.
Rubin’e sormuşlar:
“Bu denli güzel insan yontusu nasıl yapıyorsun?” diye.
Yanıtı kısa, net ve çarpıcı :
- “Taşın fazlasını atıyorum, geriye insan heykeli kalıyor.”
Neden – niçin – nasıl – nerede – ne zama – ve KİM ??
5 N 1 K.. yalın simgeleştirmesi, Çağdaşlaşmanın ana anahtarlarından biri!
Örneğimizdeki Futbolda gelinen postmodern kolonizasyon (sömürgeleştirme) aşamasını
kim hayal edebildi ki? Doğrıusu “öngörebilirdi ki?” dememiz gerek.
Görüldüğü gibi “Matematiksel düşünme” çarpıcı biçimde kimi örtük gerçekleri algılamamızı kolaylaştırıyor. Hep yazdığımız ve Ali hocamızın hep yapageldiği gibi karmaşık matematik de gerekmiyor çoğu kez.. Aritmetik, 4 işlem bile çok işlevsel..
Eldeki verilerden kalkarak “Öngörebilmeyi” (prediction, estimation..) öğrenmemiz gerek.
Bu ne istihare ilkelliği ve zavallılığı ne de medyum önbiliciliği (kahinliği) saçmalığı..
SAYISAL KARAR VERME SÜRECİ…
İyice anlaşılsın diye “gavurcasını” da verelim de “Sen mi icat ettin??” denilmesin !
– Quantitative decision making procedures…
Sayın Ercan, bir de olguları – süreçleri “kavramsallaştırma” (conceptualsation) katkısı veriyor :
Perfect Globalization!
İzniyle biz sondaki ünlemi ayraç içine almak istiyoruz..
Bir parça olsun alaysılama (ironi) tam da burada hakkımız değil mi??
Yaşasın “Perfect Globalization(!)” aşaması!
Sevgi ve saygı ile.
20 Eylül 2015, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com