Dostlar,
Taksim Gezi Alanını savunma zemininde patlayan meşru halk direnişi,
ülkemizde ve dünyada ilk gündem maddesi olmayı sürdürüyor..
Ancak, bu bütünün bir parçası, ana parçası olmak üzere, değişik davalarda tutsak alınan asker – sivil yurttaşlarımızı bir an bile unutmamamız gerekiyor..
Siyasal iktidar ve yandaşı kiralık -satılık basın (!?) bu oyunu oynamak isteyebilir
Taksim gündemini kullanarak..
Bu canlarımız 4-6 yıldır içerdeler, hücredeler ve hala tutuklu durumdalar..
Haklarında kesinleşmi bir hüküm yok.. Fiili infaz var..
“Nasılsa ağırlaştırılmış mübbet vereceğiz, değişen birşey yok..” Hammurabi mantığı ile bakılıyor. Hammurabi bile – 1700’lerde kendince Kodifikasyon yaparken bu denli
peşin hükümlü değildi eminiz.. Olsa olsa kısasa kısas ve ihkak-ı hak kabul edilmişti..
Hammurabi’den 3700 yıl sonra Türk hukuk sistemi siyasal iktidarca adeta
iğdiş edildi.
Bu bakımdan Mustafa Balbay, Mehmet Haberal ve Tuncay Özkan’ın geçen ay Silivri zindanında kurulu “mahkeme” (Özel Yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi) de,
297. duruşmada verdikleri (14 Mayıs 2013) son savunmaları paylaşmak istiyoruz.
Balbay’ın son savunmasının ana başlıkları aşağıda..
Sayın Prof. Haberal ve Sayın Tuncay Özkan’ın savunma metinlerini ise pdf olarak veriyoruz. Erişkeler (linkler) aşağıda..
Tuncay_Ozkan’in_Ergenekon’da_son_savunmasi_14.5.13
Mehmet_Haberal’in_Ergenekon’da_son_savunmasi_tam_metin_14.5.13
Mustafa_Balbay’in_Ergenekon’da_son_savunmasi_tam_metin_14.5.13
Ayrıca bu yazının sonunda, söz konusu savunmaların word metinlerine erişim sağlayan Cumhuriyet Gazetesi erilkeleri (linkleri) de var.. Biz Sayın Tuncay Özken’ın savunmasını birleştirerek tek dosyada verdik.
Her şeye karşın yine de, insandan umut kesilmez diye, Mahkeme heyetinden
ADALET DİLEDİĞİMİZİ ve BEKLEDİĞİMİZİ HAYKIRIYORUZ..
Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 8.6.13
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
==========================================
Balbay, Haberal ve Özkan’ın Ergenekon’da savunmalarının tam metni
Ergenekon davasında, 4 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan CHP İzmir Milletvekili ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Balbay, CHP Milletvekili Mehmet Haberal ve Tuncay Özkan, son savunmalarını yaptılar.
Cumhuriyet– Ergenekon davasında, 4 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan CHP İzmir Milletvekili ve Cumhuriyet Gazetesi Mustafa Balbay son savunmasını yaptı. Balbay, hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen mütalaya ilişkin “Olağanüstü dönemlerde yargı gücüyle siyasi güç bir araya gelirse hukuksuzluklar olur. Bu mütalaayı hazırlayanlara sormak istiyorum. Bu intikam duygusu yetmedi mi?” diye konuştu.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi Yerleşkesinin bitişiğinde görülen davanın 297. duruşması yapıldı. Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda Başkan Hasan Hüseyin Özese “Mustafa Ali Balbay esas hakkındaki mütalaaya karşı son savunmanızı yapmaya hazır mısınız?” diye sordu.
Balbay, “Suçlandığım konular itibariyle iki saatlik sürede son savunmamı yapmaya hazır değilim. Ancak bu kısıtlı süre içinde mütalaada hakkındaki suçlamalara cevap vermeye çalışacağım.” dedi.
Türkiye’nin pek çok yerinden duruşmayı izleyemeye gelenleri selamladığını söyleyen Balbay, Reyhanlı’daki patlamada yaşamını yitirenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diledi. Balbay “Hatay’daki saldırının Türkiye’nin iç barışı açısından önemli bir sorun oluşturmamasını diliyorum.” diye konuştu.
Balbay, Mustafa Kemal’in yaşamını yitirmeden kısa bir süre önce vatan topraklarına katması nedeniyle Hataylıların, Hatay’a “Atatürk şehri” dediklerini anlattı. Balbay “Hatay’da insanlar barış içinde yaşar ve bu iklimi devam ettirir.” şeklinde dileğini dile getirdi.
Hukuk metni değil
“Bu mütalaa bir hukuk metni değil!” diyen Balbay “Ne suç tarihi, ne suç tarifi, ne kişilere yönelik suçların tarifi ve tarihi ne de deliller var. Bir kişiye iftira atarken bile daha özenli davranılır.” diye konuştu.
Mütalaayı örnekler vererek eleştiren Balbay şöyle devam etti:
“Mütalaada benimle ilgili bölümde İlker Başbuğ’un adı geçmiyor. İlker Başbuğ’un bölümünde ise Mustafa Balbay ile irtibat kuruluyor. Mütalaanın denklemini Einstein çözemez. Denklem yok zaten. ‘2 artı 2 buhar, su ile toprak bir olup 5 olur’ deniyor. Bu nedenle kendimizi savunmamız yetmiyor, birlikte yargılandığımız insanların da suçsuzluğunu ispatlamamız gerekiyor.”
Kaza yapar
Duruşmalarda tanık ve sanıkların beyanlarına karşı söz istediklerinde mahkeme tarafından “son savunmanızda cevap verirsiniz” denildiğini belirten Balbay
“Biz de suçlamalar karşısında son savunmalarımızı kısıtlanmadan yapabileceğimizi düşündük. Bir maç düşünün ki ilk yarısı 250 dakika, ikinci yarısı 10 dakika. Bu kabul edilebilir mi? Olağanüstü hızlı adalet adalet değildir, kaza yapar. Bu mütalaanın tutulacak yeri yok.” dedi.
Gözaltına alındığında Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara temsilcisi olduğunu belirten Balbay “Ankara’daki mesleki faaliyetlerimden dolayı yargılanıyorum. Burada bir yetki gaspı olduğunu düşünüyorum.” dedi.
Notlar benim değil
Balbay şöyle devam etti:
“Bana yöneltilen suçlar ‘Balbay’ın notları’ ya da ‘Balbay’ın günlüğü’ adıyla serpiştirilen notlar, benim notlarım değil. Benim olsa dahi hiçbir yerinde cebir ve şiddet içermiyor. Mütalaada suç üretilip, suçluların üzerine önem verdiği değerler suç unsuru gibi gösteriliyor. 10. Yıl Marşı’na, Amasya Tamimi’ne suç unsuru gibi mütalaada yer veriliyor. Mütalaanın toplamının verdiği netleşiyor:
Bu yargı istemi adalet değil, intikam üretiyor.”
Tanınmış gazeteci
Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi ve 21 Haziran 2010 tarihinde yaşamını yitiren
İlhan Selçuk ve tutuksuz sanık emekli orgeneral Şener Eruygur ile toplanıtlara katılarak darbeye zemin hazırladığının iddia edildiğine dikkat çeken Balbay, “Bilgisayarımdan çıkan 1998 ve 2006 yıllarına ait olduğu iddia edilen notlar, 3,5 dakikada hazırlanmış. Ayrıca dizüstü bilgisayarımdan çıkan notlar olduğu söyleniyor ancak benim dizüstü bilgisayarım yok, masaüstü bilgisayarım var. Soruşturmalar başladığında medyada ağır şekilde linç edildim. Bazı sanıkların telefon görüşmelerinde
adımın geçtiği belirtilmiş. Tanınmış gazeteci olarak suç işlemiş oluyorum.” diye konuştu.
Yargı paketleri
Yargı paketlerine dikkat çeken Balbay “Ankara’da yargı paketleri çıkarılıyor. Ancak ‘Silivri için değil ha’ diye yasalaşmasını sağlamak, intikam değil de nedir? ‘Silivri düşman, İmralı Pişman’ uygulaması ile iç barış sağlanamaz. Bu salonda gazeteci, asker ve akademisyenler tutuklu olarak, terörist olarak yargılanıyor. Eli silahlı teröristler bu toprakları terk ederken barışçı, biz ise ülkeyi terk ederiz kuşkusuyla tutuklu bulunuyoruz. Bu tablodan adalet, iç barış çıkmayacağını herkes görebilir.” dedi.
İddianame yazıldığında gazeteci olduğunun altını çizen Balbay “Şu an bir milletevekili ve gazeteci olarak karşınızdayım. Ben bu hükümetin gitmesini istiyorum. CHP iktidarının kurulmasını istiyorum. Kalemimi de bırakmadan devam etmek istiyorum. İddianame mantığıyla bakarsak suçum artarak devam ediyor.” diye konuştu.
Suçlama sınırsız, savunma sınırlı
Balbay, mütaalanın 2 bin 271 sayfa olduğuna dikkat çekerek şöyle devam etti:
“Bu mütalaanın her satırını tarifsiz bir hüzünle ve mücadeleci ruhumla, bu mütalaayı ‘daha çok işimiz var’ diyerek okudum. Mütalaada suçlama sınırsız, savunma sınırlı. Yıllardır mahkemeye sunduğumuz delillere itibar edilmemiş. Dava kapsamında dinlenen bazı tanıklar için mütalaada altına ‘sözlerine itibar edilmemiş’ denilmiştir. Ancak neden sözlerine itibar edilmediği belirtilmemiştir.”
Ne yapsan suç
“Bu mütalaada ne yapsan suç” diyen Balbay “Hükümeti yıpratma amaçlı diyor. Hükümeti yıpratmak diye bir suç yok” diye konuştu. Balbay Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara santralının kendi üzerine yazıldığını bu nedene dava sırasında ölen Engin Aydın ile 300 kez görüşmüş gibi gösterildiğini anlattı.
“Genç subaylar tedirgin”
Cumhuriyet Gazetesi’nde 20 Mayıs 2003 tarihinde yayımlanan “Genç subaylar tedirgin” başlıklı habere ilişkin “27 Mayıs darbesinin sloganıydı.”suçlaması yöneltildiğini anlatan Balbay şöyle devam etti:
“Bu, haberden başka bir şey değildi. Gazetecilerin haberleri gerektiğinde rahatsız edebilir. Namık Durukan İmralı tutanaklarını yayınlayarak bazılarını rahatsız etmiştir ama gazetecilik ödülü almıştır. Menderes keşke idam edilmeseydi. İdama karşıyım. İdam kararını, Menderes’in atadığı yüksek yargıçlardan oluşan bir heyet verdi. O 3 idama karşılık Denizler asıldı. Olağanüstü dönemlerde yargı gücüyle siyasi güç bir araya gelirse hukuksuzluklar olur. Bu mütalaayı hazırlayanlara sormak istiyorum. Bu intikam duygusu yetmedi mi?”
Son mektuba müdahale
Balbay’ın bu sözleri üzerine Mahkeme Başkanı, “Suç teşkil edecek beyanda bulunmayınız. Aydın bir kişisiniz savunma kapsamında kalın.” diye uyarıda bulundu. Balbay’ın “Son mektubuma da mı müdahale edeceksiniz?” diye sözleri üzerine Başkan Özese, “Son mektup değil, son savunmanız.” dedi.
Balbay şöyle konuştu:
“Sözlerimde suç unsuru varsa o durumda takdirini yapıyorsunuz. Son mektubumu okurken kesilmemesini istiyorum. Çünkü sayın heyet, bu ülkede iç barış kurulacaksa bunu hukuk zemininde kurmak zorundayız. Kuramazsak barış kalıcı olamaz.”
Tutarsızlık
Mütalaanın kendisiyle ilgili bölümlerinde aynı konuda farklı ifadeler bulunduğuna dikkat çeken Balbay özetle;
“Aynı konuda bir yurttaşın beni aradığı, birkaç sayfa sonra benim o yurttaşı aradığım yazılmış. Gazetenin 1950 yıllarının yayın politikasına ilişkin benim ‘Nazım Hikmet hain’ dediğim yazıyor. Bunlar size küçük hatalar gibi görünebilir ama bunlara dayanılarak suçlandığımı unutmayalım.” dedi.
Gazetenin tirajını artırmak için çaba sarf etmesinin bile suçmuş gibi gösterildiğini belirten Balbay “Mütalaada suç üretilmiş, orantısız ceza istenmiştir.” dedi.
Kendisinin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ile suçlandığını anlatan Balbay, Cumhuriyet Gazetesi’nin 11 Kasım 2005 tarihli sayısının manşetini göstererek;
“Ben bunları gazetecilik faaliyetleriyle elde ettim. Örgüt faaliyeti ile değil.
‘Mustafa Balbay’da belge bulunmuştur.’ deniliyor ancak bugüne kadar bu belgeler bana gösterilmedi.” diye konuştu.
Irak, Suriye, İran konularında belgelerle kitaplar yazdığını anlatan Balbay,
“Beni tutuklamasaydınız Kıbrıs, Yunanistan konularında kitap yazacaktım.”diye konuştu.
Balbay 2006’da Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Er er Ergenekon gel her yere kon” başlıklı yazısını hatırlatarak “Sonunda bana da kondu.” dedi.
12 Haziran 2011’de yapılan seçimlerde İzmir’den oyların %50’sini alarak 600 bin oyla milletvekili seçildiğini belirten Balbay, mahkemenin Anayasa’nın 14. maddesini dayanak göstererek tahliye kararı vermemesini eleştirdi. Mesleki birikimini yasama faaliyetlerinde kullanarak ülkeye hizmet için kullanmak istediğini anlatan Balbay, “Demokrasi tarihimizde hapisteyken milletvekili seçilen kişilerin tümü demir parmaklıkların ardından çıkmıştır ve Meclis sıralarına gitmiştir. Dünyada hapiste milletvekili diye bir kavram yok. Tutukluluğumun 5. yılındayım. Ülkeme artık bir milletvekili olarak hizmet etmek istiyorum.” diye konuştu.
Hükümete darbe teşebbüsü ile suçlanmasını “Ben ‘Bu kürsü de dar’ desem, iddia makamı ‘darbe dedi’ diyecek..” diye konuştu.
Gizli tanık eleştirisi
Gizli tanıkların salon dışında sanıklar hakkında dayanaksız suçlamalarda bulunduğunu anlatan Balbay,
“Gizli tanıklar vasıtasıyla Türk yargı sistemine bir kanser armağan edilmiştir.” dedi.
1990’lı yıllırda Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy gibi aydınların katledildiğini anlatan Balbay “Ancak aydınları katlederek ruhlarını öldüremediklerini anladılar. Artık aydınlar, katledilerek değil, hapsedilerek yok edilmek isteniyor.
Ruhlarını kendi bedenlerine öldürtmek istiyorlar. Bunu başaramayacaklar.” diye konuştu.
Düşünceyi dinleme suçu
Mütaalada İlhan Selçuk ile bir konuşmasında “Öyle abi” şeklindeki onay sözlerinden bile suç üretildiğini anlatan Balbay “Düşünceyi dinleme suçu bulunmuş..” diye konuştu,
Tutuklu milletvekili
Balbay, milletvekili seçildiği halde tahliye edilmediğinin altını çizerek “Demokrasi tarihimizde hapisteyken milletvekili seçilen kişilerin tümü demir parmaklıkların ardından çıkmıştır ve Meclis sıralarına gitmiştir. Dünyada hapiste milletvekili diye bir kavram yok. Tutukluluğumun 5. yılındayım. Ülkeme artık bir milletvekili olarak hizmet etmek istiyorum.
.” diye konuştu.
Ergenekon davasının başlarında halkın sessiz kaldığını ancak artık anketlerde
halkın %70’inin Ergenekon davasına inanmadığının anlaşıldığını belirten Balbay
“Bu durumda Türkiye’nin %70’ini içeri mi atacaksınız?” diye sordu.
Mütalaada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendiğini anlatan Balbay,
“Yasa değişmeseydi bizi idamla yargılayacaktınız..” diye konuştu.
Balbay, son savunmasını şöyle tamamladı:
“Beni ömür boyu demir parmaklıkların ardında tutacak kararlar çıksa da hatta devamında sırat köprüsüne çıkış yasağı konsa da ruhumun özgürlüğünü kimseye teslim etmeyeceğim. Bizden sonraki kuşaklara da bu ruhu özgür devretmenin ölümsüzlük olduğuna, bunun en büyük hizmet olduğuna inanıyorum.
Mustafa Balbay, Mehmet Haberal ve Tuncay Özkan’ın savunmalarının tam metinleri:
MUSTAFA BALBAY’IN SAVUNMASININ TAM METNİ
MEHMET HABERAL’IN SAVUNMASININ TAM METNİ
TUNCAY ÖZKAN’IN SAVUNMASININ TAM METNİ/I
TUNCAY ÖZKAN’IN SAVUNMASININ TAM METNİ/II
19 Mayıs 2013, Cumhuriyet, http://cumhuriyet.com.tr/?hn=417654&kn=24&ka=4&kb=24