Dostlar,
Bu sitede TÜİK’in artık aklı başında hemen hiç kimsenin itibar etmediği güvenilmez ve saygınlığı kalmayan bir kurum durumuna düştüğüne ilişkin sayısal irdelemelere dayalı epey yazı yazıldı. Nüfus artış hızını bile kendi verilerinden 4 işlem ile doğru hesaplayamayan bir Kurum için ne söylenebilir??
Ne bir özür, ne özeleştiri ne de yanlışları düzeltip yinelememe..
En son, “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması – 2012” araştırmasını eleştirmiş ve
TÜİK’in sahibinin sesi bir propaganda kurumuna indirgendiğinden yakınmıştık. (http://ahmetsaltik.net/2013/09/23/gelir-ve-yasam-kosullari-arastirmasi-2012/, 23.9.13)
Bir siyasal iktidarın ülkenin kurumlarını bu denli yıkıma uğratma hakkı var mıdır?
Hangi uygar ülkede örneği gösterilebilir ve hoş karşılanabilir?
İktidarlar gidici, kurumlar kalıcıdır; ülke insanlarının bu tür kurumların yayımlayacağı “güvenilir” verilere gereksinimi vardır önünü görebilmek, yatırım yapmak için vs.
Yabancıların da..
Ayrıca bu saçna sapan verilerle insanların hele uzmanların ve de yabancıların yanıltılabileceğini sanmak en hafifinden “illüzyon” olsa gerektir ve
bir ruhsal sayrılık durumudur..
Böylesi yozlaştırmalar ülkede çok gereksinilen istikrara katkı değil zarar verir.
TÜİK’in ne zaman, kaç yıl sonra yeniden saygınlık kazanacağı hesaplanabilir mi??
Söz konusu TÜİK raporunu YURT‘tan, lise arkadaşımız sevgili Mustafa Sönmez de yerden yere vurmakta.. Sayıların dili ile..
TÜİK’in bu tablodan soruımlu uzmanlarının hiç bilim namusu kalmadı mı?
Dürüstlük ve insan onuru gibi kavramlardan haberleri var mı?
Ya TÜİK’i ve uzmanlarını yalan makinesine dönüştüren iğrenç siyaset kurumuna
ne demeli?
Lanetlemeli..
Sevgi ve saygı ile.
27.8.13, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
===================================
Gelir’in de yalan TÜİK; ‘Yoksul Sayıları’n da!..
Mustafa SÖNMEZ
TÜİK’in gelir dağılımı araştırmalarının bir türevi de yoksulluk araştırmaları.
Dünkü yazımda, TÜİK’in, paylaşılan gelirinin saptanmasında güvenilmez bir yöntem kullandığından bahsetmiştim. O güvenilmez veriler yoksulların sayısının, yoksulluk oranının saptanmasında da yanlışlara sevk ediyor ve kamuoyuna hem eksik ve yanlış yoksulluk bilgileri hem de eksik yoksullaşma oranları vermeye götürüyor.
Bakın; neler, nasıl eksik ve yanlış gösteriliyor, hem de yoksulluk gibi yakıcı bir konuda!
EKSİK GELİR, EKSİK YOKSUL
Hatırlamakta yarar var; TÜİK, gelir dağılımı araştırmalarını, deneklerin gelir beyanına göre yapıyor. Farklı sınıflar, ücretli, işveren, kendi hesabına çalışan hane reisleri hem esas işlerinden elde ettikleri gelirleri, hem de farklı gelir (kira, faiz vb.) türünden eve giren gelirleri beyan ediyorlar. TÜİK, bu örneklemden elde ettiği gelir dilimlerini ‘en yüksekten en düşüğe’ sıralıyor ve oradan, en ortadakine medyan (AS: ortanca) gelir diyor.
Mesela, TÜİK’in bulgularına bakarsak; bu, 2012 yılında kişi başına yıllık 9 bin liraya yakınmış. Yani: ayda 746 TL.
TÜİK, yaygın ‘yoksul saptama’ tanımına bağlı olarak, bu en ortadaki (medyan) gelirin %60’ının altını yoksulluk sınırı kabul ediyor. Örneğin 2012 için yoksulluk sınırı yıllık 5.373 TL, aylık olarak da 448 TL kabul ediliyor. Dolayısıyla, bu sınırın altında kalan nüfus yoksul nüfus sayılıyor ve toplam nüfusun ne kadarının yoksul olduğu sonucuna ulaşılıyor.
2012 için bu sayı 16,6 milyon ya da nüfusun % 22,6’sı imiş. 2006’daysa: 17 milyon ve o tarihteki nüfusun % 25’i imiş. Böylece, AKP iktidarının son 6 yılında yoksulluk oranının neredeyse 2,5 puan, yoksul sayısının da 500 bin azaldığını görmekteymişiz!..
Görüleceği gibi; bildirime (beyana) göre elde edilen gelirler, saklanan kazançlardan dolayı ‘eksik’ sıralanınca, medyan gelir de komik rakamlara gelmekte ve yoksul sayısı da,
ona göre, olduğundan az gösterilmektedir. Uzağa değil, 2012 yılına gidelim, Türkiye’nin en ortasındaki grubun gelirinin aylık 748 TL olması size makul geliyor mu? Asgari ücretin 800 TL’ye yakın olduğu koşullarda, nüfusun ağırlığı asgari ücretli gibi bir algı makul müdür? Sakatlık buradan başlıyor; bu gelirin %60’ını aldığınızda da, “yoksul” dediğin
aylık geliri 448 TL olan insan olarak tarif edilmiş oluyor. Sayı da tabii ki 16,6 milyon,
oran olarak da nüfusun ancak %23’e yakını bu tanıma girmiş oluyor.
YAŞAM KOŞULLARI
TÜİK’in gelir ve paylaşımı ile oradan hareketle yoksulluk sınırı ve yoksul sayıları ile ilgili verileri ciddi çapaklar, eksikler içerirken; deneklere yaşam koşulları ile ilgili sorduğu sorulardan gelen bulgular, bir başka Türkiye tasviri yapıyor. Anketi yanıtlayan ailelerin
% 40,6’sı konutunda ‘sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi vb.’ sorunlar olduğunu bildirmiş. Demek ki, evlerin neredeyse yarısı bakımsız. %47’ye yakını, oturduğu konutta ‘izolasyondan dolayı ısınma sorunu’ yaşadıklarını bildirmiş.
Hanelerin önemli borç yükleri olduğu ortaya çıkıyor. %61,3’ü ‘hanesinin taksit ödemeleri ve borçları olduğunu’ belirtmiş. Hem de, konut kredisinden filan kaynaklanan borçlar değil bunlar.
Tatil yapabilecek kadar gelirleri var mı, Türkiye’deki hanelerin?
- Hanelerin %86’ya yakını ‘evden uzakta, bir haftalık tatili’ ancak hayal edebiliyormuş.
Hanelerin %62’ye yakını ‘beklenmedik harcamalarını’ ve %79’a yakını ‘yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını’ ekonomik nedenlerle karşılayamadığını belirtmişler.
TÜİK anketinde, ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranını saptamak için belirlenmiş 9 madde var. “Ne sıklıkta et yiyorsunuz”dan “Ne sıklıkta giysi yeniliyorsunuz”a kadar çeşitli sorular… Bunlardan en az 4 tanesini karşılayamayan ya da yoksun olanlar “maddi yoksun” diye tanımlanıyorlar ve bunların 2011 yılında oranı %60,4 iken, 2012 yılında da çok değişmemiş %59,2 olarak hesaplanmış.
Bir de böyle yoksulluk tanımı var ve evet, maddi yoksun oranı % 60!..
AKP Türkiyesi’nin gerçek yüzü daha çok burada ortaya çıkıyor.
(http://www.yurtgazetesi.com.tr/gelirin-de-yalan-tuik-%E2%80%98yoksul-sayilarin-da-makale,5870.html, 25.9.13)